Mesih’teki Kimliğimiz ve Birliğimiz
Koloseli Hristiyanlar için de bizler için gerçek şudur: kimliğimiz İsa Mesih’ten ayrılamaz, koparılamaz. Bizler Mesih’le birleştirildik. Bu birleştirilme gizemli bir birliktir, ama aynı zamanda kendisini günlük yaşamda da gösterir. Pavlus ilk olarak Mesih’teki bu kimliğimizi ve birliğimizi Mesih’i kabul edişimiz olarak tanımlıyor: ‘Rab Mesih İsa’yı nasıl kabul ettinizse’ diyor. Sizler Rab İsa Mesih’i kabul ettiniz mi? İsa Mesih’i kabul etmek ne anlama geliyor? Pavlus Koloseliler 2:2’de ‘anlayışın verdiği tam güvenliğin bütün zenginliğine kavuşsunlar ve Tanrı’nın sırrını, yani bilginin ve bilgeliğin bütün hazinelerinin saklı olduğu Mesih’i tanısınlar’ diyerek tanımlıyor. Mesih’te açıklanan Tanrısal sırrı duymuş muydunuz? Eğer duymuşsanız bu bilgiye sahipsinizdir. Mesih’i anlıyor musunuz? Belki de tam bir anlayışa sahip değilsinizdir, ama yeterli bir anlayışa sahip misiniz? İsa’nın yaşamıyla ilgili tarihi anlatıları anlıyor musunuz? Mesih’in beden almasının amacını anlıyor musunuz? Öğretilerini anlıyor musunuz? Mesih’in incil müjdesini anlıyor musunuz? Mesih anlayışında büyümeniz biraz zaman alabilir. Anlayış ve bilgi konusunda tam güvenceye ulaşmanız biraz zaman alabilir. Mesih’i kabul etmek Mesih’i özümsemektir. Mesih’i kabul etmek bir ömürlük zaman alır. İşte bu nedenle Pavlus ‘Rab Mesih İsa’yı nasıl kabul ettinizse’ ifadesini kullanıyor. Pavlus, Kolose’deki bu yeni Hıristiyanlar gerçekten de Mesih’i kabul etmişler gibi geçmiş zaman kipini kullanıyor. Bu yüzden Kolose’dekilerin gerçekten de Mesih’i kabul etmiş olduklarına ikna olmuş olmalı.
Mesih’i yeterince kabul edip etmediğinizi nasıl bilirsiniz? Buradaki anahtar kelime ‘Rab Mesih İsa’yı nasıl kabul ettinizse’ ifadesinde kullanılan ‘Rab’ kelimesidir. Bilgi, anlayış ve güvence miktarı kişiden kişiye değişebilir. Bazıları kendi kendilerine, ‘Acaba gerçekten de kurtuldum mu? Acaba gerçekten de iman ettim mi? Acaba gerçekten de Hristiyan mıyım?’ diye sorabilir. Fakat Mesih’e Rabbimiz olarak boyun eğecek olan bizler, Mesih İsa’yı yeterince kabul ettik. Rab İsa Mesih’i kabul ettiğinizde, onunla birlikte tanımlanıyorsunuz (kimlik), onunla birleştiriliyorsunuz.
İkinci olarak, Pavlus bu kimliği ve birleştirilmeyi güçlü bir imanı tanımlayan üç benzetme kullanarak açıklıyor. Birinci benzetme güçlü imanı yürümekle karşılaştırıyor. Buradaki resim bizim Mesih’le yürüyüşümüzü değil, Mesih’te yürüyüşümüzü tasvir ediyor. Mesih’e iman eden bizler Mesih’le tanımlanırken sanki yolda tek bir Kişi yürüyormuş gibi tasvir ediliyoruz. Mesih’in adımları bizim adımlarımızdır. Onun istikameti bizim istikametimizdir. Koloseliler’in bu ayetleriyle ilgili yazdığı yorumunda John Calvin yorumlarını “üç benzetme” olarak tanımlıyor: “Pavlus, Koloselilerin öğrendiği şekliyle, müjdenin saf doktrinini kesin bir yolla karşılaştırıyor, öyle ki herhangi biri bunu sürdürürse her türlü hata tehlikesinin ötesine geçecektir. Pavlus onlara, yoldan sapmamaları için, girdikleri yoldan geri dönmemelerini öğütlüyor.”
İkinci benzetme güçlü bir imanı sağlam köklere sahip ağaçlara benzetiyor. Calvin şöyle yazıyor: “Kökleri derinlere inen bir ağacın rüzgarların fırtınaların getireceği zararlara karşı desteği sağlam olduğu gibi, Mesih’te sağlamlaşmış bir kişi Şeytan’ın her tür oyunlarına karşı sağlam kök salmış bir ağaç gibi yerinden sarsılmayacaktır. Diğer taraftan ise, eğer bir kişi Mesih’te kök salmamışsa, kök salmamış bir ağaç gibi, her doktrinin rüzgarıyla sarsılmaya devam edecektir.”
