Reform İnancı Nedir?
Edward Donnelly
Reform olarak adlanlandırılmak ne anlama gelir? Tarihsel olarak cevaplayabilir ve açıklayabiliriz ki bu kelime on altıncı yüzyıl Protestan Reformasyonuna işaret etmektedir. Kutsal Kitapsal gerçeğin şaşkınlık uyandıran yeniden keşfine John Calvin gibi reformcular öncülük etmiş ve daha sonra Belçika İnanç Açıklaması, Heidelberg Kateşizmi, Dort Kanonları ve Westminster İnanç Açıklaması gibi kilisenin geniş kapsamlı inanç açıklamalarında derinlemesine kutsal olarak kabul görmüştür. Reform Hristiyanlar o çağın ruhsal torunları ve neslidir.
Ya da soruya teolojik olarak da yaklaşabiliriz. Çoğunlukla Calvinism olarak da bilinen Reform inancı Tanrı’nın egemenliği, önceden belirlenmişlik, insanların çaresiz düşüşü ve Tanrı’nın zaferle işleyen ve karşı konulamaz lütfu gibi doktrinleri vurgulamaktadır. Reform inancına sahip olmak bu ve diğer ilişkili doktrinleri benimsemektir.
Her ne kadar doğru da olsalar bu cevaplar yeteri kadar derine inmez. Güzelliği ve hayranlığı tarif etmezler. Bizleri heyecanlandırmaz ya da sevinçten ötürü çığlıklar atmamızı veya ezgi söylememizi sağlamazlar. “Hristiyanlık-uzlaşmazlıklarından” yorulmuş, daha otantik ve daha önemli bir şeyler için açlık duyan hızla büyüyen genç nüfusa radikal anlamda daha farklı bir şey sunmuyor gibi görünmektedir. Reform inancının belli bir kısma veya kişiliğe hitap ettiğini, diğerlerinin ilgisini uyandırmadığı birçok Hristiyan geleneklerinden sadece biri olarak gösterdiği gibi yanlış anlaşılmalara yol açabilirler.
Bu, Reform inancının gerçekte ne olduğunun görkemini gözden kaçırmak olur. Çünkü tarihsel bir gelenekten çok daha fazlasıdır. Kesinlikle bazı doktrinlerin doğru olduğuna ikna olmakla başlar, fakat bunun ötesine geçer. Doğaüstü bir şeydir, insan tarafından üretilmeyen fakat göklerden inen bir gerçekliktir. Değiştiren, harekete geçiren bir deneyim, Tanrı’nın Kutsal Ruhu’nun eyleminin direkt bir sonucudur.
Bunun en açık bir tanımlaması Yeşaya tapınakta tapınırken Tanrı’nın ona göründüğü Yeşaya 6’da bulunur. Yeşaya’nın deneyiminde Reform inancı diye adlandırdığımız ruhsal gerçekliği oluşturan dört elementi tanımlayabiliriz. Görmek, hissetmek, almak ve yapmak; yani görüm, ikna, kabul ve kutsamadır.
Bir Tanrı Görümü
‘Yüce ve görkemli Rab’bi gördüm, tahtta oturuyordu’ (ayet 1). İ.Ö. 8.yüzyılın ortaları, soğuk ve kasvetli bir zamandı, “Kral Uzziyanın öldüğü zamandı” (ayet 1). Cüzzamlı krallarının ölümü Yahuda’nın ulusal görkemlerini solduran, politik etkilerinin ve ticari başarılarının sonunu simgeliyordu. Ama bu hayalkırıklığı döneminde, Yeşaya’nın gözleri yüce krala çevriliydi.
Bu kral “Rab”-Adonay- Egemen olan, tüm amaçlarını uygulabilecek olan Tanrı’ydı. Ve bir “tahtta oturuyordu”- alenen Kral ve Yargıç olarak yeteneklerini, imtiyazlarını uyguluyordu. “Yüce ve görkemliydi, giysisinin etekleri tapınağı dolduruyordu”. Etrafını saran günahsız melekler O’nun ışığının önünde yüzlerini örtüyordu, birbirilerine yankılanan övgülerle O’nun kutsallığını ve görkemini yüceltiyorlardı.
Bu Yeşaya’nın bilincine damgalanmış mükemmel ve unutulmaz bir manzaraydı. Tanrı’ya işaret ederken kullanmayı en çok sevdiği ifadelerden biri “İsrail’in Kutsalı”dır- Kutsal Kitap’ın geri kalanında altı, fakat bu peygamberlikte yirmi altı kez kullanılmıştır. Bu andan itibaren ve sonsuza dek beyninde bir ezgi çalmaya ve yüreğinde bir yangın yanmaya başladı tekrar ve tekrar- “Kral’ı, Her Şeye Egemen RAB’bi gözlerimle gördüm” (ayet 5).
