Koloseliler Serisi

Hristiyan Yaşam Rehberi, 1. Kısım | Koloseliler 3:1-17

Rev. Çağdaş Coşkun tarafından | Koloseliler 2022

Hristiyan Yaşam Rehberi, 1. Kısım

Rab İsa Mesih’in sevgili kilisesi, etik ya da ahlak kelimelerini duyduğumuzda aklımıza neler geliyor? Bu kelimeler “nasıl davranmalıyız” sorusuna verdiğimiz cevaplardır. Ayrıca bazen Hristiyan ahlakından bahsediyoruz, peki tam olarak bu ne demektir?  Örneğin her Pazar Rabbin ahlaki yasası dediğimiz 10 Emir’i okuyoruz, Kutsal Kitap pasajlarına bakıyoruz. Ama tam olarak neyden bahsediyoruz? Bu sorusunun cevabını Rabbimiz halkını Mısır’dan çıkardığı dönemde vermiştir: “Kutsal olun, çünkü ben kutsalım” (Lev. 11:45). Yani Rabbimiz bizlerin kendisini örnek alıp, kendisine benzememizi, yani diğer bir değişle onu taklit etmemizi ve Mesih İsa benzeri yaşamlara sahip olmamızı beklemektedir. Bunu daha iyi anlayabilmemiz için İsa bizlere tüm kutsal yazıları şu şekilde özetler: “Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin.  İşte ilk ve en önemli buyruk budur. İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.” Yani kısacası, Rab halkından hem yüreklerinin hem eylemlerinin değişmeye devam etmesini hem de bu değişimin dışarıdan başkaları tarafından gözlemlenebilir olmasını istemektedir. İşte bugün, beşinci haftasında olduğumuz Koloseliler vaaz serisinde geldiğimiz noktada bir imanlının sapkın öğretişlerle çevrelendiği bir dünyada Kutsal Kitap’a göre nasıl yaşaması gerektiğine bakacağız. İlk hafta şükretmenin önemine değinip, ikinci hafta da Rabbin sağladığı harika kurtuluşa bakmıştık. Üçüncü ve dördüncü haftalar hem Pavlus’un hizmetine hem de Kolosedeki sapkın öğretilere değindik ve bu öğretilere karşı panzehirin ne olduğunu öğrendik. Geldiğimiz noktada Pavlus Kolose kilisesine adeta şunu söylemektedir: “İşte böyle bir kurtuluşa sahip olduğunuzu bildiğinize göre Mesih İsa’da yaşayın ve O’na benzemek için gayret edin!”

Bugünkü pasajımıza, bir Hristiyan olarak sapkın öğretilerle dolu bu dünyada nasıl yaşamamız gerektiğini anlatan bu pasaja şu 3 nokta ile bakacağız:

  • Ahlakımızın temeli (3:1-4)
  • Eski Yaratılışı Çıkarmak (3:5-11)
  • Yeni Yaratılışı Giyinmek (3:12-17)

İlk dört ayet Koloseliler mektubu içinde iki sebepten ötürü oldukça önemli bir yere sahiptir İlki, Pavlus Kutsal Kitap’a aykırı öğretişlerine karşı yazdıklarını toparlayıp sonlandırır. İkincisi ise tüm bu sahte öğretişler karşısında imanlıların Tanrı’nın isteğine uygun yaşamlar yaşamamız için neler yapmamız gerektiğini açıklayacağı ayetler için de bir temel hazırlar. Gerek bugün bakacağımız 3:5-17 gerekse, Rab dilerse, haftaya bakacağımız 3:18-4:6 ayetlerini bu dört ayet üzerinden anlamamız gerekiyor. Bizler Mesih’te öldük, dirildik ve yeni yaşamlara sahip olduk. Adeta Tanrı’nın İsrail halkını köle oldukları diyardan çıkarıp daha sonra isteğini onlara bildirmesi gibi, Tanrı bizleri Mesih’te yaşama kavuşturmuş ve şimdi de kendisine ait olan kutsallara, Koloselilere eski yaşamlarından kalma günahlarını ve alışkanlıklarını bırakıp Mesih’teki yeni yaşama göre yaşamalarını buyurur. Çünkü Mesih merkezli ve Tanrı’nın isteğine uygun yaşamlara sahip olmamız bizlerin sahta öğretişler karşısındaki en büyük silahımızdır.

