Duvardaki Yazılar
Berlin’de Batı Berlin’le Doğu Belin’i ayıran ‘checkpoint Charlie’ diye bir yer var. Bugünlerde turistlerin uğrak yeri olmuş. Sovyetlerle Amerikalıların kontrol noktası olan bir levhanın bir tarafında bir Amerikan askerinin, diğer tarafında da bir Sovyet askerinin size bakan bir silueti var. Tek işaret, iki kişi, iki karakter. Daniel 4-5 bölümlerinde tek bir ana konu var ama iki karakterle karşı karşıyayız. Buradaki ana konu şu: krallar göklerin Kralı’na karşı ne kadar “kibirle yürüseler” de “kibirle yürüyenleri alçaltmaya kudreti olan odur” (4:37). Buradaki iki karakter Nebukadnessar ve Belşassar’dır. Aralarındaki fark Tanrıdır. Usta çömlekçi olan Tanrı’nın “aynı kil yığınından bir kabı onurlu iş için, ötekini bayağı iş için yapmaya hakkı” var (Rom. 9:21). Tanrı Nebukadnessar’la “yüceltmek üzere önceden hazırlayıp merhamet ettiklerine yüceliğinin zenginliğini gösterdi” (Rom. 9:23). Belşassar’la “gazabını göstermek ve gücünü tanıtmak isterken, gazabına hedef olup mahvolmaya hazırlananlara büyük sabırla katlandı” (Rom. 9:22).
Daniel 4’ten Daniel 5’e geçerken tarihi hızla ileri sararak Nebukadnessar’ın üç halefinin kısa yönetimlerini atlayıp, İ.Ö. 539’daki Babil’in son kralı Nabonidus’a geliyoruz. Nabonidus Marduk’a değil de ay tanrısı Sin’e tapındığı için 800 km uzakta yaşıyordu ve Perslerle savaşmakla meşguldü. Tahtına göz kulak olması için yönetimi oğlu Belşassar’a bırakmıştı. Neden bundan bahsediyorum? Bazı eleştirmenler Kutsal Yazılar’ın güvenilir ve Tanrı’dan olmadığını kanıtlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kutsal Yazılar’ın amacı tarihi anlatmak, yani tarihteki isimleri ve olayların akışını aktarmak değil, halkının kurtuluşu için tarih içerisinde Tanrı’nın yaptıklarını aktarmaktır. Buna rağmen tarih çalışmaları Daniel kitabının doğruluğunu kanıtlamıştır. Pavlus’un da yazdığı gibi, “Önceden ne yazıldıysa, bize öğretmek için, sabırla ve Kutsal Yazılar’ın verdiği cesaretle umudumuz olsun diye yazıldı” (Rom. 15:4). Bu bölümün umudu, alçaltılması gereken Belşassar’a rağmen Tanrı’nın halâ tahtta olduğu gerçeğidir.
Kralın Meydan Okuması (5:1-9)
Hikaye kralın meydan okumasıyla başlıyor. Kral Belşassar’ın verdiği parti sahnesini görüyoruz! Belşassar, büyük adamlarından bin kişiye büyük bir ziyafet yaptı, sonra Babil’in maçoluğunu gösterip, o bin kişinin önünde şarap içti (5:1). Belşassar, Med ve Pers ordularının kent surlarının diplerine kadar gelmiş olma tehlikesine rağmen, bütün bunları bir meydan okuma olarak yapıyor. Asla geçilemeyeceğine inandığı surların ve hendeklerin ardında rahatına bakarken ani bir yıkım yaklaşıyordu.Şimdi hep birlikte Yeşaya 47’ye bakalım. Rab üçüncü ayette Babil’i şu sözlerle tehdit ediyor: “Ben öç alacağım ve kimseyi esirgemeyeceğim.”
