Tam Bir Cesaretle Elçilerin İşleri Serisi

Kilise Büyüme İronisi | Elçilerin İşleri 4:32-5:42

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Kilise Büyüme İronisi

İsa Mesih kilisesini nasıl büyütüyor? Bu ayetlere kadar Elçilerin İşleri kitabını incelediğimizde Kutsal Ruh’un dökülüşü ile ve Kelamın vaaz edilmesi aracılığıyla kilisesini büyüttüğünü öğrendik. Dördüncü bölüme geldiğimizde, kilisenin bu büyümesinin dışsal eziyetlerle baskılara maruz kalması durumunda gerçekleştiğini görmeye başladık. Kilise büyüme uzmanlarının yaptıklarıyla, söyledikleriyle ya da öğrettikleriyle pek bağdaşmasa da gerçek budur! Bu gerçeğe işaret eden bazı ayetlere bir bakalım:

(Petrus’un Pentikost vaazından sonra) Onun sözünü benimseyenler vaftiz oldu. O gün yaklaşık üç bin kişi topluluğa katıldı… Rab de her gün yeni kurtulanları topluluğa katıyordu (2:41; 2:47)

(Petrus ve Yuhanna’nın vaazından ve tutuklanmalarından sonra) Ne var ki, konuşmayı dinlemiş olanların birçoğu iman etti. Böylece imanlı erkeklerin sayısı aşağı yukarı beş bine ulaştı (4:4) 

(Şeytan’ın Hananya ve Safira’yı aldatmasından sonra) Buna karşın, Rab’be inanıp topluluğa katılan erkek ve kadınların sayısı giderek arttı (5:14)

(Dullar arasındaki çekişmeden sonra) Böylece Tanrı’nın sözü yayılıyor, Yeruşalim’deki öğrencilerin sayısı arttıkça artıyor, kâhinlerden birçoğu da iman çağrısına uyuyordu (6:7)

(Pavlus Yeruşalim’de vaaz etmeye başladıktan sonra) Gelişen ve Rab korkusu içinde yaşayan topluluk Kutsal Ruh’un yardımıyla sayıca büyüyordu (9:31)

(Yakup’un ölümünden ve Petrus’un zindandan serbest bırakılmasından sonra) Tanrı’nın Sözü ise yayılıyor, etkisini arttırıyordu (12:24)

(Timoteos Pavlus ve Silas’a katıldığı zaman) Böylelikle toplulukların imanı güçleniyor ve sayıları günden güne artıyordu (16:5)

(Pavlus vaaz verip cinleri çıkarttıktan sonra) Böylelikle Rab’bin sözü güçlü biçimde yayılıp etkinlik kazanıyordu (19:20)

(Pavlus’un Roma’da zindana atılışında) Pavlus tam iki yıl kendi kiraladığı evde kaldı ve ziyaretine gelen herkesi kabul etti. Hiçbir engelle karşılaşmadan Tanrı’nın Krallığı’nı tam bir cesaretle duyuruyor, Rab İsa Mesih’le ilgili gerçekleri öğretiyordu (28:30-31)

Kilise büyümesindeki ironi şu: Bizi ne kadar çok tehdit ederlerse o kadar çok büyüyoruz; bize ne kadar çok baskı yaparlarsa o kadar çok dünyaya yayılıyoruz; bize ne kadar çok zulmederlerse o kadar çok İsa Mesih’in müjdesini anlatıyoruz!

Şeytan’da Entrika Bol
Burada ilk olarak Şeytan’da entrikaların bol olduğunu öğreniyoruz. Pavlus’un Efesliler 6:11’de ‘İblis’in hileleri’ olarak ifade ettiği gerçeği burada hikaye şeklinde görüyoruz. Bu hikayede iki tane birbirine benzeyen entrika görüyoruz. Spor karşılaşmalarında rakibimizi tanımamız gerektiği gibi yeryüzündeki rakibimizi, yani kötülüğümüzü isteyen Şeytan’ı da tanımamız gerekiyor.

Birinci entrika kilisedeki ahlaki çöküntüdür (4:32-5:16). İnananlar topluluğunun yüreği ve düşüncesi (ruhu) birdi. Hiç kimse sahip olduğu herhangi bir şey için “Bu benimdir” demiyor, her şeylerini ortak kabul ediyorlardı. Elçiler, Rab İsa’nın ölümden dirildiğine çok etkili bir biçimde tanıklık ediyorlardı. Tanrı’nın büyük lütfu hepsinin üzerindeydi. Aralarında yoksul olan yoktu. Çünkü toprak ya da ev sahibi olanlar bunları satar, sattıklarının bedelini getirip elçilerin buyruğuna verirlerdi (4:32, 33, 34). Elçilerin İşleri 4:32-37’deki özet açıklamalarının aksine farklı bir yürek ve farklı bir ruhla karşılaşıyoruz: Hananya adında bir adam, karısı Safira’nın onayıyla bir mülk sattı, paranın bir kısmını kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verdi (5:1). Buradaki aksilik, bütün Hristiyanların sahip oldukları herşeyi sattıkları halde Hananya ve Safira’nın satmamasında değil. Buradaki problem, herkesin önünde Tanrı’ya açıkça kiliseyi destekleyeceklerine söz verdikleri halde paranın bir kısmını kendine saklayarak içten yozlaşmış olduklarını göstermiş olmalarıdır (5:2).