1.ayetin Grekçe’de aslında bir bağlaç ile başlamasından ve aynı zamanda fiilin çatısının farklı olmasından dolayı bu ayeti şu şekilde çevirmeliyiz: “Bu nedenle, eğer Mesih ile birlikte diriltildiyseniz (buradaki fiil etken değil edilgendir) gökteki değerleri arayın! Mesih orada, Tanrı’nın sağında oturuyor.” Bağlacın görevi, adından da anlaşılacağı üzere bir önceki cümlede geçen düşünceyi yeni başlayan cümlede devam ettirmek, sürdürmektir. Pavlus bu ayette 2:20’de başladığı düşünceyi, aynı fikri devam ettirmektedir. 2:20’de şunu okuyoruz: “Mesih’le birlikte ölüp dünyanın temel ilkelerinden kurtulduğunuza göre…” Yani, imanlılar artık Mesih’le birlikte diriltildiğine göre, ya da diğer bir değişle Mesih İsa tarafından diriltildiklerine göre ve O’nun kanıyla ölümden satın alınıp yaşama geçtiklerine göre göklerdeki değerlerin ardından gitmelerini buyurur Pavlus. Bu pasaja kadar Pavlus çoğunlukla anlatmak istediklerini geçmiş ya da şimdiki zaman ekleriyle anlatır. Ama burada Pavlus’un emir kipinde yazdığını görüyoruz. Yani, bu bir tavsiyeden çok daha ötedir, bu bir buyruktur ve Kutsal Ruh Pavlus aracılığıyla bizlere buyurmaktadır. Hristiyan yaşamı bir tavsiye değil, Tanrı’nın bizden beklentisidir ve bizlerin de itaat etmesi gereken bir çağrıdır. Çünkü Mesih İsa bizim kurtuluşumuz ve her gün O’na daha çok benzememiz için canını vermiştir.

Sevgili kardeşler, Tanrı sizleri Mesih’te diriltmiş ve sizlere yaşam vermiştir, geçen haftaki vaazlarımızda değindiğimizi gibi Tanrı kurtuluşu kesin ve mükemmel bir şekilde sağlamış ve tamamlamıştır. Mesih İsa’da dirilenleri Tanrı tekrar mezara koymayacaktır, onlara verdiği yaşamı geri almayacaktır. Tanrı kararından geri dönmeyecektir. Eğer Mesih’e aitseniz Mesih İsa’da dirildiniz ve O’nda sahip olduğunuz kurtuluşu kimse sizden çalamaz. Çünkü Mesih İsa Tanrı’nın sağında oturuyor. Pavlus’un bizlere 2:15’te ne dediğini anımsayın: Mesih İsa “yönetimlerin ve hükümranlıkların elindeki silahları alıp onları çarmıhta yenerek açıkça gözler önüne serdi.” Oğul Tanrı’nın gözle görünen ve görünmeyen tüm güçler üzerinde mutlak bir hâkimiyeti olduğunu okumuştuk. Bu yüzden Tanrı’nın Mesih’teki vaatlerine güvenebiliriz çünkü Tanrımız güçsüz ve sözünü tutamayacak kadar zayıf bir varlık değildir. Aksine, ilk günaha düşüşten itibaren defalarca yinelediği vaadini ve sırrını, Mesih’te bizlere açıklayarak gücünü ve görkemini gözler önüne sermiştir.

