Vahiy Serisi

Kim Dayanabilir?

Rab İsa Mesih’in Sevgili Kilisesi,

Geçen haftalarda özellikle Vahiy 4-7 bölümlerindeki yedi mührün açılışına baktık.

İlk dört mührün açılışında, mahşerin dört atlısının Kelam’ın vaaz edilmesiyle bağlantılı olarak ilerleyişlerini gördük. Kilisede vaaz verme görevini simgeleyen dört canlı yaratığı hatırlıyorsunuz. Birinci mühür açılıyor ve birinci canlı yaratık ilk atlıyı çağırıyor ve atlı o zaman ilerlemeye başlıyor. İkinci mühür açılıyor ve ikinci canlı yaratık ikinci atlıyı çağırıyor ve atlı o zaman ilerlemeye başlıyor. Üçüncü mühür açılıyor ve üçüncü canlı yaratık üçüncü atlıyı çağırıyor ve atlı o zaman ilerlemeye başlıyor. Dördüncü mühür açılıyor ve dördüncü canlı yaratık dördüncü atlıyı çağırıyor ve atlı o zaman ilerlemeye başlıyor. Mahşerin dört atlısı Kelamın vaaz edilmesiyle bağlantılı olarak ilerliyorlar. Tanrı’nın Kelamı vaaz ediliyor ve dünya yargılanıyor.

Birinci atlı beyaz bir atla geliyor. Kurtuluş Müjdesi öldürmek ve yaşatmak üzere ilerliyor.  Kelam’daki Kurtuluş Müjdesi kurtulanlara yaşamın güzel kokusudur. Aynı Müjde mahvolmakta olanlar için ise ölümün iğrenç kokusudur. İkinci atlı kızıl bir atla geliyor. Yeryüzünü savaş ve kan kaplıyor. Üçüncü atlı siyah bir atla geliyor. Yeryüzü kıtlıktan kırılıyor. Dördüncü atlı ölümün rengi olan soluk renkli bir atla geliyor. Ölüm yeryüzünün dörtte birini kılıçtan geçiriyor ve cehennem ölüleri yutuyor.

Her mührün açılışıyla tablodaki korkunç görüntü daha yoğun ve açık bir şekilde ortaya çıkıyor.

Geçen hafta beşinci mührün açılışına bakmıştık. Şehitlerin canlarının sunağın altında olduklarını gördük. İmanları için öldürülenler şimdi cennette öçlerinin alınması için feryat ediyorlar. “Kutsal ve gerçek olan Efendimiz! Yeryüzünde yaşayanları yargılayıp onlardan kanımızın öcünü almak için daha ne kadar bekleyeceksin?” (Vahiy 6:10).

Sunağın altında Rab’be yakaran şehitlere; şehitlerin sayısı tamamlanana kadar istirahat etmeleri söyleniyor. Tanrı yargı gününe kadar olan zamanı şehitlerin kanıyla işaretliyor. İşte kilise şunların gerçekleşmesini bekleyebilir: zulüm, acı, ölüm. Sizin kanınız da diğer şehitlerin kanıyla birlikte akabilir.

Beşinci mühür açıldığında, tablodaki korkunç görüntü daha yoğun ve açık bir şekilde ortaya çıkıyor.

Altıncı mühre geldiğimizde ise tablodaki korkunç görüntü daha öncekilerden çok daha yoğun ve açık bir şekilde ortaya çıkıyor.

Çünkü altıncı mührün açılışı büyük Gazap Günü’nü getiriyor. Burada Yargı Günü anlatılıyor. 

Korkunç sahne 6:12-14’te anlatılıyor: “Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay baştan aşağı kan rengine döndü. İncir ağacı, güçlü bir rüzgarla sarsıldığında nasıl ham incirlerini dökerse, gökteki yıldızlar da öylece yeryüzüne düştü. Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ, her ada yerinden sökülüp alındı” (Vahiy 6:12-14). 

Altıncı mührün açılışıyla ilk gördüğümüz şey büyük bir deprem. Grekçe olarak tam anlamı şöyle “büyük sarsıntı.” Cennetin ve dünyanın şiddetli bir şekilde sallanmasın.

