Birinci Seyahatname: Kutsal Ruh’un Hizmeti | Elçilerin İşleri 13:4-52

Fikret Böcek tarafından

19 Ocak 2020 (03. hafta) | Elçilerin İşleri Vaaz Serisi, Vaazlar

Tam Bir Cesaretle Elçilerin İşleri Serisi

Birinci Seyahatname: Kutsal Ruh’un Hizmeti | Elçilerin İşleri 13:4-52

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Birinci Seyahatname: Kutsal Ruh’un Hizmeti

“Daha gelmedik mi?” “Ne zaman varacağız?” “Ne kadar kaldı?” Yolculuğa çıktığımızda çocuklar buna benzer sorular soruyorlar, değil mi? Çocuklar hepiniz bu soruları sormuşsunuzdur. Biz de seyahate çıktığımızda bunları düşünmüyor muyuz? Kaç saat sürecek? Havaalanında, uçakta, sıralarda ne kadar beklemek zorunda kalacağım? Evimizden çıkıyoruz ve varacağımız yere bir an önce varmak istiyoruz, ama aralardaki seyahati istemiyoruz. Uçak biletimizi alırken hangi şehirden kalkacağımız ve hangi şehre varacağımız belirtiliyor. Hiçbir havayolu şirketi uçağın hangi şehirlerin, ülkelerin üzerinden uçacağı açıklamalarını yapmıyor. Kutsal Kitap’taki seyahat hikayelerini de bu şekilde mi okumamız gerekiyor?

Bugün Elçilerin İşleri 13’te Pavlus’un seyahatlerinin başlangıcına bakıyoruz. Luka Pavlus’un seyahatlerini hızlı bir şekilde anlatıp varacağı noktayı anlatmaya çalışmıyor. Luka’nın bizlere aktarmakta olduğu bu hikaye Tanrı’nın kendisinin hikayesidir. Tanrı nasıl İsrail halkını Mısır’dan çıkarttıktan sonra onlarla birlikte çölde kırk yıl boyunca dolaştıysa Pavlus’un birinci seyahatinde de Kutsal Ruhu’yla birlikte onunla birlikte seyahat ediyor. Pavlus’un bütün seyahatlerinin Kutsal Ruh’un hizmeti olduğunu öğreniyoruz.

Kutsal Ruh’un Yönlendirdiği Bir Seyahat Birincisi, bu seyahat Kutsal Ruh’un yönlendirdiği bir seyahattir. Dördüncü ayet şöyle başlıyor: Kutsal Ruh’un buyruğuyla yola çıkan (13:4). Antakya’dan bir günlük yelken yolculuğu gerektiren, 25 km kadar uzaklıktaki Selefkiye’ye seyahat ettiler ve sonra da Akdeniz’i geçip, neredeyse 100 km uzaklıktaki Kıbrıs adasına gelerek önce doğuda bir şehir olan Salamis’e vardılar. Sinagogları ziyaret ederlerken en azından birkaç hafta orada kaldılar. Pavlus genellikle Şabat’ta vaaz veriyordu. Daha sonra da neredeyse çevresi 150 km kadar olana adanın bütün etrafını dolaştıklarını ve sonunda o bölgenin Roma başkenti olan batı kısmında kalan Papos’a (Baf) gittiklerini görüyoruz (13:4-12). Birkaç hafta orada kaldıktan sonra 300 km uzaklıktaki Pamfilya’nın başkenti Perge’ye gidiyorlar. Sonra Roma yollarından Toros Dağları’nı geçip Pisidya Antakyası olarak bilinen Yalvaç’a varıyorlar (13:13-52). O zamanlar on altı şehrin adı Antakya’ydı. Psidya Antakyası Galatya’daki en önemli Roma kolonisiydi.

Ne öğreniyoruz? Tanrı’nın ilahi takdiri hakkında çok konuşuyoruz ama burada herşeye hakim olanın sadece Baba ve Oğul’un olmadığını ve Kutsal Ruh’un da herşeye hakim bir şekilde Tanrı’nın ilahi takdirini gerçekleştirdiğini görüyoruz. Yaşamlarımızı o yönlendiriyor.

