Hristiyan Yaşam Rehberi, 2. Kısım | Koloseliler 3:18-4:1

Çağdaş Coşkun tarafından

18 Aralık 2022 (50. hafta) | Koloseliler 2022 Vaaz Serisi, Vaazlar

Koloseliler Serisi

Hristiyan Yaşam Rehberi, 2. Kısım | Koloseliler 3:18-4:1

Rev. Çağdaş Coşkun tarafından | Koloseliler 2022

Tanrı’nın sevgili halkı, Geçen hafta vaazımıza etik ya da ahlak deyince aklınıza ne geliyor sorusuyla başlamıştık ve hemen ardından ahlakımızın yazarının Tanrı’nın kendisi olduğunu söylemiştik. Yani, ahlaki standartlarımız Tanrı’nın isteğinde temellenmiştir. Tanrı’nın isteği de kendisine ayırmış olduklarının her geçen gün biricik Oğlu’nun benzerliğine dönüşmesidir. Çünkü, geçen hafta da Levililer kitabından okuduğumuz üzere, Tanrı “kutsal olun çünkü ben Kutsalım” diyen bir Tanrı’dır. İşte Tanrı’nın kimliği ve bizler için olan isteği, ahlaki olarak hem davranışlarımızı düzenler hem de bizlere gözle görülebilir ve ulaşılabilir bir hedef sunar.

Sevgili kardeşler, şunu aklımızdan kesinlikle ama kesinlikle çıkarmamamız gerekiyor. Bizler kurtulduğumuz için, Rab tarafından yüreklerimiz ve düşüncelerimiz değiştirildiği için ve Kutsal Ruh içimizde yaşadığı için iyi işler yapabileceğimize inanıyoruz. Rab İsa Mesih bizlerin asılı olması gereken çarmıha asıldı, bizlerin girmesi gereken mezara girdi ve bizlerin üstlenmesi gereken günahın lanetini üstelendi. Ama günahı ve ölümü alt edip dirildi ve kendisine iman edenlere de aynı zafere ortak edeceğini vaat etti. Yani Tanrı bizleri kurtardıktan sonra iyi işler yapmamızı bekliyor, kendimizi kurtaralım diye değil. Eğer bu gerçeği unutursak, kendimizi zaten Rabbin karşılıksız olarak hediye ettiği kurtuluşu iyi işlerimizle kazanmaya çabalarken bulabiliriz.

Geçen haftaki vaazımızın adına “Hristiyan Yaşam Rehberi, 1. Kısım” demiştik ve bu hafta 2. Kısma bakacağız. Pavlus hem Kolose kilisesinin etraflarını çepeçevre sarmış sapkın öğretilerle hem de imanlı olmayanlarla dolu bu şehirde, Hristiyanlar olarak Koloselilerin nasıl yaşamaları gerektiğini anlattığı bölümün ikinci kısmındayız bu hafta. 3:18-4:1 pasajına şu 3 nokta ile bakacağız:

  • Karı ve koca ilişkisi
  • Çocuk ve ebeveyn ilişkisi
  • Efendi ve köle ilişkisi

Her zaman olduğu gibi bu pasajda kullanılan dile dikkat etmemiz lazım. Pavlus, tüm pasajı emir kipi kullanarak yazar. Yani kardeşler, Pavlus aracılığıyla bizlere konuşan Kutsal Ruh nasıl yaşamamız gerektiği konusunda bizlere faydalı nasihatler ya da tavsiyeler vermiyor, Tanrı kısaca bizlere Hristiyanlar olarak nasıl yaşamamız gerektiğini buyurmaktadır. Rabbin bedeninin ve sürüsünün bir parçası olarak bir arada yaşamaya çağrıldınız. Bu beden, yani kilise Tanrımıza aittir ve Tanrımız tarafından inşa edilmiştir. Temeli de Rabbimiz Mesih İsa’dır. Bu yüzden Rabbe ait bedenin bir parçası olduğumuz için, Rabbin koyduğu kurallara göre yaşamamız gerekiyor. Nasıl kendi evinizde ve ailenizde kendi kurallarınıza göre yaşanmasını bekliyorsanız, Rabbin bedenine ve ailesine davet edilmiş kişiler olarak da Rabbin isteklerini önemsemek zorundayız. Çünkü Tanrı’nın istekleri bizler için iyi ve doğrudur, bu yüzden yalnızca zorunluluktan değil ama bizler için bu isteklerin iyi olduğunu bilerek bu pasaja kulak verelim.

