Müjdeye Dayanan Dualar | Koloseliler 1:9-14
Müjdeye Dayanan Dualar
Pavlus, birçoğuyla daha önce yüzyüze tanışmamış olduğu Koloseliler için dua ediyordu. Pavlus hapse atıldığı halde Mesih’e hizmet etmeye devam ediyordu. Dua etmeye zaman ayırıyordu. Bazen ben de keşke bir yere kapanabilsem de Pavlus gibi daha fazla dua edecek zamanım olsa diyorum. Tabii ki Pavlus daha çok dua edebilmek için kendisini tutuklatmamıştı. Fakat özgürlüğü sınırlandırıldığında elindeki zamanı dua etmek için kullanmıştı. Ve sürekli, düzenli ve bıkmadan dua etti. Pavlus Koloselilerin yaşamında müjdenin meyvesi için Tanrı’ya şükredip sürekli dua ettiğini söylüyor. Pavlus İsa Mesih’e iman eden ve tüm kutsalları seven Koloseliler için şükrediyor. Koloselilerin bir amacı vardı ve müjdede kendilerine açıklanan göksel bir umuda sahiptiler. Bu müjde tüm dünyada meyve veriyor. Bu müjde Asya ilinin tanınmayan kenar mahallesi olan ve yakında depremlerle harabeye dönecek Kolose’ye bile ulaşmış, birçok kişi müjdeyi işitmiş ve Epafras’ın öğretileriyle Tanrı’nın lütfunu anlamışlardı. Kurtuluş müjdesinin taşralı pastörü Epafras Kolose’de müjdenin ilerleyişini hapisteki Pavlus’a anlatmış ve Pavlus da daha önce hiç tanışmadığı bu kişiler için dua etmeye başlamıştı. 9-14 ayetlerinde Pavlus Koloseliler için dualarını anlatmaya devam ediyor ve Pavlus’un dualarından birbirimiz için ve daha önce hiç tanışmamış olduğumuz kişiler için nasıl dua etmemiz gerektiğini öğreniyoruz. Pavlus, Tanrı’nın Koloselilere iradesini gösterirken yaşamı ruhsal ve daha açık bir şekilde göstermesini diliyor. Pavlus Tanrı’nın Koloselileri bilgiyle donatmasını istiyor. Bilginin Tanrı’nın bir armağanı olduğunu söylerken pasif bir fiil kullanıyor. Buradaki bilgi bir edatla açıklanıyor: ‘Tanrı’nın isteğini’. Pavlus tüm gerçeğin ve yaşamın tanrısal iradenin yetkisi altında olduğuna inandığı için, burada kullanılan edat bilginin sınırlarını ya da konusunu kısıtlamıyor. Fakat burada kullanılan ifade bilgiyi tanımlıyor ve yeterli hale getiriyor. Pavlus Koloselilerin Tanrı’nın isteği dışında boş bilgi arayışlarına, birinci yüzyıl gnostiklerinin gizli bilgi vaatlerine aldanıp zaman kaybetmelerini istemiyor. Pavlus bilgiyi tanımlarken bir ekleme yaparak şöyle diyor: “tam bir bilgelik ve ruhsal anlayışla.” Bu ifadeye göre bilgi sayesinde gerçeği ve yaşamı Tanrı’nın gördüğü gibi görmemiz sağlanıyor. Pavlus “ruhsal” kelimesini kullanırken ruhani dünyayla maddi dünya arasında bir ayrım yapmıyor. Pavlus’a göre materyal (maddi) dünya ruhsal olarak görülmeli ve anlaşılmalı. ‘Ruhsal’ kelimesi Tanrı’nın bizi yerleştirdiği yerden, yani gerçek dünyadan asla ayırmamalı fakat bize Tanrı’nın bu dünyayla ilgili düşüncelerini anlatmalı. Pavlus Koloseliler için dua ederken Koloselilerin yaşadıkları ortamın farkında olmalarını diliyor. Tanrısal bilgiyi anlamaları, Tanrı’nın onları yerleştirmiş olduğu Kolose şehrindeki göklerin krallığında onları daha da faydalı hale getirecek. Hristiyanlıktaki bazı akımlar birisini şu sonuca götürebilir: “Hüseyin o kadar ruhsal birisi ki içinde yaşadığı şehir umurunda bile değil. Hatta o kadar ruhsal ki nerede olduğunu bile bilmiyor. Sanki kanat takıp havalanmış, gökyüzünde bir enstrüman çalıyor gibi hareket ediyor.”
