Yazılar » Yalnızca İman (Sola Fides)
Yalnızca İman (Sola Fides)

Sola Fides

Yazar: Oğuz N. Alhan

Müjdeyi İyi Haber Yapan Yalnızca İman

Yaklaşık beş yüz yıl önce Avrupa, Protestan Reformu ile ikiye bölündü. Bir tarafta otoritesini ve gücünü zamanla kaybetmiş ama hala sarsılmadan dik durmaya çalışan ve yıllardır türettiği öğretilere sımsıkı tutunmaya çalışan Roma Katolik Kilisesi, diğer yanda Roma Katolik Kilisesi’nin dini meseleler yanı sıra her alana hükmetmesinden rahatsız olmuş, Roma’nın öğrettiği bir çok teolojik konunun yanlış olduğunu kavramış ve bunların düzeltilmesini bekleyen, protesto eden, prenslerden çiftçilere, lordlardan tüccarlara her tür insanı kapsayan büyük bir topluluk, Protestanlar.

Bu reform sırasında ki en önemli figürlerden ve vakti zamanında Katolik bir rahip olan Martin Luther zamanla Kutsal Kitap’ı öğretmek için çalışırken Roma Katolik Kilisesinin öğrettiği şeylerin her zaman doğru olmadığını gördü. 1512 yılında Kutsal Yazılar ve Teoloji Profesörü oldu ve 1513-1515 yılları arasında Mezmurlar üzerine dersler vermeye başladı. Bu sırada Aziz Augustinus’un yazmalarını okuyordu ve Tanrı’nın lütfunun karşılıksız, kişiden bağımsız ve bir armağan olarak verildiğini keşfetti. Roma Katolik Kilisesi’nin lütuf öğretisinde, ‘Tanrı, kendisinde bulunanlara lütfunu esirgemeyecektir (Facientibus Quod In Se Est Deus Non Denegat Gratiam),” anlayışı bulunuyordu. Bu anlayışa göre eğer kişi kendi payına düşeni yaparsa, Tanrı o kişiye lütfunu verecektir düşüncesi vardı. Ancak Luther bunun Kutsal Kitap’ta öğretilmediğini ve Augustinus’un da, lütfun Tanrı’nın bir armağanı olarak gördüğünü anladı ve Roma Katolik Kilisesinin görüşlerini sorgulamaya başladı.

Daha sonra 1515-1516 yılları arasında Romalılar bölümü üzerine ders vermeye başladı. Bu sırada, Tanrı’nın karşılıksız lütfunun kişi tarafından edinildiğini değil ancak kişiye Tanrı tarafından verildiğini ve bu doğruluğun yani aklanmışlığın kişinin kendisinden kaynaklanmadığını farketti. Luther’e göre lütuf, kişinin içinde bulunmuyor ama Tanrı tarafından veriliyordu ve kişinin doğruluğu yani Tanrı karşısında aklanmışlığı da kişinin kendisinden değil ancak Tanrı’nın bu doğruluğu (Mesih’in doğruluğunu) o kişiye giydirmesi, vermesi sayesinde oluyordu. Roma Katolik Kilisesi her ne kadar lütfun bir armağan olduğunu kabul etse de, kişinin bunu elde etmesi gerektiğini, çabalaması gerektiğini öğretiyordu. Hatta lütuf, kişinin günah işledikçe kaybettiği ama kilisenin lütuf araçlarını kullandıkça (günah çıkarma, efkaristiya gibi) tekrar elde ettiği bir şeydi. Martin Luther bunu reddetti.

Ancak Martin Luther, aklında cevaplandıramadığı bir soru yatıyordu. Eğer kişinin doğruluğu, aklanması karşılıksız bir şekilde Tanrı tarafından veriliyordu ve lütuf kişiye Tanrı tarafından saydırılıyorduysa ve kişinin içinde lütuftan bir iz yoksa, bu kişi Tanrı karşısında nasıl aklanıyordu? Bir kişi nasıl günahlarından kurtuluyor ve Tanrı tarafından kabul edilebilir kılınıyordu? 1516-1519 yılları arasında Galatyalılar ve İbraniler üzerine dersler vermeye başladığı sırada bu sorularının cevaplarını buldu. Romalılar 1:17’de, “doğru kişi imanla yaşayacaktır,” ayeti üzerine düşünmeye başladı ve bu aklanmanın yalnızca iman aracılığı ile olduğu kanısına vardı. Roma Katolik Kilisesi bu aklanmanın sadece İsa Mesih’e iman aracılığıyla değil ancak bundan sonra kişinin belli başlı kuralları yerine getirerek sağladığını öğretiyordu. İsa Mesih bir anlamda lütfa giriş kapısıydı. Kurtuluşu, kişinin kendisinin kazanmasına yol açan bir aracıydı. Roma Katolik Kilisesi’ne göre, İsa Mesih’e inanarak lütfu elde ediyordunuz ancak bundan sonra sizin de çabalamanız gerekiyordu. Hatta daha önce bahsettiğimiz gibi ölümcül günahları işlediğinizde, sizi kurtaran bu lütfu kaybediyordunuz ve bunu yeniden edinmeniz için kendinizin çabalaması gerekiyordu. Kiliseye gidip günahlarınızı itiraf ederek bu lütfu geri alıyordunuz, ve daha sonra efkaristiya ayininde İsa’nın bedenini ve kanını alarak lütfunuzu sağlamlaştırıyordunuz. Ve Hristiyanhayatınız bu şekilde sona dek kurtaran lütfu kaybederek ve kilise aracılığıyla geri kazanarak devam ediyordu.

