Mesih’te Barıştırılma | Koloseliler 1:21-23
Mesih’te Barıştırılma
Barıştırılma ihtiyacınız var mı? Belki bir aile üyenizden ya da yakın bir arkadaşınızdan bazı sebeplerden dolayı ayrılmış olabilirsiniz. Belki de eşinizle bazı zorluklar yaşıyorsunuzdur. Kilisede bir kardeşle aranız bozuk mu? Tanrı’yla olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız? Dünyamızın barıştırılmaya ihtiyacı olan bir yer olduğu sonucuna varıyor musunuz? Koloseliler 1:15-20’ye baktığımızda Pavlus’un Mesih’in barıştırma hizmetinin sonucunun esenlik (huzur) olduğunu açıkladığını görmüştük. Çocukken bir şarkı vardı… ‘Şu dünyadaki en mutlu kişi sevmeyi bilendir.. bütün dünya buna inansa…’ Bu şarkı da, birçok şarkı gibi sevgi ve barış içinde yaşama arzusundan kaynaklanıyor. Belki de komşularınızla sıfır sorun politikası izlerken herkesle kavgalı bir duruma gelmişsinizdir. İşte tam bu durumda “Yine mi barıştırmayla ilgili bir vaaz… bir iki seneye zaten bağışlar aramızı düzeltirim, ama şimdi olmaz” diyor olabilirsiniz. Pavlus burada Mesih’in bizi Tanrı’ya getirmesini ve barıştırılma ihtiyacımızı anlatıyor. Sonra da Mesih’in bizi Tanrı’yla nasıl barıştırmış olduğunu anlatmaya başlıyor. Pavlus, bu barıştırmanın esas amacını anlatıyor. Tanrı’yla barışık bir yaşamın nasıl bir yaşam olduğunu anlatarak söylemek istediklerini bitiriyor. İlk olarak, Pavlus barıştırılmaya olan ihtiyacımızı anlatarak başlıyor. İlişkideki kopukluğu, zedelenmeyi tanımlıyor. Burada özellikle Tanrı’ya yabancılaştığımızı söylüyor. Pavlus ‘yabancılaştınız’ derken kimden, ya da neyden yabancılaştığımızı açıklayan bir nesne belirtmiyor. Kimden koptuk? Kime yabancılaştık? Tanrı’dan mı? Tanrı’ya mı? İnsanlara mı? Efes’teki kiliseye yazmış olduğu mektubunda, Pavlus benzeri bir ayrılıktan bahsediyor. Efesliler 2:12’de şöyle yazıyor: “o zaman Mesihsiz, İsrail’de vatandaşlıktan yoksun, vaade dayanan antlaşmalara yabancı, dünyada umutsuz ve tanrısızdınız.” Pavlus, Yahudi ve Hristiyan görüşü olan, kişinin Tanrı’yla olan ilişki düzeniyle insanla olan ilişki düzeninin bağlantısını anlatıyor. On Emir de bu şekilde düzenlenmiştir. İlk dört emir Tanrı’yla olan ilişkimizi düzenliyor ve geri kalan altı emir de birbirimizle nasıl bir ilişki içerisinde olmamız gerektiğini düzenliyor. İsa Mesih On Emri şöyle özetliyor: “Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.” Fakat bizler sadece bazı zamanlarda öyle davranarak ilişkisel ayrıma ve karmaşaya katkıya devam ediyoruz. Bizim de barıştırılmaya ihtiyacımız var.
Sonra Pavlus hasım bir kafa yapısını tasvir ediyor. İlişkilerimiz barıştırılmaya ne kadar ihtiyaç duyduğumuza işaret ederken, hasım kafa yapımız barıştırılma ihtiyacımıza ihanet ediyor. Siz de benim gibiyseniz, benim kafam bazen hoşnutsuzluk, acılık, nefret gibi şeylerle dolu olabiliyor. Düşüncelerimizin birçoğunu bizimle aynı fikirde olmayanlarla tartışmaya ayırırken, onlarla barış planları yapmaya yanaşmıyoruz. Pavlus’un kullanmayı seçtiği kelimeler savaş kaynaklı kelimeler. Bir elçi iki hasım kısmı bir araya getirip barıştırır. Savaşta ise savaşan iki ordunun başlarını bir araya getirip düşmanlıklarını bitirmelerini ve barış yapmalarını ister. Pavlus burada kullanmış olduğu dili, savaş sahası olan akıllarımıza, kafa yapımıza uyguluyor.
