Neden Diyakonlara İhtiyacımız Var?
Geçmişimize baktığımızda yaşamlarımızın krizlerle, baskılarla ve yaşamın getirdiği streslerle şekillendiğini görürüz. Bazılarımız erken yaşta bir yakınımızı kaybetmiş olabiliriz, ama bu şekilde hayatın getirdiği üzüntülerle nasıl başedeceğimizi de erken yaşta öğrendik. Bazılarımız da genç yaşta sporda ya da benzeri oyunlarda kaybetmeyi öğrenerek çok çalışmayı ve azimli olmayı ve kaybettiğimizde tekrar devam etmemiz gerektiğini öğrendik. Kendinizi şekillendiren krizlerden, baskılardan, ya da streslerden neler öğrendiniz?
Bugün Elçilerin İşleri kitabının altıncı bölümüyle çalışmamıza devam ederken, Rabbimizin kilisesini kurmak için krizleri, baskıları ve stresli durumları kullandığını görüyoruz. Elçilerin İşleri 4. bölümde kiliseyi birbirine daha da kenetlemek, daha çok dua etmelerini sağlamak, ve daha fazla Kelama güvenmelerini sağlamak için, Tanrı’nın krizleri, baskıları ve zulümleri kullandığını görüyoruz. Elçilerin İşleri 6’da da aynı şekilde devam ettiğini görüyoruz. Elçilerin İşleri 5’te dıştan zulüm baskısını ve içten de ahlaki yozlaşma baskısını görmüştük. Şimdi de içten bir baskı görüyoruz, yani içeride birbirlerini şikayet ediyorlar. İsa Mesih kilisesini bu baskıları kullanarak kurmaya devam ediyor. Özellikle de, bütün krizlerin ortasında Rab kilisesini diyakonlarla donatarak kilisesine hizmet edecek diyakonlar veriyor. Neden? Bunun üç nedeni var:
İhtiyaç içerisindekilere yardım etmek, kilisenin hizmetine yardımcı olmak ve kiliseyi büyütmek. Şimdi bu sebepleri daha yakından inceleyelim.
İhtiyaç İçerisindekilere Hizmet Etmek
Diyakonlara neden ihtiyacımız var? Birinci neden ihtiyaç içerisindekilere hizmet etmek için. Bu hikaye öğrencilerin sayıca çoğaldığı günlerde geçiyor: İsa’nın öğrencilerinin sayıca çoğaldığı o günlerde, Grekçe konuşan Yahudiler, günlük yardım dağıtımında kendi dullarına gereken ilginin gösterilmediğini ileri sürerek İbranice konuşan Yahudiler’den yakınmaya başladılar (a. 1). Grekçe konuşan dul kadınlar, o zamanlar kilisenin hizmet sorumluları olan elçilerin İbranice konuşan dul kadınları kayırıp kolladıklarını söylüyorlardı. Bu şekilde yakınıp şikayet ediyorlar. Burada yakınma olarak çevrilmiş olan Grekçe γογγυσμός (goggusmos) kelimesi, İsrail halkının çölde Musa’ya karşı homurdanması, söylenmesi anlamında kullanılıyor (Mıs. Çık. 16:17). Ama burada birbirlerine karşı söylenip homurdandıklarını görüyoruz. Ve hatırlarsanız, Eski Antlaşma’da Rab rahiplerin hizmeti aracılığıyla dullara özel ilgi gösterileceğini vaat etmiş olduğu için, elçilerin buradaki şikayetlerle yüzleşmeleri o kadar kolay olmasa gerek (Yas. Tek. 10:18; 14:29). O zamanlar Bireysel Emeklilik Sistemi, SGK ya da yardımlaşma dernekleri de yoktu. Kiliseye katılanlar dullara bakmakla sorumluydular!
Elçiler şikayet etmiyor ya da homurdanmıyorlar. Elçiler bu durumu büyümekte olan bir kilisenin ruhsal olarak büyümesi için bir fırsat olarak görmüşlerdi. Dulların durumunu gören elçilerin harekete geçtiklerini görüyoruz: Bunun üzerine Onikiler, bütün öğrencileri bir araya toplayıp şöyle dediler: “Tanrı’nın sözünü yayma işini bırakıp maddi işlerle uğraşmamız doğru olmaz. Bu nedenle, kardeşler, aranızdan Ruh’la ve bilgelikle dolu, yedi saygın kişi seçin. Onları bu iş için görevlendirelim.” (a. 3). Burada seçtikleri yedi adamın hepsinin isimleri Grek ismi. Grekçe konuşan dullar şikayetçi olmuşlardı ve elçiler hem Grekçe konuşan dullara hem de İbranice konuşan dullara hizmet etsinler diye Grekçe konuşan adamların arasından hizmet sorumluları seçiyor.
Buradaki iki pratik noktayı görmenizi istiyorum. Birincisi, elçiler şikayetleri ciddiye aldılar. Kilisede birşeyin yapılması ve yapılmaması konusunda bocalıyorsanız, ya da sorun yaşıyorsanız, şikayet etmek yerine mutlaka kilisenin önderlerine durumu anlatın. Önderler, rahipler, ihtiyarlar, diyakonlar kilise cemaatinin şikayetlerini mutlaka ciddiye almalıdırlar. İkincisi, çözüm tek kişiden değil, bütün kilisenin katılımıyla olmalıdır. Merhamet hizmetini sadece diyakonlar yürütmüyor. Diyakonlar merhamet hizmetini hem içeriden hem de dışarıdan koordine eder ve denetlerler, ama tüm kilisenin yardımına ihtiyaçları vardır. Siz gidip diyakonlara ihtiyaçları anlatın; ihtiyaçlar konusunda nasıl yardım edebileceğinizi sorun; eksiğimiz olduğunu söylediklerinde de yardım edin, bağış yapın.
