Bebek Vaftizi Üzerine Reformcu Bir Savunma
R. Scott Clark
Giriş
Batılı Hristiyanlar arasında vaftiz konusunda dört ana görüş vardır:[i]
- Vaftiz, vaftiz uygulamasıyla alınan lütuf sayesinde ruhsal yenilenme ve ilk aklanma ve kutsallaştırma aracıdır, öyle ki kişi vaftizsiz normal olarak kurtulamaz. Vaftiz, kendi gücünün işleyişiyle kurtaran lütfu iletir. Tüm kilise üyelerinin çocukları ve sonradan inanan vaftiz edilmemiş yetişkinler vaftiz edilmelidir (Roma Katolik).[ii]
- Vaftiz, kişinin İsa Mesih’e olan inancına alenen tanıklık etmesidir. Yalnızca akıl yürütebilen yetişkinler böyle bir iman beyanında bulunabilirler. Bu nedenle, sadece Mesih’i itiraf edebilecek durumda olanlar vaftiz edilmelidir. (Baptist).[iii]
- Vaftiz Müjdeyle o kadar yakından ilişkilidir ki, Hristiyanlar vaftiz aracılığıyla sonsuz yaşama kavuşurlar ve vaftiz olmadan kurtuluş güvencesi olamaz. Hem imanlıların çocukları hem de vaftiz edilmemiş yetişkin imanlılar vaftiz edilmelidir (Lutheran).[iv]
- Vaftiz, kutsallaştıran lütfun aracıdır ve Tanrı’nın halkına Müjde hizmetinin bir aracıdır. Vaftiz, Mesih’in halkı için yaptıklarını gösteren ve kurtuluşu aynı şekilde mühürleyen Lütuf Antlaşması’nın bir işareti ve mührüdür. Bu nedenle, imanlı ebeveynlerin antlaşma çocukları ve çocukken vaftiz edilmemiş yetişkin imanlılar vaftiz edilmelidir (Reform).[v]
Protestanlar, aklanmanın aracı olarak imanın yerini aldığı için Roma Katolik vaftiz görüşünü Kutsal Kitap’a aykırı ve Hristiyanlığa aykırı olduğu gerekçesiyle reddederler. Kutsal Kitap’a inanan Protestan kiliseleri arasında Baptist görüş en yaygın olanıdır ve Reform görüşü muhtemelen en az bilinendir. Lutherci olarak etiketlenen görüş muhtemelen popülerlik açısından ortada bir yerdedir.[vi]
Ne yazık ki, Kutsal Kitap’a inanan pek çok Hristiyan, bebek vaftiz eden (pedobaptist) tüm kiliselerin aynı olduğunu varsaymaktadır.[vii] Bu makale kısmen bu algıyı değiştirmeyi amaçlamaktadır. Kutsal Kitap’a inanan Hristiyanların Reformcu vaftiz görüşünü anlamaları halinde, Tanrı Sözü’nün vaftiz hakkında ne söylediğine dair açıklamamızı kabul edeceklerine inanıyorum. Ayrıca Reformcu imanlılara Tanrı Sözü’nün vaftiz hakkında ne söylediğini daha net bir şekilde anlamalarını sağlamayı ve Reformcu görüşe karşı sıklıkla yapılan itirazlara cevap vermeyi amaçlıyorum.
Bebek Vaftizi Protestan mıdır?
Kısacası, evet. Martin Luther, Huldrych Zwingli ve John Calvin de dahil olmak üzere tüm Protestan Reformcular bebek vaftizini benimsemişlerdir. Bu üç büyük Protestan birçok konuda anlaşmazlığa düşmüş olsalar da, Protestan doktrini olan sadece lütufla, sadece imanla ve sadece Mesih’te aklanma konusunda hemfikirdirler. Ayrıca bebek vaftizinin Kutsal Kitap’a uygun bir uygulama ve Protestan müjdesinin en iyi ifadesi olduğu konusunda da hemfikirdirler.[viii] Aslında, bebek vaftizi Apostolik (Elçisel) dönemden bu yana tarihi Hristiyan kilisesinin uygulaması olmuştur.[ix] Elbette kilisenin tarihi uygulaması sorunu çözmez. Ancak tarihi uygulama, bebek vaftizi lehine belirli bir karine ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, gelenek kilisedeki herhangi bir uygulama için tek başına yeterli bir neden değildir. Bu nedenle Reformcu Hristiyanlar antlaşma vaftizini uygularlar çünkü Kutsal Yazıları’ın hem Eski hem de Yeni Antlaşma kısımlarında bunu yapmamız emredilmiştir.[x]
Kutsal Kitap’ın tek başına Ruh’tan esinlenmiş, yanılmaz, yazılı Tanrı Sözü olduğuna inanıyoruz. İmanımızın kaynağı yalnızca Tanrı’nın Sözü’dür.[xi] Fikirlerimizi Tanrı’nın Kutsal Kitap’taki açık vahyiyle karşılaştırmak, en güvenli ve en kesin yoldur.
Hristiyanlar Neden Farklı Sonuçlara Ulaşıyor?
Hristiyanlar aynı Kutsal Kitap’ı incelerler, ama çoğu zaman ayetleri farklı okuruz. Bazen olayların doğası ve yetki hakkında farklı varsayımlarla başlarız. Bu farklı yöntemler ve başlangıç noktaları bizi farklı sonuçlara götürür.
Gerçek Kutsal Kitap çalışması Kutsal Yazılar’ı Kutsal Yazılar’la karşılaştırmayı ve özellikle daha açık olan bölümleri daha az açık olanlarla karşılaştırmayı gerektirir. Gerçek Kutsal Kitap çalışması, Tanrı Sözü’nün açık öğretisine boyun eğen bir tutum gerektirir.[xii] Kutsal Kitap çalışması sadece kendi görüşümüzü kanıtlar gibi görünen münferit metinler aramak değildir. Aksine, Kutsal Kitap çalışması tefsir yapmamız, yani Kutsal Kitap yazarının ne, neden ve kime söylediğini anlamamız gerektiği anlamına gelir.
Lütuf Antlaşması nedir?
İncil’de Rabbimiz İsa bize geri dönene kadar uyulması gereken iki büyük işaret bırakmıştır: Rab’bin Sofrası ve Vaftiz.[xiii] Bu iki yeni antlaşma işareti genel olarak eski antlaşma işaretleri olan Sünnet ve Fısıh’a karşılık gelir.[xiv] Vaftiz ve Rab’bin Sofrası’na antlaşma işaretleri diyoruz çünkü Tanrı’nın kendisi de onları böyle adlandırmaktadır. Bunlar Tanrı’nın sevdikleriyle, halkıyla olan antlaşma ilişkisinin işaretleridir.
Antlaşma terimi Kutsal Kitap’ta çok sık geçen bir sözcüktür. Aslında Tanrı’nın imanlılarla yaptığı antlaşma o kadar önemlidir ki, bunu göz ardı ederek Kutsal Kitap’ı doğru bir şekilde anlamak neredeyse imkânsızdır.[xv] Lütuf Antlaşması Tanrı’nın halkıyla olan ilişkisini tanımlar. RAB ve halkı arasında, RAB’bin halkına onların Tanrısı olacağına dair söz verdiği ve halkının da Tanrı’nın lütfuna karşılık olarak RAB’be tam sadakat yemini ettiği bağlayıcı bir antlaşmayı içerir. Lütuf Antlaşması kanla imzalanmış ve mühürlenmiştir.
Tanrı, günaha düşüşten sonra Adem’le Aden Bahçesi’nde bir lütuf antlaşması yaptı.[xvi] Nuh’u tufan boyunca koruyacağına dair ve ondan sonra bizi kurtaracağına ve koruyacağına dair bir vaatte bulundu.[xvii] İbrahim’e ve onun çocuklarına Tanrı olmayı vaat etti.[xviii] Tanrı her vaadine koşullar ekledi. Birincisi, Tanrı’nın içimizde yarattığı kurtarıcı imandır (Romalılar 4:3). İkincisi ise antlaşmanın işaret ve mühürlerinden yararlanmaktır. Yaratılış 17’de RAB İbrahim’le antlaşması hakkında şöyle konuştu:
“Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu. Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak. Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”[xix]
RAB İbrahim’e kendisinin ve çocuklarının RAB’be ait olduğunu gösteren bir işaret olarak kanlı bir işaret verdi. Benzer şekilde Mısır’dan Çıkış 12:1-13; 21-29, 43-51 ayetlerinde Tanrı İbrahim’le yaptığı antlaşmayı hatırladı.[xx]
RAB ayrıca halkını Mısır’daki esaretten nasıl merhametle ve lütufla kurtardığını hatırlatmak için yıllık bir kutlama başlattı.[xxi] Kurtarıcı lütfunun bir işareti ve mührü olarak, diğer birçok bayramın yanı sıra Fısıh sakramentini de başlattı.[xxii]
Fısıh Bayramı sünnetle aynı özelliklere sahipti. Her ikisi de kanlıydı ve Tanrı’nın antlaşma vaatleriyle ilişkiliydi. Ancak Fısıh Bayramı (diğer bayramlar gibi) sünnetten, vaftiz ve RAB’bin Sofrası’nın farklı olduğu gibi farklıydı: İlk antlaşma işareti olan sünnet hem bebeklere hem de yetişkinlere uygulanırdı ve Tanrı’nın antlaşma halkına girişin (katılışın) bir işaretiydi.
Fısıh Bayramı, Tanrı’nın kurtarıcı eylemlerini anlayabilenlerle sınırlıydı çünkü bu, beslemek ve büyümeye yol açmak için tasarlanmış bir işaretti. Tanrı’nın halkının görünür antlaşma topluluğuna girişin bir işareti değildi, ama lütuf antlaşmasını yenilemenin bir aracı olarak hizmet etti.
Halâ Bir Lütuf Antlaşması Var mı?
