Bir Yargı Günü | Sefanya 1:1–2:3

Fikret Böcek tarafından

3 Haziran 2018 (22. hafta) | Sefanya Vaaz Serisi, Vaazlar

Sefanya Serisi

Bir Yargı Günü

“Bu nedenle, bekleyin beni, diyor YAHVE.” (3:8). Sefanya peygamberliğinin sonlarına doğru Tanrı’nın sadık halkını Rabbin gelişini beklemeye çağırıyor. Sefanya’nın ana teması Rab’bin gelişi konusudur. Beklemek Hristiyan etiğinin bir parçasıdır. İsa Mesih’in İkinci Gelişini beklememiz gerekiyor. Cinsel ilişki için evlenmeyi beklememiz gerekiyor. Rabbin bizi hizmetine çağırmasını beklememiz gerekiyor. Beklememiz gerekiyor.

Çocuklar, biz beklemeyi bilmeyen bir kültürde yaşıyoruz! Reklamlarda gördüklerimizi istiyoruz. Kazanmadığımız parayı kredi kartıyla harcamayı istiyoruz. Beklemek önemlidir. Önümüzdeki dört hafta birlikte Sefanya kitabına odaklanıp ‘Sefanya’ya gelen YAHVE’nin kelamına’ (1:1) ve bu kelamdaki bekleme konusuna bakacağız. Bugün Sefanya’da okuduğumuz ilk kısım Rabbin gelişinin bir Yargı Günü olacağını ilan ediyor.

Bildirilişi (1:2–6)

Sefanya, bu Yargı Gününü 2-6 ayetlerinde bildiriyor. Rabbin dünyaya karşı gelmekte olan yargısını 2-3 ayetlerinde bildiriyor: “Yeryüzünden herşeyi silip süpüreceğim.” (1:2). 3. ayette kullanılan yaratılış diline dikkat edin. Yaklaşan yargının kapsamının ne kadar büyük olduğunu görüyoruz: “İnsanı ve hayvanı süpüreceğim; göklerin kuşları ile balıklarını ve kötü adamlarla tökezleri süpüreceğim; ve toprağın yüzünden insanı kesip atacağım, RABBİN sözü” (1:3). Balıkları da buna katarak Tufan’dan daha da korkunç bir durumdan söz ediyor.

Fakat bu dönem Tanrı’nın halkının “biz sizden daha kutsalız” diyerek dünyayı taşlama zamanı olmayacak. Çocuklar, başkaları cezalandırılırken arkadaşlarına gülenlerin başına ne gelir? Sonunda onlar da aynı cezayı alırlar. Burada bunu görüyoruz. Bilmeniz gereken Sefanya’nın Kral Yoşiya’nın günlerinde hizmet etmiş olduğudur. Kral Yoşiya’yı 2 Krallar 21-23. bölümlerde görüyoruz. İsrail’in kuzey krallığı yıkılmış ve Asurlular tarafından sürgüne götürülmüş iken güneydeki Yahuda krallığı ve başkent Yeruşalim’de herşey yolunda gidiyordu. Yoşiya Tanrı’nın yasasına göre Rabbe ibadeti düzenlemişti ve bir uyanış başlamıştı. Yoşiya’nın tüm düzenlemelerine rağmen kötülük coşmuştu ve Tanrı’nın bu kötülüğü cezalandırması gerekiyordu. Doğuda yeni fırtına bulutları toplanmıştı. Asurlular zayıflamıştı ve artık Babil yükselişteydi.