Yeryüzü daha önce de sallanmıştı. Yasa’nın verildiği sahneyi hatırlıyor musunuz? “Ve vaki oldu ki, üçüncü günde sabah olunca gök gürlemeleri, ve şimşekler, ve dağ üzerinde koyu bir bulut, ve çok kuvvetli boru sesi oldu; ve ordugâhta olan bütün kavm titredi. Ve Tanrı’yı karşılamak için Musa kavmı ordugâhtan çıkardı, ve dağın eteğinde durdular. Ve Sina dağı, hep tütüyordu, çünkü RAB onun üzerine ateş içinde inmişti; ve onun dumanı ocak dumanı gibi çıkıyordu, ve bütün dağ çok titredi” (Mısırdan Çıkış 19:16-18). 

Hakim Debora, Hakimler 5:4-5’te ilahisini söylerken bu sahneyi hatırlıyor: “Ya RAB, Seirden çıktığın zaman, Edom kırından ilerlediğin zaman, Yer titredi, gökler de damlattılar, Evet, bulutlar su damlattılar. RABBİN önünde dağlar, O Sina da, İsrailin Tanrısı RABBİN önünde sarsıldı” (Hakimler 5:4-5). 

Davut da Mezmur 68:7-8’de ilahisini söylerken bu sahneyi anımsıyor: “ Ey Tanrı, kavmının önünde çıktığın zaman, Çölde yürüdüğün zaman, Yer titredi ve gökler Tanrı’nın önünde damladı; Tanrın, İsrailin Tanrısı’nın önünde Sina bile titredi” (Mezmur 68:7-8). 

Yeryüzü Tanrı’nın huzurunda sarsılıyor ve titriyor. Tanrı’nın vahyi yeryüzünü sallıyor. Tanrı’nın vahyi yaratılmış düzeni sarsıyor. Tanrı Kendi yarattığı düzene bir afet getiriyor. Sanki yeryüzünün gözleri varmış gibi, yeryüzü Tanrı’nın huzurunda olduğunu görünce sarsılıp titriyor!

 1.Krallar 19:11; Yeşaya 6:4; Amos 9:1; Nahum 1:5 gibi ayetleri de bu bağlamda okuyabilirsiniz. Bu ayetler de Tanrı’nın huzurunda yeryüzünün sarsılması ve titremesiyle ilgilidir.Bütün bu durumlarda, yeryüzünün titriyor olmasının sebebi sadece Tanrı’nın varlığı değil, aynı zamanda Tanrı’nın bazı şeyleri göstermeye başlamasıdır. O halde, yeryüzünün sallanması ve titremesi doğrudan Tanrı’nın vahyiyle ilgili. Doğrudan Tanrı’nın Kelamı’nın yayılmasıyla ilgili. Eski Antlaşma’daki kısa peygamberlik kitaplarından iki tanesi Tanrı’nın Kelam vahyini depremlere bağlıyor.

“Tekoa çobanları arasında olan Amos’un sözleri; onları Yahuda kralı Uzziyanın günlerinde, ve İsrail kıralı Yoaşın oğlu Yeroboamın günlerinde, zelzeleden iki yıl önce İsrail hakkında gördü.”  (Amos 1:1)

Ve dağlarımın deresi yolu ile kaçacaksınız; çünkü dağların deresi Atsele ulaşacak; ve Yahuda kıralı Uzziyanın günlerinde, zelzele önünde nasıl kaçtınızsa öyle kaçacaksınız; ve bütün mukaddeslerle beraber Tanrım RAB gelecek..”  (Zekeriya 14:5) Amos ve Zekeriya Tanrı’nın Kelam vahyini depreme bağlıyorlar. Yeryüzü Tanrı’nın huzurunda titrer. Yer O’nun vahyi olan Kelamla titrer. Yer titreyip sarsılıyor çünkü Tanrı yargısıyla geliyor.

