Antlaşma’nın Yerine Gelmesi
Antlaşma Teolojisine Bakış #10
Westminster İnanç Açıklaması’nın sözleriyle başlamıştık ve bu sözlerle bitirelim: Tanrı ve insan arasındaki ayrım o denli büyüktür ki, O’na itaat etme zorunluluğuna sahip olan düşünebilen insanlar, eğer Tanrı onlara yaklaşmazsa O’ndan hiçbir şekilde bereket ya da ödül alamazlar. Tanrı ise bunu onlarla antlaşma yapma yoluyla gerçekleştirmekten hoşnut olmuştur (7.1). Antlaşma, Tanrı’nın bizimle ilişkiye girmesinin resmi yoludur. Bu nedenle antlaşma teolojisinin ebedi Tanrı’yla ilişkiden ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Bu ilişki, Tanrı’nın kendisini ve armağanlarını bize ilettiği ve bizler de ona sevgiyle karşılık verdiğimiz için karşılıklıdır.
Vahiy 21:1-8, şimdiye kadar gördüğümüz her şeyin yerine gelişini net bir şekilde tasvir ediyor: orijinal işler antlaşmasının orijinal amacı ve lütuf antlaşmasını oluşturan çeşitli antlaşmaların amacı, Tanrı’yla ilişkidir. Tanrı’nın bizim için tasarladığı her şey burada, kelime dağarcığımızın ve düşüncemizin sınırlarını zorlayan nefes kesici terimlerle tarif edilmiştir.
Yaratılışın Zirvesi
Gördüğümüz ilk tema yaratılışın zirvesidir. Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık (21:1). Hiçbir yere gitmediğini düşünen ve bu dünyanın ötesinde bir yere inanmayan nihilist (hiççi) bir kültürde Kutsal Kitabımız kültüre zıt bir bildiriyle bitiyor. Peki biz nereye gidiyoruz? Tanrı şu an var olan gökleri ve yeri yerle bir ettikten sonra yok edip yeniden mi yaratacak? Yoksa, göklerin ve yerin şimdiki şeklini yenileyecek, dönüştürecek ve temizleyecek mi? Ben ikincisine inanıyorum. Tıpkı çimlerimizdeki yabani otları yolduğumuz gibi, çiçeklerimizi ve ağaçlarımızı budadığımız gibi Rab de yaratmış olduklarını yok edip ortadan kaldırarak yeniden bir yaratma (ex nihilo) eylemine girişmeyecek. Aksine günahkar olanları ortadan kaldıracak. Peki neden?
Birincisi, Tanrı değişmeyen sürekliliğin Tanrısıdır. Tanrı ilk olarak yaratmış olduğu herşeyin “çok iyi” olduğunu açıklamıştı (Yar. 1:31). Adem’in günahına rağmen Tanrı’nın herşeyi çok iyi yaratmış olduğu gerçeği değişmemiştir. Eğer Tanrı’nın yarattıkları ‘çok iyi’ idiyse, o zaman iyi olanı yok etmeyecektir. Kayıp Cennet Yeniden Kazanılan Cennet’e dönüştürülmeliydi.
İkincisi, Tanrı’nın yeni yaşamla yaptıklarıyla yapacakları arasında bir benzetme vardır. Yeniden doğduğumuz zaman Mesih’te “yeni bir yaratık” oluyoruz (2 Kor. 5:17). Yeni bir yaratık sayılıyoruz ve aynı bedendeyiz. Yeniden yaratıldığımızda yeni bir kişi oluyoruz ama yeni kişimiz eski kişimizden geliyor. İsa Mesih de tekrar döneceği zamana “yeniden doğuş” anlamına gelen παλιγγενεσία diyor (Matta19:28).
Üçüncüsü, yeni yaratılış İsa’nın dirilişine paraleldir. Onun ölümü ve yeniden yaratmasıyla 1 Korintliler 15 Mesih’te “doğal” olanın “ruhsal” olana dönüştürüldüğünü söylüyor.
Bu durum şimdiki dünyaya nasıl baktığımızla ve gelecek dünyayla ilgili ne umduğumuzla ilgili çok önemlidir. Yuhanna yeni bir gök ve yeni bir yerden bahsederken eski yaratılışla karşılaştırılan yeni yaratılışın zirvesinden söz ediyor: bir tırtılın kelebek oluşu, karbonun bir elmasa dönüşümü gibi, buğdayın ölüp başağa dönüşmesi gibi, diriliş bedeni de ölmüş ve gömülmüş olan bedenden diriltiliyor. Yuhanna, ve Deniz de yoktu artık derken Eski Antlaşma’da ‘Tanrı’ya karşı gelen herşeyin çıktığı yer’ anlamına gelen denizin kişileştirilmesi kavramlarını kullanıyor. Denizin büyük bir gücü olduğundan (Mez. 107:23–30) ve üzerinde bulunan herkese ölümcül bir tehlike oluşturduğundan (Mez. 69:1–2), ulusların Tanrı’ya karşı başkaldırıları için uygun bir görüntüdür (Yeş. 5:30, 17:12) ve şeytana bağlı canavarların çıktığı yerdir (Dan. 7: 2–7; Vah. 13: 1). Ama yeni gök ve yeni yeryüzünde Tanrı’ya karşı çıkacak, başkaldıracak hiçbir güç olmayacak. Barış olacak.
