Çarmıha Gerilmiş Mesih’in Bilgeliği | 1.Korintliler 1:18-25

Çağdaş Coşkun tarafından

26 Mart 2023 (12. hafta) | Çarmıha Giden Yol, Vaazlar

 

Rabbin sevgili ev halkı, 2 hafta sonra Diriliş Bayramımızı kutlayacağız. Bu yüzden geçen iki hafta boyunca yaptığımız gibi, kalan bu iki haftada da Mesih’in çarmıhına bakmaya devam edeceğiz çünkü gerek Filipililer gerekse de Matta kitaplarındaki ayetlere geçen iki hafta boyunca baktığımız gibi, çarmıh “biz kurtulmakta olanlar için Tanrı’nın gücüdür.” Evet, bize Korintliler mektubunda bunu söyleyen Pavlus, Romalılar birinci bölümde de şunu hatırlatmaktadır: “Çünkü Müjde’den utanmıyorum. Müjde iman eden herkesin… kurtuluşu için Tanrı gücüdür.” Kısacası Üçlü Birlik Tanrısı, insanların gözünde zayıflığı, ölümü ve utancı simgeleyen çarmıhı alıp, bunu kendi gücünü sergilediği, günahlarında ölü olan insanlara yaşam verdiği ve uğruna sevinç ve gurur duyulması gereken bir sembole dönüştürmüştür. Bugün bizler çarmıh sembolünü bir büyük kıvançla hem kiliselerimizin duvarlarında sergiliyoruz, hem de farklı farklı şekillerde kişisel hayatlarımızda bu sembolü taşıyoruz. Çünkü bizler artık çarmıhı her gördüğümüzde Roma imparatorluğu tarafından bir idam aracı olarak kullanılan sıradan bir tahta parçasını değil ama Tanrı’nın Mesih İsa aracılığıyla bizlere verdiği lütfu ve kurtuluşu hatırlıyoruz. İşte bu yüzden de Mesih imanlıları olarak yürekten şefkatli ve alçakgönüllü kurtarıcımızın bizlerin çekmesi gereken cezayı çekip yerimize öldüğü bu çarmıhı bizler de her gün yüklenip taşımalıyız, çünkü yalnızca çarmıh aracılığıyla kurtulmakla birlikte çarmıh aracılığıyla Mesih İsa benzerliğine dönüştürülmekteyiz.

Sevgili kardeşler, bugün bakacağımız pasaj yine Mesih’in çarmıhının neden bir imanlının hayatının merkezinde olması ve bu dünyanın bilgeliğine göre değil ama Tanrı’nın kendi sözünde açığa çıkardığı ve Ruh’uyla yüreklerimize işlediği bilgeliğe göre yaşamamız gerektiğine bakacağız. Bugünkü pasajımıza şu iki nokta ile bakacağız:

  • Çarmıhın Bilgeliği (11:18-21)
  • İnsanın Bilgeliği (11:22-25)

Birkaç ay önce 1.Korintliler on beşinci bölüme ve 2.Korintliler dördüncü bölümlerine baktığımızda Korint kilisesinin nasıl bir kilise olduğundan kısaca bahsetmiştik. Ancak hatırlamayanlar için kısaca şu şekilde özetleyebiliriz, Roma için oldukça önemli bir şehir olan Korint şehri emekli askerlerin, tüccarların, kölelerin ve putperest tapınakların şehriydi. Korint şehrindeki Grekler ve Yahudilerin bir arada olduğu kilisede de oldukça fazla sorunlar yaşanmaktaydı. Sahte elçilerden tutun da ölülerin dirilemeyeceğini iddia eden sözümona Hristiyanlar teolojik açıdan birçok Hristiyanı yoldan çıkarmaya çalışıyordu. Ayrıca 1:11-12’inci ayetlere bakarsak eğer kilise içerisinde bölünmeler de yaşandığını da okuyoruz: “Kardeşlerim, Kloi’nin ev halkından aranızda çekişmeler olduğunu öğrendim. Şunu demek istiyorum: Her biriniz, ‘Ben Pavlus yanlısıyım’, ‘Ben Apollos yanlısıyım’, ‘Ben Kefas yanlısıyım’ ya da ‘Ben Mesih yanlısıyım’ diyormuş.” İşte tüm bu olan bitenler arasında, Pavlus Korintlilere üç mektup yazar, ve bunların ikisini bugün Kutsal Kitap’ın bir parçası olarak okuyoruz.