O zaman dünya sarsılıp titredi; Dağların temelleri de oynadılar, Ve sarsıldılar, çünkü o öfkelendi. Burnundan duman yükseldi, Ağzından ateş yiyip bitirdi; Ondan közler tutuştular. Gökleri de eğip indi, Ve koyu karanlık ayakları altında idi. Ve bir kerubiye binip uçtu; Ve yelin kanatları üstünde yükseldi. Karanlığı kendisine örtü, Suların karaltısını ve asümanın koyu bulutlarını Çevresine çardak yaptı. Önündeki parıltıdan onun koyu bulutları geçtiler; Dolu ve ateş közleri . RAB göklerde gürledi, Ve Yüce Olan ses verdi, Dolu ve ateş közleri. Ve oklarını salıp onları dağıttı; Çok şimşekler de salıp onları bozgun etti. Ya RAB, senin azarlamandan, Burnunun nefesinin vuruşundan, Suların derinlikleri göründü, Ve dünyanın temelleri açıldı.”  (Mezmur 18:7-15) Tanrı’nın yargıyla gelmesiyle, yer sarsılıyor ve titriyor. Peygamber Tanrı’nın gününü gelişinin büyük bir depremle olacağını söylüyor.

Bundan ötürü gökleri titreteceğim, ve ordular RABBİNİN gazabında, ve kızgın öfkesi gününde dünya yerinden oynayacak.”  (Yeşaya 13:13)

Orduların RABBİ tarafından, gök gürlemesiyle, ve zelzele ile ve büyük gürültü ile, kasırga ile ve sağanakla, ve yiyip bitiren ateş aleviyle yoklama olacak.”  (Yeşaya 29:6)

Ve Gog İsrail diyarına karşı geldiği zaman, Rab Yahve’nin sözü, o günde vaki olacak ki, ateş püsküreceğim. Çünkü kıskançlığımla ve gazabımın ateşiyle söyledim: Gerçek o gün İsrail diyarında büyük sarsıntı olacak; ve denizin balıkları, ve göklerin kuşları, ve kırın hayvanları, ve bütün yerde sürünenler, ve yer üzerindeki bütün insanlar benim yüzümden titreyecekler, ve dağlar yıkılacak, ve uçurumlar düşecek, ve her duvar yerle beraber olacak. Ve ona karşı kılıç diye bütün dağlarıma bağıracağım, Rab Yehovanın sözü; herkesin kılıcı kardeşine karşı olacak. Ve ona veba ile, ve kanla hükmedeceğim; ve onun üzerine, ve orduları üzerine, ve yanında olan çok kavmların üzerine, coşkun yağmur, ve iri dolu taneleri, ateş ve kükürt yağdıracağım. Ve kendimi büyük edeceğim, ve kendimi takdis edeceğim, ve çok milletlerin gözünde kendimi tanıtacağım, ve bilecekler ki, ben RAB’İM.” (Hezekiel 38:18-23)

Rab’bin Günü’nün gelişi büyük bir depremle resmediliyor. Bu durum sadece Hezekiel’e has bir durum değil. “Önlerinde yer sarsılıyor; gökler titriyorlar; güneş ve ay kararıyorlar, ve yıldızlar ışıklarını gizliyorlar.”  (Yoel 2:10)

 “Ve RAB Siyon’dan gümürdiyecek, ve Yeruşalim’den seslenecek; ve gökle yer sarsılacak; fakat RAB kendi kavmı için sığınacak yer, ve İsrail oğulları için hisar olacak.” (Yoel 3:16) “Çünkü orduların RABBİ şöyle diyor: Bir kere daha, vakit azdır, ve ben göklerle yeri, ve denizle karayı sarsacağım.”  (Hagay 2:6) Rab’bin yaklaşmakta olan o büyük Günü depremle tasvir ediliyor.