Yeşaya 47:6’da Yahuda’nın sürgün edilişini nasıl hatırladığına dikkat edin: “Kavmıma öfkelendim, mirasımı murdar ettim; ve onları senin eline verdim; sen onlara merhamet etmedin.” Şimdi de merhamet edilmeme sırası Babil’e gelmişti! Hikayemizin yansımasını 47:7-8’deki ayetlerden dinleyin: “Ve sen: Ebediyen kraliçe olacağım, dedin; o kadar ki, bu şeyleri aklına getirmedin, ve bunun sonunu düşünmedin. Ey zevk düşkünü, sen ki, emniyette oturuyorsun, ve yüreğinde: Ben varım, ve benden başkası yok..diyorsun.” Onuncu ayette de aynı şeyi duyuyoruz ama sonra 11. ayete bir bakın: “başına belâ gelecek… başına felâket düşecek… yıkım ansızın senin üzerine gelecek” (47:11).Fakat Belşassar sadece yabancı güçlere karşı değil, herşeyin üzerindeki tek güç olan Tanrı’ya karşı da meydan okuyordu. Belşassar’ın kontrolü nasıl kaybettiğine ve nasıl atası Nebukadnessar’ın Yeruşalim’deki tapınaktan çıkarıp getirdiği altın ve gümüş kapların getirilmesini buyurduğuna bakın. Garip bir durum. Yeruşalim’deki malzemeler 60 yıl önce getirilmişti. Neden bu malzemeleri istemişti? Neden bugün?
Şarap içme oyununda kullanmak için (5:2)! Belşassar’la ilgili problem alkolü kaldıramamış olması değildi, ama bu kibirli tutumunun yüreğini tamamen ele geçirmiş olmasıydı. Herkes bu alaylı tavırlarla bu ritüele katılıken (5:3), Şarap içtiler ve altın ve gümüş, tunç, demir, ağaç ve taş ilâhlara hamdettiler (5: 4). Süleymanın Özdeyişlerinde söylediği gibi: “Yıkım öncesi insanın yüreği kibirlenir” (18:12). Sizin yüreğinizin doğasının da Belşassar’ın meydan okuyan yüreğiyle tıpa tıp aynı olduğunu unutmayın!
Belşassar’ın şarabı fazla kaçırdığını sanmayın, hemen o saat, bir insan elinin parmakları göründü, ve şamdanın karşısında kral sarayının duvar sıvası üzerine yazdı (5:5). Tanrı en son ne zaman böyle bir şey yapmıştı? Sina Dağı’nda Tanrı Musa’ya ve İsrail’e bir levha vermişti. Musa İsrail’in putperestliğini görünce levhayı kırmıştı. Daha sonra Yahve Musa’ya kendi eliyle yazdığı taş levhaları vermişti. Sarhoş kral korkudan ayılıp kendine gelmişti: O zaman kralın benzi değişti, ve düşünceleri kendisini üzdü; ve belinin oynak yerleri çözüldü, ve dizleri birbirine çarptı (5:6). Çocuklar, şunu bilmenizi istiyorum: Kutsal Kitap peri masallarının anlatıldığı bir kitap değil. Büyüdükçe arkadaşlarınız size Kutsal Kitap’ı kötüleyebilir, veya masal olduğunu söyleyebilirler. Kutsal Kitap, Hristiyanlara bu günahlı dünyayı çok açık ve net bir şekilde resmeden gerçekçi bir kitaptır. Sizce, belinin oynak yerleri çözülen ve dizleri birbirine çarpan Belşassar’a ne olmuştu? Aslında bu ayet şu anlama da geliyor: O kadar çok korkmuştu ki kendisini tutamayıp korkudan altına kaçırdı! Eğlence korkuya dönüşüp kralı anlamsızlığa itmişti: Falcıları, Kildanîleri, ve büyücüleri getirsinler diye, kral yüksek sesle bağırdı. Babil’in hikmetli adamlarına kral söyleyip dedi: Bu yazıyı kim okursa, ve manasını bana bildirirse, kendisine erguvanî giydirilecek, ve boynuna altın gerdanlık takılacak, ve ülke içinde üçüncü hükümdar olacaktır (5:7). Üçüncü hükümdar diyor çünkü babası Nabonidus birinci kraldı, kendisi de ikinci kraldı. Daniel 6’da Belşassar’ın bu sözlerine tekrar bakacağız. Fakat kralın bütün vaatlerine rağmen hiç kimse açıklama yapamadı. O zaman kralın bütün hikmetli adamları içeri girdiler; fakat yazıyı okuyamadılar, ve manasını krala bildiremediler (5: 8).
