Krallar Gelip Geçiyor, Fakat Tanrı Değişmiyor | Daniel 7:1–28

Fikret Böcek tarafından

24 Şubat 2019 (08. hafta) | Daniel Vaaz Serisi, Vaazlar

Daniel Serisi

Krallar Gelip Geçiyor, Fakat Tanrı Değişmiyor

Eski ilahiyatçılar, pastörler, kilise önderleri Daniel kitabındaki problemleri öyle anlatıyorlar ki, insan ‘hiç bulaşmasam daha iyi olur’ diye düşünüyor! Bazıları Daniel kitabını sadece dünyanın sonunun nasıl geleceğini öngörmek için kullanıyor.

Daniel kitabı İbranice ve Aramice olmak üzere iki dilde yazılmıştır. Anlatı ve görüm olmak üzere iki ayrı türe sahiptir. Yahudilerin Tanak olarak adlandırdıkları Eski Antlaşma düzeni Torah (Yasa), Neviim (Peygamberler) ve Ketuvim (Yazılar) kısımlarından oluşur. Daniel peygamberlik görevinde olmadığı için Yahudilerin Kutsal Kitap düzeninde (Tanak) Yazılar (Ketuvim) kısmında yer almaktadır.

Ama İsa Mesih’in Daniel’den bir peygamber olarak bahsettiğini görüyoruz. Neden? Çünkü Daniel peygamberlik armağanına sahip bir kişiydi. Daniel’i anlamak gerçekten de zor. Tanrı’nın aklındakileri anlamadan Daniel’i anlayamazsınız. Tanrı’nın antlaşmalarını gözardı ederek Daniel kitabını anlayamazsınız. Bazıları ‘Daniel kitabını çalışmak, Daniel hakkında vaaz vermek çok zor… Daniel vaaz edilmemeli’ diyorlar.

Haham Saul, yani Pavlus Eski Antlaşma’yla ilgili şöyle diyor: “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır.” (2 Timoteos 3:16). Ve bir cümle sonra da şunu ekliyor: “Tanrı sözünü duyur,” yani Kelamı vaaz et! (2 Timoteos 4:2). İsa Mesih ne düşünüyordu? İsa öğrencilerine Daniel’in sözlerini hatırlatırken ona “peygamber Daniel” diyor (Matta 24:15).Sevgili kardeşler, bugün Daniel kitabına başlıyoruz. Önümüzdeki 13 hafta boyunca Daniel kitabını çalışmaya hazır mısınız?

Kuşkusuz, Daniel kitabı zor bir kitap. Daniel kitabı bize biraz garip gelen bir kitap. Daha önce herhangi bir kilisede Daniel kitabının hepsini kapsayan bir vaaz serisi duyduysanız elinizi kaldırın… Belki Daniel’le ilgili bir kaç vaaz duymuş olabilirsiniz, ama genelde bu vaazlar Daniel’in üç arkadaşı Şadrak, Mişak ve Avednego’yla ilgili ya da Daniel’in bir çukurda aslanlarla bir gece geçirmesiyle ilgili oluyor. Bazı pastörler de son zaman senaryolarına odaklanıp Daniel 9’a o kadar çok zaman ayırıyorlar ki tüm kitabı böyle algılamaya itiliyorsunuz. Bugün biraz farklı bir şey yapıyorum. Sizi Daniel’le tanıştırıyorum.

Temeller

İlk olarak temellerle başlayalım. Çoğunluk Daniel kitabını iki kısma ayırıyor: Daniel 1-6’da Daniel üçüncü tekil şahıs kullanarak yazdığı için 1-6 bölümlerinin biyografik olduğu söyleniyor. Daniel 7-12 bölümleri ise birinci tekil olarak anlatıldığı için Daniel’in görümleri olarak anlatılıyor. Fakat Yahudi atalarımızın yazım tarzlarında biyografi ve görüm stillerinin ötesinde bir çok yazım çeşidi mevcut!

Daniel 1:1-2:4 İbranice yazılmıştır. Sonra Daniel 2:5-7:28 Aramice yazılmıştır. Sonra Daniel 8-12 bölümleri İbranice’ye dönüyor. Neden? Çünkü İbranice Yahudilerin diliydi, ama Daniel hizmetini Babil’de sürdürüyor ve yazılarını da Babil’de yazıyordu. Bugün İngilizce nasıl dünyada yaygın dil ise, o zamanlar da Aramice Orta Doğu’nun en yaygın diliydi.