Vahiy kitabı da aynı temada devam ediyor. Vahiy kitabı Rab’bin yaklaşmakta olan o büyük Günü’nü depremle tasvir ediyor. Tanrı büyük bir kızgınlıkla ve gazapla yeryüzünü sallıyor.  Yargı Günü geldiğinde gökler ve yer sarsılacak; yaratılmış düzen sallanacak, elekten geçecek ve yıkım olacak. Göklerin ve yerin sallanması o kadar büyük olacak ki bu sarsıntı tüm yaratılışı etkiliyecek. Güneş ‘keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi’ kararacak; ay kan gibi olacak; göklerdeki yıldızlar olgun incirler gibi yere düşecekler; gökyüzü ‘dürülen bir tomar gibi’ ortadan kalkacak. 

 Neden güneş? Güneş ışık verip gündüze egemen olan değil mi? Güneş ışık verip gündüze egemen olurken mevsimlere de egemen oluyor: Ekim ve hasat, soğuk ve sıcak, kış ve yaz, gündüz ve gece. Yargı Günü’nde güneş siyah bi çul gibi karardı. Şu anlama geliyor: gündüze ve mevsimlere egemen olacak ışık olmayacak. Ekim ve hasat zamanları olmayacak, soğuk ve sıcak olmayacak. Kış ve yaz olmayacak, gündüz ve gece olmayacak. Yeryüzü artık olmayacak. Yaratılış düzeni ortadan kalkacak!

 Neden ay? Ay, güneşin ışıklarını yansıtmıyor mu? Ay bize bütün bu karanlığın ortasında, Tanrı’nın sadakatini hatırlatıyor. Gece karanlığında bakabilirsiniz ve güneş battığı halde ayın yansıttığı ışıktan güneşin hala parlamakta olduğundan emin olabilirsiniz. Şimdi ise ay kan gibi oluyor. Yaratılış düzeni ortadan kalkıyor.

 Neden yıldızlar? Kaç kişinin yıldızlara taptığını bir düşünün. Bu tapınmayı bir çok günlük gazetede görebilirsiniz. Gazetelerdeki yıldız falı kısımlarını biliyoruz. Sizin umudunuz göklerdeki yıldızlarda mı? Yıldız falını ilgiyle okuyup geleceğinizi açıkladığına gerçekten de inanıyor musunuz? Bu güzelim yıldızlara ne olduğuna bir bakın! Olgun incirler gibi yeryüzüne düşüyorlar. Yaratılış düzeni ortadan kalkıyor.

 Neden gökler? Gökkubbe gökleri ve yeri birbirinden ayırıyor. Şimdi gökkubbe bir tomar gibi katlanıyor. Bu dünyanın krallıkları Rabbimizin ve O’nun Mesihi’nin krallığı oluyorlar! O yargılamaya geliyor!

 Rab yargılamaya gelirken her dağ, her ada yerinden çıkarılıyor. Everest Dağı’ndan Ağrı Dağı’na, Erciyes Dağı’ndan Alp Dağları’na kadar tüm dağlar düzleştiriliyor. Yaratılış düzeni sarsılıyor ve ortadan kalkıyor.

 Bu sarsıntı tüm insanları da sarsacak. Bir yazar şöyle diyor: “Yaratılışın en sağlam ve kalıcı tarafları sarsılıyorsa yeryüzünde yaşayanlar da sarsılacak. Dünyanın güvenli sanılan yerleri sökülüp atılacak ve bu şekilde son yargı gününde Tanrı’nın yargı tahtının önünde herkes ruhsal olarak çırılçıplak görünecek. Ruhsal çıplaklıklarını Tanrı’nın gözlerinden boşuna saklamaya ve Tanrı’nın yargısından kaçmaya çalışacaklar. Tanrı’nın yargısıyla yüzleşmek yerine düşen kayaların ve dağların altında ölmeyi yeğleyecekler.” 

 Şimdi dikkatinizi insanların tepkisine çekmek istiyorum.”Dünya kralları, büyükleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri, özgürü kölesi herkes mağaralara, dağlardaki kayaların arasına gizlendiler” (Vahiy 6:15).

 Tüm insanlık yaratılış düzeninin sarsıldığını görüyor ve onlar da yeryüzü gibi sarsılıp titriyor. Tanrısız dünya korku ve karmaşa içerisinde sarsılıyor. Tüm yaşamları boyunca Tanrı’yı inkar etmiş olabilirler, ama artık onu görmezden gelemezler. Yargı Günü geldi çattı. O’nun gazabını göstereceği gün geldi.