Kilisede tüm herkes eşittir. Kadın ve erkek, yabancı ve yerli, çocuk ve yetişkin, ya da köle ve özgür hiçbir ayrım yoktur. Bugün bakacağımız pasaj kimin kimden üstün olduğu ya da kimin kim üzerinde hâkimiyeti olduğunu öğreneceğimiz bir pasaj değildir. Bugün bakacağımız pasaj Tanrı’nın hem kilisesi için hem de aile kurumu için herkese tek tek verdiği rolleri öğreneceğimiz bir pasajdır. Her ne role sahip olursak olalım, sahip olduğunuz herhangi bir rol sizi ne Tanrı’nın önünde ne de insanların gözünde daha üstün bir noktaya taşımaz.

Geçen hafta imanlıların artık eski yaratılışlarını çıkarıp Mesih’te yeni bir yaşam giyindiklerini okumuştuk. Dolayısıyla, bu yeni yaşam, hayatlarının her alanına nüfus etmekteydi. Ancak Koloseliler bazı konularda giyindikleri bu yeni yaşamda nasıl davranmaları gerektiği konusunda yönlendirişe ihtiyaçları vardı. İşte Koloseliler için yeni olan düzende, hâlihazırda yaşamış oldukları hayat ile Hristiyan hayatını nasıl birleştirecekleri konusunda yaşadıkları sıkıntıları ve soruları, Pavlus bugün bakacağımız pasajla çözme gayretine devam eder. Aynen günümüzde yıllarca başka bir dine mensup olan bir kişi iman edip Hristiyan olduğunda nasıl bazı konularda zorlanıyorsa ve değişmesi gereken şeylerin olduğunu görmesine rağmen bu konularda değişmekte zorlanıyorsa, Koloseli imanlılar da aynı şekilde hem zorlanıyor hem de giyindikleri bu yeni yaşamda Tanrı’nın isteğini nasıl yerine getirebileceklerini öğrenmeye çalışıyorlardı. Çünkü müjde ilk kez pagan Roma topraklarında Greklere duyurulmuştu ve Grekler daha önce hiçbir zaman Kutsal Kitap’a göre yaşamamışlardı. Kısacası Pavlus, Koloselilere iman etmeden önce yaşadıkları koşullarda artık bir imanlı olarak nasıl yaşamaları gerektiğini anlatır. Ve tüm bu pasajın temelinde yatan ana fikir şudur: Rabbin gözünde doğru olanı yapın.

