Yalnızca Tanrı’nın Yüceliği (Soli Deo Gloria)
Yazar: Oğuz N. Alhan
“Hayat yalnızca bu dünyadan ibaret midir? İnsanlığın yeryüzündeki amacı nedir? Niçin doğduk? Neden ölüyoruz? Tüm bunların bir anlamı var mı?”
Yukarıdaki sorular, hayatı, ölümü ve ebediyeti düşünen herkesin muhakkak düşündüğü ve kendisine sorduğu sorulardır. Bu soruların cevaplarını, Kutsal Kitap’ı okumaya başladıkça anlıyor ve aslında insanın nihai amacının “Tanrı’yı yüceltmek ve ebediyen O’ndan zevk almak”[1] olduğunu görüyoruz. Tanrı’yı yüceltmek ve ebediyen zevk almak cümlesinin içine, hayatlarımızın bir parçası olan (hatta en önemli parçası olan) kurtuluş da dahildir. Başka bir deyişle, Tanrı’yı kurtuluşumuzda da yüceltmeli ve Tanrı’dan o kurtuluş bağlamında ebediyen zevk almalıyız. Tanrı’nın yüceliği kavramı aslında yalnızca teorik değil, ancak uygulanabilir veya pratiktir.
Tanrı’nın Kurtuluşta Yüceltilmesi
Protestan hareketinin vurguladığı beş maddede de bu kavramı apaçık görmemiz mümkün. İlk dört “Sola”[2] Tanrı’nın kurtuluş planındaki işlevini anlatmaktadır. Şöyle ki, Tanrı’ya ve kurtuluşa ilişkin inanmamız gereken her şey yalnızca Kutsal Yazılarda mevcuttur (Sola Scriptura), kurtuluş yalnızca lütufla (Sola Gratia), yalnızca imanla (Sola Fide) ve yalnızca Mesih aracılığıyladır. Bu öğreti yalnızca teorik olmamakla birlikte, hayati önem taşımaktadır. Kurtuluşun kesinlikle insan eseri olmadığı, hatta insanın kurtuluşta hiçbir olumlu etki yaratmadığı ancak yalnızca ve yalnızca Tanrı tarafından gerçekleştirildiği vurgulanmaktadır. Günahta ölmüş olan beşeriyet (Efesliler 2:1), yaptığı kötülükler yüzünden Tanrı’dan ayrı düşmüş (Yeşaya 59:2), Tanrı’ya yönelmek istemeyen (Mezmur 10:4) ve hem duyguları hem ruhu hem de düşünceleri tamamen bozulmuştur (Yaratılış 8:12). Başka bir deyişle, insan kendisini kurtaramayacak durumdadır. İşte tam da bu noktada Tanrı insanı kurtardığını görüyoruz. İnsan Tanrı’yı tanımasa da O, kendi üstün kudreti ve merhameti aracılığıyla düşmüş ve günahlı insanı kurtarmaya razı olmuştur. Bunu insanı sevdiği ve kendi adını yüceltmek istediği için yapmıştır. Soli Deo Gloria, yani Yalnızca Tanrı’nın Yüceliği öğretisinde belirtilen anlam aslında tüm kurtuluşun Tanrı’nın eseri olduğudur. Bu nedenle de madem kurtuluş Tanrı’nın eseri, o halde her şey “Yalnızca Tanrı’nın Yüceliği” için olmalıdır. İncil’de Vahiy bölümünde geçen şu ayet aslında bu öğretinin tümünü özetleyen niteliktedir:
“Övgü, saygı, yücelik ve güç sonsuzlara dek Tahtta oturanın ve Kuzu’nun olsun!” (Vahiy 5:13)
Demek ki, kurtuluş dahil olmakla her şeyde Tanrı’ya övgü, saygı, yücelik verilmelidir. Başka bir ayette Mezmur yazarı benzer bir hakikatin altını çizmektedir: “Bizi değil, ya RAB, bizi değil, Sevgin ve sadakatin uğruna, Kendi adını yücelt!” (Mezmur 115:1). Mezmur yazarı adeta yalvarırcasına bunu Tanrı’dan istemektedir çünkü Tanrı’nın yücelmesi, onun en büyük zevkidir. Mezmurlar kitabında Tanrı’nın kurtarışından defalarca söz eder ve söz ederken de her zaman Tanrı’nın yüceliğini vurgular. Tüm Hristiyanlar için de aynı şey geçerlidir ve bu nedenle kendisine Hristiyan diyen bir insan “Kurtuldum çünkü ben daha çok kitap okuyorum” veya “Kurtuldum çünkü daha ahlaklı bir hayat yaşıyordum” dememeli, hatta bu düşünceyi aklının ucundan bile geçirmemelidir. Zira kurtuluş, yaptıklarımıza göre değil, Tanrı’nın merhametine göre O’nun yüceliği için lütufla bizlere bahşedilmiştir: “Eğer bu, lütufla olmuşsa, iyi işlerle olmamış demektir. Yoksa lütuf artık lütuf olmaktan çıkar!” (Romalılar 11:6).
