Gururdan Övgüye
Lübnan’dan getirttiği sedir ağacından yapılmış saray çatısından dışarı baktı. Kendi şehrini kuşatan 12 metre yüksekliğinde, 2 metre derinliğinde çifterli dizilmiş üç set sur gördü. Bu surlar üzerlerinden savaş arabaları geçecek kadar kalındılar! Bu surlar 15 milyon kalın tuğladan yapılmışlardı. Her tuğlanın üzerinde adı ve kraliyet damgası vardı. Sonra her şeyin etrafı 80 metrelik hendekle kuşatılmıştı. Karısına kendisini hatırlasın diye yaptırdığı ve antik dünyanın en harika askılı bahçesine bakarken şehrinin güzelliğini görüyordu. Nebukadnessar çok rahat yaşıyordu! (Bazıları buradaki kişinin Daniel 2 ve 3’teki kişiyle aynı II. Nebukadnessar –İ.Ö. 605-562’de hüküm süren- olmadığını söylüyorlar. Bu kişinin üç yıllık krallığından sonra krallığı ele geçirip kendi adını III. Nebukadnessar olarak değiştiren Nabonidus (İ.Ö. 555-539) olduğunu söylüyorlar. Bu düşüncede olanların verdikleri sebeplerden birisi de şudur: Eğer bu kişi aynı Nebukadnessar ise neden kendi Kildanilerini ve diğerlerini çağırıp da Daniel’i çağırmamıştı? Üstelik, Daniel Nebukadnessar’ın rüyasını kendisine anlatabileceğini kanıtlamışken neden Nebukadnessar halâ Daniel’e rüyasını anlatıyor? (Bu kişinin II. Nebukadnessar olduğunu savunan görüşü okumak isterseniz Eugene H. Merrill’in, İngilizce Kingdom of Priests: A History of Old Testament Israel adlı kitabına bakınız).
Daniel 4’te iki büyük yorum sorunu var: Bu kişi Daniel 2-3’teki Nebukadnessar’la aynı kişi mi? Elimizde bununla ilgili hiçbir tarihi kayıt olmadığından bazıları ‘hayır’ diyorlar. Fakat böyle bir kralın kraliyet arşiv katipleri Nebukadnessar’ın 7 günlüğüne, 7 aylığına ya da 7 yıllığına delirmiş olduğunu kayda geçerler miydi acaba? Kayıtlar bize Nebukadnessar’ın ilk 11 yılı hakkında çok ayrıntılı bir kayıt tutarken sonrası hakkında neredeyse hiçbir bilgi aktarmıyor. Ona birşeyler olmuştu. Bence kayıtlar bu kişinin bizim Nebukadnessar olduğunu gösteriyor. İkinci sorun da iman ikrarının gerçek olup olmadığı sorunudur. Bunun için vaazın sonuna kadar sabretmeniz gerekecek.
Nebukadnessar’ın Tanrı’nın sırları açtığını (Daniel 2), kendi halkını kurtardığını (Daniel 3), ve şimdi de herşeye hüküm sürdüğünü gördük. Daniel 4, Rabbin Nebukadnessar’ın yaşamındaki işinin sonlarına doğru başlıyor. Nebukadnessar Rabbin insanların kurduğu tüm krallıkların üzerindeki herşeye egemen olduğunu söyleyerek başlıyor (4:1-3). Sonra bir rüyayla (4:4-17), yorumla (4:18-27) ve yorumun gerçekleşmesiyle (4:28-33) oraya nasıl geldiğini gösteriyor. Bütün bunların aynı noktaya işaret ettiklerine dikkat edin: insanların krallığı üzerinde İsrail’in Yüce Olanı saltanat sürer (4:17, 25, 32). Başladığı yerde bitiyor: İsrail’in Tanrısı tüm krallıkların üzerinde hüküm sürüyor, saltanat sürüyor (4:34-37). Burada üzerinde durulan temayı görüyor musunuz?
