Bizler Zaten Aklandık | Romalılar 3:21–26

Fikret Böcek tarafından

30 Eylül 2018 (39. hafta) | Bizler Neden Protestanız Vaaz Serisi, Vaazlar

Bizler Neden Protestanız?

Bizler Zaten Aklandık

Yargı gününde Mesih’te olmayan bir kişinin bana gelip ‘Vaazlarını dinledim ama vaazlarında bana gerçeği anlatmadın’ demesi yerine binlerce insanın ‘Vaazlarını dinledik ama sen vaazlarınla duygularımızı incittin’ demelerini tercih ederim. Bazı kiliselerde sadece sevgi ve  birlik konularında vaazlar veriliyor. Bu tür vaazlara çok alışanlar İzmir Protestan Kilisesi’ne geldiklerinde biraz şaşırıyorlar. Tanrı’nın Kutsallığı hakkında verilen vaazlardan, Tanrı’nın günahlarınızdan nasıl tiksindiği hakkında yapılan açıklamalardan veya Kutsal Yazılar’da kurtuluşla ilgili kullanılan aklanma, kurtuluş, kefaret gibi öğretilerden hoşlanmıyorsanız, o zaman bugün duygularınızı epey inciteceğimden emin olabilirsiniz! Eğer duygularınızı bir nebze incitebilmişsem ne mutlu bana! Neden Protestanız sorusuna cevap olarak ‘Bizler Zaten Aklandık’ diyerek devam ediyoruz.

Roma’nın Doktrini

Roma Katolik Kilisesi için aklanma çok aşamalı bir süreçtir. Tanrı vaftizde orijinal günahı affeder ve ilk aklanmayı kişiye bağışlar. Sonra, kişinin Tanrı’nın lütfuyla işbirliğine göre sürekli bir aklanma süreci vardır. Örneğin, bazı papaların (Papa 2. John Paul gibi) kanlarının alınıp küçük şişelerle bazı Katolik ülkelerde dolaştırıldığını duymuş muydunuz? Katoliklerin Papa 2. John Paul’ün kanını küçük bir şişeye koyup bu kana dua edip yüceltmesi için Güney ve Kuzey Amerika’da kilise kilise dolaştırdıklarını duymuş muydunuz? Roma’ya göre bu yaşamda kutsal kalıntıların (emanetlerin) yüceltilmesi aklanmayı arttıran bir sevaptır, iyi bir iştir. Kişi nihai aklanmaya ancak bu yaşamdan sonra ve araftaki gelecek yaşamda ulaşır.

Reformasyon Doktrini Romalılar 3’te Resmediliyor

Bence, Romalılar 3:21-26 yazılmış olan en önemli paragraftır. Çocuklar, bu paragraf büyük bir lego yığını gibi bir şey. Eğer en iyi ve en büyük Lego binasını yapmak isterseniz, neye ihtiyacınız olur? Birincisi, büyük parçalardan bazılarını alıp bir temel yaparsınız. İkincisi, o temelin üzerine kendi binanızı inşa etmeye başlarsınız. Burada da aynısın görüyoruz. Burada temelle ilgili bir kavram ve yapısal bir kavram var.