Üçüncü ayette de okuduğumuz üzere, bizler yaşama geçtik çünkü Mesih İsa ile birlikte öldük. Her ne kadar hala günaha tutsak bir dünyada ve günahkâr bedenlerde yaşıyor olsak da bizlerin yaşamları artık Tanrı’da saklıdır. Eğer hatırlarsanız, Pavlus 1:27’de aynı vaatten bahsetmişti: “Tanrı kutsallarına bu sırrın uluslararasında ne denli yüce ve zengin olduğunu bildirmek istedi. Bu sırrın özü şudur: Mesih içinizdedir. Bu da size yüceliğe kavuşma umudunu veriyor.” İşte yaşamlarımızın Mesih’te saklı olması bu demektir. Rabbin gününde, Mesih’te saklı olan yaşamlarımız sayesinde bizler de Mesih İsa gibi yüceltileceğiz ve göksel bedenleri giyineceğiz. Dördüncü ayette okuduğumuz üzere: “Yaşamınız olan Mesih göründüğü zaman, siz de O’nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceksiniz.” İşte bu yüzden Pavlus Koloselilere ve bizlere her durumda sevinin, her durumda şükredin, diyor. Bizlerin sevincinin nedeni ne acı çekmekten mutlu olmamızdır ne de acı çekerek herhangi bir yetkinliğe ya da olgunluğa sahip olacağımıza inanmamızdır. Bizler her şeye rağmen sevinip şükrettiğimiz zaman, işte bir gün Rab ile yüceltileceğimizi bildiğimiz için seviniyoruz ve şükrediyoruz. Çünkü evet, bu bedence çokça acılar çekebiliriz, ama Rab bizlere öyle harika bir vaat vermiştir ki, ne yaşarsak yaşayalım bu vaatte her zaman sevinç bulabiliriz. Geçmişte yaşamış imanlılar gibi bizler de “mimarı ve kurucusu Tanrı olan temelli kenti bekliyoruz” (İbraniler 11:10). Peki biz bu gerçekleri ne kadar sıklıkla düşünüyorsunuz? Bu dünyanın sıkıntıları ve dertleri Rabbin kendi kanıyla bizlere sağladığı vaatleri gölgeleyecek kadar hayatlarımızda büyüyor mu? Rabbin kendi canını vererek elde ettiği bu vaatte, kurtuluşumuzda sevinç buluyor muyuz?

Pavlus ilk dört ayette iki kez bizlere emir kipinde yazar: İlki, az önce bahsettiğim gibi birinci ayetteki “gökteki değerleri arayın” ki aynı zamanda arzulayın anlamına da gelmektedir; ikincisi de ikinci ayetteki “gökteki değerleri düşünün.” Yani göksel değerleri hem yürekten arzulamamızı hem de aklımızla düşünmemizi buyurur. İman hayatında yalnızca duygularımızla yaşamamalıyız, yalnızca hislerimize odaklanmamalı ve Rabbin vaatlerini hislerimize indirgememeliyiz. Rabbin vaatleri bizim hislerimizden ve duygularımızdan bağımsızdır, biz hissetmesek de Tanrı hala bizlere sadıktır, biz hissetmesek de Tanrı hala bizleri sevmektedir. Rabbe şükürler olsun ki Tanrımızın vaatleri insan gibi duyguları sürekli değişen bir varlığa bağlı değildir. Aynı zamanda iman yaşamımız sadece aklımızda, mantığımızda yaşamamalıyız. Bu gerçekler yüreklerimizi değiştirmeli ve duygularımızı ayağa kaldırmalıdır. Çünkü bizler komşumuzu sevmeye, o sevinçliyken sevinçli olmaya, o ağlarken onunla birlikte ağlamaya çağrıldık. Bizler, tek başımıza odamızda Kutsal Kitap okuyup dua etmeye çağrılmadık. Yani kısacası, hem yüreklerimizde hem de aklımızda Rabbi aramalıyız, onun bize olan vaatlerini düşünmeliyiz ve hem aklımızda hem de yüreklerimizde O’nun ismini yüceltmeliyiz. Bizim önceliğimiz aklımızda ve yüreğimizde şu gerçeği kavrayabilmemizdir: “Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunu arayın, o zaman size bütün bunlar da verilecektir.” Sevgili imanlılar, gökteki değerleri düşünün, arzulayın, hem aklınızda hem yüreğinizde bu gerçeklerden kuşku duymayın. Rabbimiz güvenilirdir ve bize verdiği vaatleri tutacaktır.

Akıllarımız Tanrı’nın isteğinin ne olduğunu bilebilmemiz için yenilenmiş, günahkâr doğamız 2:14’te de okuduğumuz gibi Mesih’le birlikte çarmıha çivilenmiş ve yüreklerimizde Kutsal Ruh yaşamaya başlamıştır. Artık doğruyu bilip iyi işler yapabilecek durumdayız. Bu Rabbin işidir. Bu yüzden imanlıların artık eski hayatından kalma ahlaksızlıkları, Tanrı’yı hoşnut eden erdemlerle yer değiştirmesi gerekmektedir. Çünkü Tanrı sayesinde bunu yapabilecek güçtedirler; Mesih ile ölüp, Mesih ile diriltilenler olarak artık Mesih İsa’ya aitsiniz ve O’nda gördüğünüz yaşamanın aynısını yaşaya çağrıldınız.