Tanrı İbrahim’le bir antlaşma yaptığı gibi, daha sonra gelecek olan yeni bir antlaşmayı da vaat etti.[xxiii] Bu yeni antlaşmayı Rab İsa Mesih’in kanıyda yaptı.[xxiv] Rab İsa “yeni antlaşmayı” bilinçli ve özel olarak kurmuştur.[xxv] Elçi Pavlus kendisinin “yeni antlaşmanın bir hizmetkârı” olduğunu söylemiştir.[xxvi] Eğer tek bir lütuf antlaşması varsa, bu nasıl olabilir? Yeni Antlaşma Musa ile karşılaştırıldığında yenidir, ama İbrahim ya da Adem ile karşılaştırıldığında yeni değildir.[xxvii]
Galatyalılar 3:1-29; 4:21-31 ve 2. Korintliler 3:7-18’de Pavlus’un Eski Antlaşma’nın görkeminin solmakta olduğunu ama Yeni Antlaşma’nın görkeminin kalıcı olduğunu söylediği nokta budur. İbraniler 3-10 bölümlerinin mesajı, Eski Antlaşma’nın (Musa’nın yönetimi altında) Yeni Antlaşma’ya hazırlık olduğudur. İbraniler 11. bölümün ana konusu İbrahim’in yeni antlaşma inancına sahip olduğu, yani göksel bir kenti ve Mesih’te sahip olduğumuz kurtuluşu beklediğidir.[xxviii]
Vaatler Kalır, Koşullar Değişir
Artık lütuf antlaşmasının vaadi yerine geldiğine göre, antlaşmanın koşulları değişmiştir. Çarmıhın bu tarafında yaşayan bizler olaylara farklı bakıyoruz, çünkü tamamlanma günlerinde yaşıyoruz. Kutsal Kitap terimleriyle, “son günlerde” yaşıyoruz.[xxix] Tamamlanmış Kutsal Kitap’a ve Kutsal Ruh’un kalıcı olarak içimizde yaşaması armağanına sahibiz.[xxx]
Eski Antlaşma dikkatleri İsa’nın Çarmıh’ta kurban edilmesine yöneltmek üzere tasarlanmıştı.[xxxi] Fısıh ve sünnet gibi eski işaretlerin yanı sıra diğer kanlı kurbanlar ve törenler de değiştirilmiştir. Yine de halâ Tanrı’yla antlaşma düzeninde yaşıyoruz ve Mesih’in kanlı resimlerinin yerini kansız işaretler (hatırlatıcılar) ve mühürler aldı.
Lütuf Antlaşması Neden Önemlidir?
Çünkü Kutsal Yazılar’da kapsamlı bir kategoridir ve bu kategori olmadan Kutsal Kitap doğru bir şekilde anlaşılamaz. Örneğin, Tanrı kurtarma eylemini antlaşma aracılığıyla yönettiğinden ve tek bir Lütuf Antlaşması olduğundan, tek bir kurtuluş, tek bir lütuf vaadi (Mesih) ve tek bir Tanrı halkı vardır. Böylece lütuf antlaşması Kutsal Yazılar’ın tümünü birleştirir.[xxxii] Tanrı Adem ve Havva’ya bir kurtuluş vaadinde bulunmuştur.[xxxiii] Pavlus’un tüm imanlıların “babası” olarak adlandırdığı İbrahim’e de bu vaadi tekrarlamıştır.[xxxiv] Tanrı’nın antlaşma vaadine olan sadakati sayesinde tüm imanlılar kurtulmuştur.[xxxv]
Lütuf antlaşması önemlidir çünkü Hristiyan yaşamını da açıklar. Hizmet ettiğimiz Tanrı bizi lütufkâr ve egemen bir şekilde kurtarandır. Adem için kurtuluş yolu nasıl bizim için de aynıysa (Mesih’in tamamlanmış işine iman), Hristiyan yaşamının ahlaki standartları da çağdan çağa büyük ölçüde aynıdır.
Lütuf Antlaşması, Hristiyanlar olarak kendimizi anlamamızın merkezinde yer alır. Tanrı antlaşma yapan ve antlaşmayı koruyan Tanrı’dır ve bizler de O’nun antlaşma halkıyız.
Antlaşmalar Nasıl Yapıldı?
Sünnet İbrahim’e verilen işaretti.[xxxvi] Antlaşma ve işaret o kadar yakından özdeşleşmişti ki, Rab sünnet işaretini “Antlaşmam” olarak adlandırdı. Bu işareti almayan herkes antlaşma halkından “koparılacaktı”.[xxxvii] Eski Antlaşma’daki Kutsal Yazılar’da “antlaşma yapmak” ifadesi şu sözcüklerle ifade edilirdi: “bir antlaşma kesmek”, yani sünnetsiz yetişkin erkeğin ya da sekiz günlük İbrani bebeğin penisinin sünnet derisini kesmek.[xxxviii] Sünnet olmak Tanrı’yla özdeşleşmek, dünyadan “kopmak” ve Tanrı’nın görünür antlaşma halkına dahil olmak demekti.
Sünnet eylemi bir yemin anlamına gelir: “Eğer antlaşmaya uymazsam, sünnet derisinin kesilmesiyle gösterilen yıkım gerçekten başıma gelsin.”[xxxix] Bu nedenle Rab Yaratılış 17:14’te antlaşmayı bozanlardan “kesilip atılacaklar” diye söz etmiştir. Mısır’dan Çıkış 4:25, 12:15,30:33,38; Levililer 7:20-25; Mezmur 37; Hezekiel 14:8-17, 25:7-16. Kutsal Yazılar, Yaratılış 15:18’de bir antlaşmanın “kesilmesi” için kullandığı fiilin aynısını antlaşmayı bozanların “kesilmesi” için de kullanmıştır.
Rab Yaratılış 15:17-21’de kendisini bu lanetin altına soktu. Sözünü tutacağının bir işareti olarak parçaların arasından geçerek İbrahim’e verdiği sözü mühürledi. “Tanrı tarafından vurulmuş, acı çektirilmiş… yaşayanlar diyarından koparılmış” olan Rab İsa Mesih’te laneti kendi üzerine aldı.[xl] Galatyalılar 3:13,14; 2Korintliler 5:21 ayetleri İsa’nın günah olduğunu ve iman edenler için antlaşmayı bozmanın lanetlerine katlandığını açıkça öğretmektedir.[xli]
Lütuf antlaşması Tanrı tarafından yapıldığına göre, antlaşmanın koşullarını belirleyecek olan da Tanrı’dır. Tanrı’nın Sözü, “Mesih’te” olmadan önce günahlar ve suçlar içinde ölü olduğumuzu söyler. Ölü insanlar olarak kendimizi, İsrail’in kendi kendisini Mısır’dan kurtarabileceğinden daha fazla kurtaramazdık.[xlii] Tanrı egemen olduğu için, Vaftizi ve Rab’bin Sofrasını kimin alacağı ve nasıl alacağı konusunda son söz Tanrı’nındır.
Antlaşmalar Arasındaki İlişkiler Nelerdir?
Rab İsa sünnetin kanlı işaretlerini ve tiplerini yerine getirmiş ve onların yerine kansız işaretleri koymuştur.[xliii] Mesih’in ölümü eski işaretlerin ve mühürlerin işaret ettiği gerçekti.
Artık Mesih öldüğüne göre, eski sakramentlere ve bayramlara gerek yoktur. Kutsal Yazılar iman sayesinde tüm imanlıların Mesih’le birlikte öldüğünü öğretir.[xliv] Eğer Mesih lanetli bir ölümle öldüyse ve biz de Mesih’le birlikte öldüysek, o zaman Mesih’e iman ederek sünnetin ima ettiği lanetten kurtulmuş oluruz. Koloseliler 2:20; Filipililer 3:3 ayetleri açıkça Mesih’in ölümüne iman ederek tüm imanlıların sünnet olduğunu söyler.
Romalılar 6:2-10 Mesih’in ölümüne vaftiz edildiğimizi söyler. Yani, antlaşma işareti uygulandığında, vaftiz olan kişi İsa’nın ölümüyle ve Mesih’in lanetliliğiyle özdeşleştirilir.
Eski ve yeni antlaşmalar arasındaki temel fark, eski antlaşmanın törenler ve kurbanlar aracılığıyla vaat ettiklerinin İsa’nın kişiliğinde ve işinde yerine getirilmiş olmasıdır. Yeni Antlaşma’daki Kutsal Yazılar sürekli olarak Eski Antlaşma’ya atıfta bulunur. Romalılar 3:21, 9:27, 11:13-32; Luka 24:27; İbraniler 9:15 ve 11. bölümün tamamı, Tanrı’nın İbrahim aracılığıyla başlattığı lütuf antlaşmasının yeni antlaşmada da devam ettiğini öğretir. Tanrı’nın Sözü yeni antlaşma imanlılarının yeni antlaşma İsrail’i olduğunu açıkça öğretir.[xlv] İman eden herkes İbrahim’in gerçek oğludur.[xlvi] Romalılar 9:6-9 bir Yahudi’nin Mesih İsa’yı seven ve kurtuluş için sadece ona güvenen kişi olduğunu öğretir.[xlvii]
Dolayısıyla Tanrı’nın iki farklı “kilisesi” ya da halkı olduğunu söyleyemeyiz. Pavlus Romalılar 2:29; 4 [hepsi]; 9:6-9’da ve İsa da Yuhanna 8:31-58’de hiç kimsenin Yahudi olmakla kurtulamayacağını açıkça öğretmektedir.[xlviii]
Sünnet ve Vaftiz Arasındaki Bağlantı Nedir?
Vaftiz ve sünnet arasındaki bağlantı Koloseliler 2:11-12’de oldukça açıktır. Bağlantı doğrudan değil, dolaylıdır ve aralarındaki temas noktası Mesih’tir ve vaftiz sünnetin işareti ve mührüdür. 11. ayette Pavlus “siz de O’nda [yani Mesih’te] Mesih’in sünnetiyle sünnet edildiniz” der ve 12. ayette Mesih’te ve Mesih tarafından sünnet edilmemizin tam olarak nasıl olduğunu söyler: “Onunla birlikte vaftizle gömülüp…. imanınız aracılığıyla onunla birlikte dirildiniz”[xlix] Pavlus’a göre, Yeni Antlaşma’da Mesih’le olan birliğimiz bizim sünnetimizdir. Vaftizde, Mesih’in çarmıhtaki vaftizi/sünneti ile özdeşleşiriz. Ne vaftiz ne de sünnet bu birleşmeyi etkiler (ex opere operato), daha ziyade Ruh Tanrı bizi Mesih’le birleştirir, bizi canlı kılar ve bize iman verir.
Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, Pavlus’a göre vaftiz ve sünnetin, Mesih’in bizim için çarmıhta vaftiz edilmesinin/sünnet edilmesinin hem işaretleri hem de mühürleri olduğudur. İmanla Mesih’in sünnetiyle birleşiriz ve Mesih’le birleşerek onun sünnetine/vaftizine katılmış oluruz. Sünnet Mesih’in ölümüne işaret ettiği ve vaftiz de Mesih’in ölümüne baktığı için, Pavlus’un zihninde birbirleriyle yakından bağlantılıdırlar ve neredeyse birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Pavlus’un buradaki amacı bize Mesih’le olan birliğimizi öğretmektir, ancak bu arada onun vaftiz ve sünnet hakkında nasıl düşündüğünü görürüz ve onun düşüncesi bizim düşüncemize de ışık tutmalıdır.
Pavlus’un Yahudiler tarafından Hristiyanlara sünnet dayatılmasına bu kadar şiddetle karşı çıkmasının nedenlerinden biri, imanla, vaftizin işareti ve mührü olduğu Mesih’te zaten sünnet edilmiş olmamızdır.[l] Biz zaten Tanrı’ya ait olarak tanımlandık ve Mesih’te lanetten geçtik. Dolayısıyla yeni antlaşmada fiziksel sünnet gereksizdir. Pavlus kendilerini sünnet etmek isteyenlere, sonuna kadar gitmelerini ve kendilerini hadım etmelerini söyler.[li]
Elçilerin İşleri 2:38, 39 sünnet ve vaftizi eşitler. Elçilerin İşleri 2:38’de Elçi Petrus, vaazını dinleyen Yahudileri tövbe etmeye, Mesih’e iman etmeye ve vaftiz olmaya çağırır. 39. ayette bu eylemin nedenini açıklar: “Bu vaat sizler, çocuklarınız, uzaktakilerin hepsi için, Tanrımız Rab’bin çağıracağı herkes için geçerlidir.” Elçi Petrus vaazında bilinçli olarak RAB’bin Yaratılış 17’de sünnet işaretini başlatırken kullandığı ve Yahudilerin tam olarak anladığı aynı formülü kullanır.
İman ve Sünnet Arasındaki İlişki Nedir?
Romalılar 4:1-8, 13-25 ayetleri İbrahim’in işlerle değil, sadece iman aracılığıyla, lütufla aklandığını öğretir, ama yine de Tanrı İbrahim’in sünnet işaretini (damgasını) almasını istemiştir. Romalılar 4:11 sünnetin, “İbrahim’in henüz sünnetsizken imanla sahip olduğu doğruluğun” bir işareti ve mührü olduğunu söyler. Sünnet, Tanrı’nın İbrahim’le ve İbrahim’in çocuklarıyla, yani Mesih’e iman eden herkesle olan antlaşma ilişkisinin bir işaretiydi.[lii] Sünnetin anlamı sadece dışsal değil, ruhsaldı. İmanın ve antlaşma halkına bir üye olarak girişin işareti olan sünnet çocuklara da uygulanırdı.[liii]
İman ve Vaftiz Arasındaki İlişki Nedir?
Elçilerin İşleri 2:38, 39 şöyle der, “Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz olsun. Böylece günahlarınız bağışlanacak ve Kutsal Ruh armağanını alacaksınız. Bu vaat sizler, çocuklarınız, uzaktakilerin hepsi için, Tanrımız Rab’bin çağıracağı herkes için geçerlidir.”
Yetişkinler için vaftiz, Mesih’in onlar için yaptıklarının, onları bağışladığının ve yıkadığının bir işaretidir. Yetişkinler İsa Mesih adına vaftiz edilirler. Bağışlanma Mesih’e iman aracılığıyla gerçekleşir. Vaftiz, iman aracılığıyla Tanrı’nın yanındaki yeni konumumuzun bir işaretidir. Dikkat edin, 39. ayet: “(İman edenlerin kurtuluşuna ilişkin) bu vaat sizler için ve çocuklarınız içindir” diyor.
İmanımız bizim için ölen Mesih’tedir. Vaftiz, imanla onun ölümünde onunla birleşmiş olmanın bir işaretidir. Petrus Nuh Tufanı’nın sularının vaftizi simgelediğini söyler, çünkü vaftiz günaha ölmenin, günahın Mesih’in kanıyla yıkanmasının ve Mesih’e imanla yaşamanın bir işaretidir.[liv]
Vaftiz edilmiş olan herkes (yetişkinler ve çocuklar) kurtuluş için imanla Mesih’e bağlanmalıdır. Vaftiz edilmemiş, yetişkin imanlılar vaftizden önce imanlarını ikrar ederler. Bebeklik çağında vaftiz işaretini almış olan imanlıların çocukları da mümkün olan en kısa zamanda imanlarını ikrar ederler. Her ikisi de aldıkları işaret ve mührün temsil ettiği lütfa sadık kalmakla Tanrı önünde sorumludur.[lv]
Vaftiz Ne İşe Yarar?
Vaftiz ve Rab’bin Sofrası Tanrı’nın yazılı Sözü’yle aynı mesajı duyurur: kurtuluş Tanrı’nın karşılıksız armağanıdır, kazanılmaz ya da hak edilmez. Yalnızca lütufla, yalnızca iman aracılığıyla, yalnızca Mesih’te kurtuluruz.[lvi] Kutsal Ruh aracılığıyla Kutsal Yazıların esin olarak yazılmasını sağlayan Tanrı, Kutsal Sözü’nde vaftizi ve Rab’bin sofrasını sakrament olarak atamıştır.
Antlaşma işaretleri Mesih’e olan imanımızı güçlendirmek için verilmiştir. Vaftiz ve Rab’bin Sofrası, Tanrı’nın yazılı Sözü’nden daha fazla ya da daha az güce sahip değildir.[lvii] Kutsal Yazılar’da vaftiz ve Rab’bin Sofrası, Tanrı ve halkı arasındaki lütuf antlaşmasının işaretleri ve mühürleri olarak kabul edilir. İşaretler olarak, antlaşma işaretleri Tanrı’nın gerçekleştirdiği büyük kurtuluş eyleminin görünür hatırlatıcılarıdır. Mühürler olarak, Tanrı’nın halkını dünyadakilerden ayırma yoludurlar ve bize Tanrı’nın vaadini verirler; örneğin, suyla yıkandığımız gibi imanla Mesih’in kanıyla da yıkandığımız kesindir. Tıpkı Söz’ün vaaz edilişinde olduğu gibi, Kutsal Ruh bu antlaşma işaretlerini ve mühürlerini kullanarak imanımızı güçlendirir.
Vaftiz kendi başına bir son değildir. Aksine, İsa’ya iman ve sadık bir öğrencilik yaşamının yalnızca başlangıcıdır. Petrus’un da hatırlattığı gibi, kurtaran vaftiz değildir. “Bu olay vaftizi simgeliyor. Bedenin kirden arınması değil, Tanrı’ya yönelen temiz vicdanın dileği olan vaftiz, İsa Mesih’in dirilişiyle şimdi sizi de kurtarıyor. Göğe çıkmış olan Mesih Tanrı’nın sağındadır. Bütün melekler, yetkiler ve güçler O’na bağlı kılınmıştır.”[lviii]
Sakramentler işaret ve mühür oldukları için, kendi başlarına kurtarmazlar. Tanrı’nın lütfuna tanıklık ederler, bizi Mesih’e yönlendirirler ve onun kurtuluşunu bize mühürlerler. Sünnet kurtarmadığı gibi, vaftiz de kurtarmaz.[lix]
Yeni Antlaşma Bebek Vaftizini Nerede Öğretir?
Lütuf Antlaşması açısından bakıldığında, her vaftiz etme emri, imanlıların çocuklarını vaftiz etme emridir.
Lütuf antlaşmasının vaadi nedeniyle, Tanrı sadece yetişkin imanlılar için değil, onların çocukları için de Tanrı’dır. Bu nedenle Pavlus 1. Korintliler 7:14’te imanlıların çocuklarının “kutsal” olduğunu söylemiştir. Pavlus, Korintlilere çocuklarının Tanrı’nın görünür halkının dışında görülmemesi gerektiğini öğretmek için kasıtlı olarak Eski Antlaşma dilini, törensel dili kullanmıştır. Eski Antlaşma dilini kullanacak olursak, imanlıların çocukları “temizdir” ve bu nedenle vaftiz de dahil olmak üzere Tanrı’nın görünür halkının bir parçası olmanın bereketlerini paylaşmaya hakları vardır.
İsa da Markos 10:14’te aynı savı ileri sürmüştür. Tanrı’nın Krallığı’nın imanlıların çocuklarına “ait” olduğunu söyler. Elçilerin İşleri 2:39’da Petrus vaadin gerçekleşmesine özellikle çocukları da dahil eder. Efesliler 6:1’de Pavlus çocuklara Tanrı’nın antlaşma halkı içindeymişler gibi hitap eder.[lx]
Bu açıdan bakıldığında, Matta 28:19 ve Elçilerin İşleri 2:38, 39 ayetleri bebeklerin vaftiz edilmesine yönelik doğrudan emirlerdir. “Bebekleri vaftiz edin” şeklinde açık bir emir olmadığı doğrudur. Böyle bir emir yoktur çünkü böyle bir emre ihtiyaç yoktur. Tanrı’nın Üç Kişide Bir olduğunu belirten açık bir ayet de yoktur, ancak Tanrı’nın Sözü baştan sona Üçlü Birlik’in varlığını öğretir.
Ancak Kutsal Yazılar’ın hiçbir yerinde çocukların artık antlaşma işareti almayacağına dair bir beyan yoktur. Eğer çocukları vaftiz etmek için açık bir emir gerekiyorsa, o zaman kadınları Rab’bin sofrasına kabul etmeyi bırakmalıyız, çünkü kadınların sofraya gelmesine izin vermek için doğrudan bir emir yoktur. Bu açıkça saçmadır.
Bu nedenle doğru soru, Kutsal Yazılar’ın nerede açıkça bebek vaftizini öğrettiği değil, Tanrı’nın İbrahim’e antlaşma işaretini ve mührünü imanlı ebeveynlerin çocuklarına uygulama emrini nerede tersine çevirdiğidir. Tanrı’nın halkı iki bin yıldır Tanrı’nın antlaşma işaretini imanlıların çocuklarına uyguluyordu. Her sadık Yahudi sünnetin, Tanrı’nın halkının bir parçası olduğunun görünür bir hatırlatıcısı olduğunu anlamıştı. Oğullarını sünnet etmemek, onları Tanrı’nın halkından, lütfundan ve vaatlerinden koparmak anlamına gelirdi. Birinin çocuklarını sünnet etmemesi düşünülemezdi.
