Zulme Uğrarken Güçleniyoruz
Size ‘bir kiliseyi bina etmek için tartışmasız gerekli olan şeyleri listeleyin’ diye sorsam, neleri listelerdiniz? Umarım listenizin başına Kelam, dua sakramentler, birbirimiz için olan sevgimiz, ve kayıp insanlar için bir yüreğe sahip olmak gibi konuları listelersiniz. Tabii ki, günümüzde çeşitli kiliseleri ziyaret ettiğinizde listenin başında başka şeyler görüyoruz: müzik, multi-medya, Pazar okulu programları, çocuk programları, programlar, programlar, vs. vs. Her iki listede de bahsedilmeyen bir konu var. Zulüm ve acı çekmek sizin için ne kadar önemli? Tabii ki, bizim kendi düşüncemize göre bu o kadar da önemli görünmüyor.
Fakat, Elçilerin İşleri 4’te Tanrı’nın düşüncesine göre olanı görüyoruz. İsa Mesih Kutsal Ruh’un gücü aracılığıyla elçilerin hizmetiyle yeryüzünde krallığını kurarken bu görevin yerine gelmesinde zulmün rolünün ne kadar merkezi olduğunu görüyoruz. Bugün de aynı merkezi etkiye sahip olmalı! Bugün bunun önemini görmenizi istiyorum.
Dünya Hapishanesi (a. 1-7, 13-18, 21)
Burada dünya hapishanesini görüyoruz. İncil müjdesinin vaaz edildiği ve ışık krallığının karanlık dünyayı fethettiği Elçilerin İşleri 2 ve 3. Bölümleri daha yeni tamamladık. Ama şimdi kilisenin, karanlık güçlerin karşı saldırısına maruz kaldığını görüyoruz. Kâhinler, tapınak koruyucularının komutanı ve Sadukiler, halka seslenmekte olan Petrus’la Yuhanna’nın üzerine yürüdüler. Çünkü onların halka öğretmelerine ve İsa’yı örnek göstererek ölülerin dirileceğini söylemelerine çok kızmışlardı (a. 1-2).
Tüm Kutsal Yazılar boyunca öğrendiğimiz ve Elçilerin İşleri 4’te de gördüğümüz önemli teolojik konulardan birisi de zulmün kaçınılmazlığıdır. Neden? Çünkü zulüm, karanlık güçlerin Tanrı’nın gücüne vermiş olduğu karşılıktır. Elçilerin İşleri 4, Yaratılış 3:15 sahnesinden sonraki sahnedir. “Seninle kadın arasına ve senin tohhumunla onun tohumu arasına düşmanlık koyacağım, o senin başını ezecek, ve sen onun topuğunu ezeceksin” ‘Çin devleti ülkedeki kiliseleri buldozerlerle yıkıyor’ haberlerini duyduğunuzda şaşırıyor musunuz? IŞİD’in Suriye’deki, Afrika’daki Hristiyanları katlettiğini duyduğunuzda şaşırıyor musunuz? Bu haberler sizi şaşırtmamalı. Orta Doğu’da ve dünyanın birçok yerinde Hristiyanlar baskı altındalar.
İsa Mesih, bütün buların olacağını söylememiş miydi? “Dünya sizden nefret ederse, sizden önce benden nefret etmiş olduğunu bilin… Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler… Sizi havra dışı edecekler. Evet, öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes Tanrı’ya hizmet ettiğini sanacak” (Yuhanna 15:18, 20; 16:2).
Peki dünya nasıl zulmediyor? Dünya hukukun gücünü kullanıyor: Onları yakaladılar, akşam olduğu için ertesi güne dek hapiste tuttular (a. 3). Sadukiler, egemen sınıf olan varlık aristokrat sınıfındaydılar. Siyasi olarak da Roma’yla aynı hizadaydılar ve Roma’yı destekliyorlardı. Teolojik olarak, Mesih çağının geldiğine inanıyorlardı, ve bu yüzden, bir gün gelecek olan Mesih’i ve ölülerin dirilişini reddediyorlardı. Bu yüzden, havarileri siyasi olarak ortalığı karıştıranlar ve teolojik yönden ise heretik sapkınlar olarak görüyorlardı. Onlara göre, havariler ruhsatsız vaizlerdi. Dünya, Devlet’in gücünü kullanmak için çeşitli Hristiyan gruplara yaklaşarak onları kullanır. İleride, kilisenin hizmetlerini engelleyen düzenlemeleri, lisansları ve özel kilise vergilerini görmemiz bizi şaşırtmamalı.