Bir Rüya (4:4-27)
Nebukadnessar bir rüyanın içeriğini anlatıyor. Evimde rahat, ve sarayımda refah içinde idim (4:4) dedikten sonra uyuduğunda kendisini korkutan bir düş gördüğünü ve düşüncelerinin, ve başının rüyetlerinin kendisini üzdüğünü söylüyor (4:5). Tanrı’nın Nebukadnessar’la işi bitmemişti! Ve Babil’in bütün hikmetli adamlarını önüme getirsinler de, bu düşün yorasını bana bildirsinler diye ferman ettim (4:6) diyor. İyi duydunuz mu? Tanrı Nebukadnessar’a rüyaların tek yorumcusunun Rab olduğunu gösterdiği halde Nebukadnessar bu gerçeği öğrenmemiş gibi görünüyor. Tanrı ona en son bir rüya verdiğinde dünyanın en son akımlarından gelen Freudcu rüya yorumcularını çağırtmıştı fakat onlara güvenmediği için rüyasını kendisine anlatmalarını ve yorumlamalarını söylemişti. Ama bu sefer, sihirbazlar, falcılar, Kildanîler, ve büyücüler içeri girdiler, ve ben onların önünde düşü söyledim, fakat yorasını bana bildirmediler (4:7) diyor. Daniel geldiği zaman onunla ilgili açıklanan şu ilginç gerçeğe dikkat edin: Nebukadnessar Daniel’i ilâhımın ismine göre adı Belteşatsar olan (4:8) ve sihirbazların reisi (4:9) olan kişi olarak tanımlıyor. Nebukadnessar putperestliğinde, pagan inançlarında ısrar ediyor. Rüya şöyleydi: dünyanın ortasında bir ağaç vardı ve çok yüksekti (4:10). Ağaç büyüdü ve gelişti, ve boyu göklere erişti, ve bütün yerin ucuna kadar görülüyordu (4:11). Yaprakları güzel, ve meyvesi çoktu, ve onda herkes için yiyecek vardı; kırın hayvanları altında gölgelendiler, ve göklerin kuşları onun dallarında kondular, ve bütün beşer ondan yedi (4:12). Tanrı’nın Nebukadnessar’la henüz işi bitmediği için onunla onun anlayacağı yöntemlerle konuşuyordu. Babil’de bulunan Babil yazıtları, krallıklarını gökleri ve yeraltını bağlayan dünyanın merkezi olarak gördüklerini gösteriyor. Bir yazıtta Babil’in dünyaya gölge veren ve dünyayı besleyen bir ağaç olarak tasvir edildiğini görüyoruz!
Sonra kâbus başlıyor. Nebukadnessar’ın koruyucu dediği melek yüksek sesle ağacın kesileceğini, tamamen parçalanacağını ve tüm hayvanların oradan kaçacağını duyuruyor (4:13, 14). Antik çağda Babilliler gece bekçilerinin, koruyucularının hiç uyumadıklarını ve insanların kaderlerini kontrol ettiklerini düşünürlerdi. Geriye sadece ağacın gövde kütüğü bırakılacaktı. (4:15). Kütük burada bir insan olarak betimleniyor: … kırın taze otu içinde bırakın; ve göklerin çiği ile ıslansın; ve yerin otunda hayvanlarla beraber payı olsun; onun insan yüreği değişilsin, ve ona hayvan yüreği verilsin; ve üzerinden yedi vakit geçsin (4:15-16). Bunun yedi ay ya da yedi yıl anlamına gelen yedi vakit süreceği söyleniyor.
Tanrı’nın Nebukadnessar’la işi bitmemişti. Bu kâbus kısmının sonunda amaç açıklanıyor: Hüküm koruyucu meleklerin fermanı ile, ve iş mukaddeslerin sözü ile olmuştur, ta ki, yaşayanlar şunu bilsinler, insanların krallığı üzerinde Yüce Olan saltanat sürer, ve dilediği adama onu verir, ve insanların en aşağısını onun üzerine diker. (4:17).
Kendinizi Daniel’in yerine koyun. Tanrı ona yorumlama ve gerçeği açıklama armağanı vermişti. Fakat Nebukadnessar ne zaman böyle bir sıkıntı yaşasa bu sorunu çözemeyecek adamlardan yardım istiyordu. Sonunda Daniel’i çağırıyor: Daniel bir müddet şaşkın durdu, ve düşünceleri kendisini üzdü… Daniel’in krala olan sevgisini dinleyin: Efendim, bu düş senden nefret edenlerin, ve yorası hasımlarının başına olsun! (4:19). Ama kralı sevdiği için gerçeği anlatıyor: “O gördüğün ağaç… o ağaç sensin Ey Kral” (4:20, 22). Peki o ağacın kesilmesi durumuna ne diyoruz? “Ey kral, yora, ve efendim kralın üzerine gelen Yüce Olanın fermanı şudur: insanlar arasından kovulacaksın, kır hayvanları ile beraber oturacaksın, ve sana öküzler gibi ot yedirecekler, ve göklerin çiği ile ıslanacaksın.” (4:24, 25).
Tanrı’nın daha Nebukadnessar’la işinin bitmemiş olduğunu söyleyip duruyorum. Neden? Çünkü yorum kısmının sonlarına doğru ne okuyoruz? Bu kâbusun amacı: “ve insanların krallığı üzerinde Yüce Olanın saltanat sürdüğünü, ve onu dilediği adama verdiğini bilinceye kadar” (4:25). Krallığının bir kütük olarak hayal edilmesi şu anlama geliyordu: Ve mademki ağacın köklerinin kütüğü bırakılsın diye emrettiler; sen, göklerin saltanat sürdüğünü bildikten sonra krallığın senin için teyit edilecek (4:26).