Çarmıhın Bilgeliği (11:18-21)

Sevgili kardeşler, 1.Korintliler mektubu bizlere çok önemli bir gerçeği hatırlatıyor. Mesih İsa’nın müjdesi yalnızca imanlı olmayanların duyması gereken bir şey değildir. Müjde aynı zamanda imanlı olanların da sürekli olarak duyması gereken bir mesajdır. Bakın burada Pavlus 1:18-25’inci ayetleri imanlı olmayanlara değil ama bir kiliseye yazmaktadır. İmanlı olanlara Mesih müjdesini ve Tanrı’nın gücü olan çarmıhı hem mektubun başında hem de sonunda tekrar ve tekrar hatırlatır. İmanlıların bu mesajı sürekli duyması gerekmesinin nedeni bizlerin kendimize kim olduğumuzu hatırlatmaktır, müjde sayesinde Tanrı’nın çocukları olduğumuzu, yani kime ait olduğumuzu hatırlarız, günahtan kaçmamız gerektiğini ve kurtarıcımıza benzer yaşamlar yaşamamız gerektiğini hatırlarız. Müjde bizlere umudumuzun ne olduğunu hatırlatır, bizleri nasıl bir geleceğin beklediğini de. Eğer müjdeyi hayatımızın merkezine koymayı tam anlamıyla başarabilirsek, yani Tanrı’nın sevgisini ve biricik Oğlu’nu bizlerin kurtuluşu için dünyaya neden gönderdiğini hatırlayabilirsek, emin olun ki bu sizlerin en ufak davranışlarınızdan tutun da hayattaki en büyük sorunlarınızla nasıl başa çıkacağınıza kadar, tüm yaşamınızı tamamen baştan sona şekillendirecek bir tutum yaratır. Filipililer mektubunda da okuduğumuz üzere: “Öyleyse sevgili kardeşlerim, her zaman söz dinlediğiniz gibi, yalnız ben aranızdayken değil, ama şimdi yokluğumda, kurtuluşunuzu saygı ve korkuyla sonuca götürmek için daha çok gayret edin. Çünkü kendisini hoşnut edeni hem istemeniz hem de yapmanız için sizde etkin olan Tanrı’dır” (Filipililer 2:12-13). İşte bizlerin de kendi kendimizi kurtarmak için değil, çünkü bizler lütufla kurtulduk, ama kendi isteğini yapabilmemiz için bizleri etkin kılan Mesih İsa’ya benzemek için daha çok gayret etmeliyiz. İşte, bu yüzden her zaman müjdeyi duymaya ihtiyacımız var. Çünkü Davut’un da dediği gibi: “Çünkü yaşam kaynağı sensin, Senin ışığınla aydınlanırız” (Mezmurlar 36:9).

Pavlus, kilise içerisindeki ayrılıklardan bahsettikten hemen sonra bugünkü bakacağımız pasajı yazar çünkü çarmıh tüm imanlıların bir arada yaşayabilmeleri için de Tanrı’nın gücüdür. Pavlus 1:17’de: “Çünkü Mesih beni vaftiz etmeye değil, Mesih’in çarmıhtaki ölümü boşa gitmesin diye, bilgece sözlere dayanmaksızın Müjde’yi yaymaya gönderdi” der. İşte bizler de öyleyse bu müjdeye pasajımızın ilk noktasına bakarak başlayalım, çarmıhın bilgeliği.

Sevgili kardeşler, 1.Korintliler 1:18 birçok açıdan oldukça önemli bir ayettir. Geçen hafta da Matta 10:34’üncü ayette okuduğumuz gibi çarmıh söz konusu olunca tüm dünya yalnızca iki gruptan oluşur. Pavlus, Mesih’in çarmıhına bakan tüm dünyanın yalnızca iki şey gördüğünü açıklar, bir grubun bunu bir saçmalık, akılsızlık olarak ve diğer grubun da kendi günahların bedelinin ödendiği bir araç olarak gördüklerini söyler. Nasıl olurda bir grup insan çarmıha baktığında yalnızca 2000 yıl önce Romalı askerler tarafından eziyet görmüş, sıradan bir suçlu gibi idam edilmek üzere çarmıha gerilip ölen bir insan görürken, diğer bir grup insan da Tanrı’nın sevgisinin, sadakatinin ve bilgeliğinin bir işareti olduğuna inanabilir? Herkes aynı şeye bakarken nasıl olurda birbirine tamamen zıt fikirler elde edilebilir?