Üçüncü benzetme güçlü bir imanı bir evin temeline benzetiyor. Yine Calvin’den bu benzetmeyle ilgili bir alıntı yapalım: “… Durum, Mesih dışında herhangi bir temele dayanan veya en azından ona sağlam bir şekilde dayanmayan, ancak inançlarının inşasını sanki havaya temel atıyormuş gibi atanlar, zayıflıklarının neticesi olarak ve ciddiyetsizlikleri nedeniyle askıya alanlarla aynıdır. Şu iki şey, Elçi’nin sözlerindeki şu iki şey gözlemlenmelidir – Mesih’e güvenenlerin istikrarı sabittir ve rotaları hiç tereddüt etmez veya gidişatları hata yapmaya meyilli değildir (ve bu, etkisinden ötürü takdire şayan bir iman övgüsüdür).” İşte bu üç benzetme İsa Mesih’te sağlam bir imana sahip olmayı tasvir ediyor. Her benzetme, Mesih’e birleştirilişimizden bahseder. Yürümek, kök salmak ve temel atmak ifadelerinin hepsi “Mesih’te” yürümek, köklenmek ve temellenmektir. İmanımızın nesnesi Mesihtir ve Mesih’le olan birliğimiz bu imanı ifade ettiğimiz yerdir.
Bu benzetmeler olmadan Hristiyanlar Mesih’le olan birliklerini çok zor tasvir ederler. Bir Hristiyan’ın hayatından “Mesih ile yürüyüşüm” olarak bahsettiğini ne sıklıkla duyarız? Hristiyanlar kendilerini Mezmur 1’de akarsuların kenarına dikilmiş ağaç gibi görmüyorlar mı? Mesih’ten bahsederken iman ve yaşamımızın temelini oluşturan köşe taşı olduğunu söylemiyor muyuz?
Kolose’deki kilisenin kurucusu ve pastörü olan Epafras, bu incil müjdesini Koloselilere öğretmişti ve Koloseliler de minnettar bir şekilde bu müjdeyi kabul etmişlerdi. Pavlus’un üçüncü noktası şu: Mesih’le tanımlanan, Mesih’e birleştirilmiş olan kişi şükürle dolup taşar. Bu, gerçek bir Hristiyan’ın işaretlerinden biridir.
Dördüncü olarak, Pavlus buradaki yeni Hristiyanlara yaptığı uyarılara devam ediyor. Pavlus Koloselilerin Mesih’teki özgürlüklerini kaybetmelerinden korkuyor. Pavlus “kimse sizi tutsak etmesin” diyor. Tutsak olarak çevrilmiş olan bu kelime Yeni Antlaşma’da sadece bu ayette kullanılıyor. Sulagogeo kelimesi savaşta ele geçirilen ganimetler için ya da savaşta tutsal düşenlerin yağmalanmasını tanımlamak için kullanılan bir kelime. Bazı çevirmenler bu kelimeyi çevirirken yağmalama fiiline odaklanıyor ve bazıları da tutsaklık tasviri için kullanıyorlar. Bu kelime her iki durumu da tanımlıyor. Pavlus bizi yağmalayıp tutsal edecek birkaç düşmanı listeliyor.
Birinci düşman felsefeyi kullanıyor. Pavlus felsefe incelemelerini, felsefik düşünceler konusundaki akıl yürütme çalışmalarını ya da felsefe yapmayı yasaklamıyor. Bildiğiniz gibi Felsefe, hakikat, varoluş, gerçeklik, nedensellik ve özgürlük gibi temel kavramların sistematik olarak incelenmesine adanmış bilgi veya akademik çalışma dalıdır. Bir Hristiyan bu dünyanın felsefelerini inceleyebilir ve bunları Kutsal Kitap’taki hakikat, varoluş, gerçeklik, nedensellik ve özgürlük dünya görüşüne göre değerlendirebilir. Bir Hristiyan, bir Hristiyan Felsefesi kitabı da yazabilir. Pavlus’un endişesi, bir Hristiyan’ın, Hristiyan olmayan bir felsefeyi bir kez daha bu dünyanın umutsuz ve tanrısız sonuçlarına köleleştirilmesiyle benimseyeceğidir. Mesih’le özdeşleşmiş, onunla birleşmiş bir kişi, böyle bir esaretten özgür olacaktır.