Pavlus bizim barıştırılma ihtiyacımızı bizim kötülüklerimizi anlatarak tasvir ediyor. Bizim bozuk ilişkilerimiz ve hasımlaşmış kafalarımız barıştırılma ihtiyacımızı duyuruyor. Hareketlerimiz de bizim en büyük ihtiyacımız olan barıştırılma ihtiyacımızı gösteriyor. Bizi gözlemleyen herkes ciddi sorunlara sahip olduğumuzu görecektir. İsa’nın kendisi de elçileri de bizim hareketlerimizin kime bağlı olduğumuzu ve bizi tanımladığını söylüyorlar.
“Ben Barış Prensi İsa Mesih’i izliyorum.” “Sen de mi? Senin hareketlerin Mesih’i izlediğini göstermiyor.” “Bize şiddetsiz direniş örneğini öğreten Mahatma Gandi’ye saygı duyuyorum.” “Gerçekten de ona saygılı mısın? Hareketlerin pek saygılı gibi görünmüyor.” Kendi hareketlerimizi incelediğimizde barıştırılmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu, yapmak istediğimiz şeylerle yaptığımız şeyler arasında bir barıştırılma ihtiyacımızın olduğunu görürüz. Pavlus Koloseli Hristiyanlara bu ayrılığın, düşmanlığın ve kötülüklerin onların geçmişlerinin bir parçası olduğunu söylüyor. Mesih’in onları Tanrı’yla barıştırma işi bu kopukluğun yerini kutsal bir yaşama bıraktı. “Bir zamanlar düşüncelerinizde Tanrı’ya yabancı ve düşmandınız… fakat şimdi Mesih sizi barıştırdı.” Hayatımda böyle bir değişim nasıl gerçekleşebilir? Pavlus, beni değiştirmenin tek yolunun Tanrı’nın işi olduğunu söylüyor.
İkinci olarak, Pavlus İsa Mesih’in bizleri Tanrı’yla nasıl barıştırmış olduğunu tasvir ediyor. “… öz bedeninin ölümü sayesinde sizi Tanrı’yla barıştırdı.” Pavlus, burada sadece ‘beden’ yazmıyor. Burada ‘öz beden’ olarak çevrilmiş ama ‘kendi et bedeninde’ olarak çevrilmesi daha doğru olur. Ayrıca Mesih’in bedeninden fiziksel beden olarak bahsettiği gibi Kilise olarak da bahsediyor. Bu kullanımlardan hangisinden bahsettiğini daha net belirtmek için İsa Mesih’in fiziksel bedeni anlamına gelen ‘et beden’ kelimesini kullanıyor. Bizim barışımız bu Kişi tarafından sağlanmaktadır. Bizim barıştırılmamız için İsa Mesih bedeninde nasıl bir iş gerçekleştirmiştir? Pavlus ölümden bahsediyor. “Onun ölümüyle,” İsa bizleri Tanrı’yla barıştırdı.
Neden ölüm barıştırıcı bir hareket olsun? Neden barış üzerine şahane bir şiir yazımı ya da herkesin içeri girip barış için dua edebileceği dokuz kapılı bir tapınak binası yapılamaz mıydı? Nobel Barış Ödülünü almak varken neden ölüm olması gerekiyordu? İsa Mesih’in ölümü nasıl oluyor da bizi göklerdeki Baba Tanrı’yla barıştırıyor? Bazılarımızın da bildiği gibi, Kutsal Kitap, insanın kötülüklerinin (bu dünyada barışı sağlamayı reddetmek de dahil) Tanrı’nın adaletine göre Tanrı’nın gazabını hakettiğini yazıyor. Eğer Tanrı herkese hakettiği adaleti vermeye başlarsa hiç kimse ayakta duramaz. Dökülen Tanrı’nın adaleti ölüm getirir. Gerçekten de ölüm Tanrı’yla olan barışı yok etmektir. İsa Mesih Kendi bedeninde Tanrı’nın gazabına maruz kalmıştır. Onun ölümü Tanrı’nın gazabını yatıştırmıştır ve böylece bizleri adaletinin sınırı olmayan Tanrı’yla mükemmel bir şekilde barıştırmıştır.
