Birinci yüzyıldan beri, insanlar kendilerini ve başkalarını İsa’nın ölümden dirilmediğine inandırmaya çalışıyorlar. Bunun ilk örneğini Matta İncili’nde görüyoruz. Yahudalı Yahudi önderler İsa’nın mezarının başında bekleyen Romalı askerlere yüklü para vererek, “Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken O’nun cesedini çalıp götürdüler” (Matta 28:13) demelerini tembihlediler. Şimdi geçmişe gidip mantık yürütüyoruz, eğer bu efsaneyi yaymaya çalışan birinci yüzyıldan kalma bir Hristiyan yazar olsaydınız, bahsettiğiniz tek şey bu komplo olurdu. Ancak Matta neden şunu ekliyor? “Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz.” (Matta 28:14) Bir Romalı muhafızın, koruduğu bir mezardan bir suçluyu veya bir cesedi kaybetmesi, ölümcül bir suçtu. Sadece hayali bir hikayeyse neden bu ayrıntıyı dahil edelim? Çünkü gerçekten de olan buydu! İsa ölümden dirilmişti.
O zamandan beri, yani Yahudi önderlerin başarısız olan, o ilk başarısız komplo teorisinden beri, insanlar kendilerini ve başka insanları İsa Mesih’in ölümden dirilmediğine ikna etmeye çalıştılar. İslamiyete göre İsa Mesih çarmıha bile gerilmemiştir. İsa’nın dirilişi konusunda şüpheci olanlar her Paskalya döneminde İsa’nın dirilişini “Bu imkansız. Siz hiç ölümden dirilmiş bir ölü gördünüz mü?” diyerek sorguluyorlar. Tabii ki Hayır. Siz hiç Big Bang gördünüz mü? Siz hiçbir kara hayvanının balık olduğunu ya da bir balığın karada yaşamaya başladığını gördünüz mü? Tabii ki görmediler, ama öyle olduğuna inanmamızı istiyorlar. Ne de olsa bilim asla hata yapmamıştır, değil mi? Bazıları da, İsa’nın dirilişinin, İsa topluluğunun yeniden ayağa kalkışının ruhsal bir sembolü olduğunu ileri sürüyorlar. Bazıları ise İsa’nın çarmıha gerildiğini ama ölmediğini iddia ediyorlar. Diriliş Entrikası adlı bir kitap İsa’nın kan kaybından bayıldığını söylüyor. Bu teori “Baygınlık Teorisi” olarak biliniyor. İsa çarmıhta kan kaybından dolayı kendinden geçtiği için herkese ölü gibi görünmüştü ve kendine geldiğinde mağara mezardan kendi kendisine çıkabilmişti ve sonunda İsa’nın öğrencileri onu diri Kurtarıcıları olarak tanıtmıştı. Bildiğiniz gibi Romalı bir asker İsa’nın öldüğünden emin olmak için böğrüne bir mızrak saplamış ve akabinde midesinde son içtiği şeyler dışarı akmıştı. Bu halde olan bir kişi tonlarca ağırlığındaki bir mezar taşını nasıl yerinden kaldırabilirdi?
Belki siz de şüphecisinizdir. Bugün en baştan, size Hristiyanlığın halka açık bir din olduğunu söylemek istiyorum. Hristiyanlığın iddiaları yanlışlanabilir veya doğrulanabilir. Hristiyanlık eleştiriye kapalı bir din değildir. Mormonların veya Yehova Şahitleri’nin inandığı gibi bir adamın söylediği her şeye inanmak gibi bir zorunluluğumuz yok. Budizm ya da Hinduizm gibi dinler, tarihsellik iddiası olan dinler değil, yaşam felsefeleridir. Kutsal Yazılar, Tanrı’nın dünyayı yarattığını, ilk insanın günahı nedeniyle bağışlanmaya muhtaç günahkarlar olduğumuzu ve Nasıralı İsa’nın bir bakireden doğduğunu, mükemmel bir hayat yaşadığını ve sonra dünyanın Kurtarıcısı olarak öldüğünu iddia ediyor. Bütün bu iddialar diriliş faktörünün gerçekten de tarihsel olup olmadığına göre kanıtlanabilir ya da çürütülebilir.