Beşinci ayete yakından bakalım. Bu ayeti şu şekilde çevirirsek belki de Pavlus’un ne demek istediğini daha iyi anlayabiliriz, aynı zamanda bu kelimelerin tam olarak ne anlama geldiklerine de bakalım. “Bu yüzden içinizdeki dünyeviliği öldürün: zinayı (yani evlilik dışı herhangi bir cinsel ilişkiyi), pisliği (daha çok düşüncelerimizde işlediğimiz ahlaksızlıklar),  şehveti, kötü arzuları (bu ikisi birçok günahın başlangıcıdır, ilk adımıdır) ve putperestlikle bir olan açgözlülüğü (Tanrı’nın verdikleriyle yetinmemek ve daha fazlasını istemek.)” Sevgili kardeşler, bu ayetleri birinci ve dördüncü ayetler ışığında değerlendirdiğimizde karşımıza çıkan sonuç, Mesih’e ait olanların cinselliğe yaklaşımında tamamen yeni bir bakış açısına sahip olması gerekliliğidir. 7.ayette de okuduğumuz üzere: “Geçmişte bunlarla iç içe yaşadığınız zaman siz de bu yollarda yürüdünüz.” Bu tarz günahlar imanlıların arasında anılmaması bile gerekiyor! Koloseliler mektubunun yazıldığı döneminde imanlılar bu tarz günahlarla çepeçevre kuşatılmıştı, ama günümüzde içinde yaşadığımız durum çok daha kötüdür. Artık bu günahlar internet ve teknoloji sayesinde evlerimizin içlerine kadar girmiştir. Eğer ayık ve uyanık olmazsak her an bu tarz günahlara düşebiliriz. Sevgili kardeşler, Pavlus bu günahları rafa kaldırın demiyor, bu günahları bir süreliğine unuttun demiyor, bu günahları öldürün diyor. İşte bizim mücadelemiz bu kadar kesin ve ciddi olmalıdır, çünkü Tanrı her geçen gün kendisine daha çok benzeyebilmemiz ve kutsallaşmamız için bizlere gerekli her şeyi zaten vermiştir. Artık bizlerin de günahla mücadele etmesi, bizlerin de çaba göstermesi gerekmektedir. Kardeşler, bu sözler bir kulağınızdan girip diğerinden çıkmasın. Çünkü 6.ayette de okuduğumuz üzere: “Bunlar yüzünden Tanrı’nın gazabı söz dinlemeyenlerin üzerine geliyor.” Unutmayın ki Tanrı’nın yargısı ilk önce kendi ev halkından başlayacaktır ve Tanrı bütün işlerimizi açığa çıkaracaktır, hiçbir şey gizli kalmayacaktır. Kardeşler, çevremizi bu kadar kolayca kuşatan bu günaha karşı gerçekten de elimizden geldiğince karşı koymaya çalışıyor muyuz? Yoksa her defasında kendimizi aynı günahı tekrar ve tekrar işlerken mi buluyoruz? Tanrımız bizden gönülsüz ve yarım yamalak bir çaba istemiyor çünkü Tanrı’nın bize vaat ettikleri bu dünyanın bizlere verebileceği şeyler gibi değildir, çünkü bu dünyadan aldıkça deniz suyu içer gibi daha çok susuyoruz ve bu bizi adım adım yıkıma götürüyor. Sevgili Hristiyanlar, bu yüzden pisliği, zinayı ve şehveti öldürün.