Petrus’un, ‘Tarla satılmadan önce sana ait değil miydi?’ diye onlara sorduğu sorudan, sattıkları mülkün Hananya ve Safira’nın kendi özel mülkü olduğunu görüyoruz. Hatta satmadan önce de kendi mülklerini istedikleri gibi kullanma hakları vardı. ‘Sen onu sattıktan sonra da parayı dilediğin gibi kullanamaz mıydın?’ (5:2) diye soruyor. Buradaki sorun kiliseye bağış olarak vermek üzere sattıklarını söyledikleri tarlalarını sadece dışsal bir gösteriş için yaptıkları ortaya çıkıyor. Bu durumun Rab’den çalmak anlamına geldiğini görüyoruz. Burada kullanılan nosfizo (νοσφίζω) kelimesi, Titus 2:10’da Pavlus imanlı kölelere ‘hırsızlık yapmayın, araklamayın, aşırmayın’ derken de kullanılıyor. Eski Antlaşma’nın Grekçe Septuaginta çevirisinde, Yeşu 7:1’de Akan’ın Rabbe adanmış olan kutsal şeyleri çalması İbranice almaklakah anlamına gelen (ָל ַקח ) kelime, nosfizo (νοσφίζω) kelimesiyle ifade ediliyor. İşte, Hananya ve Safira’nın durumu tam da Şeytan’ın entrika için kullanacağı bir durumdu: “Petrus ona, “Hananya, nasıl oldu da Şeytan’a uydun (Şeytan senin yüreğini doldurdu), Kutsal Ruh’a yalan söyleyip tarlanın parasının bir kısmını kendine sakladın?” dedi. “Tarla satılmadan önce sana ait değil miydi? Sen onu sattıktan sonra da parayı dilediğin gibi kullanamaz mıydın? Neden yüreğinde böyle bir düzen kurdun? Sen insanlara değil, Tanrı’ya yalan söylemiş oldun.” (5:3, 4). Elçilerin İşleri 4:31’deki kilise Kutsal Ruh’la dolmuşken, burada Hananya ve Safira’nın şeytanla dolmuş olduğunu görüyoruz!

İkinci entrika ise kiliseye yapılan zulümdür (5:17-40). Elçilerin aracılığıyla halk arasında birçok belirtiler ve harikalar yapılıyordu. İmanlıların hepsi Süleyman’ın Eyvanı’nda toplanıyordu (5:12, bkz. 5:15-16). Süleyman’ın Eyvan’ı gibi halka açık alanlarda Mesih’in müjdesini anlatıyorlardı. Buna karşılık olarak Yeruşalim’in çevresindeki kasabalardan da kalabalıklar geliyor, hastaları ve kötü ruhlardan acı çekenleri getiriyorlardı. Bunların hepsi iyileştirildi. Bunun üzerine, kıskançlıkla dolan başkâhin ve yanındakilerin hepsi, yani Saduki mezhebinden olanlar, elçileri yakalatıp devlet tutukevine attırdılar (5:16, 17, 18). Daha sonra, ‘geceleyin Rab’bin bir meleği zindanın kapılarını açıp onları dışarı çıkarttı’ (5:19) ve hemen tapınağa gidiyorlar çünkü melek onlara “Gidin! Tapınağa girip bu yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini halka duyurun” diyor (5:20, bkz. 5:21). Bunun üzerine İsrailli önderlerlerin şaşkına döndüklerini görüyoruz (5:24). Ve elçiler yüksek kurulun önüne çıkarıldıktan sonra (5:27) Petrus tekrar Mesih’in işlerini anlatıyor (5:29-32) ve ‘Kurul üyeleri bu sözleri işitince çok öfkelendiler ve elçileri yok etmek istediler’ (5:33). Bunun üzerine Gamaliel’in araya girmesiyle (5:34-39) onları öldürmüyorlar, Elçileri içeri çağırtıp kamçılattılar ve İsa’nın adından söz etmemelerini buyurduktan sonra salıverdiler (5:40).