Bu düşünceleri savunan Roma Katolik Kilisesi, cemaatin cehaletini daha da kötüye kullanıyordu. Araf öğretisi (kurtulan kişilerin cennete değil ama önce arafa gidip işledikleri günahlarını bedelini ödemesi öğretisi) kabul edilmiş bir öğretiydi ve kişilerin kendilerinin bu lütfu artırarak araftan kurtulmak ya da orada geçirecekleri süreyi azaltmak için kilise günahları belli bir para karşılığında affettiğini iddia ediyordu. Bu ve benzeri suistimaller ve kilisenin ahlaksızlıkları Martin Luther’i çileden çıkarıyordu. Martin Luther ile birlikte farklı yerlerdeki bir çok Reformcular bu ‘Yalnızca İman’ öğretisini benimsediler, Kutsal Kitap’ta açıkça öğretildiğini farkettiler ve kilise babalarının yazmalarında da bir çok kez gördüler, bunun ardından kiliselerinde öğretmeye başladılar. Protestan Reformunun en temelinde yatan gerçek bu ‘yalnızca iman’ öğretisiydi.

Peki Roma Katolik Kilisesi’nin öğretisi neden sorunlu? Buna cevap vermek için tüm Kutsal Kitap genelinde Tanrı’nın kendine seçtiği halkı, kişileri kurtarmak için ne yaptığına bakmamız gerekiyor. Tanrı başlangıçta, Adem ve Havva’yı yarattığında ve onlar günaha düştüklerinde hak ettikleri ceza olan ölümden, Tanrı, onları karşılıksız olarak, onlardan hiçbir beklenti içinde olmadan kurtardı. Daha sonra Tanrı kendine seçtiği halkı hiçbir zaman bir yasa ya da kurallar bütününe tabii oldukları sürece kurtarmadı. Günaha düşüşten hemen sonra gerçekleşen bu lütuf antlaşması her zaman kurtuluşun tek yolu oldu. Galatyalılar 2:16 ayetinde şöyle diyor: “Yasa’nın gereklerini yaparak değil, Mesih’e iman ederek aklanalım diye Mesih İsa’ya iman ettik. Çünkü hiç kimse Yasa’nın gereklerini yaparak aklanmaz.” Tanrı’nın kendi halkına verdiği yasa yalnızca Tanrı’nın standartlarını ortaya koyan ve asla kendi başlarına bu yasayı takip edemeyeceklerini ve bu yüzden kurtuluşun yalnızca Rab’den geldiğini farketmelerini sağlayan bir araçtı.

Eski Antlaşma’da Tanrı halkı gelecek olan Mesih’e imanla aklanırken biz Yeni Antlaşma döneminde yaşayanlar gelmiş olan Mesih’e imanla aklanıyoruz. Kutsal Kitap’ta yaratılıştan bu yana başka bir şekilde kurtuluş olduğunu görmüyoruz. Galatya bölgesindeki kilise müjdeyi çarpıttığında ve yalnızca imanla olan kurtuluşa başka bir şeyler eklemeye çalıştığında elçi Pavlus onları azarlıyor ve şöyle diyor; “Tanrı’nın lütfunu geçersiz saymış değilim. Çünkü aklanma Yasa aracılığıyla sağlanabilseydi, o zaman Mesih boş yere ölmüş olurdu” Galatyalılar 2:21. Yine Romalılar dördüncü bölümde iman atamız olan İbrahim’in aklanmasının iman aracılığıyla olduğunu söylüyor Pavlus bize.

Hristiyanlığı diğer tüm inanç sistemlerinden ayıran da bu yalnızca iman meselesidir. Başlangıçtan beri insanlık kendi kurtuluşunu kendi elinde tutmak, kendi çabalarıyla buna sahip olmak istiyordu. Bunun sebebi de günahlı doğamızdan ve gururumuzdan kaynaklanıyor. Bu yüzden hangi inanç sistemine bakarsak bakalım, gerek kurtuluş inancını barındırsın gerek sonsuz huzura erme çabası içerisinde olsun, her sistemde kişi aktif olarak bir şeyler gerçekleştirme çabasında. Ne var ki Galatyadaki hristiyanlara olduğu gibi, ortaçağdaki hristiyanlarda bu düşüncelerden nasibini alıp müjdeyi yani yalnızca iman aracılığıyla kurtuluşumuz gerçeğini göz ardı ettiler. Ama Hristiyanlıkta, daha önce de gördüğümüz gibi Tanrı kendine seçtiği kullarını başlangıçtan beri kendi lütfu aracılığıyla kurtarıyor. Hristiyanlıktaki iyi haber ve umudumuz budur. Aksi halde kendi başımıza kaldığımızda mahva gideriz, ancak inandığımız Tanrı bizimle yapmış olduğu antlaşmasında bizi kurtaracağının vaadini veriyor. İnandığımız müjdeye müjde dememizin, iyi haber dememizin sebebi de budur.

Kitap Önerileri

Müjde Nedir?
İsa Kimdir?
Marangozdan Da Öte
Koronavirüs ve Mesih

Müjde Nedir?

İsa’nın kutsallığı, O’nu günahımız için kusursuz bir kurban haline getirmiştir.… Günahlarımız Tanrı’yı rahatsız etmekten ötedir. Öyle ki insanlığın günahı tahmin edilemeyecek ölçüde acıya yol açmıştır. Öfkemiz, istismarcılığımız, aldırmadığımız acılar ve görmezden...

Eskatoloji

Gelecek zaman ile ilgili her şeyi bilemeyebiliriz. Ancak Kutsal Kitap bizlere pencereler açarak ümitli bir durumda, iman ve sevgi ile devam etmemiz için gerekenleri vermiştir. Kutsal Kitap'ın ''son zamanlar - çağın sonu'' hakkındaki öğretisi, Kutsal Kitap'ın tamamına...

Bizimle Bağlantı Kurmak İçin

Bize Bir Mesaj yollayın