İlk olarak, temelle ilgili bir kavram ‘doğruluk’ kavramına dikkat edin. Romalılar 1:17’de İsa Mesih’in iyi haberinin vaaz edilmesiyle Tanrı’nın doğruluğunun gözler önüne serildiğini söylemişti. Doğruluk ya Tanrı’nın kim olduğuyla ilgilidir ya da ne verdiğiyle ilgilidir. Pavlus Romalılar 1:18-3:20’de doğruluktan bahsederken Tanrı’nın kim olduğunu Tanrı’nın doğru olmayan günahkarları yargılayarak gösterdiğini yazıyor. 3:21’de ise, 1:17’de konuştuğu gibi konuşsa da, doğruluk konusunu Tanrı’nın verdiği şeylere bağlıyor. Ama şimdi, Tanrı’nın doğruluğu, Yasa ve peygamberler tarafından hakkında tanıklık edilerek, Yasa’dan ayrı olarak açıklanmış oldu. Tanrı’nın vermiş olduğu bu doğruluk sadece ve yalnızca lütufla verilir. Ama şimdi onun tarafından kabul edilebilelim diye Tanrı doğruluğunu yasadan ayrı olarak İsa Mesih’in İncili’nde açıkladı (a.21). Tanrı’nın doğruluğunun gerektirdiklerini Tanrı’nın kendisi veriyor. Pavlus’un 3:24’te dediklerine dikkat edin: İnsanlar İsa Mesih’te olan kurtuluşla (fidyeyle), Tanrı’nın lütfuyla, karşılıksız olarak doğru sayılırlar. Bizler karşılıksız olarak doğru kılındık. Pavlus, onun lütfuyla aklandınız, doğru kılındınız deseydi bile, aklanmanın sadece O’nun lütfuyla olduğunu göstermeye yetecekti. Fakat orijinal grekçede fiille isim arasına “karşılıksız” zarfını (belirteç) ekleyerek “O’nun lütfuyla karşılıksız olarak doğru sayıldınız-aklandınız” diyor. Aklanmamızın, doğru kılınmamızın sadece yalnızca lütufla olduğunu anlamamızı istediği için tekrar tekrar aynı şeyin üzerinde duruyor.

 Tanrı’nın vermiş olduğu bu doğruluk sadece ve yalnızca Mesih aracılığıyla gerçekleşmektedir. Çünkü hepsi günah işlediler ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldıkları (a. 23) için ve bu nedenle Tanrı’nın istediği gibi bir doğruluğa sahip olamayacakları için Tanrı’nın kendi kanıyla kefaret ödediği fidyeyle, İsa Mesih’teki kurtuluşla aklandık (a. 24-25).

Son olarak, Tanrı’nın vermiş olduğu bu doğruluk sadece ve yalnızca imanla alınımaktadır. Tanrı’nın doğruluğunun yasadan ayrı açıklandığına dikkat edin ve Tanrı’nın doğruluğunun İsa Mesih’e imanla inanan herekese ayrım yapmadan açıklandığına dikkat edin (a. 22). Ve 3:25’te İsa Mesih’teki kurtuluşun imanla alındığını görüyoruz. 3:25’in sonu ve sonra 3:26 bize iginç görünüyor. Pavlus şöyle diyor: Tanrı Oğlu İsa Mesih’i günah sunusu, kefaret, bağışlatıcı olarak gönderdiğini söylüyor. Daha önceki bölümlerde Tanrı’nın gazabıyla ilgili şeyleri okuyoruz. Ama şimdi İsa’nın ölümünden dolayı Tanrı’nın lütfunu yaşayabiliyoruz.

 Kefaret yatıştırmadır… dindirmedir. Kefaret, İsa’nın ölümünden tatmin olduğu için Tanrı’nın kızgın ve öfkeli yüzünün bizden dönmesi ve Tanrı’nın bizi kabul ederek yüzünü sevinçle bize dönmesidir. Tanrı’nın doğruluğu tatmin edilmeli. İşte bunun için İsa Mesih bizim yerimize ölmüştür. Şimdi Tanrı tarafından kabul ediliyoruz. Neden? Çünkü sabredip daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa’ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek amacıyla yaptı (a. 25). Tanrı günahı cezalandırmak zorundadır. Tanrı günahı İsa Mesih’te cezalandırdı. Bu nedenle kendisini adil ve İsa’ya iman edenleri aklayan olarak açıklıyor. (a. 26). “Doğruluk” bizim kurtuluşumuzun temelidir.

 İkinci olarak, Pavlus “aklanmanın” yapısal kavramından bahsediyor. Tanrı’nın lütfu hayatımıza girdiğinde ve bizler sadece ve yalnızca imanla sadece İsa Mesih’e sarıldığımızda doğru kılınıyoruz. Romalıların daha önceki bölümlerinde Pavlus günahımızdan dolayı bizi suçluyordu, ama şimdi (a.21) Tanrı’nın lütuf armağanıyla (a. 24) aklanıyoruz. Aklanma, yani Tanrı’nın kendi doğruluğunu bizim doruluğumuz sayması Tanrı’nın bizi kabul etmesi anlamına geliyor.