Reform Hristiyanın daha iyi bir tanımlaması yoktur. O kısıtlanmayan veya önüne set çekilmeyen, umutsuzluğa uğratılmayan ve zayıf düşürülmeyen “Kral’ı, Her Şeye Egemen RAB’bi” görmüş olandır. Egemen, sonsuza dek kutsal ve yüce ve Kendisini açıkladıklarını Kendisine tapınmaya çağıran Tanrı’yı sever. Reform Hristiyanlar harika bir Tanrı’ya tapınırlar. Tanrı’yla ilgili görüşleri yüce ve görkemlidir. Neredeyse unutulmuş bir geçmişten artakalan meraklı tarihsel fosiller değiliz. Kendimize farklı bir kimlik yaratmaya çalışan acınası bir azınlık değil, fakat Tanrı’nın sahip olduğu, Tanrı’nın takdir ettiği, kendilerine Kralı görkeminde görme fırsatı verilen erkek, kadın ve kiliseleriz.
Ve bu insanların her şeyden fazla ihtiyaç duyduğu şeydir. A. W. Tozer’ın yıllar önce söylediği sözler şimdi daha anlamlıdır:
Kilise bir zamanlarki yüce Tanrı konseptini bıraktı ve bunun yerine daha aşağı, daha bayağı, düşünmeye bile değmeyen, insana tapmayı tercih etti… neredeyse evrensel olarak Hristiyanlar arasında eğlence haline gelen aşağı Tanrı görüşü her yerde olan binlerce kötülüğün nedenidir… Hristiyan Kilisesi üzerine bugün bindirilen en büyük zorunluluk bir zamanlar değerli olduğu kadar Tanrı konseptini aklamak ve yüceltmektir (Kutsal Olanı Bilme, syf. 6,12).
Fakat Yeşaya’nın deneyiminde daha acı bir taraf da vardı.
Günahı Kabul Etme
Yeşaya’nın Tanrı’nın görünüme ilk tepkisi sevinç değildi. Çağdaşlarından çok daha doğru teolojik bir anlayışa sahip olmakla kendini daha az takdir ederek, gerçek bir Reformcu olduğunu göstermektedir. Yanıtı “Vay başıma”dır- kendisini suçladığını gösteren bir yakarıştır- “Mahvoldum”- demeye çalıştığı “Ölmeye mahkumum”. Tanrı’nın kutsallığı derinlemesine tehditkardır. Tapınan serafimleri görür ve bu yüve Varlığı onlar gibi övmesi gerektğinin farkına varır, fakat “dudakları murdar bir adamım, dudakları murdar bir halkın arasında yaşıyorum” (ayet 5). Kendi değersizliğine ikna olarak, Yeşaya karşısında olmayı son derece hak etmediği Tanrı’yla kişisel karşılaşmanın kör edici şokunu sürdürür. Öz güven Tanrı’nın kutsallığının ateşinde yok olur. Eyüp (Eyüp 42:5,6) ve Yuhanna (Vahiy 1:17) gibi, Tanrı’nın görümü onu kendisinden geçirir ve kendisini suçlama ıstırabı içine fırlatır Yeşaya’yı.
Tanrı’yı görmüş olanlar- gerçekten görmüş olanlar- asla tekrar kendinden memnun olan ve kendini önemli hisseden kişiler olamaz. Onun büyüklüğü bizim küçüklüğümüzü gölgeler, onun aklığı bizim ahlaki suçumuzu acıyla ortaya çıkarır. Bu nedenle Reform inancı alçakgönüllü ve uysal kadın ve erkekler üretir. Caka satıp hava atmazlar veya doktrinsel bilgileriyle veya yetenekleriyle böbürlenmezler. İnancın A’sından haberi olmayan kimse açıkça söyler. Bunun yerine adaletten şaşmaz, iyiliği sever ve Tanrı’larıyla birlikte alçakgönüllükle yürürler” (Mika 6:8). Onlar için “tek bir insan bile düşüşten bu yana Tanrı’nın emir ve buyruklarını kusursuz biçimde yerine getiremez, dakat eylemde ve düşüncede bunları bozarlar” (Kısa Kateşizm, S&C 82) gerçeği yalnızca dogmatik bir formalite değil, ama acı dolu bir yüktür.