Bunun nedeni çarmıhın mesajıdır; çünkü çarmıh kimsenin kendi bilgeliğiyle kurtulamayacağını, Tanrı’nın önünde mahkûm edilmiş bir günahkâr olduğunu ve herkesin Tanrı’nın haklı gazabına maruz kalacağını duyurur. İşte bu gerçeği reddedenler, çarmıhın bilgeliğini de reddedeler, sadece reddetmekle kalmaz ama kendi doğaları hakkındaki gerçekleri açığa çıkaran bu mesaja düşman bir şekilde de yaşayabilirler. Bu yüzden, Tanrı’nın bilgeliği yerine kendi bilgeliklerine bel bağlarlar, çünkü Tanrı’nın yardımı olmadan da iyi ve doğru olduklarına inanmak isterler. Tanrı’dan ayrı bir bilgeliğe varabileceklerine inanırlar. Çünkü “bilgeliği Tanrı’dan ayrı arama arzusu, başından beri insan günahının temel özelliği olmuştur.”  Yılan’ın bahçede Havva’yı ikna etmesinden sonra Adem ve Havva hakkında şunu okuyoruz: “Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi” (Yar. 3:6). Aden bahçesinden atılan insanlık, bu isteğinden vazgeçmedi, Babil şehrinde toplanıp şöyle dediler: “’Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim’ dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar. Sonra, ‘Kendimize bir kent kuralım’ dediler, ‘Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız’” (Yar. 11:3-4). Çünkü Tanrı’ya ait olan bilgelik ve görkem günahkâr insanın en büyük arayışıdır. İşte bugün de çarmıha bakıp Tanrı’nın bilgeliğini reddeden insanlar aynı sebepten ötürü bunu reddetmektedirler, çünkü çarmıh onlara kendilerini kurtarmak için tamamen yetersiz olduklarını ve günah içinde yaşadıklarını gösterir.  Çünkü çarmıh onlara bir kurtarıcıya ihtiyacı olduklarını gösterir. Ama bazıları kendisinin kurtarıcısı olmak için Tanrı’nın bilgeliğini saçmalık olarak sayar.

Ancak 1:18’inci ayetin öneminin diğer bir nedeni de, sevgili kardeşler, bizlere bu iki grubun doğası hakkında çok önemli bir şey söylemesidir; bu gruplardan biri mahva diğeri kurtuluşa doğru ilerlemektedir. Bu bir argümanı kazanma ya da kimin kimden üstün olduğunu kanıtlama yarışı değildir, bu ölüm ve yaşam arasında keskin çizgidir, işte çarmıh bu gerçeği herkesin gözleri önüne sermektedir. Ve bu gerçek oldukça rahatsız edici bir gerçektir.

On dokuzuncu ayette ise Pavlus Yeşaya 29:14’ten alıntı yapar, bu ayeti tekrar hatırlayalım: “Nitekim şöyle yazılmıştır: ‘Bilgelerin bilgeliğini yok edeceğim, Akıllıların aklını boşa çıkaracağım.’” Korint şehrinin ve belki de Roma imparatorluğundaki yaşayan herkesin en değerli saydığı şeyi, yani insanların bilgeliğini Tanrı’nın yok edeceğinden bahsediyor. Pavlus’un Yeşaya 29’dan özellikle alıntı yapar çünkü Yeşaya da yaşadığı dönemde insanların benzer bir arayış içinde olduklarını yazmıştı. Bakın Yeşaya 29:13-14’üncü ayetlerde Rabbimiz Pavlus’tan yaklaşık 700 yıl önce yaşamış olan halkı için ne söylüyor: “Rab diyor ki, ‘Bu halk bana yaklaşıp ağızlarıyla, dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzak. Benden korkmaları da insanlardan öğrendikleri buyrukların sonucudur.  Onun için ben de bu halkın arasında yine bir harika, evet, şaşılacak bir şey yapacağım. Bilgelerin bilgeliği yok olacak, akıllının aklı duracak.’” Tanrı’nın kendisi yerine Mısır’ın bilgeliğine güvenen Yahuda Krallığına söylediği bu sözleri Pavlus yüzyıllar sonra Korint kilisesine hatırlatır ve hatta uygular, çünkü zaman ve mekân değişmiş olsa da Tanrı’nın bilgeliği yerine kendi bilgeliklerine güvenen insanlar yaşananlardan ders almayı başaramamıştı.