Kralın Çaresizliği (5:10-16)
Güçlü kralın meydan okuması, kralın çaresizliğine, zayıflığa dönüşüyor. Sonunda sahneye ana kraliçe olarak ayık birisi giriyor. Tahminen bu kişinin Nebukadnessar’ın dul karısı olduğunu düşünüyorum (Eğer Belşassar’ın karısı olsaydı partide hazır bulunurdu (5:3). Bu nedenle, bu kişinin Nebukadnessar’ın karısı Nitokris olduğunu düşünüyorum. Nitokris Nebukadnessar’ın ölümünden yirmi yıl kadar sonra bile aktif ve etkili bir kraliçeydi. Bu ayetlerde de, halâ Nitokris’in varlığının farkında olduklarını görüyoruz). İyi bir anne yapması gerektiği gibi yumuşak konuşup kralı yatıştırmak istiyor: “Ey kral, ebediyen yaşa! düşüncelerin seni üzmesin ve benzin değişmesin.” (5:10). Sonra, Nebukadnessar’ın karısının bilebileceği bir şeyi krala hatırlatıyor: “Senin ülkende, mukaddes ilâhların ruhu kendisinde olan bir adam vardır; ve babanın günlerinde, kendisinde ışık ve anlayış, ve ilâhların hikmeti gibi hikmet bulunmuştur” (5:11). Kraliçe, Nebukadnessar’dan bahsederken neden üç kez senin baban olarak söz ediyor? Belşassar’ın aklını başına toplaması için şöyle diyor: Senin ülkende, mukaddes ilâhların ruhu kendisinde olan bir adam vardır; ve babanın günlerinde, kendisinde ışık ve anlayış, ve ilâhların hikmeti gibi hikmet bulunmuştur; ve baban, kral Nebukadnetsar, sihirbazların, falcıların, Kildanîlerin, büyücülerin reisi olsun diye, ey kral, senin baban onu koydu; çünkü kralın, adını Belteşatsar koyduğu bu adamda, Daniel’de, mükemmel bir ruh, ve bilgi, ve anlayış, düşleri yorumlama, ve bilmeceleri açma, ve düğümleri çözme ruhu bulunmuştur (5:11-12)
Fakat Belşassar Daniel’in Tanrısına başkaldırıp meydan okuduktan sonra Tanrı Belşassar’a sıkıntılar verip çaresiz duruma getiriyor. Hatta Belşassar Daniel’i huzuruna getirttikten sonra da değişmiyor ve Daniel’i aşağılıyor: “Babam kralın Yahuda’dan getirmiş olduğu Yahuda sürgünlerinden olan o Daniel sen misin?” (5:13). Bir eşeğe ruj sürebilirsiniz ama eşek yine aynı eşektir! Daha önce söylediklerimi unutmayın. Kutsal Ruh’un burada her birimize göstermekte olduğu şey her birimizin aynı taş yüreklere sahip olduğumuzdur. Her günahkâr aynı taştan yüreğe sahiptir. Tanrı kireçlenmiş ve sertleşmiş yüreklerimizi lütfuyla yumuşatmadıkça yüreklerimiz değişmez.
Gerçek Kralın Bildirisi (5:17-31)
Belşassar, bildirisini Daniel’e tekrarlarken (5:16), hikayemiz gerçek Kral’ın bildirisi ile sona eriyor. Daniel kralın hediyelerini reddedip şöyle diyor: “Hediyelerin senin olsun, ve mükâfatlarını başkasına ver.” (5:17). Düşünebiliyor musunuz? Daniel kabul etse Babil İmparatorluğu’nun üçüncü adamı olacaktı. Fakat bütün bunları elinin tersiyle itiyor. Şaşırtıcı! Daniel’e yapılan bu teklif size tanıdık geldi mi? Şeytan Rabbimiz İsa Mesih’e de dünyanın bütün krallıklarının yönetimini teklif etmemiş miydi? Daniel burada kendinden emin bir şekilde, “ben yine yazıyı krala okuyacağım, ve manasını ona bildireceğim” diyor (5:17). Daniel’in güveni kendisinden değil, tüm sırları açma yeteneğine sahip olan Tanrı’dan kaynaklanıyordu (2:30).