Kilisenin Hizmetine Yardımcı Olmak
Diyakonlara neden ihtiyacımız var? İkinci neden kilisenin hizmetine yardımcı olmak içindir. Elçiler Kelamı vaaz ediyorlardı, topluluk için dua ediyorlardı ve ihtiyaç içindekilere merhamet hizmeti sağlıyorlardı. Eski zamanlardaki peygamberler gibi, Kelam rahibinin ana görevleri vaaz vermek ve dua etmektir, ama elçiler ana hizmetlerini bırakıp maddi işlerle uğraşıyorlardı (a.2). Aslında burada: Tanrı’nın sözünü yayma işini bırakıp sofralara hizmet etmemiz doğru olmaz diyor. Fakat merhamet hizmetlilerini (diyakonlar) Kelam hizmetlilerine (rahipler) yardım etsinler diye atadığımız zaman rahiplerin kendilerini duaya ve kelamı yaymaya adadıklarını görüyoruz: Biz ise kendimizi duaya ve Tanrı sözünü yaymaya adayalım (a. 4).
Elçiler sofralara hizmet etmenin elçilerden aşağı bir durum olduğunu söylemiyorlar, aksine sofra hizmetini yaparlarsa, kelam hizmeti sekteye uğrayacağı için kelam hizmeti yapılması gerektiği gibi yapılmayacaktı. Ayrıca diyakonluk göreviyle ilgili şu gerçeği de görmeliyiz. Diyakonluk ihtiyarlığa giden bir basamak değildir. Bazı genç erkekler önce diyakon olup sonra kilise ihtiyarı olabileceklerini düşünüyorlar, ama bu çok yanlış bir düşünce. Diyakonların özünde haysiyet vardır ve onlar merhamet hizmetlileri olarak bu görevi sürdürürler.
Peki, diyakonlar Kelam hizmetine nasıl yardımcı olurlar?
Birincisi ve en önemlisi, Kelam hizmetlisi olan rahiplerin, pastörlerin önlerini açarak Kelamı daha iyi bir şekilde çalışmalarını ve açıklamalarını sağlarlar.
İkincisi, topluluğun önünde kelam hizmetlisinin örnek bir yaşam sürmesini de sağlamış olurlar. Elçilerin İşleri 2:42’de ‘Bunlar kendilerini elçilerin öğretisine, paydaşlığa, ekmek bölmeye ve duaya adadılar’ diyor. Kilisenin kendisini öğretiye ve duaya adaması pastörün yaşamında da kendisini gösteriyor. Başka bir deyişle, eğer ben kendimi öğretiye ve duaya adamıyorsam, bunu sizden nasıl bekleyebilirim? Diyakonlar hizmetini iyi yaparlarsa, ben de Kelam hizmetini daha iyi yapabilirim. Böylece, sizler de Kelam ve duada gelişirsiniz.
Üçüncüsü, Kelam hizmetinin sözlerle ifade ettiğini diyakonlar işlerle ifade ederler. Kelam hizmeti Mesih’in ağzıdır; diyakonluk hizmeti ise Mesih’in elleridir. Sofra kurup, sofra hizmeti sürdürek, Kelam’da vaaz edilen Mesih’in sevgisini göstermiş olurlar. Ve bu sadece dıştan göstermelik bir iş değildir. Bu adamların , iman ve Kutsal Ruh’la dolu olduklarını okuyoruz (a. 5). Kiliseyi Büyütmek
Diyakonlara neden ihtiyacımız var? Burada gördüğümüz son sebep kiliseyi büyütmektir. Burada yedi diyakonun ihtiyaç içerisindeki kilise üyelerine yardım ederek Kelam hizmetlisi olan elçilere yardımcı olduklarını görüyoruz. Böylece Tanrı’nın sözü yayılıyor, Yeruşalim’deki öğrencilerin sayısı arttıkça artıyor, kâhinlerden birçoğu da iman çağrısına uyuyordu (a. 7).
Bu gerçeği kendi kilisemize uygulayalım. Benim diyakonlara ihtiyacım var. Ve diyakonların da sizlere ihtiyacı var. Diyakonlar rahiplerin, pastörlerin yardımcılarıdırlar. Diyakonların hizmet ettiklerini gördüğünüzde, bu size bir örnek olsun. Kendinize, “Ben bu kiliseye somut olarak nasıl yardımcı olabilirim? Rabbin bereketiyle bu kilisenin büyümesine nasıl bir katkıda bulunabilirim?” diye sorun. İster öğlen yemeği getirerek, ister salata yaparak, ister bulaşık yıkayarak, ister yeni gelenlerle ilgilenerek, ister kiliseyi temizleyerek olsun, tüm somut işleriniz ve özverileriniz Tanrı için değerlidir ve Rab hizmetlerinizi kilisesini sayıca ve ruhsal olarak geliştirmek için kullanacaktır. Kilisenizin büyümesini mi istiyorsunuz? O zaman hizmet edin. “Ben hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye geldim” diyen İsa Mesih’in kendisi de böyle yaptı. Size de aynı çağrıyı yapıyor. Kiliseye hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye gelin.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.