Vaazımızın ilk noktası, karı ve koca ilişkisine bakalım. Grekçesinde bağımlı olun’dan ziyade şunu söyler: “Ey kadınlar, Rab’be ait olanlara yaraşır biçimde kocalarınıza itaat edin.” Tanrı, kendisinin yoktan var ettiği yaratılışta bir düzen olmasını istemektedir. 1. Korintliler 14:40 şunu okuyoruz: “Her şey uygun ve düzenli biçimde yapılsın.” Ve bu yaratılışta Tanrı insanlar arasında hiyerarşik bir düzen yaratmıştır. Örneğin, kral bir toplumun başıyken, baş kâhin tapınak görevlilerin başıdır. Ve yarattığı aile düzenin de ise erkek, kadının başıdır ve Mesih herkesin başıdır. Efesliler 5:22-23’te okuduğumuz üzere: “Ey kadınlar, Rab’be bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Kilise Mesih’e bağımlı olduğu gibi, kadınlar da her durumda kocalarına bağımlı olsunlar.” Yeni antlaşmada Tanrı bu isteğini ve buyruğunu bizlere defalarca bildirmektedir kardeşler. Erkek, ailenin başı olarak kadın tarafından saygı gösterilmeli ve kadın tarafından itaat edilmelidir. Çünkü Tanrı’nın yarattığı ve iyi dediği aile düzeni budur. Kadın erkeğe egemen olmaya çalışmamalıdır. Ailenin liderlik rolü erkeğe ait olmalıdır. Ve aynı zamanda erkek, kendisinin yerine getirmesi gereken rolü kadına bırakmamalıdır. Bir koca, nasıl olsa karım bana saygı göstermek zorunda deyip üzerine düşeni yapmazsa hem karısının saygısını hem çocuklarının saygısını zaten kaybedecektir. Kilisenin başı olan Mesih nasıl hala kilisesini seviyor, önemsiyor ve ona ilgi gösteriyorsa, erkek de başı olduğu kadını aynı şekilde sevmeli ve onunla ilgilenmelidir. Ancak kadının rolü erkeğe itaat etmek ve erkeğin liderliğini kabul etmektedir.  

Kadın itaat ediyor diye daha düşük statülü bir birey haline gelmez sevgili kardeşler. Bakın 1 Korintliler 7’de ne okuyoruz: “Kadının bedeni kendisine değil, kocasına aittir. Bunun gibi, erkeğin bedeni de kendisine değil, karısına aittir.” Görüyoruz ki erkek ve kadın birbirine ait iki eşit bireydir. Aynı şekilde Koloseliler mektubunda da artık herkesin eşit olduğunu okuyoruz. Kadın ve erkek arasındaki fark, yalnızca rollerindeki farktır. Ve aile içinde yapmaları gereken şeyleri yaparken hem Tanrı’nın hem de insanların gözünde eşit olduklarını bilerek davranmaları gerekmektedir.

19.ayete bakalım. Bu ayeti ilk okuduğumuzda edindiğimiz izlenim, Pavlus’un erkeklerin kadınlara şiddet uygulamaması yönünde bir buyruk vermesi olabilir. Ancak Grekçesi şu şekildedir: “Ey kocalar, karılarınız sevin, onları yüreğini acılaştırmayın.” Sevmek ve yüreğin acılaşması birbirine zıt anlamlı iki durumdur. Pavlus niçin kocalara bunu söyler, kocalar bu durumda ne yapmalıdır? 20.ayette Tanrı, kadınların aile içindeki rolünden sonra kocalara geçer ve onlardan isteği şudur: karılarını sevmeleri. Efesliler 5:25-28’de şunu okuyoruz: “Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin. Mesih kiliseyi suyla yıkayıp tanrısal sözle temizleyerek kutsal kılmak için kendini feda etti. Öyle ki, kiliseyi üzerinde leke, buruşukluk ya da buna benzer bir şey olmadan, görkemli biçimde kendine sunabilsin. Amacı kilisenin kutsal ve kusursuz olmasıdır. Aynı biçimde kocalar da karılarını kendi bedenleri gibi sevmelidir. Karısını seven kendini sever.” Sevgili kardeşler, sizin payınız da karılarınızı RAB İsa’nın kilisesini sevdiği gibi sevmenizdir. Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmış, sizin gibi tüm ailesini bırakıp sizinle tek beden olmuş bu insanı gerektiğinde gözünüzü kırpmadan canınızı verecek kadar sevmelisiniz. Çoğu Pazar sizlere hatırlattığımız gibi, gerçek sevgi kendisini eylemlerle gösterir, siz de sevginizi eylemlerinizle gösterin. Karılarınızın ev içindeki yüklerini paylaşın, karılarınızla zaman geçirin, onların ihtiyaçlarını önemseyin. Onları ruhsal olarak teşvik edin, onlarla dua edin. Ailenizin başı olarak sorumluluklarınızı aksatmayın. Karınızı çok sevdiğinizi hem kendinize hem de etrafınıza defalarca kez söylüyor olabilirsiniz, sosyal medyadan sürekli böyle paylaşımlar yapıyor olabilirsiniz, ama eylemlerinizle bu sevginizi göstermiyorsanız sevginizin hiçbir anlamı olmaz.