Pavlus 8 ve 9.ayetelerde ikinci bir listeye başlıyor. Bu ikinci liste, diğerlerine göre daha az ciddi günahlar ya da günah seviyesi olarak daha önemiz günahların listesi değil. İkinci listenin amacı özellikle imanlılar arasındaki ilişkiye, yani Mesih’in bedenine zarar verebilecek olan ve eski bedene ait kötü alışkanlıklardan vazgeçilmesinin önemini vurgulamaktır. Bizler bir beden olarak, hep birlikte yaşamaya çağrıldık, bizim çağrımız bireysel bir çağrı değil ama Mesih’in bedeninin bir parçası olma çağrısıdır. Bu yüzden birlikte yaşarken mutlaka kaçınmamız gereken şeyler vardır. Yakup bizim için bu durumu şu şekilde özetlemektedir: “Dilimizle Rab’bi, Baba’yı överiz. Yine dilimizle Tanrı’ya benzer yaratılmış insana söveriz. Övgü ve sövgü aynı ağızdan çıkar. Kardeşlerim, bu böyle olmamalı.” Evet, kardeşler, bu böyle olmamalı. Hiçbirimiz diğerinden Rabbin gözünde daha az günahkâr ya da kurtuluşu daha çok hak eden kişiler değiliz. Hangi birimiz günahkâr değilim diyebilir ki? Hangi birimizi hatasız olduğunu iddia edebilir? Rabbimizin Matta 7’de dediği üzere: “Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin?  Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin?” Bu yüzden birbiriniz hakkında dedikodu yapmayın, iftira etmeyin. Rabbin kendi canını vererek ve kanını akıtarak bir araya getirdiği kilisesine karşı özenle ve dikkatle davranın, bedenin büyüyüp gelişmesi için gayret gösterin, güç kaybedip zayıflaması için değil. Bu beden bu dünyada olduğu sürece kusursuz ve mükemmel olmayacak, o yüzden kusur ve hata aramayı bırakıp bedenin güçlenmesi için gayret edelim. Bu elbette ki günahlarımız görmezden gelelim demek değildir, çünkü kardeşimizi uyarmak da sevgimizin bir göstergesidir.

Tanrı bizden yapamayacağımız bir şey istememektedir. Çünkü her ne kadar günahkâr bir bedende ve dünyada yaşamaya devam edecek olsa da bizleri günahın ve ölümün gücünden kurtarmıştır. Ruh’un bizlerden beklediği bu iyi işleri yapabiliriz, çünkü 9 ve 10 ayette de okuduğumuz üzere: “eski yaradılışı kötü alışkanlıklarıyla birlikte üzerinizden çıkarıp attınız; eksiksiz bilgiye erişmek için Yaratıcısına benzer olmak üzere yenilenen yeni yaradılışı giyindiniz.” Ve artık “Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur. Mesih her şeydir ve her şeydedir.” Birbirimizden nefret edebileceğimiz hiçbir sebep kalmamıştır, çünkü bizler artık biriz. İnsanoğlu birbirinden nefret edebilmek, karşı taraf hakkında yalan söyleyip iftiralarını aklamak için çok kolay bir şekilde bir sürü sebep üretebilir. “Çünkü bu kişi şu ülkeden, bu ırktan, bu takımı tutuyor, bu mahallede yaşıyor, bu dili konuşuyor…” gibi yüzlerce farklı sebep üretebilir. Ama artık dünyanın nefret ve iftira için kolayca yarattığı bu sebepler Mesih tarafından kendi bedeninde, çarmıhta yok edilmiştir. Ve Mesih’in bedeni olan kilisesinde artık herkes birdir, eşittir, aynıdır, hiçbir ayrım yoktur. Hepimizin başı olan Mesih her şeyimizdir ve Mesih her şeydedir, yani Mesih her şeyin odak noktası olmalıdır. İşte bizim durmamız gereken temel budur.

Sevgili kardeşler, yalnızca eski yaşamımızı çıkarmamız değil ama aynı zaman Mesih’te sahip olduğumuz yeni yaşamı da giyinmemiz gerekiyor. Pavlus artık bizlere ne yapmamamızı değil ama ne yapmamız gerektiğini açıklamaya başlar, ki bu da bizi vaazımızın son noktasına getirir, yeni yaratılışı giyinmek. Rabbin lütfu sayesinde O’nda seçilmiş kişiler olarak, seçilmişliğin ne kendi doğruluğunuzda ne de iyi işlerinizde kaynaklanmadığını bilerek, Rab İsa’da gördüğünüz ve sizlere de gösterilen merhameti ve lütfu kardeşlerinize göstermeye çağrıldınız.