Dünya, aynı zamanda elindeki tehdit gücünü de kullanıyor. Dünyanın hiçbir şey yapamamış olmasına dikkat edin: bunun için hiçbir karşılık veremediler (a. 14). İsa’nın ölümden dirilişini çürütemediler, değil mi? İsa’nın bu adamı iyileştirmiş olduğu gerçeğinden kaçamazlar: “Yeruşalim’de yaşayan herkes, bunların eliyle olağanüstü bir belirti gerçekleştirildiğini biliyor. Biz bunu inkâr edemeyiz” (a. 16). Kurul üyeleri, Petrus’la Yuhanna’nın yürekliliğini görüp de bunların eğitim görmemiş, sıradan kişiler olduklarını anlayınca şaştılar ve onların İsa’yla birlikte bulunduklarını farkettiler (a. 13). Böylece aralarında konuşup anlaşıp yapabilecekleri tek şeyi yaptılar… yani onları tehdit ettiler: Böylece onları çağırdılar, İsa’nın adını hiç anmamalarını, o adı kullanarak hiçbir şey öğretmemelerini buyurdular (a. 18). Bugünlerde Türkiye’de kiliselerin var olması çok zor. Bir kilise binası inşa edebilmemiz için hukuksal bir düzenleme bile yok. Belki de ileride bir gün kilise vaazlarımızı onay için yazılı olarak bir kurula göndermemiz bile istenebilir. Hangi ülkede yaşıyor olursanız olun, zulüm çeşitli şekillerde kendisini gösterebilir. Bu durum sadece bize has bir durum değil, bu baskılar sadece bize yapılmıyor. Zulüm Tanrı’nın isteğidir. Mesih kilisesini kurmak için zulmü kullanıyor.
Ruhun Güçlendirilmesi (a. 8-13, 19-20, 23-31)
İkinci olarak, zulüm aracılığıyla Ruhun güçlendirmesini görüyoruz. Bu gerçeği Petrus’un kendisinde görmenizi ve sonra da, kendiniz de dahil bütün Hristiyanlarda görmenizi istiyorum. Petrus’u korkaklıktan cesurluğa götüren neydi? Petrus’taki farkın nedeni neydi acaba? Petrus’u, İsa’yı üç kez reddeden bir kişiden, her yerde Mesih’i duyuran bir kişiye çeviren güç neydi? Kutsal Ruh! 4:8’de Petrus’un hemen Ruhla dolduğuna dikkat edin:Petrus’tan O zaman Kutsal Ruh’la dolan Petrus diye söz ediliyor. Petrus’un, 4:10-12’de İsa Mesih’in çarmıha gerilişini, ölümünü ve dirilişini ve kurtuluş için tek yol olduğunu duyurması Kutsal Ruh’un gücüyle gerçekleşmiştir. Petrus’un bu açıklamaları Yahudi önderleri derinden sarsmış olmalı. Eski Antlaşma sadece ve yalnızca Rabbin Kurtarıcı olduğunu ve yaklaşmakta olan krallığın bir kurtuluş krallığı olacağını duyuruyor. Ama şimdi Petrus kurtuluşun gelmiş olduğunu ve bu kurtuluşun sadece Nasıralı İsa Mesih’te bulunduğunu söylüyor! Petrus, İsa’yla Mesih çağının gelmiş olduğunu söylemenin yanısıra, kurtuluşun sadece ve yalnızca Yahudi Sanhedrin kurulunun çarmıha gerdiği kişide olduğunu söylüyor. Dikkat edin: Petrus’un Kutsal Ruh’la dolu olması, onun zorba tiranlara karşı cesaretle dimdik durmasını sağlıyor. “Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin. Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz.” (a. 19-20).