Eğer karılarınızı sevmezseniz ailenizi birçok tehlikeye karşı savunmasız bırakmış olursunuz. Hem karınızı hem çocuklarınızı hem de kendinizi ruhsal ve fiziksel olarak çok tehlikeli bir duruma atmış olursunuz. Aynı biçimde, eğer kadınlar kocalarına saygı göstermez ve itaat etmezlerse, ailenin başı olarak kocalarını kabul etmezlerse bu da ailenizi birçok tehlikeyle karşı karşıya bırakır. İlişkinizi yavaş yavaş içeriden yitip tüketen bir kurt gibi, zamanla aranızdaki ilişkinin ölmesine sebep olursunuz. Ve bir bakmışsınız artık geri dönülemez bir noktaya varmışsınız. Kardeşler, ayık ve uyanık olun. Unutmayın ki, Koloseliler’de okuduğumuz bu pasaj aynı zamanda sapkın öğretişlerle nasıl başa çıkmamız gerektiğini pratik olarak anlatan bir pasajdır. Eğer üzerinize düşen bu rolleri yerine getirmezseniz hem kendinizi hem de ailenizi birçok tehlikeye açık, birçok sapkın öğretiş tarafından etkilenebilir hala getirirsiniz. Bu yüzden Rabbin isteğinin ne olduğunu anlayıp, O’nun gözünde doğru olanı yapın.

Sevgili çocuklar, 20.ayete baktığımızda anne ve babanızın sözünü dinlemeniz gerektiğini okuyoruz. Peki neden anne ve babanızın sözlerini dinlemeniz gerektiğini biliyor musunuz? Anne ve babanız çok mu akıllı diye? Yoksa çok güzel ve çok yakışıklılar mı diye? Anne ve babanızın sözünü dinlemelisiniz çünkü Rabbin sizden isteği budur, aynen 18 ve 19.ayetlerde okuduğumuz nedenin aynısı, öyle değil mi? Davranışlarımızın temelinde karşıdaki kişinin ne yaptığından ziyade Rabbin bizlerden nasıl davranmamızı istediği olmalıdır. Bu yüzden sevgili çocuklar, anne ve babalarınızın sözünü dinleyin. Bazen anne ve babanızın sözünü dinlemekte zorlanabilirsiniz, ve bazen anne ve babanızın sizi anlamadığını ya da isteklerinizi önemsemediğini düşünebilirsiniz. Ve kimi zaman da anne ve babalarınız yanlış yaptığını görebilirsiniz, çünkü onlar da her insan gibi hata yapabilir. Ama böyle zamanlarda bile anne ve babanızın sözlerini dinlemeye gayret edin. Onlar hata yaptığında onların sizleri sevip affettiği gibi siz de onları affedin. Sizi çok seven ve sizin için canını veren Rab İsa Mesih’in sizlerden bunu istediğini unutmayın.