Koloseliler İsa Mesih’in çarmıhtaki fiziksel ölümünü hafife alan birinci yüzyıldaki Gnostiklerin görüşlerini biliyorlardı. Gnostiklere göre Tanrı kan ve beden alıp insanların arasında acı çekecek kadar kendisini alçaltamazdı. Pavlus bu tür görüşlere karşı savaşırken kullandığı kelimeleri çok dikkatli seçiyor.
Üçüncü olarak, Pavlus bize Mesih’in barıştırma işinin amacını ve sonucunu anlatıyor. Mesih’in ölümünün amacı ve sonucu bizi kutsal ve kusursuz bir şekilde sunmaktır. Mesih böyle görkemli bir durumda bizi kime sunacak? Ve bunu ne zaman yapacak? Pavlus “sizi Tanrı’nın önüne kutsal, lekesiz ve kusursuz olarak çıkarmak için” kelimelerini yazarken duruşma salonunda kullanılan dili kullanıyor. Bu şekilde, Mesih’i Yargıç’ın önünde bizim savunma avukatımız olarak tasvir etmiş oluyor. Kutsal ve kusursuz bir şekilde bizi Tanrı’ya sunuyor. Burada kullanılan dil benzetme dili olduğu için literal anlamlarından ziyade Pavlus’un vermeye çalıştığı anlamı görmeye çalışmalıyız. Kutsal Yazılar göklerdeki Baba’yı da Mesih İsa’yı da yaşamlarımızın yargıcı olarak açıklamaktadır. Kutsal Yazılar aynı zamanda İsa Mesih’i baba’nın önünde bizi savunan savunma avukatımız olarak da açıklamaktadır. Bütün bunlar İsa Mesih’in barıştırma işini ve Tanrı’nın adaletinin yatıştırılmış olduğunu anlamamızı sağlayan mecazi ifadelerdir.
İsa Mesih bizi Yargıç olan Tanrı’nın huzurunda ne zaman kutsal ve kusursuz olarak sunacak? Elçiler Mesih’in dirilişinden bir süre sonra Tanrı’yla bizim aramızda Aracı olarak çalışmaya devam etme amacıyla Tanrı’nın sağında durmak üzere göğe alındığını yazıyorlar.
Bu aracılık görevinde, Mesih bizleri Tanrı’nın önünde kutsal ve kusursuz olarak sunuyor. Elçiler, günahla lanetlenmiş olan bu çağla ilgili son sözün söyleneceği son yargı gününden de bahsediyorlar.İşte o gün, Yargıç Tanrı herşeyi olması gerektiği gibi yerli yerine oturtacak. O günde, İsa Mesih bizi kutsal ve kusursuz olarak Yargıç Tanrı’nın önünde sunacak. İşte Mesih’in barıştırma işinin amacı ve sonucu budur. Yargının son gününde, Mesih her birimiz için şu hükmü verecek: ‘SUÇLU DEĞİL!’ Bu hükümden sonra Tanrı’yla birleşeceğiz ve ebediyen onunla yaşayacağız. Pavlus Tanrı’yla barışık yaşamın ne anlama geldiğini yazarak bu konuyu bitiriyor.
Pavlus burada Mesih’in barıştırma görevini tamamlaması için gereken koşullardan (23) söz etmiyor. Aksine, Pavlus Tanrı’yla barışık yaşamın barıştırılmanın sonuçlarını daha şimdiden tecrübe etmeye başladığımız bir gerçek olduğunu anlatıyor. Mesih’in sizin için sağlamış olduğu barıştırma işini siz nasıl tecrübe ediyorsunuz? Tanrı’yla barışık yaşam sizin için neye benziyor?
İlk olarak, barışık yaşam imanda yaşamaya devam etmektir. Bu iman belirli bir imandır. İman, benim özel inanç sistemim değil… ‘karar verdiğim şey benim için doğrudur’ diyen şey iman değildir. ‘İmanda temellenip yerleşmiş olarak kalın’ çevirisini ‘imanda temellenip yerleşmiş olarak devam edin’ olarak çevirebiliriz. İmanda devam etme ifadesi bizim dışımızda bir şeyi izlememiz ve ona odaklanmamız anlamındadır. Burada ‘devam edin’ kelimesi yerine ‘ısrar edin’ kelimesini kullanmamız da uygundur. Bu şekilde Pavlus’un devam edin derken ne demek istediğini daha iyi anlamış oluruz.