Belşassar’a Nebukadnessar’ın yükselişini hatırlatıyor: “Yüce Tanrı baban Nebukadnetsara krallığı, ve büyüklüğü, ve izzetle haşmeti vermişti” (5:18). Daniel’in sözlerinde İsa’nın Pontus Pilatus’a söylediği şu sözlerin yansımasını görüyoruz: “Sana gökten verilmeseydi, benim üzerimde hiçbir yetkin olmazdı” (Yuhanna 19:11). Sonra Daniel Belşassar’a Nebukadnessar’ın alçalışını anlatıyor. “Fakat yüreği yükselip, ruhu taşkınlığa kadar katılaşınca, krallık tahtından indirildi, ve izzeti üzerinden alındı” (5:20). Ne zamana kadar? “insanların krallığı üzerinde Yüce Tanrı’nın saltanat sürdüğünü, ve onu dilediği adama verdiğini bilinceye kadar” (5:21). Ama sanki Belşassar saraydaki tarih derslerini ekmişe benziyor. Belşassar tarih derslerinden anlamayan, gözlerine perde çekilmiş bir öğrenci gibiydi! “Belşatsar, sen, bunların hepsini bildiğin halde yüreğini alçaltmadın” (5:22).
Burada saygısızca Tanrı’ya meydan okuyan katı yürekli birisini görüyoruz. Bilgi değişimi garantilemiyor, değil mi? Belşassar Kral Nebukadnessar’la ilgili bir iki tarih dersinden sonra hiçbir şey öğrenmemiş gibi görünüyor. Bunun ruhsal alemde de doğru olduğunu biliyoruz. Neden? Yeremya peygamber şöyle diyor: “Yürek her şeyden ziyade aldatıcıdır, ve çok çürüktür; onu kim anlayabilir?” (Yer. 17:9). Bunu şöyle tasvir ediyor: “Etiyopyalı kendi derisini, yahut kaplan kendi beneklerini değiştirebilir mi? O zaman kötülük etmeğe alışmış olan sizler de iyilik edebilirsiniz” (Yer. 13:23). İşte bu nedenle İsa “Yeniden doğmalısınız!” (Yh. 3:7) diyor. Belşassar derisini değiştiremediği gibi kendisine yeni bir yürek de veremiyordu ve yapabileceği tek şeyi yaptı: “göklerin Rabbine karşı kendini yükselttin” (5:23).
Sonunda gerçek Kral, bu saygısız krala ölçü birimleriyle konuşuyor: MENE, MENE, TEKEL, UFARSIN…O günlerde kâğıt para yoktu. Para birimi gümüş ve altın idi. Bu nedenle para ölçülüp tartılırdı. MENE kelimesi minayla ilişkiliydi, TEKEL kelimesi şekel ve FARSİN kelimesi ise yarım-mina ya da Fars kelimesiydi. MENE; Tanrı senin krallığını saydı, ve onu sona erdirdi (26); TEKEL; terazide tartıldın, ve eksik bulundun (27); FERES; ülken bölündü, ve Medlere ve Farslara verildi (28) anlamına geliyor. Duvardaki yazı, Ey Kral, senin Nebukadnessar kadar değerin yok ve senin krallığın ikiye bölünecek. Kildanî kralı Belşatsar o gece öldürüldü (5:30).
En azından Nebukadnessar kendisini yücelttiğinde alçaltılmış ve sonrasında iman ikrarında bulunmuştu. Belşassar’ın iman ikrarı yok, sadece öldüğünü görüyoruz. Kontrol Tanrı’daydı ve O’nun halkının korkması için hiçbir sebep yoktu! Size Belşassar’ın kötülüğünü ve katı yüreğini anlatıp durdum. Şimdi sıra bizde! Sizi şu düşüncelerle bırakmak istiyorum: Bu gibi şeyleri yapanları yargılayan, ama aynısını yapan ey insan, Tanrı’nın yargısından kaçabileceğini mi sanıyorsun? Tanrı’nın sınırsız iyiliğini, hoşgörüsünü, sabrını hor mu görüyorsun? O’nun iyiliğinin seni tövbeye yönelttiğini bilmiyor musun? İnatçılığın ve tövbesiz yüreğin yüzünden Tanrı’nın adil yargısının açıklanacağı gazap günü için kendine karşı gazap biriktiriyorsun (Rom. 2:3–5). Beklemeyin! Günahlarınızı Tanrı’ya itiraf edin! O’nun Oğlu İsa Mesih’in merhametine güvenin! Beklemeyin! Zaman kaybetmeyin. Bu akşam sizin de sonunuz gelebilir. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.