Bizi talan edip köleleştirebilecek ikinci düşman boş aldatmacayı kullanır. Felsefeler genellikle iyi düşünülmüş ve yıllarca süren zorlu düzeltmelerden sonra dikkatlice sunulmuştur. Nietzsche, yıllarca tanrısızlık felsefesi üzerinde, akıl yürütme becerisini kullanarak ve Plato ve Aristo’ya kadar Felsefe akımıyla ilgili derin araştırmalar yaparak gece gündüz çalışmıştı. Pek çok insan onun felsefesini takip etti ve onun tarafından bu düşünceye köleleştirildi, çünkü birçok noktada çok iyi düşünülmüş ve çok ikna ediciydi. Çoğumuz boş aldatma taktikleri kullanan daha dayanıksız bir düşmanın avı oluruz. Bu düşman en çok satan kitaplar listesinde, ünlüler arasında ya da siyasiler arasında kendisine yer edinip bizi ikna etmeye çalışabilir. Kiliseler için boş aldatmaca taktiklerini kullanan bu düşman, genellikle Kilise için pazarlanan programlarında ve konferanslarda kendisini gösterir. Bazen kilisemize bazı düşünceleri, bazı ürünleri pazarlamak isteyenler kendilerini gizlemeye çalışarak bize yaklaşıyorlar. Kardeşler biz bu dünyada yaşıyoruz ama bu dünyaya ait değiliz. Mesih’i ve onun incil müjdesini her zaman aklımızda tutmamız gerekir. Filozof 40 yıl çalışıp on takipçi edinirken kendi reklamını yapanlar birkaç haftada binlerce takipçi kazanabiliyor. Biz Hristiyanların dikkat etmesi gereken şey her ikisinin de bizleri tutsak edebileceği gerçeğidir ve her ikisinin de Mesih’teki özgürlüğümüze kastetmek istediği gerçeğidir.
Üçüncü düşman insan geleneğini kullanmaktadır. Bizler iyi bir şeye tutsak olabiliriz. İnsan geleneği tarafından nasıl tutsak ediliriz? Birisi bize gelip, “bunu yapmanın tek yolu budur” dediği zaman olur. Peki bu bizi nasıl yağmalıyor? Böyle bir görüş ve uygulama, bizi Kilise’deki yaratıcılık ve ifade özgürlüğümüzden mahrum eder. Bizi bazı insan geleneklerine mecbur kılarak mahkum etmiş olur.
Dördüncü düşman, bizi yağmalamak ve köleleştirmek için dünyanın temel ruhlarını kullanır. Pavlus’un dünyasında insanlar yıldızlardan, gezegenlerden, göklerden gelecekleriyle ilgili bilgiler edinmeye çalışırlardı. Bugün de bir şey değişmedi. İnsanlar bugün de astrolojiye burçlara bakıp gelecekleriyle ya da kendi karakterleriyle ilgili bilgiler edinmeye çalışıyorlar. İnsanlar kendi bedensel hareketlerinde bu yaşam için bir düzen ve anlam bulmaya çalışırlar. İnsanlar dört elemente çekilir: hava, ateş, su ve toprak. Bunlar, bazı büyü grupları için, örneğin Wicca üyeleri için bir enerji, güç ve amaç temelini oluşturur. Yeryüzü yaşayan bir dişi organizmaya dönüşür, ağaçlar ruhları barındırır, su ve rüzgar kutsal sesi iletir. Kış ve İlkbahar Gündönümü, dini takvimin en kutsal günleri haline gelir. Dünyanın bu temel ruhları dikkatimizi dağıtabilir ama aynı zamanda bizi köleleştirebilir ve Mesih’teki özgürlüğümüzü yağmalayabilir. Hristiyanlar doğanın sorumlu hizmetkarları olacaktır, ancak Yaratan’a değil, yaratılana tapınmanın esaretinden özgürüz. Mesih ile birleştirilmiş olan bizler, gece yarısı içki içmekten ve susuz bir toprak anasını (tanrıça) yatıştırmak için tavukları feda etmekten özgürüz. Bizim hiçbir yere, kuruma ya da tanrıya bir sunum yapmamıza gerek yok.
Pavlus Mesih’in üstünlüğü ve yeterliliği konusuna dönüyor. “Çünkü Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih’te bulunuyor. Siz de her yönetim ve hükümranlığın başı olan Mesih’te doluluğa kavuştunuz.” Pavlus’un bu sözleri Mesih’in tanrılığını açıklayan sözlerdir. Önce Mesih’in tanrısallıkla dolu olduğunu söylüyor. Sonra Pavlus, tek yöneticimiz ve otoritemiz olan Mesih’in bizi doldurduğunu söylüyor. Mesih İsa, tanrısallığı, yönetimi ve yetkisi bakımından yücedir. Mesih İsa bizi doldurması açısından yeterlidir. Bu doldurma, içimizde yaşayan Mesih’in Ruhu’ndan başka bir şey değildir – bizi aydınlatır, bizi güçlendirir, öğretir ve bizi rahatlatır. Kutsal Ruh bizi Mesih ve gökteki Babamızla birleştirir. Başkaları Mesih ile özdeşleştiğimizi gözlemlesin diye Kutsal Ruh’un doldurması bizi işaretler. Başkaları bizi gözlemlediklerinde Mesih benzeri davranışlar görürler. İşte bu davranışlar Kutsal Ruh’un içimize işlemiş olduğu doğruluktan kaynaklanmaktadır. Kutsal Ruh’un içimizi dolduran meyveleri “sevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyilik, şefkat, iman, uysallık, öz denetimdir.” Mesih’te doldukça Ruh’un bu meyveleri de davranışlarımızda ortaya çıkacaktır. Rab İsa Mesih’i yaşamlarımıza aldıktan sonra tüm davranışımız da değişecek ve çevremizdekiler de bu değişimden hoşnut olacaklardır.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.