Daniel kendi halkına Rabbin herşeye egemen, herşeye hakim olduğunu hatırlatmak için yazıyor ve ayrıca halkının Rabbe bağlı kalıp Tanrı’nın krallığının gelişini sabırla beklemeleri için onları teşvik etmek amacıyla yazıyor. Sonra İsrail’i tutsak edenlere Yahve’nin yeryüzündeki tüm kralların, hükümdarların, yöneticilerin üzerindeki hakim gücünü göstermek için Aramice yazıyor. Onların krallıkları gelip gidiyor, ama Yahve’nin krallığı ebediyen sürüyor!

Şöyle anlatayım. Daniel 1:1’e bakın: Yahuda kralı Yehoyakim’in krallığının üçüncü yılında, Babil kralı Nebukadnetsar Yeruşalim’e geldi ve onu kuşattı. Bu durum İ.Ö. 605 senesinde gerçekleşiyor. Yeremya’da bunun “dördüncü yılda” olduğu yazılıyor (Yer. 25:1, 9; 46:2). Burada bir kralın tahta yükselişini Babil’e has yöntemlerle hesaplarken, Yeremya kitabında Yeremya Yahudi yöntemini kullanıyor.

Daniel’in hizmeti, İ.Ö. 605 yılında Nebukadnessar (Nevukadretstsar – נְבוּכַדְרֶאצַּר)  zamanında başladı. Sonra Daniel 10:1’de Daniel son görümünün tarihini şöyle veriyor: “Pers Kralı Koreş’in krallığının üçüncü yılında Belteşassar diye çağrılan Daniel’e bir giz açıklandı.” Tarih İ.Ö. 536’ya denk geliyor. Evet, Daniel’in hizmeti büyük Babil ve Pers imparatorluklarının altında, kral Nebukadnessar ve Koreş’in zamanlarında 70 sene sürmüştür.

Daniel kitabından 2550 sene kadar sonra, Türkiye şartlarında Daniel’in sözlerini okurken ne düşünüyorsunuz? Peki bugün hangi krallık halâ ayakta duruyor? Yeryüzünün krallıkları yükselip çökerler. Tanrı’nın krallığının sonu yoktur! Amin mi? Bugün hangi krallığın, yönetimin ya da siyasi egemenliğin altında olursanız olun, sizin için önemli olan Rab’bin krallığına ait olmanızdır.

İnsanın Bakış Açısından Tarih (Daniel 1, 2; 2 Krallar 23:31–24:4)

Şimdi bugün odaklanacağımız ilk iki ayete bakarak metnimize giriş yapalım. Daniel kitabının ana konusu Yahve’nin herşeye hakimiyetidir. Yahve tüm evrenin, tüm dünya krallarının ve krallıklarının üzerinde tek hakim Tanrıdır. Bu nedenle, Daniel 1:1-2, Tanrı’nın halkına insanlık tarihini nasıl görmeleri gerektiğini anlatarak başlıyor. İlk olarak, 1:1 insanın bakış açısından tarihi açıklıyor: Yahuda kralı Yehoyakim’in krallığının üçüncü yılında, Babil kralı Nebukadnetsar Yeruşalim’e geldi ve onu kuşattı. İsimler, tarihler, olaylar ve yerler. İşte çoğumuzun okuldayken tarihi sevmemesinin nedeni de bu! Şimdi hep birlikte 2 Krallar 23:31–24:5’i hatırlayalım.

Daniel’i yazdığı zamanla ilişkilendirmemiz gerekiyor. Yehoyakim’in yönetimini anlamak için babası Kral Yoşiya’nın yaptıklarını bilmemiz ve yaptıklarının ne gibi sonuçlara sebep olduğunu görmemiz gerekiyor. Yoşiya Yahve’ye nasıl ibadet edilmesi gerektiğini aynen Tanrı’nın emrettiği gibi düzenlemişti, hatta bu konuda reformlar yapmıştı, ama bütün yaptıkları, bütün reformları oğlu tarafından hiçe sayılmış ve boşa gitmişti (2 Krallar 23:25-27).

Sonra halk Yoşiya’nın oğullarından Yehoahaz’ı kral olarak seçti, ama Yehoahaz sadece üç ay krallık yaptı (2 Krallar 23:31-33). Firavun Neko Yoşiya’nın en büyük oğlu Elyakim’i (‘Tanrım yerleştirir’) seçip adını Yehoyakim (“Yah [YAHVE] yerleştirir”) olarak değiştirdi. Burada Firavun Neko, Elyakim’in adını değiştirip krallığa yerleştirerek alaycı bir tavırla ‘seni oraya Yahve değil ben yerleştirdim’ diyor. Aslında Yehoyakim değil, Nekoyakim olmalıymış (2 Krallar 23:34)!