20 ve 21’inci ayetlerden başlayarak Pavlus’un net bir tavır değişikliğine gittiğini görüyoruz. Çarmıhın yalnızca Tanrı’nın gücünün tezahüratı olmadığını ama çarmıh bildirisini saçmalık sayan sözüm ona bilgelerin,  tam aksine, Tanrı’nın bilgeliği karşısında ne kadar yetersiz ve saçma bir durumda olduğunu ortaya çıkardığını görüyoruz. İnsan, hele ki 21.yüzyılda yaşayan post-modern insanlar, her şeyi kavrayabileceklerini ve her şeyi bilgisini elde edebileceklerini inanmış durumdalar. Lakin 2000 yıl önce de durum hiç farklı değildi, o dönemde de insanlar tamamen buna kendilerini ikna etmişlerdi. Yani kısacası güneşin altında değişin hiçbir şey yok. İşte bu yüzden, Pavlus zaman ve mekân içinde kısıtlı bir kapasiteye sahip olarak yaşayan insanın, zaman ve mekândan özgür olan, her şeye gücü yeten, her yerde olabilen ve her şeyi bilen Tanrı’yı kavrama çabası karşısında, yirminci ayette şunu söyler. “Tanrı dünya bilgeliğinin saçma olduğunu göstermedi mi?” Kısacası Pavlus Korintlilere şunu söyler, aynı şeyi daha ne kadar deneyeceksiniz? İster Yahudi bir din adamı olun, ister Grek bir filozof olun, günaha tutsak olan bu dünyada tek bir kurtuluş vardır, o da çarmıha gerilmiş olan Mesih’tir.  “Çarmıha gerilmiş Mesih’in müjdesi, bize ne yapmamız gerektiğini söyleyen iyi bir öğüt ya da yalnızca Tanrı’nın gücü hakkında bilgi değildir. Bu, Tanrı’nın gücüdür.” Bizleri pençeleri arasında tutan ölümden ve günahtan kurtulabilmemizin tek yoludur. “Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur” (El. İş. 4:12).

Mesih’in kendisine bile ne dendiğini hatırlayın: “İsa bundan sonra eve gitti. Yine öyle büyük bir kalabalık toplandı ki, İsa’yla öğrencileri yemek bile yiyemediler. Yakınları bunu duyunca, “Aklını kaçırmış” diyerek O’nu almaya geldiler” (Markos 3:20-21). Aynı şekilde Vali Festus’un Pavlus’a söylediklerini de hatırlayalım: “Pavlus bu şekilde savunmasını sürdürürken Festus yüksek sesle, “Pavlus, çıldırmışsın sen! Çok okumak seni delirtiyor!” dedi.” (Elç. İş. 26:24). İnsanların bütün bu gururlanmalarına ve böbürlenmelerine karşın, yürekten şefkatli ve alçakgönüllü olan Tanrı “iman edenleri saçma sayılan bildiriyle kurtarmaya razı oldu.” Çünkü İsa’nın söylediği üzere: “Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Gidin de, ‘Ben kurban değil, merhamet isterim’ sözünün anlamını öğrenin. Çünkü ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim” (Matta 9:12). Çünkü Tanrı, yüreği alçakgönüllü olanlara yakındır.

Rabbin sevgili kilisesi, dünyanın saçma saydığı müjdeyle kurtuldunuz ve her gün Mesih’e daha çok benzemek için Kutsal Ruh ve Tanrı’nın Sözü aracılığıyla değiştiriliyorsunuz. Ancak bu dünya kurtarıcımıza ve O’nun öğrencilerine karşı çıktığı gibi, tüm gurur ve kibriyle karşınıza dikildiğinde, çarmıhın bilgeliğiyle övünmeye devam edecek misiniz? Filipililer 1:29-30’da okuduğumuz üzere:  “Çünkü Mesih uğruna size yalnız Mesih’e iman etmek değil, daha önce bende gördüğünüz ve hâlâ sürdürdüğümü duyduğunuz zorlu çabanın aynısını göstererek Mesih uğruna acı çekmek ayrıcalığı da verildi.” Mesih İsa kendisine ait olanları günahın ve ölümün gücünden özgür kılabilmek için önce birçok aşağılanmaya dayanmış, daha sonra da çarmıhta utanç dolu bir ölümü kabul ederek kendi canını bizler için feda etmiştir. Bizleri Tanrı ile barıştırmış ve bizlere yeni yaşamlar vermiştir. Öyleyse kardeşler, peki sizler Mesih’in çarmıhından hiçbir şekilde utanmadan yaşıyor musunuz? Çarmıh uğruna acı çekmeyi bir kazanç sayabiliyor musunuz?