MECDELLİ MERYEM İLK TANIK
Bu hikayede sadece bir kişiye odaklanmanızı istiyorum: Magdalalı olarak tanınan Mecdelli Meryem. Yuhanna İncili’ndeki diriliş hikayesinde Mecdelli Meryem’in yeri çok önemli. Neden? Çünkü İsa Mesih’in dirilişine İLK TANIK ODUR. Luka İncili’nde, İsa Mesih köy kent dolaşarak Tanrı’nın krallığının gelmiş olduğunu anlatırken, İsa’nın öğrencileri ve “Kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulan bazı kadınlar, içinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem…ve daha birçokları İsa’yla birlikte dolaşıyorlardı” (Luka 8:1-3). Ve Yuhanna 19’da Mecdelli Meryem’in Fısıh için Yeruşalim’e kadar onlarla birlikte gittiğini ve hatta İsa çarmıhta asılıyken ayak ucunda durduğunu görüyoruz.
Sonra diğer sahne karşımıza çıkıyor: “Haftanın ilk günü erkenden, ortalık daha karanlıkken Mecdelli Meryem mezara gitti. Taşın mezarın girişinden kaldırılmış olduğunu gördü.” (a. 1). Elçi Pavlus’un dirilişin önemini anlattığı 1 Korintliler 15’te, İsa Mesih’in diriltildikten sonra bir dizi tanığa göründüğünü söylemesi ilginçtir: “Kefas’a, sonra Onikiler’e göründü. Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bunların çoğu hâlâ yaşıyor, bazılarıysa öldüler. Bundan sonra Yakup’a, sonra bütün elçilere, son olarak zamansız doğmuş bir çocuğa benzeyen bana da göründü.” (a. 5-8). Ama bugün okuduğumuz ayetlerde haftanın ilk günü ortalık daha karanlıkken mezara ilk kim gelmişti? Mecdelli Meryem. İlk tanık Mecdelli Meryemdir. Hristiyanlık kadın-karşıtı bir din değildir. Hristiyanlığın ilk tanığı kadınlardır. Bu neden bu kadar önemli? Birinci yüzyıldaki Yahudi mahkemelerinde bir kadının tanıklığı nasıl bir statüye sahipti? Hiçbir kadının tanıklığı kabul edilmiyordu! “İsa bir daha asla dirilmedi ama önemsiz birkaç adam dünyayı devirmek için böyle bir şey uydurdu!” diye Hristiyanların iddialarını kabul etmiyorlardı.
Kadınların hiçbir tanıklığının kabul edilmediği bir kültürde yaşadığınızı bir düşünün! Erkeksiniz ve Birinci yüzyılda Roma İmparatorluğu altında yaşayan Yahudiler arasında yeni bir din başlatıyorsunuz ve daha herşeyin başlangıcında yazdığınız şey, İsa’nın dirilişine ilk tanığın bir kadın olduğu gerçeği!! Yalancıysanız aptal olmanız lazım! Kadınların tanıklığının kabul edilmediği, öyle bir kültürde İsa’nın öğrencilerinden birisinin boş mezara ilk tanık olmasını beklerdik. Her İncil yazarı kendisini ilk tanık yapmaz mı? İlk tanık bir kadın olsa bile, İsa’nın annesi Meryem’in ilk tanık olmasını beklerdik. Ataerkil bir toplumda bir kadının en önemli tanık olması hem bir skandaldır, hem de buradaki anlatının tarihsel bir gerçek olduğuna işaret eder. “Bütün bunlar bir komploydu!” diyenlere duyurulur.
CAHİL BİR TANIK
Mecdelli Meryem’le ilgili bu anlatının önemini ve gerçekliğini gösteren başka bir şey daha var. İncil kayıtları, anlatılanların tarihselliğini ve dürüstlüğünü kanıtlıyor, çünkü ortada düşünülmüş, provası yapılmış bir senaryo yok. Önce Mecdelli Meryem’i hazırlamaları gerekirdi ama böyle bir şey yapmışa benzemiyorlar. Yuhanna, Mecdelli Meryem’i CAHİL BİR TANIK olarak karşımıza çıkarıyor. Gelin, bu konuyla ilgili yazılmış olanlara bir bakalım.