Tanrı’nın İsmini Hayatlarımızda Yüceltmek
Tanrı’nın bizler için neler yaptığını anlamak ve kabul etmek O’nun adını yüceltmek demektir. Ne yazık ki, Protestanlık çatısı altındaki kimi gruplar kurtuluşun Tanrı ile insanın ortak çalışması sonucu var olduğunu düşünürler. Ancak böyle düşünmek “Ben istemesem Tanrı beni kurtaramazdı” demektir; yani kurtuluşun bizim isteğimize bağlı olmasını vurgulamak dışında, Tanrı’nın da bizim iznimiz olmadan bir şey yapamayacağını da ileri sürmektir. Böyle bir görüşü savunmak kurtuluşun Tanrı’nın değil, insanın eseri olduğunu iddia etmektir. Fakat bizler Kutsal Kitap’ta bunun tam tersini görüyoruz. Peygamber Daniel’in, kitabında şöyle yazılmıştır: “Dünyada yaşayanlar bir hiç sayılır. O gökteki güçlere de dünyada yaşayanlara da dilediğini yapar. O’nun elini durduracak, O’na, “Ne yapıyorsun?” diyecek kimse yoktur.” (Daniel 4:35). Başka bir deyişle, “Bizim Tanrımız göklerdedir, ne isterse yapar.” (Mezmur 115:3). Tanrı’nın bizlerden izin alması bir yana, bizim iznimiz olmadan bir şey yapamayacağını ileri sürmek, ayetlerden de görüldüğü üzere büyük bir yanılgıdır.
Hristiyan yaşamı aslında bedenlerimizin, duygularımızın, düşüncelerimizin ve irademizin tamamen Tanrı’ya teslimiyeti demektir. Bizler doğamız bakımından bozuk ve zayıfız. Böyle olmamıza karşın RAB bizleri kurtarmaya razı oldu ve bizi kurtarmakta kendi adını yüceltti. Bizleri ahlakımız, yeteneklerimiz, maddiyatımız, kutsallığımız veya buna benzer şeylere dayanarak değil, ancak yalnızca ve yalnızca kendi merhametinden dolayı kurtarmış ve böylelikle adını yüceltmiştir. Tanrı’nın bizleri ruhsal olarak diriltmesi ve kurtarması Mesih’in kanı aracılığıyla olmuş ve Tanrı’nın tüm kurtuluş planı Sözünde, yani Kutsal Kitap’ta insanlara açıklanmıştır.
Kurtuluşun bizim değil, ancak Tanrı’nın eseri olduğunu kabul etmek her şeyden öte alçakgönüllü bir tutumdur. Aksi halde övünecek bir şeyimiz olurdu. Ancak “Kimsenin övünmemesi için” (Efesliler 2:9) bizim değil, Tanrı’nın eseridir. İman edenleri kurtuluşa kavuşturduğu için O’na yücelik olsun.
“Her şeyin kaynağı O’dur; her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için var oldu. O’na sonsuza dek yücelik olsun! Âmin.”
(Romalılar 11:36)
[1] Westminster Kısa Kateşizmi #1
[2] “Sola” Latince bir kelime olup “Yalnızca” anlamına gelmektedir. Protestan ilahiyatının vurguladığı beş Sola vardır: Sola Scriptura (Yalnızca Kutsal Yazılar), Sola Gratia (Yalnızca Lütuf), Sola Fide (Yalnızca İman), Solus Cristus (Yalnızca Mesih) ve Soli Deo Gloria (Yalnızca Tanrı’nın Yüceliği).