En Çok İhmal Edilen ama Zorunlu Olan Bir Doktrin | Elçilerin İşleri 15:1-35

Fikret Böcek tarafından

2 Şubat 2020 (05. hafta) | Elçilerin İşleri Vaaz Serisi, Vaazlar

Tam Bir Cesaretle Elçilerin İşleri Serisi

En Çok İhmal Edilen ama Zorunlu Olan Bir Doktrin | Elçilerin İşleri 15:1-35

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

En Çok İhmal Edilen ama Zorunlu Olan Bir Doktrin

Kutsal Kitap’taki temel bazı doktrinleri düşünün. En önemli doktrinler neler? Tanrı’nın Üçlübirlik Tanrısı olduğu aklınıza geliyordur. Kutsal Kitabın gerçeği anlamamız için nihai standardımız olduğu gerçeği. İsa Mesih hem Tanrıdır, hem de insandır. Bizler sadece ve yalnızca imanla kurtuluruz. Şimdi de kilisenin bugünkü durumunu düşünün ve kendinize şu soruyu sorun: Günümüzde en çok ihmal edilen doktrin nedir? Bugün kilisenin içinde bulunduğu duruma bakarak kilise doktrininin (eklesiyoloji) en çok ihmal edilen doktrin olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle, neden bir kilise yönetimine ihtiyacımız olduğunu sormak istiyorum. Çünkü Kilise Günahkarlardan Oluşmaktadır Kilise yönetimine neden ihtiyacımız var? Çünkü kilise günahkarlardan oluşmaktadır. Bu bizim için çok açık olmalı! Bir odaya iki günahkar geldiğinde ne olur? Birden karşınıza dört kilise çıkar: Önce birbirlerini aforoz ederek iki kilise oluştururlar, ve sonra kendilerini oluşturdukları kiliseden aforoz ederek iki kilise daha oluşturarak dört kilise oluşturmuş olurlar. Bugün okuduğumuz bölümde Pavlus ve Barnaba Anadolu’daki müjdeleme seyahatlerinden döndüklerinde Tanrı’nın lütfunun nasıl yayıldığını anlatıyorlar, ve kilise onlarla birlikte seviniyor ve şu sözleri okuyoruz: Yahudiye’den gelen bazı kişiler Antakya’daki kardeşlere, “Siz Musa’nın töresi uyarınca sünnet olmadıkça kurtulamazsınız” diye öğretiyorlardı (a. 1). Sanki başlarından aşağı buzlu sular dökülmüş gibiydi, ve Antakya’daki kilise onları Yeruşalim’e gönderiyor ve oraya vardıklarında şunları okuyoruz: Ne var ki, Ferisi mezhebinden bazı imanlılar kalkıp şöyle dediler: “Öteki uluslardan olanları sünnet etmek ve onlara Musa’nın Yasası’na uymalarını buyurmak gerekir” (a. 5). Kilisenin içinde ilginç insanlar olacak… kilise yukarıdayken aşağı indiren, Kutsal Ruh’un ateşine su döken, ve normal şartlarda herkes sevinç doluyken ve sevinçten başka bir şey olmaması gerekirken kiliseye ağır bir ruh getiren insanlar olacak!

Özellikle günah nedeniyle kilisede doktrin kaynaklı bir çatışma, tartışma olacaktır. Bu Ferisiler kurtuluşun ne anlama geldiğini sorguluyorlar ve bir tartışma çıkarıyorlar. Kendilerine “Sünnet” adını veriyorlar (Efe. 2:11), çünkü sünnet tüm yasanın bir parçasıydı. Bu Ferisiler iman artı işler, İncil artı Yasa, güven artı itaat mesajını veriyorlardı. Yani, imana, İncil müjdesine, güvene rağmen kurtuluşu yine de işlere, Yasaya ve insan itaatine bağlıyorlardı.

Pavlus’un 1 Korintliler 11:19’da ‘Çünkü Tanrı’nın beğenisini kazananların belli olması için aranızda bölünmeler olması gerekiyor’ diyerek bizlere cesaret veriyor. Belki de Pavlus Antakya’da ve Yeruşalim’de yaşadıklarını düşünüyordu.