Yuhanna haftanın ilk gününde mezara sadece Mecdelli Meryem’in gittiğini yazıyor (a. 1). Matta, Markos ve Luka ise Pazar sabahı (haftanın ilk günü) erkenden bir grup kadının mezara gittiğini yazıyor (Matta 28:1; Markos 16:1; Luka 24:1). Yuhanna, Mecdelli’nin erkenden, ortalık daha karanlıkken mezara gittiğini söylüyor, ama Markos 16:2 “Haftanın ilk günü sabah çok erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte mezara gittiler” diyor. Şimdi, bazıları bu sözde çelişkiye bayılıyorlar! Ancak burada okuduğumuz ilk yüzyıl antik anlatıları kronolojiyi ya da bir hikayenin yapısını ya da detaylarını değiştirmiyor. İncil’deki anlatılar batılıların kabul edebileceği bir yazım tarzıyla yazılmıyor. İncil’de anlatılan hikayelerde kronoloji ve detaylar birbirleriyle uyuşsun diye bir anlayış yok. Gerçekten de yaşanmış olayların çeşitli bakış açılarından anlatıldığını görüyoruz ve bu anlatılar aslında birbirlerini oldukça güzel bir şekilde tamamlıyor.
Buradaki hikayeyi şöyle okuyabiliriz: Tüm grup gün doğumundan önce yola çıktı ama farklı zamanlarda mezara vardılar… Meryem henüz karanlıkken ilk yola çıkan oldu, diğerleri de gün doğumundan hemen sonra yola çıktı diye okuyabiliriz. Tercih edilebilir olduğunu düşündüğüm diğer bir açıklama da şöyle: İlk olarak Mecdelli Meryem önce karanlıkta tek başına mezara gitti (20:1), ve ardından arkadaşlarının yanına gitti ve sonra da Petrus ile Yuhanna’yı bulup onlara olanları anlattı (Luka 24:9-10; Yuhanna 20:2), bunun üzerine sonunda hepsi mezara geri döndüler.
Bundan sonra Meryem’in orada mezarın dışında beklediğini görüyoruz, ve orada ölümden dirilmiş olan İsa’yı görüyor (Yuhanna 20:11-18). Bütün bunlar birbiriyle uyumlu, ancak Yuhanna’nın buradaki anlatısının amacı teolojiktir. Meryem’in hava henüz karanlıkken mezara gitmesi bize ne anlatıyor? Yuhanna, karanlık ve ışık karşılaştırmalarını sadece kavramlar üzerinden değil, kişiler üzerinden de anlamamızı istiyor. Teolojik anlamda Yuhanna, Meryem’in İsa’nın dirilişi hakkında “ışıkta” değil, hâlâ “karanlıkta” olduğunu söylüyor.
Meryem mezara vardığında mezarı kapatan taşın kaldırıldığını görüyor (a. 1). Yuhanna, Meryem’in ağzından birçok kez provası yapılmış harika bir senaryo anlatmıyor. Aksine Meryem’in doğal bir şekilde ilk tepkisini anlamamızı sağlıyor: Meryem İsa’nın bedeninin çalındığını düşünmüştü. Yuhanna kendisine has bir dürüstlükle olayları olduğu gibi anlatıyor. Bir din icat ediyor olsaydınız, herkes tamamen ikna olurdu! Ama İsa’nın öğrencilerini ikna edemezdiniz. Meryem, mühür taşının yuvarlandığını gördüğü için İsa’nın cesedinin çalındığını düşünmüştü. O günlerde mezar hırsızlığı o kadar yaygındı ki, İmparator Claudius sonunda bir mezarı yok etmenin, bir cesedi çıkarmanın veya mühür taşını yerinden oynatmanın ölüm cezasına çarptırılmasına hükmedecekti.