Sevgili ebeveynler, özellikle de babalar, 21.ayette Rab sizlere çocuklarını incitmeyin ya da Grekçe metne daha yakın çevirirsek, öfkesini uyandırmayın der. Efesliler 6:4’de de okuduğumuz üzere: “Ey babalar, siz de çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın. Onları Rab’bin terbiye ve öğüdüyle büyütün.” Onları teşviklerini kırmayın, hayatı keşfetme ve anlama aşamasında olan bu bireyleri cesaretlendirin. Ebeveynler olarak unutmayın ki, çocuklarınız sözlerinizden çok eylemlerinizi taklit edeceklerdir, tabiri caizse sözlerinizden çok eylemlerinizi dinleyeceklerdir. Onları Rab’bin terbiye ve öğüdüyle büyütmek istiyorsanız öncelikle sizin böyle yaşamlara sahip olmanız lazım. Eğer evinizde Kutsal Kitap’a dokunmuyorsanız, onlarla dua etmiyorsanız, onlara Rabbin isteğinin ne olduğunu açıklamıyorsanız, acaba çocuğum niye kilise gitmek istemiyor ya da niye Kutsal Kitap okuyup ruhsal konularda konuşmak istemiyor diye merak etmeyin, çünkü eylemleriniz sözlerinizden her zaman daha yüksek sesle konuşmaktadır. Bu yüzden çocuklarınızda görmek istediğiniz gayreti önce sizlerin kendi hayatlarında göstermesi gerekmektedir.

Vaazımızın son noktası olan köle-efendi ilişkilerine, yani pasajımızın son altı ayetine bakalım. Roma İmparatorluğu döneminde kimi köleler ev halkının bir parçasıyken kimi köleler de tarla ya da maden gibi yerlerde bulunmaktaydı. Bu yüzden Pavlus’un toplumun en küçük ve en önemli temel yapı birimi olan çekirdek aileden hemen sonra köle ve efendi ilişkisinden bahsetmesi gayet anlaşılabilir bir durumdur, çünkü bazı köleler artık ailenin bir parçasıydılar, ev halkına dâhil olmuşlardı. Bu ayetlere de diğer ayetlerde de tekrarladığımız iki Kutsal Kitap gerçekliğiyle yaklaşmamız gerekiyor her şeyden önce. İlki, artık Mesih’in kilisesinde ve Rabbin önünde, imanda herkes eşittir, köle ya da özgür ayrımı yoktur. Örneğin, Pavlus Kolose’de yaşayan Filimon’a eski bir köle olan Onisimos’la ilgili şunu söyler Filimon 16’da: “Onu artık köle değil, köleden üstün, sevgili bir kardeş olarak geri alacaksın.” İkincisi ise, Pavlus kölelere efendilerine itaat etmelerini insan korkusundan dolayı değil, ama Rabbin isteğinin bu olmasından dolayı buyurur, aynı aile içerisindeki ilişkilerin temelinde de olduğu gibi.

O dönemde köleler genelde Roma İmparatorluğu’nun kazanmış olduğu savaşlarda rehin aldığı kişilerden oluşmaktaydı ve yüzyıllardır bu gelenek hâlihazırda Roma halkı tarafından uygulanmaktaydı. Ancak müjde sırrı Greklere açıklanınca köleliğe karşı olan Yahudilerin hiçbir zaman uğraşmak zorunda olmadığı bir problemle karşı karşıya bulur Pavlus kendini. Yani Hristiyan inancı köleliği getirmemiştir, kutsal kitap müjdesi kölelik düzeninin yüzlerce yıldır kurulu olduğu toplumlara duyurulmaya başlamıştır. Elbette kölelerin, kilisenin bir parçası olması bizi şaşırtmamalı, aksine tam olarak bunu beklemeliyiz çünkü Tanrı’nın ne dediğini hatırlayın: “Dünyanın önemli gördüklerini hiçe indirmek için dünyanın önemsiz, soysuz, değersiz gördüklerini seçti.” Pavlus’un köle olan imanlılara özetle anlatmak isteği, her durumda Rabbe ait kişiler olarak doğru olanı yapmaya gayret etmeleridir. Çünkü zaten Mesih İsa dünyada günahtan kaynaklanan adaletsizlikleri, haksızlıkları bedeninde ortadan kaldırmıştır ve kendisine iman edenlere artık Tanrı’nın çocukları olma fırsatı vermiştir. Bu yüzden, kölelerin bile kendilerini içinde buldukları bu durumda Rabbin gözünde doğru olanı, yani başlarındaki otoriteye Rabbe itaat edercesine itaat etmelerini buyurur, çünkü böylece imanlıların yaşayan Tanrı’nın çocukları olduğu bilinsin diye. Ve ayrıca Pavlus 25.ayette bu dünyada gecikmiş olan adaleti Tanrı’nın mükemmel bir şekilde yerine getireceğini ve bu yüzden de efendilerin bunu bilerek adalet ve eşitlikle davranmalarını buyurur.