 Yaratılış 3’teki orijinal yargı gününde Adem ve Havva Tanrı’dan nasıl saklandıysa, tüm insanlar aynı şekilde Tanrı’dan saklanmaya çalışacak. Dört bir tarafa koşuşup, dağlarda mağaralarda saklanacaklar ve dağlara ve kayalara şöyle seslenecekler: “Üzerimize düşün! Tahtta oturanın yüzünden ve Kuzu’nun gazabından saklayın bizi! Çünkü onların gazabının büyük günü geldi. Buna kim dayanabilir?

 Artık hiç kimse kendisini haklı çıkaramayacak. Artık hiç kimse suçunu görmezden gelip vicdansızlık yapamayacak. Çünkü yargı günü gelmiş olacak! O büyük Gün’ün olayları o kadar korkunç olacak ki insanlar ölmek için yalvaracaklar; ölüm, Kuzu’nun gazabıyla yüzleşmekten daha iyi bir alternatif olacak! Ama aradıklarını bulamayacaklar. Ölüm onlardan kaçacak. Arzuladıkları ölüme kavuşamayacaklar. O Gün çok dehşet verici bir gün olacak!

Kayalara ve dağlara ‘üzerimize düşün’ diye yalvarıyorlar. Bunlar daha önce dünyada eşi benzeri duyulmamış ızdırap ve korku çığlıkları! O Gün korkunç bir Gün olacak!

 Altıncı mührün açılışıyla gazap gününü, Yargı Günü’nü görüyoruz. Yargı Günü’nün korkunç olmasının nedeni, artık merhametin olmaması. Gazap Günü’nün korkunç olmasının nedeni, artık lütfun olmaması. O gün geldiğinde lütuf kapısı sonsuza dek kapatılacak.

 Ama altıncı mührün amacını kaçırmayın. Yedi mühür Mesih’in göğe alınışıyla yaşayanları ve ölüleri yargılayacağı ikinci gelişine kadar geçen zaman içerisinde açılıyor. Sevgili kardeşler, her deprem, her büyük yangın, her yer sarsıntısı bize göklerin ve yerin sarsılacağı büyük depremi hatırlatmalı. Her deprem yaklaşmakta olan büyük sarsıntıya işaret ediyor!

O halde, her deprem bizim için bir çağrıdır. İman ve tövbeye çağrıdır. Aklımızın yenilenmesiyle  Mesih’in benzerliğinde değişmeye bir çağrıdır. Her deprem bizi Mesih’e yöneltmeli.

Çarmıhtaki sahneyi hatırlayın. İsa Mesih son nefesini verdiğinde, yer sarsıldı ve kayalar yarıldı. Çarmıhın yanıbaşında duran yüzbaşının ve beraberindeki askerlerin tanıklığını hatırlıyor musunuz? “Bu gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu!” (Matta 27:57).

Filipi’deki hapis sahnesini hatırlayın. Pavlus ve Silas hapiste gece yarısı ilahi söyleyip dua ederlerken birden bire deprem oluyor. Zindancının tanıklığını hatırlıyor musunuz? “Kurtulmak için ne yapmam gerekir?” 

Göklerin ve yerin son olarak sarsılmasıyla yaratılış düzeni değişecek, eski düzen yerini yeni yaratılış düzenine bırakacak. Yer yüzünün her sarsıntısı sizi değiştirmeli ve sizi imana ve tövbeye getirmeli, sizi Mesih’e getirmeli. Sadece Mesih’te olanlar dayanacaklar!

Son birkaç haftadır Vahiy 4-7 bölümlerine bakarak, yedi mührün açılışını inceliyoruz. Her mührün açılışıyla korku arttıkça artıyor ve resim daha da netleşiyor. Her mührün açılışıyla Yargı Günü’ne doğru ilerliyoruz. O Gün geliyor. Siz dayanabilecek misiniz? Amin. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

3 + 4 =