Pentekostal İşaretler Elçilerin İşleri 2:1-13
Pentekostal İşaretler
Birçok evanjelik Hristiyan Elçilerin İşleri 2’ye, ‘Sizin kendi kişisel pentekostunuz’ diyerek bakıyor. “Nasıl Ruh’la dolu bir Hristiyan olabilirim ve kilisem nasıl Ruh’la dolu bir kilise olabilir?” diye soruyorlar. Hatta ‘Adım Adım Ruh’la Dolma Yöntemleri’ dersleri veriyorlar ya da ‘Ruh’la Dolu Çalışma Kutsal Kitabı’ bastırıyorlar. Ama Ruh’la nasıl dolacağımızı konuşmadan önce kiliseyi dolduran Ruh hakkında konuşmak istiyorum.
Geçen hafta bırakmış olduğumuz yerden, Tanrı’nın krallığı konusuyla devam ediyoruz. Tanrı’nın krallığı yüz yirmi kişi olarak bütün imanlılar bir arada bulunuyordu ve krallık odanın dışına taşmak, fışkırmak üzereydi (a. 1). Ve İsa onlara Baba Tanrı’nın vaadini o odada beklemelerini söylemişti. İşte o vaat Pentikost Günü geldiğinde gelmişti (a. 1). Yasaya göre Pentekost kutlaması bütün Yahudi erkeklerin katılmak zorunda olduğu üç bayram kutlamasından birisiydi (Mıs. Çık. 23:17). Pentekost, Fısıh’tan elli gün sonraydı ve “Hasat Bayramı” (Mıs. Çık. 23:16) olarak kutlanıyordu, çünkü ilk arpa hasadına denk geliyordu.
Luka Pentekost günü geldiğinde derken ne demek istiyor? Geçen yıllarda da gelmiş olan Pentekost günü, tekrar gelmişti. Luka burada geldiğinde ifadesiyle o günle ilgili peygamberliğe dikkatimizi çekmek istiyor. Luka peygamberlikle ilgili önemli bir kelime kullanıyor. Eski Antlaşma’nın Grekçe çevirisinde Yeremya peygamber yetmiş yıllık Babil sürgününün tamamlanışını “Ama yetmiş yıl dolunca” (Yer. 25:12) ifadesiyle anlatıyor. Luka, İsa’nın kullandığı bu kelimeyi Luka 9:51’de Rab’bin göğe alınışını anlatan “Göğe alınacağı gün yaklaşınca” ifadesinde kullanıyor. Bu kelimenin anlamını daha iyi anlamak için bir kum saatinin altına düşüp dolduran kum taneciklerini düşünün. Elçilerin İşleri 2’de bu bayram kutlamasının nihai amacına ulaştığına tanıklık ediyoruz. Kum saatinin üstü boş değil ama alt kısmı dolu. Havariler Pentekostun sonunu değil, ulusların hasat olarak Rabbe getirilmeleriyle pentekost gerçeğinin başlangıcını kutluyorlar (Yeş. 2:2–4).
Tanrı’nın Krallığı’nın bu odanın dışına çıkıp yeryüzündeki tüm milletleri Rab için hasat etme zamanı gelmiş olduğu için, Luka Pentekost’un önemini üç şekilde anlatıyor.
Yeni Bir Yaratılışın İşareti (2:2)
O gün olanları tekrar anlamaya çalışalım. Hiçbir önemi olmayan bir odada, hiçbir önemi olmayan yüzyirmi kişiyle birlikte, insanlık tarihini değiştirecek bir olay yaşanmak üzereydi. Luka, Ansızın gökten, güçlü bir rüzgarın esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu diyor (a. 2). Burada, bizim Ege esintisi gibi bir esintiden bahsetmiyoruz. Bu esinti Pentekost’un yeni bir yaratılış olduğunun işaretiydi. Burada ne demek istediğimi açıklayayım.
Kutsal Yazılar’da rüzgâr genellikle Kutsal Ruh’a işaret eder. Bunu nereden biliyoruz? İsa’nın da dediği gibi: “Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin, ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan herkes böyledir.” (Yuhanna 3:8). Başka bir deyişle, rüzgâr nasıl hakim, güçlü ve sadece kendi kontrolünde hareket ediyorsa Kutsal Ruh için de aynısı geçerlidir. Kutsal Ruh hakimdir, Tanrı’nın yaratıcı varlığıdır. Pentekost’un yeni bir yaratılış olduğunu görmemize yardımcı olması için size iki Eski Antlaşma örneği vereyim.