Kardeşler, bizler Tanrı’nın benzeyişinde yaratıldık, O’nunla aynı görünümde yaratıldık. Bizler onunla aynı benzeyişe sahip olduğumuza göre aynı görüntüyü taşıyanlar olarak, Yaratıcımızın görüntüsünü taşıyoruz. Bize “aferin, iyi ve sadık kulum?” demesi bizim için çok önemlidir. Bu hayatta böyle bir onayı alabilmek için elimizden geleni yapıp çok çalışıyoruz ve kabul edilmek istiyoruz. Bu gerçeği Tanrı’yla olan ilişkimize yansıttığımızda sıkıntı yaşıyoruz.

Romalılar 3:20’ye bakalım: “Yasa sayesinde günahın bilincine varılır.” Kendi itaatimize dayanarak Tanrı tarafından kabul edilemeyiz. Romalılar 3:21’i güzel kılan da bu işte: fakat şimdi bizim doğru olmamamızın yerine Tanrı’nın doğruluğu Yasa’dan ayrı olarak gösterilmiştir.

Çocuklar, büyük bir şatoda büyük bir kral hayal edin. Her isteyenin gelip kendisini görebileceğini söylüyor, ama önce en iyi malzemeden yapılmış yepyeni lekesiz kıyafetlerle huzuruna çıkmanız gerekiyor ve huzuruna çıktığınızda yaşamınız da dahil herşeyinizi ona sunmaya hazır olmanız gerekiyor. Eğer bunu yapmazsanız onu göremezsiniz. Siz de keçi yetiştiren bir çiftçisiniz. Ya da ‘keçi, koyun, tavuk, ördek, hindi çiftliğiniz var’ diyelim. Her tarafınız kokuyor. Kıyafetleriniz yırtık pırtık ve hem pis hem de lekeden rengi bile belli değil. Kralın yüce görkemine denk verebilecek hiçbir şeyiniz yok. Tanrı’nın istediği de böyle bir şey… bizler de Tanrı’nın huzurunda aynen bu durumdayız. Fakat sonra, sizin kral tarafından kabul edilmeniz için kral tek oğlunu sizin kokuşmuş elbiselerinizi üzerinizden çıkarması, sizi temizleyip yıkaması ve size kendi krallık mintanını giydirmesi için ve sizi tüm krallığa varis yapmak üzere sizi bulsun diye içinde yaşadığınız ahıra gönderiyor.

İşte Tanrı tarafından kabul edilebilelim diye Tanrı bizler için böyle hareket etti. Rab günahlarımızı üzerimizden sıyırıp aldı…yani bizleri affetti. Mesih’e ait olan doğruluğu da bize vererek Mesih’in doğruluğunu bizim doğruluğumuz yaptı. İşte İsa Mesih’e inandığımızda bunlar gerçekleşiyor. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım bunlar bizim çabalarımızla olamaz. Biz bunların hiçbirisini haketmeden Rab kendi karşılıksız lütfuyla bizlere vermiştir.

Romalılar 4’te Pavlus Tanrı’nın tanrısızları akladığını söylüyor! Pavlus bu gerçeği iş dünyasından örnek vererek anlatıyor: Çalışana verilen ücret lütuf değil, hak sayılır (4:4). Ayda 200 saat çalışıyorsanız ve iş vereniniz size ayda 8,000 TL vermeyi vaat etmişse ay sonunda o parayı ödemek zorundadır.

 Sonra Pavlus iş dünyası örneğinden Tanrı’nın iman dünyası örneğine geçiyor: Ancak çalışmayan, ama tanrısızı aklayana iman eden kişi imanı sayesinde aklanmış sayılır (4:5). Fakat bu acımasızca bir durum değil mi? “Tanrı’nın beni kabul etmesi için benim yapmam gereken hiçbir şeyin olmadığını mı söylemek istiyorsun?” diye sorabilirsin. Diğer bütün dinler insanın işlerine, sevaplarına göre değil mi? Pavlus da böyle bir soru bekliyor. Pavlus’a Kutsal Kitap’a dayanmama suçlaması yapılıyordu. Romalılar 1:2’de Tanrı’nın kurtuluş müjdesini Kutsal Yazıların başlarında açıkladığını söylemişti. Romalılar 1:17’de Habakuk peygamberden doğru kişinin imanla yaşadığı alıntısını yapmıştı ve 3:21’de yasanın ve peygamberlerin bu gerçeğe tanıklık ettiğini söylüyor. Burada, Romalılar 4’te iki örnek veriyor.