Tanrı’nın Şehri’nin Zirvesi
Bu yeni yaratılış yeni bir halkla doldurulacak. Tanrı Yuhanna’ya Tanrı’nın şehrinin zirvesinden bir görüntü veriyor: Kutsal kentin, yeni Yeruşalim’in gökten, Tanrı’nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi (21:2). Bu şehir gökten, Tanrı’nın yanından, bu dünyadan olan insanların elleriyle yapılmış bir şehir değil, kökenleri cennete dayanan bir şehir. Bu durum, göksel gerçekliğin yenilenen gök ve yerle birleşme vizyonudur.
Vahiy’in yanı sıra Kutsal Yazılar’ın geri kalanının da yeni Yeruşalim’in taşlardan ve çelikten inşa edilmiş bir şehir değil, yüceltilmiş haliyle muzaffer bir kilise olduğunu öğrettiğini düşünüyorum. 19:7-8’de Kuzu’nun düğün yemeği açıklanıyor: ‘İnce keten giysilerle gelin hazırlandı.’ Sonra buradaki iyi keten tasviri bir sonraki cümlede açıklanıyor: “İnce keten kutsalların adil işlerini simgeler.” Bu dil 21:2’de şöyle kullanılıyor: Kutsal kentin… güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi. 21:9’da melek Yuhanna’ya Gelini, Kuzu’nun karısını gösteriyor. Yuhanna şöyle devam ediyor: Sonra melek beni Ruh’un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü (21:10). Yuhanna’ya tekrar kutsal şehir gösteriliyor: Oradan bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim’i gösterdi (21:10). Gelin yeni Yeruşalimdir.
Peki şehrin büyük ve yüksek surlarının olmasını ve on iki kapısının olduğunu (21:12) ve on iki temel taşının olduğunu nasıl açıklamamız gerekiyor? (21:14). Kapıların üzerine İsrailoğulları’nın on iki oymağının adları yazılmıştı (21:12) diyen Yuhanna on iki kapı açıklamasını da sembolik olarak “kurtuluş Yahudilerdendir” (Yuhanna 4:22) demek için kullanıyor. Ve şehri çevreleyen kapılarda bu büyük vaadi bize hatırlatmak için on iki melek duruyordu (21:13). Bize o büyük vaadi hatırlatıyorlardı: “RAB’bin meleği O’ndan korkanların çevresine ordugah kurar, Kurtarır onları.” (Mez. 34:7). Kenti çevreleyen surların on iki temel taşı bulunuyordu. Bunların üzerinde Kuzu’nun on iki elçisinin adları yazılıydı (21:14). On iki temel taşının üzerlerinde Kuzu’nun on iki elçisinin (21:14) adlarının yazılı olması kilisenin Mesih’in temsilcilerinin hizmetleri üzerine inşa edilmiş olduğunu bize öğretmek içindir (Matta 16:18; Efes. 2:20).
Peki, Vahiy 21:15-17’de tasvir edilen şehrin büyüklüğü ne kadardı? Bazıları göklerden yeni yeryüzüne düşen kocaman bir küp olduğundan bahsediyorlar. Yuhanna şehrin kare şeklinde olduğunu (21:15), yani eni, boyu ve uzunluğu birbirine eşit ve her uç birbirine 12 000 ok atımı (21:16) uzaklıkta ve sur 144 arşındı (21:17). Bütün bunlar Gelinin sayısının çok büyük olacağını gösteriyor: “Bundan sonra gördüm ki, her ulustan, her oymaktan, her halktan, her dilden oluşan, kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu’nun önünde duruyordu” (7:9) ve 21:18-21’deki mücevherler de Gelin’in görkemini göstermek içindi.
Antlaşma İlişkisinin Zirvesi
Yuhanna yaratılışın zirvesini, şehrin zirvesini anlattıktan sonra Antlaşma ilişkisinin zirvesini tasvir ediyor: “İşte, Tanrı’nın konutu (yaşadığı yer) insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak.” Tekrar tekrar gördüğümüz bu harika vaat tarihin kalp atışıdır. Tanrı’nın konutu (yerleştiği yer, ya da yaşadığı yer) çadır tapınaktı ve sonra da Süleyman’ın kalıcı tapınağıydı. Ama buradaki zirvede çadır tapınak bir yapı olarak tasvir edilmiyor: …. onların arasında yaşayacak. Ve bu antlaşma ilişkisi sadece Avraham’ın soyundan gelenlerle değil, Tanrı’nın tüm çocuklarıyla olacaktı. Ve onlar onun halkı olacaklar ifadesi halkları olacaklar olarak çevirmek İbranice’ye daha uygundur. Bu bizi “her oymaktan, her dilden, Her halktan, her ulustan İnsanları Tanrı’ya satın aldın” diyen Vahiy 5:9 ve 7:9’a götürüyor. Bu bizi Pentekost gününe geri götürüyor. Bu bizi Avraham’a verilen “yeryüzünün tüm aileleri sende bereketlenecek” (Yar. 12:3) vaadine geri götürüyor. Tanrınız “İşte, herşeyi yeniliyorum” diyor. Tanrınız Eski Antlaşma’yı anımsatan şu sözlerle size garanti veriyor: “Yaz… Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir” (21:5).Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.