Bazıları yeni antlaşma yeni olduğu için çocukların artık antlaşma işaretini almaması gerektiğini savunur. Yeni antlaşmanın kuruluşuyla birlikte değişikliklerin olduğu doğrudur. Eskiden kabul işareti sadece erkeklere uygulanırdı. Şimdi ise hem erkeklere hem de kadınlara kabul işareti verilmektedir. Bunlar tipik, vaat edici işaretlerden (sünnet) yerine getirme, tamamlama işaretlerine (vaftiz) geçişten kaynaklanan değişikliklerdir. Dolayısıyla, sünnetten vaftize geçiş özde değil, koşullarda bir değişikliktir.
İmanlı ebeveynlerin çocuklarını görünür antlaşma halkına kabul işaretinden dışlamak ya da Tanrı’nın artık çocukların Tanrı’nın halkının görünür topluluğunun bir parçası olarak görülmesini istemediğini söylemek, sadece koşullarda bir değişiklik değil, Tanrı’nın halkıyla ilgilenme biçiminde radikal bir değişikliktir.
Tanrı’nın İbrahim’e verdiği açık emri değiştirmek için, Tanrı’dan bu konuda açık bir Söz beklenir, ancak Tanrı’nın Sözü hiçbir yerde imanlılara antlaşma işaretini çocuklarına uygulamayı bırakmalarını söylemez. Yeni antlaşma Kutsal Yazıları bize antlaşma işaretini çocuklarımıza uygulamamamızı söylemediğine göre, imanlıların çocuklarının antlaşma halkına giriş işaretini almaları gerektiğine inanmak için her türlü nedenimiz vardır.
Elçiler İnananların Çocuklarını Vaftiz Ettiler
Aslında, Yeni Antlaşma’daki Kutsal Yazılar’da vaftizin bebeklere uygulandığına dair çok sayıda olumlu kanıt vardır.
Hem eski antlaşmada hem de yeni antlaşmada Tanrı ev halkıyla konuşur ve onları “kurtarır”. Kutsal Kitap’ın dilinde, kişinin evi tesadüfen değil, öncelikle çocuklarına atıfta bulunur.[lxi] “Ev halkı” ya da “aile” vurgusu Eski Antlaşma’nın kurumsal bakış açısı ile Yeni Antlaşma’nın bakış açısı arasındaki sürekliliğe işaret eder.[lxii] Çocuklar bir antlaşma evinin, bir antlaşma biriminin parçası olarak görülür. Kutsal Yazılar’da işaret tüm ev halkına uygulanır.[lxiii]
Kutsal Yazılar bu ev formülünü, eski antlaşma uygulaması ile Yeni Antlaşma (vaftiz) uygulaması arasında büyük ölçüde birlik olduğunu gösteren birkaç açık pasajda kullanır.[lxiv] Luka’nın Elçilerin İşleri’ni yazarken seçici davrandığını biliyoruz. Bu nedenle, Elçilerin İşleri’ndeki ev halkı vaftizlerinin sayısını diğer vaftizlerle karşılaştırdığımızda, ev halkı vaftizlerinin yaygın olduğunu belirtmek önemlidir. Elçilerin İşleri’nde, eski antlaşmadaki sünnette olduğu gibi, vaftiz bir ev meselesidir ve ev metinleri bunu kanıtlar.
Lidya, Zindancı ve Krispus.
Filipi’de, “dua edilen bir yerde” Pavlus ve hizmet arkadaşları, “Tanrı’dan korkan biri” olarak adlandırılan, yani sinagogun sınırlarında olan ama tam üye olmayan Lidya’yla tanışırlar.[lxv] Müjde’yi duyduktan sonra, “Rab onun yüreğini açtı” ve “o ve ev halkı vaftiz oldu.” Bu “ev halkında” hiç çocuk olmadığı makul bir şekilde iddia edilemez.[lxvi]
Pavlus cine tutsak bir kıza hizmet ettiği için hapse atılmıştı. İsa bir deprem göndererek onları hapisten kurtarır. Hapistekiler müjdeyi duydular ve iman ettiler. Sonra ona ve evindeki herkese Rab’bin sözünü açıkladılar. Gecenin o saatinde zindancı onları alıp yaralarını yıkadı; sonra hemen kendisi ve bütün ailesi vaftiz oldu…. Tanrı’ya iman ettiği için sevinçle doldu – kendisi ve bütün ailesi (Elçilerin İşleri 16: 33,34).
,Lidya örneğinde olduğu gibi, Luka vaftizin antlaşmaya dayalı doğasını oikos (ev formülü) kullanarak iletmiştir.
Pavlus Korint’teki sinagog tarafından reddedildikten sonra “yan komşusu” olan ve “Tanrı’dan korkan” Titius Justus’un evine gitti. Orada “Havranın yöneticisi Krispus bütün ev halkıyla birlikte Rab’be inandı. Pavlus’u dinleyen Korintliler’den birçoğu da inanıp vaftiz oldu” (Elçilerin İşleri 18:8).
Bu kalıplar İsrail’de 2000 yıl boyunca yaşananlarla aynıydı: Yetişkinken Yahudi olanlar, Yaratılış 17:10-14 uyarınca erkek çocuklarıyla birlikte sünnet edilirdi. Kuşkusuz yetişkinken iman eden bu kişiler imanlarını açıklamak zorundaydılar.[lxvii] Hem imanlı yetişkinler hem de onların çocukları “ev halkı” sözcüğüyle tanımlanır.[lxviii]
İbrahim Yeni Antlaşma Figürüdür
İsa’dan önce verilen her şeyin Yeni Antlaşma’da ortadan kaldırılmadığını hatırlamak da önemlidir. Kutsal Kitaplarımızın Eski ve Yeni Antlaşma olarak ikiye ayrılmış olması, bazı imanlılarda İsa’nın doğumundan önce gerçekleşen her şeyin Eski Antlaşma’nın bir parçası olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Bu doğru değildir.
Kutsal Kitap “eski antlaşma” terimini kullandığında, Musa’dan Yeni Antlaşma’nın başlangıcına kadar olan döneme atıfta bulunur. Kutsal Kitap’ta İsa’dan önce olan her şey -yani Adem’den İbrahim’e kadar olan dönem- eski antlaşmaya ait değildir.[lxix]
İsa Yuhanna 7:22’de sünnetin Musa’dan değil, atalardan (İbrahim, İshak, Yakup) geldiğini söylemiştir.[lxx] Bu da sünnetin aslında Eski Antlaşma’ya (Musa’ya) değil, İbrahim’e ait olduğu anlamına gelir.
İbrahim’in Yeni Antlaşma imanlılarıyla çok özel bir ilişkisi vardır. Romalılar 4:1-25’te Pavlus İbrahim’in iman edenlerin “Babası” olduğunu söyler. Aynı şekilde Galatyalılar 3:29’da tüm imanlıların “İbrahim’in soyundan ve vaade göre mirasçılar” olduğu söylenir.[lxxi]
İbrahim birçok yönden Yeni Antlaşma figürüdür. İnananlar onun ruhsal torunlarıdır.[lxxii] İbrahim’in İsa’nın ilk gelişini dört gözle beklediği söylenir.[lxxiii] İbraniler 11:8-19, Romalılar 4 ve Galatyalılar 3 ve 4. bölümlerde imanlılar için bir iman modelidir. Dolayısıyla İbrahim için doğru olan şey genellikle Yeni Antlaşma imanlıları için de doğrudur. İbrahim’in İsa’ya olan imanı (Yuhanna 8:56) Yeni Antlaşma inanlıları için bir model oluşturduğu gibi, onun ve İshak’ın sünneti de Yeni Antlaşma vaftizi için bir model oluşturur.
Ama Sünnet Sadece Dışsal Kutsamaların Bir İşareti Değil miydi?
Romalılar 4:9-11’de Pavlus İbrahim’in sünnet edilmeden önce iman ettiğini söyler. İbrahim sünnet işaretini Tanrı’nın ona olan lütfunun bir işareti olarak aldı. İbrahim vaat edilen ülkeyi değil, Tanrı’yı seviyordu. İbraniler kitabı bize İbrahim’in, Musa’nın ve İsa’dan önce doğmuş olan diğer imanlıların sadece dünyasal Kenan diyarını değil, göksel bir kenti aradıklarını tekrar tekrar öğretir.[lxxiv]
İsa’dan önce doğmuş olan imanlılar iman dışında hiçbir bereket almamışlardır. Yeni Antlaşma vaftizi gibi, sünnetin anlamı da sadece dışsal değil, ruhsaldı.[lxxv]
Kendilerine Ne Olduğunu Anlamayan Çocukları Nasıl Vaftiz Edebiliriz?
İbrahim ve Musa döneminde sünnet edilen bebekler kendilerine ne olduğunu anladılar mı? Tabii ki anlamadılar. İbrahim, İshak ve Yakup nasıl kurtuldu? Yalnızca lütufla, yalnızca iman aracılığıyla, yalnızca Mesih’te kurtuldular.[lxxvi] Tanrı’nın, imanlıların çocuklarından, görünür antlaşma topluluğuna kabul işaretini vermeden önce anlamalarını istememiş olması, büyüdüklerinde bunu anlamaları gerekmediği anlamına gelmez. Büyüdüklerinde kesinlikle anlamaları gerekiyordu. Aynı sorumluluk bugün her Hristiyan’a aittir. Hristiyanlar Rab’bin sofrasına her geldiklerinde antlaşmayı yenilerler, Müjde’nin vaadini yeniden alırlar, Tanrı’ya itaat yeminlerini ve vaftizlerini yenilerler.
Aslında Antlaşma vaftizine (bebek vaftizi) karşı ileri sürülen her şikâyet antlaşma sünnetine karşı da ileri sürülebilir. Eğer bu şikâyetler sünnet için geçersizse, vaftiz için de geçersizdir.
Vaftizden Önce Tövbe ve İman Gerekli Değil mi?
Petrus’un yetişkin Yahudilere seslenirken (Elçilerin İşleri 2:38), “Günahlarınızın bağışlanması için hepiniz tövbe edin ve vaftiz olun” diye buyurduğu doğrudur. Ancak bu, sadece bu emri anlayabilen ve uygulayabilen yetişkinlerin antlaşma topluluğuna giriş işaretini alabileceği anlamına gelmez. Bu, tüm bebek sünnetlerini ortadan kaldırırdı. Açıktır ki, Tanrı imanlıların çocuklarının sünnet edilmesini emretmiştir.