Politika parayı takip eder. Politika sadece zorda kalırsa halkın yanına yaklaşır. Genellikle para peşindedir. 2 Krallar 23:35’te Yehoyakim kral olarak İsrail’in başına getirilme ayrıcalığından dolayı Firavun’a borçlanmıştı ve bu borcu gümüş ve altınla ödemek zorundaydı. Bu parayı nereden bulacaktı? Tarih boyunca tüm yöneticiler, tüm hükümetler nasıl buldularsa Yehoyakim de öyle bulacaktı: Vergileri arttırarak! 2 Krallar 23:35’e bakın: Yehoyakim firavunun istediği altın ve gümüşü ödedi. Bu parayı bulmak için firavunun buyruğuna uyarak ülkeyi vergiye bağladı. Firavun Neko’ya verilmek üzere Yahuda halkından herkesin gücü oranında altın ve gümüş topladı. Burada topladı (nagaş- נָגַשׂ) olarak çevrilmiş olan ibranice kelime Eski Antlaşma’da sadece iki kere kullanılmış. Birisi burada, diğeri de Mısırdan Çıkış 3:7’de İsrail halkını zorla çalıştıran zalim, baskıcılar için kullanılıyor. Daniel bize Mısırdan çıkış göçünün geri çevrilmesini gösteriyor.

Yehoyakim hüküm sürmeye başladığında yirmi beş yaşındaydı ve on bir sene krallık yaptı. Yehoyakim babasına hiç benzemedi. Tanrı’nın gözünde kötü olanı yaptı (2 Krallar 23:37). Peygamber Yeremya hem bu zamanın tarihini anlatıyor, hem de Yehoyakim’in kötülüklerini ayrıntılarıyla anlatıyor: krallığını doğru olmayana ve adaletsizliğe göre inşa etti (Yer. 22:13–14, 17; 18:18–20). Gerçek peygamberlere karşı çıktı. Örneğin Kiriyat Yeraim’den Şemaniya’nın oğlu olan peygamber Uriya’yı Mısır’a kadar kovalayıp orada öldürttü (Yer. 26:20–23); Yeremya’nın peygamberlik sözlerini reddetti (Yer. 19:3–5; 22:13–19; 26:20–23); Rab’bin sözlerinin yazılı olduğu bir tomarını yaktı (Yer. 36); ve halkı sapkınlığa ve putperestliğe itti (Yer. 8:4–12; 10:1–9; 11:1–17; 13:1–11).

Türkiye – Suriye sınırında bulunan Karkamış’ta üç sene hüküm sürdükten sonra, İ.Ö. 605’te Babilliler Asurluları bozguna uğrattı ve İ.Ö. 604’te Nebukadnessar Yehoyakim’i üç yıllığına kukla kral yaptı (2 Krallar 24:1). Nebukadnessar, Daniel de dahil birçok tutsal aldı ve Tapınak’taki kutsal şeyleri de yanında götürdü (2 Tar. 36:7). Elimizdeki ayetlerde açıklanmayan tarihsel bir gerçek de İ.Ö. 601’de Firavun Neko Nebukadnessar’ın ordusunu püskürtmüştü ve işte tam bu nedenle, 2 Krallar 24:1 de Yehoyakim’in Nebukadnessar’a karşı ayaklanmasından sonrasını anlatıyor. Fakat İ.Ö. 598’de Nebukadnessar’ın dönüşüyle Yeruşalim’in düşüşünün ikinci aşaması başlamış oluyor. Sonra da İ.Ö. 587’de toptan sürgünle sonuçlanan üçüncü ve son aşama başlıyor.İsimler, tarihler, olaylar ve yerler. İnsanın bakış açısından tarihe baktıktan sonra durursak ruhumuza pek faydası olmaz. Başka bir bakış açısı daha var.