İşte bu yüzden 12 ve 13.ayetlerdeki erdemleri hayatlarımızda göstermeye çağrıldık. 12 ve 13.ayetleri şu şekilde çevirirsek orijinal anlamına daha yakın oluruz: “Bu yüzden, Tanrı’nın kutsal ve sevgili seçilmişleri olarak sevgiyi, şefkati, iyilikseverliği, alçakgönüllülüğü, iyi huyluluğu ve sabrı giyinin. Birbirinize katlanın ve birbirinizi affedin. Eğer birinizin ötekinden şikâyeti varsa, Rabbin sizi bağışladığı gibi, siz de aynısını yapın.” Eğer böyle yaşarsak kilisemizde bir ahenk içinde ve bir beden olarak yaşamayı başarabiliriz. Ve unutmayın ki Kutsal Ruh sizleri bu şekilde yaşamaya davet ediyor. Bu pasaj sizlere nasıl davranılması hakkında değildir, sizlerin nasıl davranması gerektiği hakkındadır. Bu yüzden sevgili kardeşler, Rabbin isteğini sadece duyan ve başkalarından bekleyen kişiler olmayalım ama O’nun sözünün uygulayıcıları olalım. Eğer böyle yaşamayı başarabilirsek hiçbir sapkın öğretiş bizim birliğimizi bozamaz.

Mesih’e ait bir beden olduğumuzun en büyük kanıtı olarak da “bunların hepsinin üzerine yetkin birliğin bağı olan sevgiyi giyinin” diyor Pavlus 14.ayette. Sevgili kardeşler, eğer aramızda sevgi bağı olmazsa bir beden olmamız mümkün değildir çünkü hepimiz günahkâr insanlarız. Günah işlemeye ve ne yazık ki birbirimizi hayal kırıklığına uğratmaya devam edeceğiz. Bu bedende olduğumuz sürece hiçbirimiz kusursuz olmayacağız. Ama buna rağmen, tüm hatalarımıza ve günahlarımıza rağmen birbirimize sevgi ile bağlı olmaya çağırıldık. Ve Rabbin kanıyla satın aldığı bu bedene sevginiz öyle büyük olsun ki bunu gören herkes Rabbin adını yüceltsin ve O’nun bedenin bir parçası olmanın ne kadar büyük bir ayrıcalık olduğunu anlasın. Lakin sevgili kardeşler, sevginin bir eylem olduğunu unutmayalım. Bizleri Yakup aracılığıyla uyaran Kutsal Ruh’un sözlerini dinleyin: “Bir erkek ya da kız kardeş çıplak ve günlük yiyecekten yoksunken, içinizden biri ona, “Esenlikle git, ısınmanı, doymanı dilerim” der, ama bedenin gereksindiklerini vermezse, bu neye yarar? Bunun gibi, tek başına eylemsiz iman da ölüdür” (Yak. 2:15-17). Sevginizi zor zamanlarda göstermenin çok daha kıymetli olduğunu unutmayın. Bedenin ayrı ayrı parçaları olarak bu bağla birbirimize bağlandık ve aynı zamanda da bu bağla Rabbimiz kilisesine bağlıdır. Üçlü Birlik Tanrısı kilisesini öylesine sevmiştir ki beden alıp aramızda yaşamış ve sevgili kilisesi için canını günah sunusu olarak sunmuştur. İşte bizlerin de Rabbimizin bu sevgisini bir nevi taklit ederek, Rabbin bedenine böyle bağlı kalmamız gerekmektedir.

15.ayette Mesih’in esenliği yüreklerinizde hakem olsun diyerek, Pavlus tam olarak ne söylemektedir? İlk olarak, kurtuluşumuzun kaynağın Mesih olduğunu, sadece ve yalnızca lütuf ile kurtulduğumuzu bildiğimizden kurtuluşumuz için hiçbir kaygı duymadan yaşamamız anlamına geliyor. Bundan böyle artık ben kurtuldum mu, kurtuluşum için acaba eksik bir şey yaptım mı, kurtuluşumu ne yaparsam kaybederim gibi sorularla kendimize eziyet etmek yerine, kurtuluşumuzun temelinde Mesih olduğunu ve Kutsal Ruh ile mühürlendiğimizi bilerek esenlik içinde yaşayabiliriz. İkincisi, Mesih’in esenliği tümcesi Eski Antlaşmada’ki Şalom kelimesinden gelmektedir, yani Antlaşma Tanrısının gerçekleri ve vaatleri üzerine kurulu bir esenlik anlamındadır. Yani, esenliği kendi yüreğimizde ya da şartlarımızda değil ama Rabbin bizler için sağladığı kurtuluşta bulabiliriz ancak. Bu yüzden de 15.ayetin sonunda Pavlus “Şükredici olun” diye ikinci kez emir kipinde bizlere seslenir, bizlere şükretmemizi buyurur. Çünkü bu öylesine büyük bir güvencedir ki, bu dünyada sahip olduğumuz ve bir gün yok olacak ve çürüyecek şeylerin bizlere sağladığı güvenceden kat ve kat üstündür.