Elçilerin İşleri 2:38’deki “vaftiz” sözcüğünün yerine “sünnet” sözcüğünü koyun. Kutsal Kitapları Eski Antlaşma Yazıları olan Yahudiler için bu çok mantıklı olurdu: Günahtan vazgeç ve antlaşmanın işaretini al. Elçilerin İşleri 2:38’deki durum, antlaşma halkı İsrail’e giriş işareti alan yabancınınkiyle paraleldir. Eski yollarından dönmesi ve İbrahim, İshak ve Yakup’un Tanrısı’nı kucaklaması gerekiyordu. Yetişkinlerin sünnetten önce iman etmeleri gerektiği gerçeği, Rab’bin onlardan küçük oğullarını sünnet etmelerini talep etmesini engellememiştir.[lxxvii]
Petrus’un vaftiz için olumlu bir neden gösterdiği Elçilerin İşleri 2:39 da göz ardı edilmemelidir:
Bu vaat sizin için, çocuklarınız için ve uzakta olan herkes içindir; Tanrımız Rab’bin çağıracağı herkes içindir.
Tanrı’nın Sözü, vaadin tövbe edecek yaşta olanların yanı sıra imanlıların çocukları için de geçerli olduğunu söyler. Petrus, Yaratılış 17:7’de İbrahim’le yapılan antlaşma vaadini kasten tekrarlıyor ve onlara çocuklarını vaftiz etmelerini emrediyordu.
Hristiyan Yaşamına Girmek İçin İman Gerekli Değil mi?
Bu soru, bir şekilde imanın Musa ya da İbrahim için gerekli olmadığını varsayıyor gibi görünmektedir. Böyle bir ima yanlıştır. İbraniler 11. bölüm İsa’nın doğumundan önce yaşamış olan tüm iman kahramanlarının Tanrı’ya imanla itaat ettiklerini öğretir.[lxxviii] Eğer Eski Antlaşma’da iman gerekliyse ve buna rağmen bebekler antlaşma işaretini aldıysa, o zaman yetişkinlerin imanlarını sünnetle ifade etmeleri gerektiği gerçeği, imanlıların çocuklarının Yeni Antlaşma’da antlaşma işaretini almalarını engellemez.
Bu itirazda dile getirilen bakış açısı Lütuf Antlaşması’nın birliğini reddeder. Bu itiraz Tanrı’nın halkıyla Kutsal Kitap’ta iki farklı şekilde ilgilendiğini savunur.
Vaftizin öncelikle inancımın bir ifadesi olduğunu söylemek de inancı, kurtuluşu ve Tanrı’nın lütfunun işaretini yanlış anlamaktır. Vaftiz, Tanrı’nın ister bebek ister yetişkin olsun Kilise aracılığıyla bana uyguladığı bir işarettir. Tanrı’nın yaptıklarının işaretidir.
Vaftiz öncelikle benim inancımın bir işareti değildir. Vaftiz Tanrı’nın lütfunun bir işaretidir (ve mührüdür).[lxxix] Sünnet her zaman Tanrı’nın İbrahim’le yaptığı antlaşmadaki lütfunun bir işaretidir. Vaftiz de Tanrı’nın lütfunun bir işaretidir ve yetişkin imanlıları ya da imanlıların bebek çocuklarını kapsar.
Bebekler Rab’bin Sofrasına Gelmeli mi?
Tanrı iki tür sakrament oluşturmuştur. Sünnet, vaftiz gibi, görünür antlaşma topluluğuna kabul edilme sakramentiydi. Fısıh Bayramı (diğer bayramlarla birlikte), Rab’bin Sofrası gibi, Tanrı’nın halkını güçlendirmek için antlaşmanın yenilenmesinin bir işaretiydi. Dolayısıyla farklı sakramentler farklı işlevleri yerine getirir, farklı katılımcıları ve farklı gereklilikleri vardır.[lxxx]
Fısıh Bayramı’na katılan çocukların Fısıh Bayramı’nın önemini anlayacak yaşta olmaları gerektiği Fısıh Bayramı’nın kuruluşundan bellidir.[lxxxi] Aynı gereklilik bebeklerin sünnet edilmesi için yapılmamıştır. Bu ayrım, işaretlerin ve mühürlerin farklı işlevlerinden kaynaklanmaktadır. Sünnet hem bebeklere hem de daha önce sünnet olmamış yetişkinlere uygulanan bir antlaşmaya giriş işaretiydi. Doğası gereği sünnet (ve onun yerine geçen vaftiz) tekrar uygulanamaz.[lxxxii] Ancak Rab’bin Sofrası doğası gereği inanlının yaşamında tekrar tekrar kutlanmak üzere tasarlanmıştır.[lxxxiii] Bunun nedeni, kabul işaretinin ve mührünün, yenilenme işareti ve mühründen farklı olmasıdır.
Aynı ilke Yeni Antlaşma topluluğunda da geçerliydi. Elçi Pavlus’un anlayışı, Rab’bin Sofrası’na katılan kişinin, bu sofranın Ruhsal doğasının farkında olması gerektiği ilkesinde yatmaktadır (1. Korintliler 11:29). Bu ilkeye göre (her işaretin kendi işlevi vardır) bebeklerin vaftiz edilmesi uygundur ama bebeklerin Rabbin Sofrası’na katılmasına izin vermek uygun değildir.
Sonuç
Vaftizle ilgili soruların yanıtı Tanrı’nın doğasında yatar. Tanrı değişmez ve vaatleri de değişmez. Halkını kurtarma şeklini değiştirmez. Sadece bu vaadin uygulandığı koşullar değişir.
Tanrı sadık, lütufkâr, sevgi dolu, sabırlı, nazik, merhametli, antlaşma (vaat) yapan ve yerine getiren bir Tanrı’dır.[lxxxiv] Lütufkâr antlaşma Tanrımız, İbrahim’e bir “soy” vermek ve İsa Mesih’te yerine getirdiği bir Kurtarıcı göndermek için bir antlaşma vaadinde bulunmuştur.[lxxxv] Mesih’te İbrahim’in soyundan gelenler ve mirasçıları oluruz. Tanrı İbrahim’e verdiği vaadin aynısını bize de vermiştir, “Ve sana ve senden sonraki tohumuna Tanrı olmak için, benimle ve seninle ve senden sonraki tohumunla onların kuşakları boyunca antlaşmamı sonsuz antlaşma olarak kuracağım.”[lxxxvi]
Tanrı İbrahim’e karşı lütufkârdı, bize karşı da lütufkârdır. Bize bu lütfun görünür hatırlatıcılarını ve işaretlerini vermiştir, bunlardan biri de vaftizdir.
Bir Veriyalı olun, burada söylenenlerin doğru olup olmadığını görmek için Kutsal Yazıları araştırın.[lxxxvii] Ne de olsa Tanrı Sözü, iman ve yaşam için mutlak kuralımızdır. Eğer çocuklarını vaftiz için sunmamış olan Hristiyan bir ebeveynseniz, bunu mümkün olan en kısa zamanda yapmanızı tavsiye ederim.
İsa’ya Kurtarıcınız ve Rabbiniz olarak iman ettiyseniz, ancak vaftiz olmadıysanız, yaşadığınız şehirde İncil’e dayalı ve inanç açıklamalarına bağlı bir Reform kilisesi bulmanızı ve kiliseye üye olup vaftiz olmanızı ya da çocuğunuzu vaftiz ettirmenizi tavsiye ederim.
Eğer vaftiz edildiyseniz, ama vaftizinizi ihmal ederek, şükranla yaşamayarak, İsa’ya tüm kalbinizle hizmet etmeyerek ve onu sevmeyerek Tanrı’nın lütfunu ihmal ettiyseniz, sizi nankörlüğünüzden dönmeye, günahlarınızı itiraf etmeye, Tanrı’nın sizi affettiği gerçeğini kabul etmeye çağırıyorum.[lxxxviii]
Ey Hristiyan, vaftizin olmuş olman çok iyi bir haberdir; eğer inanıyorsan, vaftizin senin bir bedelle satın alındığını ve Mesih’in kanının üzerine serpildiğini hatırlatan bir vaattir.[lxxxix] Tanrı’nın lütfundan sevinç duyun ve Tanrı’nın Sözü’ne sadık kalın. Çocuklarınız antlaşma vaftizini aldıysa, yemininizi ciddiye aldığınızdan emin olun. Çocuklarınızı evde Tanrı Sözü ve Heidelberg Katekizmi (1563) ya da Westminster Kısa Katekizmi (1647) gibi Reformcu bir inanç açıklamasıyla eğiterek ve onları inanç açıklamalarına sadık Reformcu bir cemaatte katekizm eğitimine kaydederek “Rab’bin eğitim ve öğretiminde” yetiştireceğinize dair yemin ettiğinizi unutmayın.[xc]
[i] Bu kategoriler kabaca ve temsilidir. Örneğin, Baptist derken sadece Baptist cemaatlerine katılanları değil, Kuzey Amerika’da bebekleri vaftiz etmeyen Evanjelik cemaatlerin çoğunu kastediyorum. Bu listede yer almayan ve Kuzey Amerika’da belli bir etkiye sahip olan başka Hristiyan gelenekleri olduğunu da unutmayın. Örneğin, Campellite geleneği (Mesih’in Kilisesi; Hristiyan Kilisesi) bir tür vaftizle yenilenmeyi öğretir (resmi olarak Lutherci pozisyona benzer) ancak bebek vaftizini reddeder (resmi olarak Baptist pozisyona benzer).
[ii] Katolik Kilisesi İlmihali (1994), 1210-84’e bakınız.
[iii] Güney Baptist Kilisesi tarafından kabul edilen Baptist İnancı ve Mesajı (San Francisco, 1962), Madde 8, “Hristiyan vaftizi, bir inanlının Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına suya daldırılmasıdır. Bu, inanlının çarmıha gerilmiş, gömülmüş ve dirilmiş bir Kurtarıcı’ya olan inancını, inanlının günaha ölümünü, eski yaşamın gömülmesini ve Mesih İsa’da yaşamın yeniliğinde yürümek için dirilişini simgeleyen bir itaat eylemidir. Ölülerin nihai dirilişine olan inancının bir ifadesidir. Bir kilise töreni olarak, kilise üyeliğinin ve Rab’bin Sofrası’nın ayrıcalıkları için ön koşuldur. Rab’bin Sofrası, kilise üyelerinin ekmeği ve asmanın ürününü paylaşarak Kurtarıcı’nın ölümünü andıkları ve ikinci gelişini bekledikleri sembolik bir itaat eylemidir.” Baptist görüşü, Karl Barth’ın Kilise Dogmatiği adlı eserinde önemli ölçüde destek görmüştür.