Tanrı Kötülüğü İyiliğe Çevirir

Burada öğrendiğimiz ikinci şey şudur: Tanrı kötülüğü iyiliğe çevirir. Burada onun varlığını görüyoruz: Elçiler, Rab İsa’nın ölümden dirildiğine çok etkili bir biçimde tanıklık ediyorlardı. Tanrı’nın büyük lütfu hepsinin üzerindeydi (4:33), ve Elçilerin aracılığıyla halk arasında birçok belirtiler ve harikalar yapılıyordu (5:12). Kilise dışarıdan ne kadar çok zulme uğrarsa uğrasın ve içeriden ne kadar çok sızmalara maruz kalırsa kalsın, daha da çok büyümeye devam ediyordu. Elçilerin İşleri 5:14 kilisenin büyümesini şöyle özetliyor: Buna karşın, Rab’be inanıp topluluğa katılan erkek ve kadınların sayısı giderek arttı. Bu durumu Petrus’un ve diğer elçilerin cesaretinde de görüyoruz: “İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek” (5:29). Aynı şekilde kilisenin verdiği tepkide de görüyoruz: Elçiler İsa’nın adı uğruna hakarete layık görüldükleri için Yüksek Kurul’un huzurundan sevinç içinde ayrıldılar (5:41) ve sürekli aynı öğretiyi vermeye devam ediyorlardı: Her gün tapınakta ve evlerde öğretmekten ve Mesih İsa’yla ilgili Müjde’yi yaymaktan geri kalmadılar (5:42). Tertullian’ın da dediği gibi: “bizi öldürün, bize işkence edin, bizi suçlayın, bizi ezip toza katın… bizi ne kadar çok ezerseniz o kadar çok büyürüz… Hristiyanların kanı tohumdur.”

Nasıl Karşılık Vereceğimizi Öğrenmek

Kilisenin verdiği karşılıktan biz ne öğrenmeliyiz? Şeytan’ın kiliseye karşı getirmiş olduğu suçlamalara bizler nasıl karşılık vermeliyiz?

Birincisi, birbirimize sevgiyle bağlı olmalıyız. Elçilerin İşleri 4’te Petrus ve Yuhanna’nın tutuklandıklarını gördükten hemen sonra kilisenin birlik içerisinde olduğunu görüyoruz: İnananlar topluluğunun yüreği ve düşüncesi birdi. Hiç kimse sahip olduğu herhangi bir şey için “Bu benimdir” demiyor, her şeylerini ortak kabul ediyorlardı (4:32). Kilisenin yüreği ve düşüncesi birdi. Calvin bu bölümle ilgili şöyle diyor: “Eğer burada okuduğumuz ayetler bizi etkilemiyorsa yüreklerimiz demirden de sert demektir.”

İkincisi, hepimizin ama özellikle de kilise ihtiyarlarının kilise disiplinine bağlı olmaları gerekiyor. Tabii ki, Hananya ve Safira’nın başına gelenler elçilerin anlık disiplinini gerektiriyordu. Ama yine de günah işleyen bir kilise üyesiyle hemen ilgilenilmesi gerektiğini görüyoruz. Pavlus’un öğreti verirken, akıllarını başlarına toplamaları, tövbe etmeleri ve geri dönmeleri için günah işleyenleri Şeytan’a teslim ettiğini görüyoruz (1 Kor. 5:5; 1 Tim. 1:20; 2 Tim. 2:25–26). İmanlılar topluluğu olarak, kilise disiplininin uygulanmasının Mesih’in varlığının aramızda olduğu anlamına geldiğine inanıyor musunuz? Gerçekten de kilise disiplininin uygulanması Mesih’in aramızda olduğu anlamına gelir. İsa Mesih’in Vahiy 2-3 bölümlerinde de açıkça belirtmiş olduğu gibi, eğer kilise disiplinini kiliselerde uygulamazsak, Mesih’in kilisesine vermiş olduğu kandillik elimizden alınacaktır. Bu çok önemli bir uyarı!

Üçüncüsü, İsa Mesih hakkında konuşmamız ne kadar çok engelleniyorsa, onun hakkında o kadar çok cesaretle konuşmamız gerekmektedir. Elçilerin İşleri 4:29’da kilise cesaret için dua ediyordu, ve başkahinin “Bu adı kullanarak öğretmeyin diye size kesin buyruk” (5:28) vermiş olduğunu, ama buna rağmen Petrus’un ve diğer elçilerin öğretilerine devam ettiklerini görüyoruz (5:42). Neden? Petrus’un da dediği gibi: “İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek” (5:29). Ve Tanrı’ya itaat ettiğimizden dolayı bize, İsa’nın gerçekliği hakkında tanıklıkta bulunan Kutsal Ruhunu veriyor (5:32; bkz. Yuhanna 15:26-27).

Dördüncüsü, acı çektiğimizde her acıyı sevinçle karşılamalıyız, çünkü böyle hareket etmemiz Tanrı’nın lütfunun üzerimizde olduğunu bize gösterir. Elçiler İsa’nın adı uğruna hakarete layık görüldükleri için Yüksek Kurul’un huzurundan sevinç içinde ayrıldılar (5:42; bkz. Matta 5, 1 Petrus 4).

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

11 + 1 =