Kutsal Ruh’tan İlham Alan Bir Hizmet

İkincisi, bu hizmet Kutsal Ruh’tan ilham alan bir hizmettir. Pavlus seyahatlerinde ne yapmıştır. Kelam’ı vaaz etmiş olduğunu okuyoruz. ve Pavlus’un vaazlarının Kutsal Ruh’un elinin işi olduğunu da biliyoruz: Ama Kutsal Ruh’la dolan Saul, yani Pavlus… (13:9). Pavlus Tanrı’nın kelamını Salamis’te Yahudilerin sinagoglarında anlattıklarında da bu gerçeği görüyoruz (a. 5). Pisidya Antakyası’ndaki sinagogun önderleriyle konuşmaya davet edilen Pavlus’un verdiği vaazda da bu gerçeği görüyoruz (a. 15). Pavlus’un bu vaazını inceleyelim.

Birincisi, 13:16-25 ayetlerinde bir açıklama görüyoruz. Pavlus İsrail’in tarihini Atalar döneminden, Davut’a ve sonunda İsa Mesih’e kadar anlatıyor. Ama birşeye dikkat edin: Pavlus burada insanların yaptıklarına değil, özellike Tanrı’ya dikkatimizi çekiyor. Buradaki özne Tanrı’nın kendisidir: Tanrı İsrail’i seçti (a. 17), onları Mısır’dan çıkardı (a. 17), kırk yıl boyunca İsrail’e katlandı (a. 18), yedi milleti yok etti, İsrail’e vaat diyarını verdi (a. 19), İsrail’e hakimler verdi (a. 20), onlara bir kral verdi (a. 21), Saul’ü krallıktan azletti (a. 22), Davut’u yetiştirdi (a. 22), ve İsa Mesih’i Davut’un soyundan getirdi (a. 23). Tarih İsa Mesih’in hikayesidir. 13:26-37 ayetlerindeki mesajın ana konusu İsa Mesih’in bizler için olan işi üzerine odaklanmaktadır. Burada Pavlus bizlere vaaz vermenin Mesih’e odaklanması gerektiği örneğini vermektedir. Bu geçici modern bir heves değil, elçisel bir örnektir! Tanrı İsrail’e kurtuluş mesajını gönderiyor (a. 26) ama İsrail’i Eski Antlaşma’nın yerine gelmesi olarak görmüyor (a. 27). Ve böylece onu çarmıha geriyorlar (a. 28) ve gömüyorlar (a. 29). Buna rağmen Tanrı onu diriltiyor (a. 30). Ve şimdi Atalara gelmiş olan iyi haberin bizlere getirilmiş olduğunu (a. 32), çünkü İsa Mesih’in dirilişiyle Kutsal Yazıları yerine getirmiş olduğunu anlatıyor. Buna örnek olarak da Mezmur 2’yi (a. 33), Yeşaya 55’i (a. 34), ve Mezmur 16’yı (a. 35-37) veriyor.

Üçüncüsü, 13:38-41 ayetlerinde bir sonuç var. Dolayısıyla kardeşler, şunu bilin ki, günahların bu Kişi aracılığıyla bağışlanacağı size duyurulmuş bulunuyor. Şöyle ki, iman eden herkes, Musa’nın Yasası’yla aklanamadığınız her suçtan O’nun aracılığıyla aklanır. (13:38-39). Peki orada karşılaştıkları büyücü ve sahte peygamber olan Baryeşu olayına ne demeli? (a. 6) Büyücü Baryeşu aynı zamanda Elimas olarak da tanınıyordu (a. 8)? Bu bize elçilerin mucizelerinin esas amacının vermiş oldukları mesajların gerçekliğini doğrulamayı amaçladığını gösteriyor. Vaazın sonuçları ne olmuştu? Bu da bizi diğer iki noktaya götürüyor. Bazıları inandılar, bazıları da inanmadılar.