Birçok Baptist kilise de “bebek adama” uygulamasına izin vermektedir. Bu uygulamanın inananların çocuklarının vaftizi yerine geçtiği görülmektedir. Neden mi? Çünkü inananlar içgüdüsel olarak çocuklarını Tanrı’ya sunmaları gerektiğini bilirler. Kürsüye, sahneye çağrı gibi, bu da vaftiz ve Rab’bin Sofrası gibi ilahi olarak tesis edilmiş antlaşma işaretleri ve mühürlerinin insani bir ikamesidir. Vaftiz, görünür Antlaşma topluluğuna (kiliseye) girişin ya da kabulün işaretidir. Bebek adama bu işlevi yerine getirir. Benzer şekilde, kürsü ya da sahne çağrısı da imanlıların Tanrı’nın lütfuna karşılık vermeleri için bir fırsat olarak Rab’bin Sofrası’nın yerini alır.
Vaftiz şekliyle ilgili olarak iki ana prosedür vardır: efüzyon (serpme, dökme) ve daldırma. Tarihsel olarak muhafazakar Hristiyanlar her türlü Hristiyan vaftiz şeklini kabul etmişlerdir. Ancak Baptistler genellikle sadece daldırma yöntemini kabul ederler. Ancak bu her zaman böyle olmamıştır. “İlk Baptistler suya daldırılmamıştır” (B. B. Warfield, “The Archeology of the Mode of Baptism,” (Vaftiz Şeklinin Arkeolojisi) [Oxford, 1932], 347, n.10). Bu aynı zamanda onları Campbellitlerle birleştirir ve Reformcu pozisyondan ayırır. Sonuncular tarihsel olarak efüzyonu (serpme, dökme) uygulamışlardır.
Mod (şekil) konusundaki tartışma aslında vaftizdeki gerçekleri sembolize etmek için vaftizde uygun eylemin ne olduğu konusundaki bir tartışmadır. Eğer vaftiz müjdenin görünür kılınmasıysa ve Mesih’in ölümüyle özdeşleşmenin bir eylemi olarak vaftiz ediliyorsak, o zaman bu gerçekleri en iyi nasıl sembolize etmeliyiz?
Reformcu efüzyon (serpme, dökme) uygulaması, kutsallaştırma ve kurtuluş için Kutsal Kitap’taki serpme uygulamasının zengin tarihinden kaynaklanmaktadır. İbranice’de serpme için kullanılan tipik terim Zaraq kelimesidir (örneğin Mısırdan Çıkış 29:16-21) ve LXX’de çeşitli terimlerle çevrilmiştir. Reformcu efüzyon uygulamasının Kutsal Kitap’taki arka planını ve temelini anlamak için en ilginç pasajlardan ikisi Fısıh Bayramı’nda kapı direklerinin Kuzu’nun kanıyla boyanması (M. Çıkış 12:22) ve Mıs. Çıkış 24:1-8’dir.
İlk durumda, İbranice “daldırmak” fiili Tabal‘dır ve LXX’de Baptizen olarak çevrilmiştir, bu da görünüşe göre Vaftizci davasını güçlendirmektedir. Yine de, çördük dalının “daldırıldığına” ama kurtarıcı kanın kapı direğine “dokundurulduğuna” dikkat edin. İkinci durumda Musa “kanı alıp halkın üzerine serpti (Zaraq/Kataskedannumi) ve, “İşte RAB’bin sizinle yaptığı antlaşmanın kanı…” dedi. Petrus, Hristiyanların Mesih’in kanıyla serpilmesinden (Rantismos) söz ederken (1 Petrus 1:2) bu tür bir imgeyi çağrıştırmak istemiştir.
Aslında vaftiz sözcüğü ve akrabası olan Baptein, LXX’de törensel yıkamaları tanımlamak için rutin olarak kullanılır. Yahudiler arınmak için nesneleri suya batırma alışkanlığına sahip değillerdi. Eski Antlaşma’daki iki önemli batırmaya bakın. Petrus Tanrı’nın yargı tufanını vaftizle karşılaştırır (1. Petrus 3:20, 21, Ayrıca bkz. 2. Petrus 3;6, 7). Nuh’un vaftizinde kimin kuru kimin suya daldırılmış olduğuna dikkat edin. Aynı şey Musa’nın Kızıldeniz’deki “vaftizi” için de geçerlidir (Bkz. 1 Korintliler 10:1-13). Mısır’dan Çıkış bize Musa ve İsraillilerin “kuru zeminde” geçtiklerini tekrar tekrar hatırlatır (Bkz. Mısır’dan Çıkış 14:16, 22; 15:19; Mezmur 66:6; İbraniler 11:29). Pavlus açıkça İsrail’in “denizde vaftiz edildiğini” ancak bunun kuru bir vaftiz olduğunu belirtir. Denize daldırılanlar sadece Firavun’un ordularıydı. Öyle görünüyor ki, İsraillilerin zihninde, denize daldırılmak, Mısır’dan Çıkış’ın Tanrısı’yla değil, Firavun’la özdeşleşmek anlamına geliyordu. Bu Hristiyan vaftizi için pek uygun bir durum değildir.
“Neden” diye sorulabilir, “Yeni Antlaşma’da insanlar vaftiz olmak için nehre “iniyor” ya da “giriyor”?” (Bkz. Matta 3:6,16; Elçilerin İşleri 8:38). Yahya’nın ya da İsa’nın suya daldırıldığı kesin değildir. Pratik olarak, eğer biri çölde vaftiz edilecekse, suyun içinde durmalıdır. Elçilerin İşleri 2:41’deki toplu vaftizde 3000 kişinin kentin su kaynağına daldırılmış olması olası değildir. Eğer Etiyopyalı Hadım suya batırıldıysa, onu vaftiz eden Filipus da batırılmıştır. Her iki adam da aynı Yunanca edat (Eis) tarafından tanımlanımaktadır. Dolayısıyla, eğer daldırma görüşü doğruysa, yani zindancı daldırıldıysa, o zaman her iki adam da suya “girdiler” (yani daldırıldılar). Daha büyük olasılıkla, her iki adam da suya “gitti” ya da belki her iki adam da suda “durdu”. Baptize fiili hakkında daha fazla bilgi için bakınız J. W. Dale, Baptizo (Philadelphia, 1869 [repr. 1991-5]). Ayrıca bkz. Jay Adams, The Meaning and Mode of Baptism (Vaftizin Anlamı ve Şekli). Bebeklere su serpen Reform kiliseleri bunu duyguları ya da kişisel tercihleri nedeniyle değil, Kutsal Kitap’a dayanan güçlü gerekçelerle yapmaktadır.
[iv] Augsburg İlmihali (1530) 9. Maddesi şöyle der: “Vaftiz konusunda bizler, şunları öğretmekteyiz: vaftiz kurtuluş için gereklidir ve vaftiz aracılığıyla Allah lütfunu ihsan eder. Çocukların vaftiz edilmesi gerekir; vaftiz aracılığıyla Allah’ın himayesine sunulan çocuklar Allah’ın lütfuna kavuşur. Bizler, çocukların vaftiz edilmesini kabul etmeyen, çocukların vaftiz olmadan kurtulduğunu söyleyen Anabaptistleri reddetmekteyiz.”
[v] Heidelberg Katekizmi (1563), Soru 69: Kutsal vaftiz, Mesih’in çarmıhtaki tek kurban sunusunun size şahsi faydalarını nasıl hatırlatıp güvence veriyor? Bu şekilde: Mesih bu dışsal yıkamayı başlattı ve bu yıkamayla şunu vaat etti: bedensel kiri su kesin olarak nasıl yıkıyorsa, onun kanı ve Ruhu da aynı kesinlikte benim ruhumun kirliliğini, yani bütün günahlarımı tertemiz yıkar.
Soru 70: Mesih’in kanıyla ve Ruhu’yla yıkanmış olmak ne anlama gelir? Mesih’in kanıyla yıkanmış olmak Tanrı’nın, Mesih’in çarmıhta kurban sunusu olarak akıtılmış kanından dolayı, lütufla günahlarımızı bağışlamış olduğu anlamına gelir. Mesih’in Ruhu’yla yıkanmış olmak, günaha daha fazla ölmemiz ve kutsal ve kusursuz yaşamlar yaşayalım diye, Kutsal Ruh’un bizleri Mesih’in üyeleri olmak üzere yenilemiş ve kutsallaştırmış olduğu anlamına gelir.
S.72: Suyla dışsal yıkanmanın kendisi günahları yıkar mı? Hayır, sadece İsa Mesih’in kanı ve Kutsal Ruh bizi tüm günahlardan temizler.
Bkz. Belçika İnanç Açıklaması (1561), Madde 34; Otuz Dokuz Maddenin 27. Maddesi (1561), Md. Otuz Dokuz Madde’nin 27. Maddesi (1662); Westminster İnanç Açıklaması (1647), 28. bölüm.
[vi] Güney Baptist Konvansiyonu Amerika’nın en büyük Protestan mezhebidir. Amerika Evanjelik Lüteryen Kilisesi (ELCA) ve Missouri Sinod Lüteryen Kilisesi (LCMS) daha küçük olmakla birlikte, tüm Reform mezheplerinin toplamından çok daha büyüktür.
[vii] İnananların çocuklarını vaftiz edenler için kullanılan teknik kelime, Yunanca çocuk anlamına gelen Pais kelimesinden gelen paedobaptist ve doğrudan İngilizceye geçen Yunanca Baptiz kelimesidir.
[viii] Bkz: B. A. Gerrish, Grace and Reason. A Study in the Theology of Luther (Oxford, 1962); R. S. Wallace, Calvin’s Doctrine of Word and Sacrament (Edinburgh, 1953); W. P. Stephens, The Theology of Huldrych Zwingli (Oxford, 1984).
[ix] W. Wall, The History of Infant Baptism (Londra, 1705). Joachim Jeremias, Infant Baptism in the First Four Centuries, çev. David Cairns (Philadelphia: 1960) ve The Origins of Infant Baptism: A Further Study (Naperville: 1963) eski kilise uygulamasının paedobaptist bir okumasını savunur. Baptist bir okuma için bakınız Kurt Aland, Did The Early Church Baptize Infants? çev. G. R. Beasley-Murray (Londra: 1963).