Sefanya Tanrı’nın halkı için en resimsel, grafik açıklamayı 4-6 ayetlerinde yapıyor. “Yahuda üzerine ve Yeruşalim’de oturanların üzerine elimi uzatacağım.” (1:4). Dikkat ettiniz mi? Mısırdan çıkıştaki dilin aynısını kullanıyor. Burada peygamber Rabbin “olağanüstü ve hatırlamaya değer bir iş yapacağını” söylüyor (John Calvin, Commentaries on the Twelve Minor Prophets: Habakkuk, Zephaniah, Haggai). Bir zamanlar kurtuluş müjdesini vermek için kullanılan bu ifade şimdi yargıdan bahsediyordu. Rab kendi halkına neden böyle bir şey yapsın ki? Çünkü kilise saf değildi; Sahte ibadetle enfekte olmuştu. Yahuda “Baaldan artakalanları, kâhinlerle beraber put kâhinlerinin adını, ve damların üzerinde gökler ordusuna tapınanları; RABBE and edip Malkam üzerine de and ederek tapınanları, ve RABBİN ardından geri dönenleri, ve RABBİ aramamış, ve onu sormamış olanları …” barındırıyordu (1:4–6). Bunun için 1 Petrus 4:17’deki ifadeyi kullanmamız yerinde olur: ‘Çünkü yargının, Tanrı’nın ev halkından başlayacağı an gelmiştir.’ Sefanya ufuktaki yargının Babilliler tarafından getirileceğini duyuruyordu. Fakat bütün peygamberler için her zaman başka bir ufuk daha var. Babilliler aslında çağın sonunda gerçekleşecek İkinci Gelişe sadece bir işarettir. Ve aynı yargı bugün bizlere de duyuruluyor. İnanlıların kilisesinde inanmayanlar var. Başakların arasında dikenler de var. Koyunların arasında keçiler var. Ve bugün bu uyarıya bizim de ihtiyacımız var. İPK da kendisine tapınma hastalığıyla enfekte olmuş durumda. Bizler Tanrı’yı ne zaman ihtiyacımız olursa para çekebileceğimiz bir bankamatik gibi görüyoruz. Kilisemizi de ihtiyacımız olduğunda gelip ruhsal olarak şarj olabileceğimiz bir yer gibi görüyoruz. Tüketicilik içimize işlemiş. Kelamı da tüketiyoruz ama aldığımız kalorileri kendi bencil isteklerimize kullanıp başkalarına hizmete çevirmiyoruz.

Tanımı (1:7–18)

Sefanya 7-18 ayetlerinde Yargı Gününü ve tanımını bildirmeye devam ediyor. Rab, “Rab YAHVE’nin önünde susun! Çünkü YAHVE’nin günü yakındır” (1:7) dediğinde şunu demek istiyor: “Ben konuştum, şimdi Sözüme itaat edin!” (Bkz. Calvin, Commentaries on the Twelve Minor Prophets: Volume Fourth, Habakkuk, Zephaniah, Haggai).

Buradaki yargı kötüleri sunaktaki bir kurban (1:7– 8) gibi yakıp sarfetme terimleriyle ifade ediliyor. Kurban edilecek mağdurlar kimdi?

Reisleri ve kral’ın oğullarını ve yabancı kıyafeti giyenlerin hepsini(1:8). Eşik üzerinden sıçrayanların hepsiniyani, tapınağa gidip zorbalıkla ve hile ile efendilerinin evini doldurmakta(1:9) olanlardan bahsediyor. Kendi kardeşleriyle ticaret yapıp gümüş tartmış olanlar (1:10-11). 1:12’ye dikkat edin. Rab şöyle diyor: “Yeruşalim’i kandillerle arayacağım” (1:12). Bu şekilde vurdum duymaz kişileri arayacak. Kelam bu kişileri “tortuları üzerinde katılaşmış adamlar” (1:12) diye tanımlıyor. Burada gördüğümüz tasvir antlaşma halkının içinden bazılarının şarap şişelerinin altındaki artık tortu gibi olduklarını belirtiyor. Bir şarap içtiğinizde şişenin yarısını bir hafta bırakın, içmeyin… bakın ne oluyor. Aynı şekilde kilisemizde de bazıları yerleşik tortulaşmış durumdalar. Evet, kiliseye pazarları katılıyorlar ama onun dışında hiçbir katılım göstermiyorlar. Peygamber Sefanya, “..yüreklerinde: ‘RAB iyilik de etmez kötülük de etmez’ diyorlar” diyor (1:12). Sizin hareketlerinizin veya hareketsizliğinizin kardeşlerinizi nasıl etkileyeceğini düşünmüyorsunuz. Rahat ve vurdumduymaz olduğunuz için ne de olsa bu kilise topluluğunun sanki ebediyen burada olacağını düşünüyorsunuz. Ne de olsa başkaları gereken şeyleri yapıyordur diye düşündüğünüz için hizmet etme arzunuz yok. Tanrı’ya dua ya da övgülerle yaklaşmıyorsunuz. Hatta belki de bu hafta yemekler dışında özel bir dua zamanınız bile olmadı! Pazar günleri kiliseden çıkarken Tanrı’nın lütfu sizi değiştirmiş bir şekilde ayrılmıyorsunuz. Kilise katılımlarınız da belli belirsiz tutarsızlıklar gösteriyor.Tatile çıktığınızda ibadet etmiyorsunuz. İbadetlere geç geliyorsunuz ama çocuklarınızı okula geç bırakmıyorsunuz. Çok yorgun ve hatta hasta olsanız da mutlaka işe gidiyorsunuz ama Cumartesi akşamı çok geç saatlere kadar yatmadığınız için ya da kendinizi iyi hissetmediğiniz için Pazar günü Rabbin Evinden uzak duruyorsunuz!