Kutsal Ruh Tarafından Verilen Bir Sadakat

Pavlus’un vaazına cevap olarak üçüncü bir noktayı öğreniyoruz: Kutsal Ruh tarafından verilen bir sadakat. Salamis’te olanları şu sözlerle açıklanıyor: Olanları gören vali, Rab’le ilgili öğretiyi hayranlıkla karşıladı ve iman etti (a. 12). Pisidya Antakyası’nda olanları şöyle özetliyor: Pavlus’la Barnaba havradan çıkarken halk onları, bir sonraki Şabat Günü aynı konular üzerinde konuşmaya çağırdı. Havradaki topluluk dağılınca, Yahudiler ve Yahudiliğe dönüp Tanrı’ya tapan yabancılardan birçoğu onların ardından gitti. Pavlus’la Barnaba onlarla konuşarak onları devamlı Tanrı’nın lütfunda yaşamaya özendirdiler (13:42-43). Bu durum da bizi bir sonraki Şabat gününe götürüyor: Ertesi Şabat Günü kent halkının hemen hemen tümü Rab’bin sözünü dinlemek için toplanmıştı (a. 44). Son noktaya geldiğimde 45. ayetten sonrasını da anlatacağım. Pavlus, Rabbin ‘Yeryüzünün dört bucağına kurtuluş götürmen için Seni uluslara ışık yaptım’ sözünü hatırlatarak Rabbin emrine göre, Yahudileri bırakıp Yahudi olmayan halklara hizmet etmeye gideceğini söylüyor. Öteki uluslardan olanlar bunu işitince sevindiler ve Rab’bin sözünü yücelttiler. Sonsuz yaşam için belirlenmiş olanların hepsi iman etti. Böylece Rab’bin sözü bütün yörede yayıldı (13:48-49). Burada her zaman karşılaştığımız aynı soruyla karşılaşıyoruz: “Neden bazıları inanırken bazıları da inanmıyor?” 13:48 ayetine dikkat edin: Sonsuz yaşam için belirlenmiş olanların hepsi iman etti. İman etmek iman edenlerin elinde olan bir şey değil! Bir kişinin iman edip etmeyeceği tamamen Tanrı’nın kararıdır. İman, başlangıçtan beri sizin ruhunuz için planlanmış olan Tanrı’nın işini kabul etmeniz için Tanrı tarafından verilen bir armağandır. Bizim ne yapmamız gerekiyor? Dua etmemiz, çalışmamız, arkadaş olmamız, tanık olmamız, vaaz etmemiz, kiliseye davet etmemiz ve son olarak da herşeyi Tanrı’nın eline bırakmamız gerekiyor.

Kutsal Ruh Tarafından Verilen Bir Sevinç

Ama herkes inanmadı. Aslında, Yahudi önderler hakkında şunları okuyoruz: Kalabalığı gören Yahudiler büyük bir kıskançlık içinde, küfürlerle Pavlus’un söylediklerine karşı çıktılar (a. 45)… ve tekrar, Tanrı’ya tapan saygın kadınlarla kentin ileri gelen erkeklerini kışkırttılar, Pavlus’la Barnaba’ya karşı bir baskı hareketi başlatıp onları bölge sınırlarının dışına attılar (a. 50). Burada son bir nokta daha var: Kutsal Ruh’un verdiği sevinç. Nerede bundan bahsediliyor? Hikayemiz zulümden sevince geçiyor ve bu sevinç Kutsal Ruh’tan geliyor: Öğrenciler ise sevinç ve Kutsal Ruh’la doluydu (a. 52).

Bu sadece monoton bir seyahatname mi? Kesinlikle monoton değil. Kutsal Yazı tarihi Tanrı’nın işinin, çalışmalarının hikayesidir. Ve Tanrı bugün hala iş başında. Nerede? Tam burada, İzmir Protestan Kilisesi’nin tam ortasında!

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

11 + 15 =