İkinci olarak, Pavlus devam etmemizi ya da ısrar etmemizi anlatıyor. Yaşamlarımızı değerlendirdiğimizde imanda devam ettiğimizi mi yoksa imanı terk ettiğimizi mi söyleyeceğiz? Pavlus iki kelime kullanıyor: “temellenme” ve “sabit.” Bir dağcının Everest Dağı’nın tepesine varmak için inişli çıkışlı engebelerden geçmesi gerekir. Zorlanır, mücadele eder ve hatta bir kaç kez düşme tehlikesinden geçer. Fakat tepeye varıp geçtiği yolları incelediğinde yaşadığı tecrübenin ve geçtiği yolların “temellenmiş” (sağlam) ve “sabit” olduklarını görür. Ne de olsa artık tepededir.
Mesih’in barıştırma işi bizi vazgeçmeyen inatçı insanlar yaptı. Bizler yolumuzdan vazgeçmiyoruz. Düştüğümüz zaman ayağa kalkıp imanda devam ediyoruz. Siz de kendi geçmişinizi düşünürken, yürümeyi öğrenen bebekler gibi düştükten sonra ayağa kalkışlarınızı hatırlayacaksınız. Hatta ayağa kalktıktan sonra hep aynı yönde yürümeye devam ettiğinizi, yarışın bitiş çizgisine doğru koşmaya devam ettiğinizi göreceksiniz. İmanda bu ısrarı daha da netleştirmek için Pavlus şunu ekliyor: ‘duyduğunuz Müjde’nin verdiği umuttan kopmadan.
Burada tekrar şunu görüyoruz; Kurtuluş Müjdesi yerini etik emirlerin ahlaki etine ve hikmetli yaşam prensiplerine bırakmıyor. Kurtuluş Müjdesi ettir – İncil’den etlisi yoktur. İncil dikkatimizi çekip kendinde tutuyor ve yaşamımız boyunca bize umut aşılamaya devam ediyor. İşte İncil (Kurtuluş Müjdesi) şudur: Mesih bizi Tanrı’yla barıştırdı. Bu barıştırmanın sonuçlarını görmeye başladık. Pavlus Filipi’deki kiliseye “Sizde iyi bir işe başlamış olan Tanrı’nın bunu Mesih İsa’nın gününe dek bitireceğine güvenim var” diye yazıyor. Bu vaat Kurtuluş Müjdesi’ne olan umudumuz için güçlü bir temel oluşturuyor. Kurtuluş Müjdesi açık bir şekilde tüm dünyada duyuruldukça umudumuz çok daha da kesindir. Sırlarını bol para ödeyen seçkin bir grubun dışında hiç kimseye yayıp anlatmayan gizemli dinlerin tam tersine İsa Mesih’in Kurtuluş Müjdesi tüm dağların tepelerinden herkese, her bireye, her inanca, ırka, cinsiyete, yaşa, ekonomik sınıfa duyuruluyor. Bazıları Hristiyanlarla karşılaşmadan önce internet üzerinden İncil’in müjdesini okuyorlar. Bu İncil’in iyi haberi, müjdesi… Kurtuluş Müjdesi tüm yaratılışa açıklandı. Tüm dünya yaratılışın yenilenmesi için inliyor. Pavlus İncil müjdesinin evrensel olarak ve samimi bir şekilde herkese sunulduğuna göklerin tanık olduğunu yazıyor. Baba Tanrı ve tüm melekler ve tüm göksel varlıklar İncil müjdesinin yaşamlarımızda köklenmesi umuduna seviniyorlar.
Bir İncil görevlisi olan Pavlus da İncil’in müjdesinin evrensel ve samimi bir şekilde anlatıldığına tanık olduğunu yazıyor. İncil, Tanrı’nın yaşamlarımızda yapmakta olduğu değişimden bahsediyor. Ayrıca içimizdeki bu değişimin İsa Mesih’in tamamlamış olduğu bir işten kaynaklandığını yazıyor. O bizi Tanrı’yla barıştırdı ve içimizde eşi benzeri olmayan radikal bir değişim gerçekleşti. İsa Mesih’i ne kadar çok takip edersek onun lütuf dolu işini ve bu işin bizim yaşamlarımıza uygulanmasını o kadar çok keşfedeceğiz.