16.ayette ise eski yaratılışımıza ait iftira atmanın, yalan söylemenin ve edepsizce konuşmaların yerini ne alması gerektiğini okuyoruz. “Mesih’in sözü bütün zenginliğiyle içinizde yaşasın. Tam bir bilgelikle birbirinize öğretin, öğüt verin, mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler söyleyerek yüreklerinizde şükranla Tanrı’ya nağmeler yükseltin.” Sevgili kardeşler, işte birbirimizle olan ilişkilerimizde bunları gözetmeliyiz. Birbirimizin hayatlarında adeta “yaşayan Kutsal Kitaplar” olmalıyız, Ruh’un bizlere 1 Korintliler 12:24-26 ne dediğini işitin: “Gösterişli üyelerimizin özene ihtiyacı yoktur. Ama Tanrı, değeri az olana daha çok değer vererek bedende birliği sağladı. Öyle ki, bedende ayrılık olmasın, üyeler birbirini eşit biçimde gözetsin. Bir üye acı çekerse, bütün üyeler birlikte acı çeker; bir üye yüceltilirse, bütün üyeler birlikte sevinir.” İşte sizler de bedendeki tüm üyeleri düşünerek birbirinizi teşvik edin, birbiriniz için dua edin, bir araya daha sık gelmek için gayret edin.

Ve 17.ayet, Kolose mektubunun Hristolojik bir şaheser olmasının yanı sıra en önemli ikinci temasını Pavlus bizlere bir kez daha hatırlatıyor: “Söylediğiniz, yaptığınız her şeyi Rab İsa’nın adıyla, O’nun aracılığıyla Baba Tanrı’ya şükrederek yapın.” Eğer Rabbin hoşnut olduğu, olgun ve hikmetli bir Hristiyan nasıl olunur diye merak ediyorsanız, işte 17.ayetteki kişi olarak bunu başarabilirsiniz ancak. Tüm Hristiyan etiğini özetleyen cümle budur.

Sevgili kardeşler, 21.yüzyılın karmakarışık dünyası, ahlak ya da etik kelimelerinin artık tamamen ortadan kalktığı ve doğrunun ne olduğunun gittikçe daha zor farkına varabildiğimiz bir duruma doğru evrilmektedir. Ancak bizlerin çağrısı Kutsal Kitap’ın gerçeklerine göre yaşamak ve Tanrı’nın bizlerden istediği erdemleri sergilemektir. Eğer Mesih İsa’ya aitseniz Tanrı sizleri bu iyi işleri yapabilmeniz için gerekli şeylerle donatmıştır. Elbette ki eski yaratılışınızı çıkarıp yeni yaratılışınızı giyinmeyi bir günde başaramayacaksınız. Özellikle alışkanlık haline gelmiş günahlardan vazgeçmek oldukça zordur. Ancak, gayret etmelisiniz, eğer tek başınıza başa çıkamıyorsanız başkalarından yardım istemelisiniz. Eğer imanda olgun ve yetkin kişiler olmak istiyorsanız bedenin arzularıyla mücadele etmek zorundasınız. Yakup’un da dediği gibi: “Çünkü bilirsiniz ki, imanınızın sınanması dayanma gücünü yaratır. Dayanma gücü de, hiçbir eksiği olmayan, olgun, yetkin kişiler olmanız için tam bir etkinliğe erişsin.” Mesih İsa’nın bizlerin kurtuluşu ne kadar gayret ettiğini hatırlayarak bizler de giyindiğimiz bu yeni yaşama uygun hayatlar sürebilmek için gayret edelim. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla.

 

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

7 + 15 =