Yaratılış 2:7’de şunu okuyoruz: “RAB Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.” (Sonra Yahve Tanrı toprağın tozundan adamı şekillendirdi ve burun deliklerine yaşam nefesi üfledi ve insan yaşayan bir yaratık oldu). Adem “toprağın tozundan” idi, her gün üzerinde yürüdüğünüz toprağın tozundan yaratılmıştı. Adem topraktı, kirdi, bir çamur yığınıydı, yaşamsızdı. Ama Kutsal Ruh’un yaratıcı, yaşam veren gücü onun içine girdiği zaman “yaşam nefesi” üfleyerek Adem’i daha önce olmadığı bir şey yaptı. Adem toprağın tozu iken, yaşayan bir yaratık oldu, canlı oldu. Hezekiel 37’de çok etkili bir tasvirle karşılaşıyoruz. Hezekiel kuru kemiklerle dolu bir vadi görüyor. Rab, kuru kemiklerin canlanması için Hezekiel’in kemiklere peygamberlikte bulunmasını, yani vaaz vermesini istiyor. Hezekiel’in incil müjdesini vaaz etmesiyle, kemiklere nefes giriyor, kemikler etle kaplanıyor, ve yaşamaya başlıyorlar. Sonra Hezekiel 37:11’de şöyle diyor: “bu kemikler, onlar bütün İsrail evi.” Kutsal Ruh, içinde yaşam olmayan kuru kemikler gibi olan halkına tekrar yaşam veriyor!
İşte, Yeruşalim’deki o küçük odada Kralımız Rab İsa içinde yaşam belirtisi olmayan kuru kemiklerden oluşan bir kil yığınını eline alıp onları tüm dünyaya yeni bir yaratılışı duyursunlar diye yeni bir yaratılışın başlangıcı olarak yeniden yarattı.
Yeni Bir Tapınağın İşareti (2:3-4)
Burada Pentekost gününde yeni bir tapınağın inşa edildiğini gösteren ikinci bir işaret var. 2:3’te Ateşten dillere benzer bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini gördüler diyor. Kutsal Kitap’ta ateş hem temizlemenin hem de yargının sembolüdür. Pentekost gününde orada bulunanların hepsi mutlaka Mısırdan Çıkış 3’teki yanan çalı hikayesini duymuşlardır. Musa’nın üzerine bastığı yer “kutsal yerdi” çünkü yanan çalı Rab’bin orada olduğuna işaret ediyordu. Temizleme yönü hakkında, Tanrı’nın tamamen kutsal ve saf olduğunu biliyoruz. Ateş tasviri de Tanrı’nın temizleme işini görmemizi sağlıyor. Ve Ateşin yargı görevi hakkında, Musa’nın Tanrı’nın kutsallığını görüp kendisinin kutsal olmadığını kabul edip, yere çökmeye zorlanması ateşin yargı yönüne işaret ediyor. Tanrı’nın çölde geceleri ateş sütunu şeklinde ve gündüzleri görkem bulutu şeklinde halkıyla birlikte olduğunu biliyorlardı. İsrail’i koruyarak onları teselli ediyordu, ama Mısırlılar sınırları aştıkları taktirde onları yargıyla uyarıyordu.