İnsanın Bilgeliği (11:22-25)

Vaazımızın ikinci noktası, yani insan bilgeliği, Pavlus’un özellikle 22’inci ayetten itibaren üzerinde durduğu bir konudur. 1:22-25’e kadar tekrar okuyalım: “Yahudiler doğaüstü belirtiler ister, Greklerse bilgelik arar. Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüzkarası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar. Oysa Mesih, çağrılmış olanlar için –ister Yahudi ister Grek olsun– Tanrı’nın gücü ve Tanrı’nın bilgeliğidir. Çünkü Tanrı’nın “saçmalığı” insan bilgeliğinden daha üstün, Tanrı’nın “zayıflığı” insan gücünden daha güçlüdür.”

Yahudilerin bir belirti beklentisi neredeyse Kutsal Kitap’ın her yerinde karşımıza çıkıyor, öyle değil mi? Örneğin Musa Tanrı’nın kendisine buyurduklarını yerine getirmeye değneğinin yılana dönüştüğünü görünceye kadar hiç de istekli değildi. Hâkim Gidyon kendisiyle konuşan kişin Rab olduğunu bildiği halde O’nda bir belirti istemeye hiç çekinmedi ve şöyle dedi: “Benden hoşnutsan, benimle konuşanın sen olduğuna dair bana bir belirti göster” (Hak. 6:17). Vaftizci Yahya’nın babası Zekeriya tapınakta Rabbin bir meleğiyle konuşurken bile meleğe inanmadı ve şöyle dedi: “Zekeriya meleğe, “Bundan nasıl emin olabilirim?” dedi. “Çünkü ben yaşlandım, karımın da yaşı ilerledi” (Luka 1:18). Kısacası Tanrı Yahudilere sürekli belirtiler ve mucizeler vermesine rağmen Tanrı’yı ısrarla inkâr etmişlerdi, ama Korint’teki Yahudiler hala eğer Tanrı’nın onlara belirtilerle söylediklerinin doğru olduğunu kanıtlaması durumunda Mesih’in müjdesine inanacaklarını iddia ediyorlardı. Peki Grekler, onların durumu farklı mıydı? En önemli istekleri olan bilgelik arayışlarında, bilgelik kaynağını reddetmişlerdi. Süleyman’ın yazdığı üzere: “Çünkü bilgeliğin kaynağı RAB’dir. O’nun ağzından bilgi ve anlayış çıkar” (Özdeyişler 2:6). Kutsal Kitap Süleyman’ın Özdeyişleri, Vaiz, Eyüp, Yeşaya gibi birçok bilgelik kitaplarıyla, sözleriyle doluyken hiçbiri bu bilgeliklerden beslenmeyi arzu etmediler, ancak başka her türlü yollara saptılar, bulabildikleri diğer tüm bilgelik kaynaklarından beslendiler. Çünkü niyetleri hiçbir zaman gerçek bilgeliği bulmak olmamıştı. Yani ne Yahudiler ne de Grekler hiçbiri aslında isteklerinde ve arzularında samimi ve dürüst değillerdi, çünkü onlar gerçeğin bilgisine değil ama kendi arzularını doyuran ve kendilerinin bilgelik ölçülerine uyan bilginin peşindeydiler.