Çünkü Bir Kilisenin Dışarıdan Yardıma İhtiyacı Vardır

Kilise yönetimine neden ihtiyacımız var? Çünkü bir kilisenin dışarıdan yardıma ihtiyacı vardır. Evet, Antakya’daki kilisede bir tartışma başlıyor ve kilise içersinde bu tartışma büyüyor. Sonra, Pavlus’la Barnaba bu adamlarla bir hayli çekişip tartıştılar. Sonunda Pavlus’la Barnaba’nın, başka birkaç kardeşle birlikte Yeruşalim’e gidip bu sorunu elçiler ve ihtiyarlarla görüşmesi kararlaştırıldı (a. 2). Burada birkaç prensibin uygulandığını görüyoruz. Birincisi Hristiyanlık bireysel değildir. Biz Hristiyanlar varlığımızı bireysel amaçlarımız için sürdürmüyoruz ve kendi kendimize hizmet etmiyoruz. Bizler Mesih’e ve O’nun evrensel kilisesine bağlandık ve yerel kilise topluluklarında diğer Hristiyanlara da bağlı olmalıyız. İkincisi, hiçbir kilise diğer kilise topluluklarından bağımsız varlığını sürdüremez. Pavlus Koloselilere yazıp ellerine geçen mektubu Laodikyalılar’a da göndermelerini söylüyor. Yuhanna Asya ilindeki yedi kiliseye yazıyor. Ve bu liste büyüdükçe büyüyor. Üçüncüsü, zorluklarla, sıkıntılarla karşılaştığımızda danışacaklarımızın çok olması şarttır. Ve böylece kilise toplulukları insan kusurlarına karşı korunmak ve kilise topluluklarındaki çok sayıda danışmanın hikmetinden, bilgeliğinden faydalanmak için istişare amaçlı bir araya gelmelidir (Sül. Özd. 11:14).

Bu uygulamayı burada görüyoruz. Pavlus, Barnaba ve diğerleri kilise tarafından gönderiliyorlar. Burada kullanılan προπεμφθέντες (propemfthentes – propempein) finanssal desteğe işaret ediyor. Böylece kilise tarafından gönderilenler, öteki uluslardan olanların Tanrı’ya nasıl döndüğünü anlata anlata Fenike ve Samiriye bölgelerinden geçerek bütün kardeşlere büyük sevinç verdiler (a. 3). Antakya kilisesi adına Pavlus’un hizmetinin gördüğü karşılığa dikkat edin. Yeruşalim’e geldiklerinde inanlılar topluluğu, elçiler ve ihtiyarlarca iyi karşılandılar. Tanrı’nın kendileri aracılığıyla yapmış olduğu her şeyi anlattılar (a. 4).

Sonra istişare toplantısının elçilerle ihtiyarlar arasında 15:6’da gerçekleştiğini görüyoruz (a. 6). Epey bir tartıştıklarını, Petrus’tan (a. 7-11), Pavlus ve Barnaba’dan (a. 12), ve sonunda Yakup’tan (a. 13-21) raporlar dinlediklerini görüyoruz. Ve hepsi aynı şeyi söylüyor: Yahudiler gibi Yahudi olmayan uluslar da yasanın işlerine itaat etmekle ya da tabî olmakla değil, sadece imanla aklanırlar. Petrus Tanrı’nın Kutsal Ruh’u Yahudi olmayanlara da verdiğini söylüyor: İnsanın yüreğini bilen Tanrı, Kutsal Ruh’u tıpkı bize verdiği gibi onlara da vermekle, onları kabul ettiğini gösterdi. Onlarla bizim aramızda hiçbir ayrım yapmadı, iman etmeleri üzerine yüreklerini arındırdı (a. 8-9). Burada yapılmış olan çeviride bir düzeltme yapmamız şart: Grekçe, –te pistei katharisas tas kardias autoniman etmeleri üzerine yüreklerini arındırdı anlamına gelmiyor! imanla yüreklerini temizledi anlamına geliyor.

Şöyle söylüyor: Öyleyse, ne bizim ne de atalarımızın taşıyamadığı bir boyunduruğu öğrencilerin boynuna geçirerek şimdi neden Tanrı’yı deniyorsunuz? (a. 10) Ne ifade ama, öyle değil mi?! Ve buna karşılık olarak Yakup Peygamberlerin sözleri de bunu doğrulamaktadır (a. 15) diyor.