Tanrı’nın Bakış Açısından Tarih (Daniel 1:2; 2 Krallar 24:2–4)

Daniel 1:2’de Daniel Tanrı’nın bakış açısıyla tarihi duyuruyor. Aynı olayı iki türlü görmeniz mümkün. İsa Mesih’e güvenmezseniz ve Kutsal Ruh’tan yeniden doğmamışsanız, o zaman dünya tarihine Hristiyanlardan çok farklı bakarsınız. Hiçbir olayı Hristiyanların gördüğü gibi göremezsiniz. Mesih’e güvenmeyen ve Kutsal Ruh’tan doğmamış bir kişi aynı tarihsel olaya bizden çok daha farklı bir şekilde bakar. Kutsal Kitap doğal bir aklın ve ruhsal bir aklın olduğunu söylüyor. Doğal olan ruhsal olanı anlayamaz. Doğal olan, Rab size yeni yaşam ve yeni gözler verene kadar ruhsal olanı anlayamaz.

Daniel 1:1’de Daniel herkesin görebildiği tarihi anlatıyor. Ama 1:2’de bize bu olaylarla ilgili Tanrı’nın bakış açısını gösteriyor: ve Rab (Adonay), Yahuda kralı Yehoyakim’i, ve Tanrı evinin takımlarından bir kısmını onun eline verdi. Hatta Rab, Nebukadnessar’ın Tanrı’nın kendi evindeki kutsal malzemeleri tapınaktan Babil’e götürmesine izin veriyor: Şinar diyarına, kendi ilâhının (marduk) evine götürdü ve takımları kendi ilâhının hazine evine götürdü. Neden Nebukadnessar’ın bu şeyleri kendi krallığı Babil’e götürdüğünü söylemiyor?  Neden Şinar Diyarı’na götürdü diyor? Şinar diyarı Babil’in eski adıydı. Şinar adı bizlere Şinar ovasında inşa edilen Babil Kulesi’ni hatırlatıyor (Yaratılış 11). Bir zamanlar Aden’in olduğu yerde yükselen bir krallıktı ve Tanrı’dan bağımsızlığının bir sembolü olarak göklere ulaşacak ve Tanrı’ya ihtiyaç duymadıklarını gösterecek zigurat şeklinde büyük bir kule inşa etmeye başlamışlardı. Daniel neden tüm bu hatıraları tekrar hatırlatıyor? Babil’le Yeruşalim arasındaki bu tarihsel çatışma, Tanrı’nın bakış açısına göre aslında insanın şeytani günahından ortaya çıkan krallıklarla Tanrı’nın krallığı arasında olan bir çatışmaydı.

Fakat Tanrı neden böyle bir kötülüğün halkının üzerine gelmesine izin vermişti?2 Krallar 24’te RAB, kulları peygamberler aracılığıyla söylediği söz uyarınca, Yahuda’yı yok etmek üzere Kildani, Aramlı, Moavlı ve Ammonlu akıncıları ona karşı gönderdi. Kildanileri, Aramlıları, Moavlıları ve Ammonluları Yehoyakim’e ve Yahuda’ya gönderdi. Bu açıklamaları peygamberlik kitaplarının çeşitli yerlerinde okuyabilirsiniz (Yeş. 39:6–7; Yer. 15:1–9; Hab. 1:2–6; Sefan. 1:4–13; 3:1–7).

Ama neden? Bütün bunlar RAB’bin buyruğuyla Yahudalılar’ın başına geldi. Manaşşe’nin işlediği bütün günahlar, döktüğü suçsuz kan yüzünden RAB Yahudalılar’ı huzurundan atmak istedi. Çünkü Manaşşe Yeruşalim’i suçsuzların kanıyla doldurmuştu ve RAB bunu bağışlamak niyetinde değildi. (2 Kral. 24:3-4). Tanrı, yasasında belirli bazı günahlardan ve bu günahlar için olan lanetlerden bahsetmişti (Lev. 26: 33, 39; Yas. Tek. 28:47, 49, 52, 58) ve burada özellikle Manasse’nin günahı bardağı taşıran son damla olmuştu (Yeş. 39:6–7).

Eski Antlaşma, ulusların günahlarından dolayı, Tanrı’nın uluslara yargısını getirmekte olduğunu söylüyor… ister İsrail olsun, ister Yahudi olmayan uluslar olsun günahlarından dolayı Tanrı’nın yargısına maruz kalacaklar. Daniel dünya tarihinin Tanrı’nın elinde olduğunu ve tüm tarihin Tanrı’nın hikayesi olduğunu beyan ediyor. Bizler de Tanrı’nın bakış açısıyla görecek miyiz? Yoksa kendi bakış açımızla bakmaya devam mı edeceğiz? Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

 

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

10 + 10 =