Stephen Charnock bunu hatırlara kazınır şekilde ifade etmiştir:
Tanrı’nın kutsallığı anlayışı yaratılan birinin sahip olabileceği en büyük kutsallığa sahip olmada bizi alçakgönüllü kılacaktır. Alçak ve doğal olmayan şehvetlerde çamura bulanmış kişilere yukarıdan baktığımızda Ferisi’yle birlikte gururlanmaya meğilliyiz, fakat Tanrı’nın kutsallığını gördüklerinde yapabilirse kanatlarını boş övünmeler ve yüceltmelerle çırpsınlar. Kendisini güneşle kıyaslamışsa, hangi meşale kendi ışığıyla gurulanabilirdi ki? Tanrısal saflığı düşündüğümüzde bu boşluk gerçek kilisenin ve kilisenin gerçek üyesinin işaretiyken; bu hayranlık uyandıran mükemmelliğin cimri düşüncelerine sahip olan hristiyan karşıtı bir soyun mükemmelliği ve iyi işleriyle övünmesi servetidir (Tanrı’nın Sıfatlarının Varlığı vol. 2, syf. 192).
İzlenilmesi gereken bir yol gibi görünmesinden uzak olarak bazı çağdaş kiliselerde Yeşaya kendi imajına verdiği zararları telafi etmek adına bir danışmana görünmelidir. Fakat doğal olarak kim ve ne olduğumuzu gören gözlerle değerlendirmek saygı duymadan tapınılan, günahtan çok az söz eden evanjelizm, Tanrı’nın yasasına itaati ve tiksindirici insan merkezciliği önemsemeyen çağımızda ruh sağlığına tazeleyen bir hava getirir.
Ancak Kutsal Kitap temelli Hristiyanlık asla günahını kabul etmiş bir günahkarı derinlerde bırakmaz, çünkü bu düşmüş kişinin değişim sağlayan bir sevince getirildiğini görürüz.
Lütfu Almak
Suçlu Yeşaya ne yapabilir? Kendini Tanrı’nın önünde aklayabilir mi? Asla! Fakat Tanrı onu aklayabilir ve aklar da. O umutsuzluk içinde kıvranırken bir melek Tanrı’nın huzurunda tüten sunaktan bağışlamanın sembolü olarak bir kor alır. Tüm günahların toplandığı yere, Yeşaya’nın “kirli ve murdar dudaklarına” koyar. Değer değmez, arınır.
Bu nasıl olur? “Suçun silindi, günahın bağışlandı” (ayet 7). Kefaret kurbanı sahnededir- günahkarın bilgisinden ve eyleminden uzak olarak bir yerde ve bir şekilde sunulmuş kurban ve bunun sonucunda Yeşaya’nın bağışlandığı ilan edilir. Yeşaya hiçbir şey yapmadı, her şeyi Tanrı yaptı. Daha sonra elçi Yuhanna’nın farkına varacağı gibi, bu Mesih’e ve O’nun kefarete işarettir: “Yeşaya bunları söyledi, çünkü O’nun görkemini gördü ve O’nunla ilgili konuştu” (Yuhanna 12:41).
Reform inancının merkezinde özgür kılan inanç, yani yalnızca Tanrı’nın günahkarları kurtarabileceği gerçeği vardır. Calvinism’in beş maddesi- koşulsuz seçim, karşı konulamaz lütuf ve diğerleri- bu gerçekliğin açıklamasıdır. Mecburi tutarlılık ve mantıkla bu mükemmel bir bütünlük oluşturur. Bizlerde Yeşaya’nın olduğu yerde olduğumuz için, bizler de kutsal Tanrı’yı gördüğümüz ve tamamen bozulduğumuza ikna olduğumuz zaman, kurtuluşun en başından sonuna dek Tanrı’nın eylemi olmak zorunda olduğu oldukça açıktır. Başka bir görüş düşünülemez bile.
Diğer bir deyişle Reform inancı, kaderci bozukluklardan uzak olarak, Kutsal Kitapsal müjdenin damıtılmış özüdür. C.H. Spurgeon şöyle söylemektedir:
Eğer herhangi bir kimse bana Calvinist’im ifadesiyle ne demek istediğimi soracak olursa, şöyle yanıtlarım, Calvinist “Kurtuluş Rab’dendir” diyendir. Kutsal Yazılarda bundan başka doktrin bulamam (İlk Yıllar, syf.168).
- B. Warfield yolculuğumuzu şöyle özetler:
Calvinizmin temel ilkesi, günahkar ruh alçakgönüllük ve saf bir güvenle Tanrı’da dinlendiğinde günahkar yaratılışça Tanrı’ya sunulan ilişkinin tam doğasının kaçınılmaz dokunaklı gerçekleşmesiyle Tanrı’nın görkeminde derinlemesine anlaşılmasında yatar (‘Calvinism’ V: syf. 354-55).