Bunu nasıl kanıtlıyor? Davut’un çadırından bahseden Amos 9’dan alıntı yapıyor: “O gün Davut’un düşmüş olan çadırını dikeceğim ve onun gediklerini kapayacağım ve onun yıkık yerlerini dikeceğim ve onu eski günlerde olduğu gibi bina edeceğim; ta ki, Edom’un geri kalanını ve adımın üzerlerine çağrılan bütün ülkeleri mülk edinsinler; bunu yapan Yahve bildiriyor.” Davut’un çadırı ifadesi Davut’un hanedanlığından gelen yıkılmış kraliyet soyağacının yerine kullanılıyor. Tanrı bunu nasıl yaptı? Tanrı Davut’un yıkılmış, düşmüş olan evini, çadırını nasıl tekrar ayağa kaldırıyor? İsa Mesih’i dirilterek ve Kutsal Ruhunu dökerek.

Peki Yeruşalim’deki kilise Antakya’daki kiliseye nasıl bir yardım sunuyor? Biz bunu 15:19 ayetinde ve verilen dört tavsiyede görüyoruz. Bu nedenle, kanımca öteki uluslardan Tanrı’ya dönenlere güçlük çıkarmamalıyız. Ancak putlara sunulup murdar hale gelen etlerden, fuhuştan, boğularak öldürülen hayvanların etinden ve kandan sakınmaları gerektiğini onlara yazmalıyız (a. 19, 20). Daha önce söylenenlerle çelişmiyor mu? Bu durum Yahudi duyarlılıklarını rahatsız etmemekle ilgilidir. Hristiyan özgürlüğünü pozitif anlamda kullanmaktır (1 Kor. 8, 10; Rom. 14- 15). Burada bahsedilen dört şey: putlara sunulan etler, fuhuş, boğularak öldürülen hayvan eti ve kan gibi şeyler pagan tapınaklarında sunulan şeylerdi. Artık bu tür adaklara bağlı olmamaları tavsiye ediliyor.

Bu yardım nasıl iletiliyor? 15:22 ayetinde şunu okuyoruz: Bunun üzerine bütün inanlılar topluluğuyla elçiler ve ihtiyarlar, kendi aralarından seçtikleri adamları Pavlus ve Barnaba’yla birlikte Antakya’ya göndermeye karar verdiler. Kardeşlerin önde gelenlerinden Barsabba denilen Yahuda ile Silas’ı seçtiler (a. 22). Kişisel bir mektup yazdılar ve her iki kiliseden liderlerle yüz yüze kişisel olarak teslim ettiler.

15:30’da şunu okuyoruz: Adamlar böylece yola koyulup Antakya’ya gittiler. Topluluğu bir araya getirerek onlara mektubu verdiler. Sonuç ne oldu? İmanlılar, mektuptaki yüreklendirici sözleri okuyunca sevindiler (a. 31). Kilisede veya kiliseler arası sorunların daha fazlasının bu şekilde sevinçle ve 15:33’ün de dediği gibi esenlikle sonuçlanması güzel olmaz mı?

Sonuç

Kendisini tatmin etmekle meşgul bir Hristiyanlık çağında yaşıyoruz. Bu çağda Hristiyanlar kiliseden uzak bir şekilde kendi canlarını beslemeye çalışıyorlar. Ve bu insanları kim suçlayabilir ki? Haberlerde bazı pastörlerin cinsel skandallara karıştığını duyuyoruz ama kilise ihtiyarları nerede? Bir pastörün birisini vurup öldürdüğünü duyduk ama kilise ihtiyarları nerede? Pastörler finanssal skandallara karışıyorlar ama kilise ihtiyaları nerede? Pastörler ruhsal tacizler yapıyorlar ama kilise ihtiyarları nerede? Elçilerin İşleri 15 Rabden uzaklaşmış canları Mesih’e ve onun topluluğuna getirmemiz için bizlere izlememiz ve uygulamamız için bir iyi bir örnek veriyor.

İster inanın ister inanmayın, kilise yönetimi bugün için, en çok ihmal edilen ama en mutlak, en gerekli doktrindir.

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

7 + 5 =