[x] Birçok liberal ana mezhep Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın yanılmaz, değişmez Sözü olduğunu kabul etmemekte ve paedobaptizmi Kutsal Kitap’a inanmaktan çok duygusallıktan dolayı uyguluyor görünmektedir. Antlaşma vaftizi, ebeveynlerin ruhsal durumuna bakmaksızın çocukları vaftiz eden kiliselerin talihsiz uygulamalarından keskin bir şekilde ayırt edilmelidir. Vaftiz uygulaması da suiistimal edilmektedir. Kutsal Kitap’taki kısıtlamaları dikkate almadan bebekleri vaftiz eden kiliseler olduğu gibi, Baptist standartlarına göre bile vaftizi kötüye kullanan Baptist kiliseleri de vardır.
[xi] Bkz. Yeremya 36.27; 1 Korintliler 2.13; 2 Korintliler 13.3; 1 Selanikliler 2.13; İbraniler 1.5; 2 Timoteos 3.16; 2 Petrus 3.17.
[xii] Tanrı Sözü’nün mutlak yetkisi çok önemli bir başlangıç noktasıdır. Kutsal Yazılar’ın ne söylemesi gerektiğini önceden varsaymak Kutsal Kitap Çalışması değildir.
[xiii] Bkz. Matta 28:18-20; Luka 22:7-23.
[xiv] Yaratılış 17. bölüm [tümü]; Mısır’dan Çıkış 12. bölüm [tümü].
[xv] Kutsal Kitap’taki antlaşma öğretisi belki de Baptist ve Reformcu Kutsal Kitap anlayışları arasındaki en keskin ayrım çizgisidir. Baptist uzmanlar antlaşmalar hakkında yazmaktadır. Hristiyan ilahiyatçılar İncil’deki lütuf antlaşması öğretisini İ.S. 2. yüzyıldan beri Tanrı’nın halkının birliğini, kurtuluş yolunun (Mesih’in) birliğini öğretmek için kullanmaktadırlar. 16. yüzyılın başlarından beri ise Reformcu teologlar İncil’deki aklanma öğretisini İncil’deki kutsallaştırılma öğretisiyle birleştirmenin bir yolu olarak İncil’deki bu konuya en yakın şekilde çalışmışlardır. 1520’li yılların başlarından bu yana, lütuf antlaşması ve vaftiz arasındaki ilişkiler üzerinde çalışan sürekli bir Reform alimleri akımı olmuştur.
[xvi] Yaratılış 3:14-16.
[xvii] Yaratılış 6:18; 9:9-17.
[xviii] Yaratılış 15:1-18; 17 [hepsi]; 1 Tarihler 16:16; Mezmur 105:8; Elçilerin İşleri 3:25; 7 [hepsi]; Romalılar 4 [hepsi]; 9 [hepsi]; Galatyalılar 3 [hepsi].
[xix] Yaratılış 17:10-14
[xx] Mısır’dan Çıkış 2:24; 6.4,5.
[xxi] Mısır’dan Çıkış 12:24-27.
[xxii] Mısır’dan Çıkış 19:5. Rahibi, sakramentler aracılığıyla Tanrı’nın halkı için kurtuluş sağlayan bir kahin olarak gören sakerdotal (Latince n. sacerdos, rahip) görüşü sakrament terimiyle karıştırmayın. Sakrament Latince sacramentum isminden gelmektedir. Bu terim başlangıçta bir hukuk davasının parçası olarak tutulan bir depozitoyu (emanet hesabı) ifade etmekteydi. Terim aynı zamanda bir yemini de ifade ediyordu. Bu son anlam kilisede antlaşma (yemin) işaretlerini ve mühürlerini tanımlamak için taşınmıştır. Bkz. Lewis ve Short, A Latin Dictionary (Oxford, 1879), s.v., sacramentum.
[xxiii] Yeremya 31.32,33; Hezekiel 34:25.
[xxiv] Luka 22:20; 2 Korintliler 3:7-18; İbraniler 8:1-10:18.
[xxv] Luka 22:20.
[xxvi] 2. Korintliler 3:6.
[xxvii] Luka 1:54,55,72,73; Elçilerin İşleri 7. bölüm.
[xxviii] 1 Petrus 1:10-12.
[xxix] İbraniler 1:2; 1 Petrus 1:20.
[xxx] Yuhanna 14:25-27; 15:26,27.
[xxxi] Kutsal Kitap bu nedenle “tiplerden” ve “gölgelerden” söz eder. Bkz. Romalılar 5:14; 1 Korintliler 10:1-13; İbraniler 8 [hepsi].
[xxxii] Yeremya 31:31-34’ü İbraniler 7:22, bölüm 8, 9:15, 10:24 ile karşılaştırın.
[xxxiii] Bkz. Yaratılış 3:14-16. İsa Çarmıh’taki ölümüyle bu vaadi yerine getirmiştir.
[xxxiv] Romalılar 4:11, 17.
[xxxv] Efesliler 2:1-22, Yahudi olmayanlar iman yoluyla Tanrı’yla antlaşmaya dayalı ilişkiye sokuldular; Romalılar 11:17-24 ile karşılaştırın.
[xxxvi] Yaratılış 17:10-14
[xxxvii] İkinci oğlunu sünnet etmediği için Tanrı neredeyse Musa’nın canını alıyordu. Mıs. Çıkış 4:24-26’ya bakın. Sünnetlerle ilgili tehditler hakkında Yaratılış 17:14’e bkz.
[xxxviii] Yaratılış 15:18, Mısır’dan Çıkış 24:8, 34:27; Yasanın Tekrarı 4:23,5:2, 9:9.
[xxxix] Bu lanetin açık bir örneği için Yeremya kitabına bakınız. Tanrı İsrail’i “antlaşmanın şartlarını” yerine getirmediği için defalarca kovuşturur. 34:17-20’de Rab şöyle der: “Antlaşmamı bozan, danayı ikiye ayırıp parçaları arasından geçerek önümde yaptıkları antlaşmanın koşullarını yerine getirmeyen bu adamları -Yahuda ve Yeruşalim önderlerini, saray görevlilerini, kâhinleri ve dana parçalarının arasından geçen bütün ülke halkını- can düşmanlarının eline teslim edeceğim. Cesetleri yırtıcı kuşlara, yabanıl hayvanlara yem olacak.” Bu, Yaratılış 15:8-21’deki antlaşma-yemin töreninin doğrudan yeniden canlandırılmasıdır. Tanrı lütfederek, egemen bir şekilde halkıyla bir antlaşma yapar, yani “Ben sizin Tanrınız olacağım, siz de benim halkım olacaksınız” diyor. Bu antlaşma-yemin-vaat her zaman kanla mühürlenir. Bu, Eski Yakın Doğu dünyasında yaygın bir uygulamadır. K. A. Kitchen, Ancient Orient and the Old Testament (Downers Grove, 1966); M. G. Kline, The Structure of Biblical Authority, (Grand Rapids, 1972); ibid, Treaty of the Great King, (Grand Rapids, 1963); G. E. Mendenhall, Law and Covenant in Israel and the Ancient Near East (Pittsburgh, 1955). Bu sadece Eski Antlaşma’ya özgü bir durum değildir. Galatyalılar 5:12’de Pavlus bu lanetin Müjde’nin düşmanları için de geçerli olmasını diler.
[xl] Yeşaya 52:13-53:12’deki Acı Çeken Hizmetkâr’ın Ezgisi’ne bakın.
[xli] Yeşaya 53:4,8; İbraniler 13:12; yukarıdaki antlaşmadan “koparılma” bölümüne bakın. Ayrıca Yasa’nın Tekrarı 21:22,23’e de bakın.
[xlii] Efesliler 1:1-15; 2:1-10.
[xliii] İbraniler 9:11-10:1.
[xliv] 2 Timoteos 2:11; Romalılar 6:2,5,6,8.
[xlv] Efesliler 2:1-13 3:6; 1 Petrus 2:9,10, 4:17.
[xlvi] Romalılar 4:11,17.
[xlvii] 1 Korintliler 10:3; Efesliler 2:8-9.
[xlviii] Galatyalılar 5:2-6.
[xlix] 39. ayetin ilk sözcüğü olan “gömülmüş olmak” (sunthapto’dan suntapheis) imanlıların sünnet edildiği koşulları tanımlayan bir ortaçtır. Patrick Fairbairn, Typology (Welwyn, [repr.] 1975), 308-315’te sünnet ve vaftiz arasındaki ilişkinin mükemmel tartışmasına bakınız.
[l] Elçilerin İşleri 15:1-21; Galatyalılar 2:12, 3:13,14, 5:15 ve 6:12 sünnetin yerine getirildiğini öğretir.
[li] Galatyalılar 5:12.
[lii] Bu durum Musa döneminde bile açıktı. Tanrı’nın İsrailliler’e “yüreklerinizi sünnet edin” dediği Yasanın Tekrarı 10:16’ya bakın. Ayrıca bakınız Romalılar 4:11; Galatyalılar 3:6-14; Yas. Tek. 10:16, 30:6; Yeremya 4:4; Rom. 2:28-9.
[liii] Yaratılış 17:10-14.
[liv] 1. Petrus 3:21.
[lv] Bazen şöyle denir: “Bebekken vaftiz edildim ama daha sonra imana geldim, bu yüzden yeniden vaftiz edildim.” Eğer bir kişi bebekken vaftiz edilir ve daha sonra imana gelirse, Tanrı’nın işaretle verdiği söze sadık kaldığı söylenemez mi? İşaret, Tanrı’nın egemen, lütufkâr Kutsal Ruh’u aracılığıyla meyvesini verdiği bir tohum gibidir. İman ettiğimiz ve vaftizin vaat ettiği her şey bizim için doğru olduğu için sevinmeliyiz.
[lvi] Yuhanna 1:12,13; 3:16; 4:3; 5:45,46; 6:32-58; 8:56; 20:31; Romalılar 4; Galatyalılar 2:15-21; Efesliler 2:8,9; İbraniler 11:1; 1 Korintliler 10:1-5.