Rab size şöyle diyor: Onların malı çapul ve evleri virane olacak ve evler yapacaklar fakat içlerinde oturmayacaklar ve bağlar dikecekler, fakat şarabını içmeyecekler” (1:13). “RABBİN büyük günü yakındır, yakındır ve çok çabuk geliyor, RAB gününün sesi! yiğit orada acı acı bağırır.” (1:14). Sefanya’nın bu günü çok canlı bir şekilde nasıl tasvir ettiğine bir bakın: “O gün gazap günüdür, sıkıntı ve darlık günü, harabiyet ve viranlık günü, karanlık ve karaltı günü, bulutlar ve koyu karanlık günü, duvarlı şehirlere karşı, yüksek köşe kulelerine karşı boru ve nâralar günüdür” (1:15–16).

Ve insanlar üzerine sıkıntı getireceğim, ve körler gibi yürüyecekler ve kanları toz gibi, ve etleri gübre gibi dökülecek(1:17) diyor. Neden? ‘çünkü RABBE karşı suç- günah işlediler’ ve artık sizi Tanrı’dan kurtarabilecek hiçbir miktar para ya da güç yok: RABBİN gazap gününde gümüşleri de altınları da onları kurtaramayacak’ (1:18). Şöyle özetliyor: ancak onun kıskançlık ateşi bütün memleketi yiyip bitirecek; çünkü memlekette oturanların hepsini sona, hem de korkunç bir sona erdirecek.(1:18).

Kaçışı (2:1–3)

Son olarak, bu Yargı Günü kaçışıyla bildiriliyor. Rab zararsız bir yargı günü hazırladığından dolayı kaçıp firar edecek anlamında söylemiyorum. Yeni Antlaşma’nın şu şekilde tanımladığı o günden şöyle kaçabilirsiniz demek istiyorum: “İnsanın bir kez ölmesi, sonra da yargılanması kaçınılmaz olduğu gibi” (İbr. 9:27).

İşte o “utanmaz millete” Sefanya çağrıda bulunup BİR araya gelin, ey utanmaz millet! ve ferman çıkmadan önce, gün saman ufağı gibi geçip gitmeden önce, RABBİN kızgın öfkesi üzerinize gelmeden önce, RABBİN öfkesi günü üzerinize gelmeden önce toplanın.(2:1–2). Nasıl olur da Rabbin o nihai yargı gününü terk edebildiler? Peki biz nasıl oluyor da Rabbin o nihai yargı gününü terk edebiliyoruz? Tanrı’nın gazabından, öfkesinden ona kaçıyoruz. Onun yargısında da onda kalarak saklanıyoruz. Tanrı’da kalarak Tanrı’dan kurtuluyoruz! RABBİN hükümlerini yapmış olan dünyanın bütün alçak gönüllüleri, RABBİ arayın; doğruluğu arayın, alçak gönüllülüğü arayın; RABBİN öfke gününde belki örtülürsünüz(2:3). Bir yazar bu durumu şöyle açıklıyor: “Rab kendi günahkar halkına en sert kelimelerle konuştuğu zaman, halkın bu kelimelerin içinde kendisine tövbeyle gelmeleri için bir davet ve izin olarak görmelidirler.” (George Hutcheson, Exposition of the Minor Prophets). Ey Kilise, işte sıcak yaz aylarına girdiğimiz bu günlerde kendi başınıza yalnız ibadet etme bencilliğinden ve kendinize fazlasıyla değer verme alışkanlığından tövbe etmeye çağrılıyorsunuz! (Kendinize tapınmaktan vazgeçin)

Fırtına bulutları ve kasırgalar bize doğru yaklaşırken en güvenli yer fırtınanın ve kasırganın tam ortasıdır! Tanrı yaklaşan yargının tam ortasında güvenliğimizi İsa Mesih’te bulmamızı istiyor.

Buradaki tüm yargı bildirileri ve tanımları çarmıhta Rabbimizin başına gelmiştir. Yaklaşan yargıdan kaçmamıştır fakat günahlarımızı üzerine alarak Tanrı’nın gazabını üzerine çekmiştir.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla. Amin

 

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

1 + 13 =