Pavlus buna nasıl cevap veriyor? “Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyoruz.” Yahudiler Tanrı’yı sınamanın Kutsal Kitap’a aykırı bir istek olmasına rağmen Tanrı’dan belirtiler isterler ama çarmıhı yüzkarası sayarlar, Grekçe’den literal olarak çevirirsek, Yahudiler bunu skandal olarak görürler. Grekler bilgelik peşindeymiş gibi gözükerek bilge olduklarına kendilerini inandırırlar ama Kutsal Kitap’ta yazan hiçbir şeye tenezzül dahi etmezler ve inandıkları onlarca tanrı arasından bir tek yaşanan Rabbin sözlerini saçmalık sayarlar. Çünkü istedikleri Tanrı’nın doğruluğu değil ama insanın doğruluğudur. Pavlus’un ikinci bölümde de söylediği gibi “doğal kişi, Tanrı’nın Ruhu’yla ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz” (1.Korint. 2:14). Fakat insan için imkânsız olanı Tanrı’nın kendisi Mesih İsa aracılığıyla gerçekleştirdi çünkü “Mesih, çağrılmış olanlar için –ister Yahudi ister Grek olsun– Tanrı’nın gücü ve Tanrı’nın bilgeliğidir.” Mesih’e ait olanlar artık yepyeni bir topluluktur, geçmişte müjde hakkında ne düşünmüş olsalar bile artık Mesih sayesinde Tanrı’nın kendi sözlerinde açıkladığı bilgeliği kavrayabilirler. Artık çarmıhın Tanrı’nın gücü olduğunu da anlayabilirler, çünkü Tanrı tüm bunları Ruh’u aracılığıyla kendisine iman herkese açıklamıştır. Artık ister Grek ister Yahudi olsun, Korint’teki imanlılar için çarmıh tek gerçek bilgelik olmuştur ve Pavlus onlara bu gerçeği bir kez daha hatırlatır.

“Çünkü Tanrı’nın ‘saçmalığı’ insan bilgeliğinden daha üstün, Tanrı’nın ‘zayıflığı’ insan gücünden daha güçlüdür.” Tanrı’nın çarmıha gerilmiş Mesih İsa aracılığıyla sergilediği gücü ve bilgeliği “insanın bilgelik ve güçle ilgili fikirleriyle doğrudan bir çelişkisidir, ancak yine de insan bilgeliğinin ve gücünün başaramadığı şeyi başarmıştır.” Bu yüzden Pavlus ironiyle Tanrı’nın zayıflığının insanın güçlülüğünden daha güçlü olduğunu, Tanrı’nın saçmalığının bile insanın bilgeliğinden daha bilge olduğunu yazar. İşte bu yüzden Tanrı’ya kurtuluşumuz için güvenebiliriz, işte bu yüzden O’na umut bağlayabiliriz, işte bu yüzden Mesih’in çarmıhı ile gurur duyabiliriz. Çünkü Mesih İsa’nın Luka’da dediği gibi: ““İnsanlar için imkânsız olan, Tanrı için mümkündür” (Luka 18:17). Çünkü Davut Mezmur 144’te bize kim olduğumuz hatırlatır: “Ya RAB, insan ne ki, onu gözetesin, İnsan soyu ne ki, onu düşünesin? İnsan bir soluğu andırır, Günleri geçici bir gölge gibidir.” Bu yüzden “sizi kurtaramayacak insanlara güvenmeyin.” Yalnızca Rab’be umut bağlayın ve O’nunla övünün. Çünkü O kurtuluşumuzun kaynağı ve kayasıdır.

Sevgili kardeşler, bugün de kendimizi benzer bir durumda buluyoruz. Nasıl Pavlus’tan 700 yıl önce bazı insanlar Tanrı’nın bilgeliği yerine insanın bilgeliğine güvenmeyi tercih ettilerse, Pavlus’tan 2000 yıl sonra da insanoğlu kendi bilgeliğine güvenmeye devam etmektedir. Ve insanoğlunun çağlar boyunca değişmeyen bu durumuna Kutsal Kitap’ın cevabı da değişmez, çarmıhla ilgili bildiri Tanrı’nın gücüdür. İnsan ne kadar bilge olduğunu düşünürse düşünsün, hangi çağda yaşarsa yaşasın çarmıha gerilmiş olan Mesih dışında bir bilgelik kaynağı ve bulabileceği bir kurtuluşu umudu yoktur. Bu yüzden Mesih’in çarmıhından başka bir şeye bakmadan kararlı bir şekilde iman yolculuğumuza devam edelim. Kurtuluşumuzun bizlere verilen en büyük hediye olduğunu hatırlayarak, imanımızı her şeyden üstün tutalım. Sevgili kardeşler, çarmıhtan utanmayın, O’nunla gurur duyun çünkü Mesih sayesinden sonsuz yaşam umuduna sahipsiniz ve Mesih sayesinde Tanrı’nın çocukları oldunuz. Eğer hala Mesih’e ait değilseniz, Ruh’un sözlerine kulak verin: “Ruh ve Gelin, “Gel!” diyorlar. İşiten, “Gel!” desin. Susayan gelsin. Dileyen, yaşam suyundan karşılıksız alsın” (Vahiy 22:17).

Baba, Oğul, ve Kutsal Ruh’un adıyla.