Yaşamın Kutsanması
Peygamber Tanrı’nın görümüyle ele geçirildi, günahını kabul etmekle dağıldı ve lütuf armağanıyla kurtuldu- fakat hikaye burada sona ermiyor. Bu adama meydan okuyan, tehlikeli bir soru yöneltiliyor: “Kimi göndereyim? Bizim için kim gidecek?” (ayet 8) Tanrı habercileriçin, kendisine dünyada hizmet etmesi için kişiler arıyor.
“Ben! Beni gönder!” (ayet 8) diye yanıt veriyor Yeşaya. Bu sevinçli bir yanıt. Hizmeti bir kurban veya bir yük gibi görmüyor. Tanrı’nın habercisi olmakla Tanrı’ya bir iyilik yaptığını düşünümüyor. Tam aksine kendisine böyle bir ayrıcalık tanınmasına güçbela inanıyor. Bir dakika önce suçunu kabul etmiş bir mahkum, bir dakika sonra Her Şeye Egemen RAB’bin bir elçisi. Tanrı onu kullanmayı seçmesi bir zorunluluk hissi değil, fakat bir övgü haykırışı yaratıyor.
Bağlılığı da koşulsuz. Tanrı henüz onu nereye göndereceğini veya onunla ne yapmayayı amaçladığını henüz açıklamamıştı. Fakat bunları hiçbirinin bağışlanmış bir günahkar için önemi yok. “Ben! Beni gönder!” İstediğin yere. Herhangi bir amaçla! Ne itiraz eder ne de koşullar sürer öne, fakat kendisini hiç tereddüt etmeden Efendisinin ellerine teslim eder.
Reform inancı özellikle aktif ve dinamiktir. Yapar, cesaret eder, acı çeker ve başarır. Calvinism büyük müjdeciler ve misyonerler ortaya çıkarmıştır. Ulusları ve kültürleri değiştirmiş ve kıtaların tarihini derinlemesine etkilenmiştir. Herkesi Kral İsa’nın krallığı altında toplamayı amaç edinerek imanlıları yaşam alanlarının her yerine göndermiştir. Cesur, sabırlı, üretken ve korkusuz yandaşlar sağlar. Reform inanlıları “Yeryüzünde isteğin olsun” (Matta 6:10) diye dua ettikleri zaman, bir dua gibi bağlılıklarını bildiriyor ve söz veriyorlardır. Böylesi yalnızca imanın kendisine tapan bir toplumu yok olmaktan kurtaracak derinliğe ve enginliğe sahiptir.
“Bizim için kim gidecek?” Rab’bin 21.yüzyılın başında kilisesine sorusudur. Görev zor, fırsatlar benzeri değil ve ödüller sınırsızdır. Kendilerinin John Bunyan’ın cesur adamının soyu olduğunu kanıtlayacak genç nesil Hristiyan kızlara ve erkeklere ihtiyacımız var. sarayın kapısının önü iman yolcularının oraya girmelerini önlemek için silahlarla kuşanmış muhafızlarla doluydu. Fakat en sonunda herkes zırhlı adamdan korkuya geriye çekilirken, Hristiyan (Christian) yazmak üzere oturmuş adama doğru giden cesur bir adam gördü ve “Benim adımı yazın, bayım” dediğini işitti. Adamın kılıcını çektiğini, kafasına bir başlık giydirdiğini, kapıya doğru ölümcül güçle üzerine kapanan silahlı adamın üzerinden kapıya doğru koştuğunu gördü. Fakat adam hiçbir şekilde cesaretini yitirmeyerek çok kötü bir şekilde diğerlerini yaralayarak yere düştü. Onu yolundan alıkoymaya çalışanlardan birçok yara aldıktan ve onlara birçok yara açtıktan sonra saraya doğru ilerlerledi.
“Benim adımı yazın, bayım”. Reform inancı, kutsal bir Tanrı’nın önünde kayıp ve çaresiz, Mesih’te O’nun kurtaran lütfunu alan ve kendilerini memnuniyetle O’nun hizmetine sunan günahkarların deneyimidir. En iyi ve en doğru şekilde tapınmayla, minnetle ve gayretle heyecanlanmaktır. John Calvin’in yaşam mottosu “Yüreğimi isteyerek ve içten bir şekilde sana sunuyorum, ya Rab” belki de Yeşaya’nın cevabına kendi versiyonudur, Tanrı’nın her çocuğu için en uygun olan şey: “Ben! Beni gönder!”
The Banner of Truth Trust’dan onay alınarak basılmıştır