Ama bugün Elçilerin İşleri 2’deki ayetlerde en önemlisi çadır tapınağın yapılması ve sonra Tanrı’nın görkem bulutunun çadırı dolduruşudur. Eski Antlaşma, Tanrı’nın görkem bulutunun çadırı doldurması resmini Kutsal Ruh’u tasvir etmek için kullanmaktadır. Mısır’dan Çıkış 40:34-38 ayetleri çadır tapınağın tamamlanmasından sonra Kutsal Ruh’un tüm sunuları sahiplenmek ve Kutsalların Kutsalını doldurmak üzere tapınağın üzerine indiğini anlatmaktadır. Çadır tapınağa sunu getirenlerin hepsi temizlendi. Getirdikleri sunular günahlarının yerine ateşten geçirilerek yargılanmış oluyordu. Sonraları, insanlar hata yapmaya ve günah işlemeye devam ettikçe, tapınak ve rahipler de yobazlaşmaya başlamışlardı. Rab gelecekte bir gün “aniden tapınağına geleceğini” ve Levi’den gelen rahipleri şöyle arıtacağını anlatıyor: “Fakat onun geldiği güne kim dayanabilir? ve göründüğü zaman kim durabilir? çünkü maden tasfiye edenin ateşi, ve çırpıcının kili gibi olacak; ve gümüş tasfiye eden ve temizleyen adam gibi oturacak, ve Levi oğullarını arındıracak, ve onları altın ve gümüş gibi tasfiye edecek; ve RABBE doğrulukla takdime arz edecekler. Ve eski günlerde, ve geçmiş yıllarda olduğu gibi Yahuda’nın ve Yeruşalim’in takdimesi RABBE hoş gelecek. Ve hüküm için size yaklaşacağım; ve afsunculara karşı, ve zina edenlere karşı, ve yalan yere and edenlere karşı, ve ücretinde ücretliye, ve dul kadınla öksüze gaddarlık edenlere karşı, ve garibin hakkını eğrilten ve benden korkmayanlara karşı, ben tez şahit olacağım, orduların RABBİ diyor.” (Mal. 3:2-5).
Pentekost gününde Tanrı’nın arıtma ve kutsama işi havarilerinin üzerine indiği zaman çadır tapınak gerçek amacına ulaşmış oldu. İşte bu şekilde Kutsalların Kutsalında olduğu gibi, İmanlıların hepsi Kutsal Ruh’la doldular (a. 4). Umarım Elçilerin İşleri 2’nin kilisenin ne olduğunu tanımlamakta olduğunu görüyorsunuzdur, ne olmaya çalışması gerektiğini tanımlamıyor.
Yeni Bir İnsanlığın İşareti (2:4-13)
Pentekost gelmişti ve beraberinde de yeni bir yaratılış, yeni bir tapınak, yeni yaratılışın tapınağında ibadet edecek yeni bir insanlık getirmişti. Arkadaşlar, Pentekost gününde Tanrı’nın Babil’deki milletlerin dillerini karıştırarak onlara vermiş olduğu laneti tersine döndürdüğünü görüyoruz. Bunu nasıl görüyoruz?
Ruh’un onları konuşturduğu başka dillerle konuşmaya başladılar. O sırada Yeruşalim’de, dünyanın her ülkesinden gelmiş dindar Yahudiler bulunuyordu. Sesin duyulması üzerine büyük bir kalabalık toplandı. Herkes kendi dilinin konuşulduğunu duyunca şaşakaldı. (a.4-6). Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya’da, Yahudiye ve Kapadokya’da, Pontus ve Asya İli’nde, Frikya ve Pamfilya’da, Mısır ve Libya’nın Kirene’ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem Yahudi hem de Yahudiliğe dönen Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı’nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz (a. 9-11).
Burada bizlere çok güzel bir mesaj veriliyor! Dünya için çok güzel bir mesaj görüyoruz! Siyasetçilerimiz, uzmanlarımız ve alimlerimiz istedikleri kadar farklılıklarımızı, birliğimizi, kimliğimizi konuşsunlar, bizim farklılığımız, kimliğimiz sadece Kralımız İsa Mesih’te gerçek birliği tadacaktır. Renklerimiz, ülkelerimiz, ırklarımız, siyasi ideolojilerimiz sadece ve yalnızca Tanrımızın kurtaran lütfunda birleşebilir: “Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa’da birsiniz.” (Gal. 3:28).
Kardeşler, Elçilerin İşleri 2 sizin kendi “kişisel Pentekostunuzla” alâkalı değil. Bu bölüm, Rabbimiz İsa Mesih’in göklerdeki krallığını aynen yeryüzünde de kurmakta olduğunu gösteren, bizzat İsa Mesih’in kendi evrensel projesidir. Rabbimizin ölümünden elli gün sonra başladı. Bugün burada, aramızda da devam etmektedir. Bizler aracılığıyla tüm dünyada devam etmesini diliyoruz! Tanrı’nın kurtarma, aklama ve kutsama gücüne tanıklık ederek yeni bir yaratılış olarak yaşayalım! Yeni bir tapınak olarak doğru övgü kurbanları sunalım! Birbirimiz için ve bu dünya için daha gerçekçi bir sevgiyle yeni bir insanlık olarak hareket edelim!
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.