Ama bu durum sadece 2000 sene önce yaşayan Petrus’un başına gelmiyor. Kutsal Ruh kiliseyi zulüm aracılığıyla güçlendiriyordu ve işte biz de kendi kilisemizle ilgili bu gerçeği burada öğreniyoruz. Petrus hemen Kutsal Ruh’la dolmuştu, ama kilise dua aracılığıyla Kutsal Ruh’la doluyor. Petrus ve Yuhanna’nın raporunu duyduktan sonra (a. 23) kilise dua etti (a. 24-30). Ve kilisenin duasından sonra şunu okuyoruz: Duaları bitince toplandıkları yer sarsıldı. Hepsi Kutsal Ruh’la doldular ve Tanrı’nın sözünü cesaretle duyurmaya devam ettiler (a. 31).
Bu noktaya önem verin, değer verin! Kilise olarak bir araya gelip dua ediyoruz. Kardeşler olarak birbirimize dua konularımızı gönderiyoruz. Kaos içerisinde bile dizlerimizin üzerine çöküp Rabbin adına övgüler sunuyoruz ve birbirimiz için dua ediyoruz. Kilise olarak, Elçilerin İşlerindeki bu sahne bizlere anlatılıyor. Bizler de kilisemizin bu şekilde baskı altında olduğunu görmeliyiz ve aynı şekilde dua etmeliyiz. Dünya kültürü bizi kendisine göre şekillendirip, Tanrı’nın yaptıklarını açıklayamayalım diye bizleri bir köşeye sıkıştırmak istiyor. Şeytan sürekli kilise içerisinde sıkıntılar, teşvik kırıcı olaylar ve tatminsizlikler yaratma peşinde. Kilisenin hizmet edeceklere, gönüllülere, yeni inananlara ihtiyacı var. Bunlar için ne yapmamız gerekiyor? Dua etmemiz gerekiyor. Nasıl mı? Egemen Rab’be dua ederek. Burada Efendimiz olarak çevrilmiş olan δεσπότης (despotes) kelimesi, Tanrı’yla ilgili çok nadir kullanılıyor. Eski zamanlarda gücüne karşı konulamayanlar için kullanılırdı. Burada şöyle diyor: Ey Efendimiz! Yeri göğü, denizi ve onların içindekilerin tümünü yaratan sensin (a. 24) diyerek Tanrı’nın gücünü gördüklerini anlıyoruz.
Kutsal Yazılara göre dua etmemiz gerekiyor. Bu yaratılış Tanrısı, kilisenin yapmış olduğu gibi kendisine hitap etmemiz gereken vahiy Tanrısıdır: Kutsal Ruh aracılığıyla kulun atamız Davut’un ağzından şöyle dedin: ‘Uluslar neden hiddetlendi, Halklar neden boş düzenler kurdu? (a. 25). Burada Mezmur 2’den alıntı yapıldığını görüyoruz (a. 25-26). Seyahat edeceğimiz zaman güvenli bir yolculluk için dua ediyoruz, ama Elçilerin İşleri 4’te olduğu gibi, dudaklarımızdan Kutsal Yazılarda söylenen sözlerle dua ediyor muyuz?
Tanrı’nın araya girip müdahale etmesi için dua etmeliyiz. Elçilerin İşlerinde dua eden kilisenin beklentisine dikkat edin. Tanrı’nın aktif bir şekilde hareket halinde olduğunu bilerek dua ediyorlar. Biz de bu şekilde dua ediyor muyuz? Ve şimdi ya Rab, onların savurduğu tehditlere bak! Senin sözünü tam bir yüreklilikle duyurmak için biz kullarına güç ver. Kutsal Kulun İsa’nın adıyla hastaları iyileştirmek için, belirtiler ve harikalar yapmak için elini uzat (a. 29-30).
Kilise olarak birlikte dua etmemiz gerekiyor. Arkadaşları bunu duyunca hep birlikte Tanrı’ya şöyle seslendiler: “Ey Efendimiz! Yeri göğü, denizi ve onların içindekilerin tümünü yaratan sensin (a. 24). Biz de sesimizi Rabbe yükseltelim…
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.