[lvii] Yeni Antlaşma yazarları okuyucularını iyi işlere teşvik etmek için sık sık vaftizlerini hatırlatırlar. Bkz. Romalılar 6:1-14; Efesliler 4:1-6; Koloseliler 2:[hepsi]; Galatyalılar 3:27; 1 Petrus 3:8-22. İbraniler 6:4-6 muhtemelen bazı kişilerin Rab’bin Sofrası’nı paylaşıp imanlarını itiraf ettikten sonra topluluktan ayrıldıkları gerçeğine atıfta bulunur. 1. Korintliler 11:17-34’te Pavlus Korintliler’in Rab’bin Sofrası’nı kötüye kullanmalarından yakınır. Onların Rab’bin Sofrası’nı kötüye kullanmaları Mesih’teki olgunlaşmamışlıklarını yansıtıyordu.
[lviii] 1 Petrus 3:20-1.
[lix] Koloseliler’in de büyük ölçüde aynı amaçla yazılmış olması mümkündür. 2. Korintliler 3. [tümü] ve 4. [tümü] bölümler de İbraniler 4-9. bölümler gibi benzer bir konuyu ele alır. Romalılar 4 [tümü] de aynı konuyu ele alır.
[lx] Efesliler 6:1, Koloseliler 3:20-1. Kutsal Kitap’taki “temiz” kavramını “kurtulmuş” ya da “aklanmış” kavramlarıyla karıştırmamaya dikkat edin. Bu anlamda “temiz” olmak, antlaşmanın işaret ve mühürlerini almaya resmen ya da yasal olarak uygun olmak demektir. Lütuf Antlaşması’nın uygulanmasında, işareti almaya yasal olarak uygun olan herkes işaretin ifade ettiği şeyi de almaz, ancak bu onların işareti almaması gerektiği anlamına gelmez. Tanrı’nın kimi kurtaran imana seçtiğine ya da seçmediğine önceden karar veremeyiz. Tanrı’nın Sözü’ne itaat etmeli ve işareti almaya uygun olan herkese uygulamalıyız.
[lxi] Y. Feenstra, “Baptism”, The Encyclopedia of Christianity Cilt 1, E. H. Palmer, ed., 526-537. Ayrıca Kutsal Kitap’taki ‘ev halkı’ fikrinin açık örnekleri için bkz. 1 Samuel 22:16,19; Yaratılış 17:12,23, 18:19, 45:17-19, 46:6,7.
[lxii] Kutsal Kitap’ın ailelere ve kutsalların görünür topluluğuna (Kilise) yaptığı vurgu, birçok Evanjelik kilisedeki Amerikan bireyciliğinden çok farklıdır. Tanrı bireyleri kurtarır ve başka hiç kimse sizin yerinize iman edemez. Ancak Kutsal Yazılar boyunca Tanrı çoğu zaman bütün grupları (örneğin aileleri) aynı anda kurtarır ve kutsar. Grubun bir üyesinin eylemleri ya da imanı genellikle tüm grubu etkiler. Bunun nedeni Tanrı’nın temsili (ya da federal) bir kurtuluş sistemi kurmuş olmasıdır. Adem bizim ilk temsilcimizdi. Eski püriten tekerlemesi doğruydu: “Adem’in düşüşünde, hepimiz günah işledik.” Adem’in günahı herkesi aynı anda etkiledi. Bu yüzden İsa çarmıhta tüm halkını aynı anda kurtardı. Bkz. Romalılar 5 [hepsi].
[lxiii] Yeni Ahit’teki sözcük Oikos’tur ve İngilizce ekonomik sözcüğünü buradan alırız.
[lxiv] Matta 10:12-14; Luka 19:9; Yuhanna 4:53; Elçilerin İşleri 10:2; 11:14; 1 Korintliler 1:6; 2 Timoteos 1:16; İbraniler 11:7-9. Ayrıca bkz. Yaratılış 7:1.
[lxv] “Tanrı’dan korkan”, Yahudiler’in havralarında tapınan Yahudi olmayanlar için kullandıkları bir terimdir. İbrahim, İshak ve Yakup’un Tanrısı’na sık sık tapınan biri olarak Lidya, Tanrı Sözü’nün düzenli olarak okunduğunu duyuyordu. Antlaşma topluluğuna giriş işaretini almak için Eski Antlaşma gerekliliklerini biliyor olmalıydı.
[lxvi] Elçilerin İşleri 16:14-15. Aslında, son zamanlarda yapılan arkeolojik araştırmalar, bekâr ya da dul kadınların, çalışanlardan ve aile üyelerinden oluşan bir ev halkına “reislik” etmelerinin alışılmadık bir durum olmadığını ortaya çıkarmıştır. Kloi bunun olası örneklerinden biridir. Bkz. Luka 8:2,3; 1 Korintliler 1:11; Romalılar 16:3-5; 12. Yeni Antlaşma uzmanı S. M. Baugh (diğerlerinin yanı sıra) Yeni Antlaşma dünyasında kölelerin başka kölelere ve mülklere sahip olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla “ev halkı” sözcüğü sadece yakın aileyi değil, köleleri ve ailelerini de kapsar. Bakınız S. M. Baugh “Pavlus ve Efes: Çağdaşları Arasındaki Elçi (The Apostle Among His Contemporaries)” (Ph.D. Tezi, University of California, Irvine).
[lxvii] Her İsrailli ve sonradan Yahudileşen herkes Şema’yı ikrar etmiştir: “Dinle Ey İsrail, Tanrımız Rab, Rab birdir” (Yas. Tek. 6:4).
[lxviii] Bazıları Yeni Antlaşma’da sadece imanlıların vaftiz edildiğini iddia etmektedir. Bu sadece bir varsayımdır. Olandan olmayana doğru tartışmak mantıksızdır. Eğer size Antakya yolunda sadece mavi arabalar bulabileceğimi söylersem, bu Antakya yolunda hiç kırmızı araba olmadığı anlamına gelmez. Yeni Antlaşma’da yetişkinlerin vaftiz edildiği doğrudur. Yeni Antlaşma’da sadece yetişkinlerin vaftiz edildiği doğru değildir.
[lxix] 2 Korintliler 3.14; Galatyalılar 3.17; İbraniler 8.6; 9:15,16.
[lxx] Yani, İbrahim, İshak ve Yakup.
[lxxi] Bkz. Yaratılış 17. Atalar kelimesi İbrahim, İshak ve Yakup’u ifade eder.
[lxxii] İbraniler 2.16; Romalılar 4; 9.7,8; Yakup 2.20-23.
[lxxiii] Yuhanna 8:56.
[lxxiv] Bkz. İbraniler 3:14; 11:8-10,16; 12:18-24; 13:13.
[lxxv] Bkz. Romalılar 4:11; Galatyalılar 3:6-14; Yas. Tek. 10:16, 30:6; Yeremya 4:4; Romalılar 2:28, 29. Eğer Yahudiler sadece Yahudi oldukları için dünyevi bereketler alıyorlarsa, o zaman “artık iman değil, işler vardır”. Aslında sürgünün amacı, imandan yoksun olduğu için İsrail’e gelen yargıdır. Eğer bereketler sünnete ve ırka bağlı olsaydı, o zaman sürgün anlamsız olurdu.
[lxxvi] Kutsal Kitap’a inanan birçok Hristiyan’ın İbrahim’in işlerle kurtulduğunu düşünmesi şaşırtıcıdır. Bu doğru değildir. Günaha düşmüş insan ırkının tarihinde hiç kimse işlerle kurtulmamıştır. İsa şöyle dediğinde, “Yol, gerçek ve Yaşam Ben’im. Benim aracılığım dışında Baba’ya kimse gelemez.” (Yuhanna 14:6) derken hem İbrahim ve Musa’dan hem de bizden söz ediyordu. Yuhanna’nın “Yeşaya bunu İsa’nın yüceliğini görüp O’ndan söz ettiği için söyledi” dediği Yuhanna 12:41’e bakın.
[lxxvii] Yaratılış 17:27.
[lxxviii] 1. Korintliler 10.31-13. Eski Antlaşma inanlılarının da Tanrı’ya imanla itaat ettiklerini öğretir.
[lxxix] Her şeyden önce biz Mesih’i seçtiğimiz için değil, O bizi sevdiği ve seçtiği için kurtulduk. Bkz. Romalılar 8:28-39; Efesliler 1:1-15; 2:8-10. Tanrı bizi kurtardığı için iman ederiz. Kurtuluşu iman aracılığıyla alırız.
[lxxx] Rab’bin Sofrası genel olarak Fısıh Bayramı’na karşılık gelse de, Yeni Antlaşma komünyon bayramının sadece Fısıh Bayramı’nı değil, tüm büyük Eski Antlaşma bayramlarını özetlemesi de muhtemeldir. Bu bayramların her biri antlaşmanın yenilenmesi ve Tanrı’nın kurtarıcı lütfunun hatırlatılmasıydı.
[lxxxi] Mısır’dan Çıkış 12:26
[lxxxii] Bu, Baptistler ve Pedobaptistler (bebek vaftizi yapanlar) arasında keskin bir anlaşmazlık alanıdır. Eğer Reformcuların Tanrı Sözü anlayışı doğruysa, sünnetin birden fazla kez yapılamayacağı gibi vaftizin de birden fazla kez uygulanmasına gerek yoktur.
[lxxxiii] Bu, Baptist görüşle ilgili ciddi bir sorundur. Antlaşma işaretlerinin rolleri birbirine karıştırılmaktadır. Vaftiz, kişinin imanını ikrar etmesinin ve Mesih’le ilişkisini yenilemesinin birincil sembolü olarak görüldüğünden, vaftiz Antlaşma’nın yenilenmesi için bir araç haline gelir. Ancak bu tam olarak Rab’bin Sofrası’nın işlevidir. Bunun da ötesinde, pek çok Baptist kilisesi “sunak çağrısını” (kürsü çağrısı, sahne çağrısı) iman ikrarının ya da iman tazelemenin bir aracı olarak uygulamaktadır. Sonuç olarak birçok Baptist kilisesinde Rab’bin Sofrası bir şekilde anlamsız hale gelmektedir. Bazı Baptist kiliselerde Rab’bin Sofrası neredeyse hiç uygulanmaz.
[lxxxiv] İbraniler 13:8.
[lxxxv] Galatyalılar 3:16.
[lxxxvi] Yaratılış 17:7.
[lxxxvii] Elçilerin İşleri 17:11.
[lxxxviii] 1. Yuhanna 1:9.
[lxxxix] 1 Petrus 1:2
[xc] Efesliler 6:4