Tanrı’nın Daniel’le henüz işi bitmediği için harekete geçme çağrısında bulunuyor: “Bundan dolayı, ey kral, öğüdüm sana makbul olsun, ve doğrulukla suçlarını, ve düşkünlere acımakla fesatlarını kırıp at; belki rahatın uzatılır.” (4:27). Bu size nasıl geliyor? Günah işlemeyi bırak ve doğru davranmaya başla mı diyor? Tövbe! Daniel 2’deki rüyasının Babil’in sonunu anlatıyor olması harika, ama Nebukadnessar halâ günahından tövbe etmeye ve doğruluk göstermeye çağrılıyor. Keşke bütün liderlerimiz bu çağrıyı duysa ve dinleseydi! Peki Nebukadnessar’ın tüm yöneticilerinin izlemesi gereken bu doğru yönetim nedir? Burada kullanılan bu dil Mezmur 72’de Mesih’in krallığıyla ilgili bir peygamberliktir: Senin kavmına adaletle,
Ve senin hakirlerine hak ile hükmetsin… Çünkü imdada çağırınca, fakiri ve yardımcısı olmayan hakiri kurtarır. Yoksula ve düşküne acır; Ve fakirlerin canlarını kurtarır. Canlarını hileden ve zorbalıktan kurtarır, ve gözünde onların kanı değerli olur (Mezmur 72: 2, 4, 12, 13, 14).
Yaşayan Bir Kâbus (4:28-33)
Nebukadnessar tövbe etti mi? Nebukadnessar sanki aynı günü tekrar tekrar yaşıyordu. Aynı sahneye tekrar geri dönüyor gibiydi. Uyanıyor, yaşıyor, uyuyor ve tekrar uyuduğunda tekrar aynı güne uyanıyor gibiydi. Bill Murray’nin Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) adlı filmi gibi! Nefret ettiği bir günü tekrar tekrar yaşamak zorunda kalan bir adamın maceralarını konu ediyor. Huysuz bir adam, hiç sevmediği kırsal yaşamın hüküm sürdüğü kırsal bir kasabaya Groundhog Day (köstebeklerin çukurdan çıkışı) etkinlikleri için gönderilir. Sonra aynı günü tekrar tekrar yaşamaya başlar. Bütün bunlar rüya mıydı? Yoksa gerçek miydi? Nebukadnessar’ın rüyası yaşayan bir kâbusa dönmüştü: Bunların hepsi kral Nebukadnetsar’ın başına geldi. (4:28).
Açılış sahnemiz Daniel’in mesajından bir yıl sonra oluyor. Neden? Tanrı neden Nebukadnessar’la daha önce ilgilenmedi? Tanrı’nın Nebukadnessar’la işi bitmemişti ve sizin de bildiğiniz gibi bazen bu işler uzun zaman alıyor! On iki ay sonra Babil krallığı sarayı üzerinde geziniyordu. Kral söyleyip dedi: Kral evi olsun diye, kuvvetimin kudreti ile ve haşmetimin izzeti için yapmış olduğum büyük Babil bu değil mi? (4:29-30) diye soruyor. Buna benzer sözleri Babil’de bulunmuş olan saray yazıtlarında da görüyoruz. Nebukadnessar’ın durumu üzücü. Yeniden doğmamış bir kişi benliğine göre yaşar. “Benliğe uyanlar benlikle ilgili, Ruh’a uyanlarsa Ruh’la ilgili işleri düşünürler… Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı’ya düşmandır; Tanrı’nın Yasası’na boyun eğmez, eğemez de… Benliğin denetiminde olanlar Tanrı’yı hoşnut edemezler.” (Romalılar 8: 5, 7, 8). Günah “Ben kendimi dünyanın merkezi yapıyorum” diyor. Fakat Nebukadnessar krallığının tüm ihtişamına rağmen duvarlarının tuğladan yapılmış olduğunu unutuyordu. Krallığa başladığında sahip olduğu her şeyin tek bir Tanrı’dan geldiği hatırlatılmıştı ama kral bunu da unutmuş gibi görünüyor. Kral, babasının oğlu için yazdırdığı ‘bir hiçin oğlu’ tanımını da unutmuşa benziyor.