Bakın M.Ö. 2.yüzyıldaki bir imanlıların Tanrı’nın isteğine göre yaşamlarından dolayı nasıl bir tanıklık verdiklerini okuyalım, böylece Rabbin isteğini yerine getirmenin ne kadar güçlü bir tanıklık yaratacağını hatırlayalım. Bu mektuptan sadece küçük bir parça okuyacağım: “Kendilerine düşen topraklar sınırlarında hem Barbar hem de Grek şehirlerinde yaşayarak ve bölge halkının giyim, yiyecek ve diğer kültürel konularındaki davranışlarını izleyerek bizlere harika ve aynı zamanda şaşırtıcı bir yaşam tarzı sergilemektedirler. Kendi ülkelerinde yalnızca konuklar olarak yaşarlar. Vatandaş olarak başkalarıyla her şeyi paylaşırlar ama yine de yabancılarmış gibi her şeye dayanırlar. Onlar için herhangi bir yabancı ülke kendi vatanları, kendi vatanları ise herhangi bir yabancı ülke gibidir. Diğerleri gibi evlenir ve çocuk yaparlar ancak başkaları gibi çocuklarını ölüme terk etmezler.”

Sevgili kardeşler, elbette ki artık Roma imparatorluğu döneminde yaşamıyoruz ama bizim bu ayetlerden çıkarmamız gereken bir ders var, o da işimiz ne olursa, nerede çalışıyorsak çalışalım bir Hristiyan olarak, ki Grekçe Christos yani İsa kelimesini içinde barındıran bir kelimedir ve İsa’nın takipçisi anlamanı gelir, Rabbin isteğini yerine getirmeli ve O’nun adını yaşamlarımızla yücelmeliyiz. Bizler yaşamlarımızla ya Mesih’in adını onurlandırırız ya da Mesih’in adını lekeleriz. Bunun için ne işle meşgul olursak olalım, Rabbe hizmet eder gibi, tam bir dürüstlükle, işimizin hakkını vererek hizmet etmeliyiz, ne yapıyorsak yapalım Rab için yapıyormuşçasına yapmalıyız. Ki böylece hem Rabbin isteğini yerine getirmiş olursunuz hem de Rabbi tanımayan kişiler bile Rabbin adını sizin yaşamlarınız aracılığıyla yüceltsin.

Sevgili kardeşler, bugün baktığımız bu pasajda Rabbimiz Mesih İsa bizlere özetle şunu söylemekte: Kadınlar, yeryüzündeki değil ama gökteki değerleri düşünün! Kocalar, yeryüzündeki değil ama gökteki değerleri düşünün! Çocuklar, yeryüzündeki değil ama gökteki değerleri düşünün! Köleler ve efendiler, yeryüzündeki değil ama gökteki değerleri düşünün! 3:4’de okuduğumuz üzere: “Yaşamınız olan Mesih göründüğü zaman, siz de O’nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceksiniz.” Mesih yaşamınızdır, Mesih temelinizdir, sizler bir bedel karşılığında Mesih tarafından satın alındınız, bu yüzden bedenlerinizde ve yaşamlarınızda Tanrı’yı yüceltmeye gayret edin. Gayret edin çünkü hedefinize bir günde varmayacaksınız, bu uzun ve çetin bir yoldur, inişler ve çıkışlarla doludur. Ama umudunuz kaybetmeyin, Rabbin gücüyle bunu başarabilirsiniz, çünkü Tanrımız iyi bir baba gibi bizlere bu yolda her zaman yardım etmektedir.

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

10 + 7 =