Peki Mecdelli Meryem ne yapıyor? “Koşarak Simun Petrus’a ve İsa’nın sevdiği öbür öğrenciye geldi. “Rab’bi mezardan almışlar, nereye koyduklarını da bilmiyoruz” dedi.” (a. 2). İki kere “bilmemekten” bahsediyor (a. 2, 13). Meryem halâ “bilenler” arasında değildi. İsa’nın Nikodim’i “Sen İsrail’in öğretmeni olduğun halde bunları anlamıyor musun?” (3:10) diye azarlarken Nikodim’in İsa’nın dediklerini anlaması (bilmesi- γινώσκω) gerekiyordu. Meryem bilmiyordu… cahildi; aydınlatılmaya, bilgilendirilmeye ihtiyacı var. Aydınlatılması doğrudan İsa’nın kendisi tarafından yapılıyor. Bu da bizi son noktamıza getiriyor.
DEĞİŞMİŞ BİR TANIK
Bu ilk tanık, cahil de olsa, önemlidir, çünkü hayatı tamamen değişmiştir. Petrus ve Yuhanna ayrıldıktan sonra Meryem mezarın dışında bekliyordu: Meryem ise mezarın dışında durmuş ağlıyordu (a. 11). Yuhanna, Meryem’in ne yaptığını anlatmak için Grekçe’de kullanılan bir yankılama ifadesi ya da kafiye diyebileceğimiz bir ifade kullanıyor – Yuhanna incili sesli okumamız için yazıldığı için bazen seslere de kulak vermek gerekiyor… bu ifade kulağa şöyle geliyor: Μαρία…κλαίουσα (Maria Kleusa). Meryem ağlıyor! κλαίουσα… κλαίουσα… κλαίουσα. Neden ağlıyorsun, Meryem?
Ama ağlamaya devam ediyor ve Yuhanna’nın 20:5’te yaptığı gibi Meryem ‘ağlarken eğilip mezarın içine baktı’ (20:11). Mezarda ne gördü? “Beyazlara bürünmüş iki melek gördü; biri İsa’nın cesedinin yattığı yerin başucunda, öteki ayakucunda oturuyordu” (a. 12). Meryem’e “Kadın, niçin ağlıyorsun?” diye sordular. Demek ki melekler bile Meryem’in ağlayışını duymuşlardı. Meryem ağlıyordu. Meryem meleklerin sorusuna“Rabbimi almışlar. O’nu nereye koyduklarını bilmiyorum” (a. 13) diyerek cahilce cevap veriyor. Neden ağlıyorsun, Meryem? Arkana dön! Meryem arkasına dönüyor.
“Bunları söyledikten sonra arkasına döndü, İsa’nın orada, ayakta durduğunu gördü. Ama O’nun İsa olduğunu anlamadı” (a. 14). Karşısında aradığı kişi duruyordu! Ama onun İsa olduğunu bilmiyordu. İsa dirildikten sonra Emmaus Yolu’nda yürüyen iki Hristiyana göründüğünde de kendisini tanımamışlardı (Luka 24:13-35); Sonra “Simun Petrus, “İkiz” diye anılan Tomas, Celile’nin Kana Köyü’nden Natanel, Zebedi’nin oğulları ve İsa’nın öğrencilerinden iki kişi daha birlikte bulunuyorlardı…. Sabah olurken İsa kıyıda duruyordu. Ne var ki öğrenciler, O’nun İsa olduğunu anlamadılar” (Yuhanna 21:1-2, 4). İsa, “Kadın, niçin ağlıyorsun? Kimi arıyorsun?” (a. 15) diye soruyor. Neden ağlıyorsun, Meryem? Ama Meryem İsa’nın dirilmiş olabileceğini düşünemiyor! “Meryem O’nu bahçıvan sanarak, “Efendim. Eğer O’nu sen götürdüysen, nereye koyduğunu söyle de gidip O’nu alayım” (a. 15) diyor. Evet, neden ağlıyorsun, Meryem? İsa’nın vaatlerini hatırlamıyor musun? Mesih’in vaatlerinin gerçekleşeceğine inanmamış mıydın? Eğer Melekler, ya da bahçıvan zannettiğin adam sana çalındığını sandığın bedeni geri verseydi, İsa’nın tüm iddialarının yalan olduğuna ağlıyor olacaktın!