Kendi pagan öğretisini bile unutmuşa benziyordu. Artık gerçeği öğrenme vakti gelmişti! Tarihsel kaynaklar, krallığının başlangıçlarında birçok dini açıklamaların bulunduğu yazıtlar olduğunu gösteriyor, fakat sonralarda yazıtların hepsinin Nebukadnessar’la ilgili olduğunu görüyoruz. Aslında, daha önce bir dua olarak yazılmış bir yazıtı yeniden yazdığını ve bu duaya sekiz kez kendi adını eklediğini görüyoruz! Gururuyla dünyanın tam merkezinde oturduğunu düşünürken göklerden bir ses onun alçaltılacağını söylüyor: “insanlar arasından kovulacaksın, ve kırın hayvanları ile beraber oturacaksın; sana öküzler gibi ot yedirecekler; ve insanların krallığı üzerinde Yüce Olanın saltanat sürdüğünü, ve onu dilediği adama verdiğini bilinceye kadar, senin üzerinden yedi vakit geçecek.” (4:32). Bir demirci tarafından sahiplenilen bir köpek düşünün ve demir dövme örsünün ayaklarına bağlanıyor… demir örsün üzerinde her dövüldüğünde, her çarptığında korkudan havlıyor, ama sonunda alışıyor ve o gürültünün içinde uyuyabiliyor… İşte Nebukadnessar da Tanrı’nın kelamına önce havlıyordu ama sonra alışıp rahatlıyor.
Ve bir hayvan gibi, Nebukadnessar’ın kendisi de bir hayvana dönüştü! Nebukadnessar’ın kil tabletlerinden birisinde oğullarına ve kızlarına aldırış etmeden emirler verdiğini, ibadet merkezlerinin korunaksız kalmasına izin verdiğini, kendi yaşamına önem vermediğini ve kutsal kapıya gidip ağladığını görüyoruz. Bu kil tablette Nebukadnessar şaşkın bir şekilde birbirine zıt emirler veriyor. Aslında, eski Babil dininde ilk insan kıllarla örtülü bir kişi olarak betimleniyor. Saçlarının tahıl gibi büyüdüğü, ceylanlar gibi ot yediğini ve hayvan sulaklarından su içtiğini görüyoruz. Nebukadnessar uyarılmıştı ve şimdi de Babilliler için insan varlığının en alt seviyesi olarak bilinen deliliği tecrübe ediyordu.
Gerçek Bir İman İkrarı mı? (4:1-3, 34-37)
Tanrı’nın Nebukadnessar’la daha işi bitmemişti. Önce alçaltıldı, sonra da günahını itiraf etti. Hepinizin merak ettiği nokta Nebukadnessar’ın açıklamasının gerçek bir iman ikrarı olup olmadığı, değil mi? Daniel 2 ve 3’te ancak hikayenin sonunda Tanrı’nın Tanrı olduğunu itiraf ettiğini görüyoruz. Burada ise bir iman ikrarıyla başlayıp iman ikrarıyla bitiriyor. İkinci bölümdeki iman ikrarından sonra bir imaj oluşturmaya devam ediyor. Bu bölümdeki hikaye iman ikrarıyla bitiyor. 2:47’deki iman ikrarı şöyleydi: “Tanrın gerçekten tanrıların Tanrısı, kralların Efendisi. Gizleri açan O’dur.” Sonra da Daniel’e saygıyla yaklaşıp 3:28’de şöyle diyor: “Şadrak, Meşak ve Abed-Nego’nun Tanrısı’na övgüler olsun! Meleğini gönderip kendisine güvenen kullarını kurtardı. Onlar buyruğuma karşı geldiler, kendi Tanrıları’ndan başka bir ilaha kulluk edip tapınmamak için canlarını tehlikeye attılar.” Peki şimdi ne görüyoruz? Yüce Tanrı’nın benim için gerçekleştirdiği belirtileri ve şaşılası işleri size bildirmeyi uygun gördüm (4:2). Ve yeniden kendisine geldikten sonra hikaye gururla değil, Tanrı’ya övgüyle bitiyor: Belirlenen sürenin sonunda ben Nebukadnessar gözlerimi göğe kaldırdım ve kendime geldim. Yüce Olan’ı övdüm. Sonsuza dek Diri Olan’ı onurlandırıp yücelttim. O’nun egemenliği ebedi egemenliktir, Krallığı kuşaklar boyu sürecek (4:34); Ben Nebukadnessar Göklerin Kralı’na şükrederim. O’nu över, yüceltirim. Çünkü bütün yaptıkları gerçek, yolları doğrudur; kendini beğenmişleri alçaltmaya gücü yeter (4:37). Biraz zaman aldı ama Rab kralın aklını başına getirip dizlerinin üzerine çöktürdü ve gerçek iman ikrarına itti! Kardeşler, gerçekten de bir Tanrı var! Tarihin dizginleri onun elindedir. Bu dünya ve içindeki tüm ayrıntılar onundur. Üzerimizde egemenlik sürmektedir. Bugün kendinizi alçaltacak mısınız? Bugün günahlarınızı itiraf edip tövbe edecek misiniz? Bugün Rabbimiz İsa Mesih’in merhameti için diz çöküp yalvaracak mısınız? Baba, Oğul ve Kutsal ruhun adıyla.