 Eğer bir kişinin övünecek bir şeyi varsa (a. 2) bu atamız İbrahimdir. Gerçekten de Yahudilerin Kutlamalar adlı bir kitabında  “İbrahim Rable olan tüm işlerinde mükemmeldi ve doğruluğuyla yaşamı boyunca ayrıcalıklı sayıldı” (23:10) diyor.

Biz de bedene göre yani, etnik ve doğruluğun dışa vurumuna göre yargıladığımız zaman böyle düşünüyoruz (a. 1). İşte bu nedenle Pavlus ama Tanrı’nın önünde değil diyor (a. 2), yani, İbrahim insanların önünde övünebilirdi ama Tanrı’nın önünde övünemezdi. Bizim için de aynıdır. Eski Antlaşma’nın İbrahim’i günahkar olarak tanımladığını fark ettiniz mi? Yeşu 24 İbrahim’in putperest bir aileden geldiğini söylüyor. Yaratılış kitabında İbrahim’in günahlarının gizlenmediğini görüyoruz. İman eksikliğini, çok eşliliğini ve kendisini kurtarmak için söylediği yalanları görüyoruz. Fakat İbrahim Tanrı’ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı (a. 3).

 Sonra Pavlus Davut örneğini veriyor: Uriya’yı öldüren, Bat-Şeva ile zina yapan kişi olarak karşımıza çıkıyor. Yine de tüm günahlarına ve kendi yaptığı işlere rağmen Rabbe olan imanından dolayı bereketli sayıldığını çünkü Rabbin kendisini doğru kıldığını biliyordu (4:6-8).

 Neden? Çünkü yasa dışı hareketleri affedilmiş ve günahları örtülmüştü. Rab bizleri akladığı zaman günahlarımızı affeder, örter. Bu nedenle, Rab kendi doğruluğunu Davut’un doğruluğu saydığından Davut’un günahlarını ona karşı saymayacaktı. İşte kurtuluşunuzun yapısı budur.

 Neden bu paragrafın bugüne kadar yazılmış en önemli paragraf olduğunu düşünüyorum? Çünkü Neden Protestanız sorusunu en iyi bu paragraf cevaplıyor! Sizler bu paragrafta, Tanrı’nın İsa Mesih’te sizler için olan yüreğini görüyor musunuz? Kayıp ve ölmekte olan bir dünyaya olan derin sevgisinden dolayı Tanrı, biricik oğlunu göklerden, sizin de içinde bulunduğunuz yeryüzüne gönderdi.

 İşte böyle bir Tanrımız var! Onun doğruluğunun adil taleplerini tatmin etmeniz gerektiğini fakat tatmin edemeyeceğinizi biliyor. Fakat sevgisinin uzunluğu genişliği, yüksekliği ve derinliğiyle yeryüzüne gönderdiği Oğlu İsa Mesih bizler için, bizim yerimize Tanrı’yı tatmin ediyor, çünkü bize kalsaydı biz yapamazdık. İşte Tanrı’nın sevgisi bu kadar derin!

 Size doğruluğunu veren Tanrı’nın yüreği bugün sizin için de açıktır. Benim tüm adaletsizliğime, tüm günahıma rağmen Tanrı beni doğru olarak kabul ediyor.

 Size kurtuluş sunarken Tanrı’nın yüreği sizin için açıktır. Günahla tüm bocalamalarıma rağmen Tanrı beni günahlarımdan özgür kılıyor.

 Bugün Tanrı sizin için kefaret sağlarken yüreğini de sizlere açmaktadır. Tanrı çarmıhtaki oğlu İsa Mesih’e tüm gazabını gösterirken, şimdi Oğluna iman eden bizlere gülümsüyor.

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla, Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

5 + 10 =