Ama Mesih ölümden dirildi. İsa’nın bütün iddiaları gerçektir. “Ben insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim. Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir… Koyunlar çobanın sesini işitirler, o da kendi koyunlarını adlarıyla çağırır ve onları dışarı götürür” (Yuhanna 10:10-11, 3). Çoban sesleniyor ve koyun o anda Çobanının sesini tanıyor. Meryem de, İsa’nın sesini duyunca O’nun sesini tanıyor. “İsa ona, “Meryem!” dedi. O da döndü, İsa’ya İbranice, “Rabbuni!” dedi” (20:14) yani “Benim Sevgili Öğretmenim” anlamına geliyor. Şeytan’ın elinden kurarılarak özgürleştirilmiş olan Mecdelli Meryem dirilmiş İsa Mesih’i ilk gören tanık olmuştu. İsa Mesih, ilk tanığı olarak bir kadını görevlendiriyor: “Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babam’ın ve sizin Babanız’ın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum” (a. 17). Eski İbrani kültüründe ve din anlayışında kadına önem verilmezdi. İsa Mesih bu kuralı değiştiriyor. Meryem panik ve ağlamaktan aydınlanmaya gidiyor. İsa’nın bedeninin nerede olduğunu bilmemekten tüm evrendeki, tüm kozmozdaki en önemli bilgiye sahip olmaya geçiyor. İlk olarak İsa’yla igili hatalı bazı fikirleri vardı (bedeninin çalınması gibi), ama sonunda İsa’nın gerçek yeri ve statüsü (Tanrı’ya yükselişi) konusunda olağanüstü bir bilgiye sahip oldu. Meryem sadece kötü haberleri ve kafa karışıklığını haber veriyorken, daha önce Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’da hiç kimseye verilmemiş olan bir mesajı, yani diriliş mesajını (iyi haber) taşıma onuruna sahip oluyor.
Arkadaşlar, başladığım gibi bitiriyorum: Hristiyanlık halka açık bir dindir… eleştirilebilir, aşağılanabilir, hatta hakaret edilebilir. Hristiyanlığın iddiaları yanlışlanabilir veya doğrulanabilir. Hristiyanlık eleştiriye kapalı bir din değildir. Hristiyanlık, bazı dinlerde olduğu gibi, ışıkla karşılaşan ya da Tanrı’yı bulan bir adamın hayat hikayesi hiç değildir. Hristiyanlık diriliş faktörüne dayanır. İsa ölümden dirilmediyse tüm iddiaları yalandır, ama dirildiyse “Yol, Gerçek ve Yaşam” gerçekten de O’dur!
Hristiyanlık ya hep ya da hiçtir. Ve Yuhanna, ilk tanığın bir kadın olduğunu söyleyerek her şeyi ortaya koymuş oluyor. Neden? Çünkü gerçekten de böyle olmuştu! Gerçekten de ilk tanık Mecdelli Meryem adında bir kadındı! Bugün sizleri karar vermeye davet ediyorum. Bugün yaşamlarınızı çarmıha gerilmiş ve dirilmiş olan İsa Mesih’e vermeye davet ediyorum. Kendinizi İsa’nın çarmıha gerilmediğine ve öldükten sonra dirilmediğine inandırmaya çalışmayı bırakın artık. Kanıtlar çok açık! İsa Mesih Yahudilerin, Romalıların ve Hristiyanların gözleri önünde çarmıha gerilerek öldürüldü, bir mezara gömüldü ve üç gün sonra ölümden dirildi! Siz de İsa Mesih’e inanın! Hayatlarınızın nasıl değiştiğine şahit olun. Arkadaşlar, Haleluya! Mesih Dirildi! Rab gerçekten de dirildi! Haleluya!
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.