Fakat “tam bir bilgelik ve ruhsal anlayışla Tanrı’nın isteğini bütünüyle bilmenizi” derken Pavlus Tanrı’nın isteği hakkında dua ediyor. Tanrı’nın ruhsal ve materyal dünyadaki isteğini bilmeleri için dua ediyor. Pavlus’un dualarında doluluk, bolluk ya da zenginlik kelimelerini sıklıkla görüyoruz.
Pavlus büyük dualar ediyor. Pavlus Tanrı’nın Koloselileri küçük bilgilerle donatmasını söylemiyor. ‘Tanrı’nın isteğini bütünüyle bilmenizi” ifadesiyle Koloselilerin Tanrı’nın isteğinin bilgisiyle dolu olmalarını istiyor. Bizim dualarımız da Pavlus’un duaları kadar büyük olmalı.
İkinci olarak, Pavlus Tanrı’nın isteğini bilme konusunun meyve veren davranışlara dönüşmesi ve hayatlarımızda Tanrı’yı hoşnut eden aktivitelere dönüşmesi için dua ediyor.
Hristiyanın bilgiye bakışı ve bilgiyi kullanışı Mesih’in krallığının gelişimi içindir. Ruhsal olarak ürün verebilmemiz için bizlere Tanrı’nın isteğiyle ilgili bilgi veriliyor. Biz Hristiyanlar için bilginin nihai amacı Tanrı’dan hoşnut olmamızdır. Bilginin her kısmı Tanrı’yı tam olarak nasıl hoşnut edeceğimize işaret eder. Rabbi her yönden hoşnut etmek için ‘Rab’be yaraşır biçimde yürüyoruz.’ ‘Yürümek’ kelimesi hayatımızın yönünü ve günlük davranışlarımızı açıklamak için kullanılan bir benzetmedir. Bizler Rabbimiz İsa Mesih’in kimliğini taşıyoruz. İşte bu nedenle, yaşamlarımız onunla olan birliğimizi yansıtmalı.
“Her iyi işte meyve vererek” ifadesi Tanrı’yı her yönden nasıl hoşnut edeceğimizi tanımlıyor. Hristiyanlar kendilerini sadece iyi işler yapmaya ya da hayır işlerine adamıyorlar. Bizler yaptıklarımızı Tanrı’nın krallığını genişletmek ve inşa etmek için yapıyoruz. ‘Meyve vermek’ ifadesi iyi işlerimizin amacının ve sonucunun ruhsal olmak olduğunu anlatıyor. Yani Tanrı’nın bu dünyadaki isteğinin belirginleştirilmesinde araçlar olmak anlamına geliyor. ‘Tanrı bilgisinde ilerlemek’ de tamamen Tanrı’yı hoşnut etmektir. Hristiyan yaşamı sürekli öğrenmek anlamına gelir. Tanrı bilgisi bitmeyen gerçekle dolu bir mağaza gibidir. Bu bilgi her alanı, her dünyayı ve her kültürü kapsar. Matematikçiler Tanrı bilgisi ardınca giderler. Şairler Tanrı bilgisi ardınca giderler. Ressamlar Tanrı bilgisini resmederler. Heykeltraşlar Tanrı bilgisini yontarlar. Müzisyenler Tanrı bilgisinin sesini çıkarırlar. Kimyacılar Tanrı bilgisini uygularlar. Cerrahlar Tanrı bilgisine göre keserler. Tır şoförleri Tanrı bilgisine göre uzun araçlarını çekerler. Müteahhitler Tanrı bilgisine göre inşaat yaparlar. Bilgisayar belleklerini yapanlar Tanrı bilgisini toplayabildikleri kadarıyla küçük bir aygıta yerleştirmeye çalışırlar. Teologlar Tanrı bilgisinin derinliklerini araştırırlar. Pastörler Tanrı bilgisini açıklarlar. Hristiyanlar Tanrı’yı hoşnut etmek için Tanrı bilgisini yaşarlar ve solurlar.
Üçüncü olarak, Pavlus Koloselilerin sabırlı bir şekilde sevinçle dayanabilmeleri ve güçlenmeleri için dua ediyor. Pavlus, elimizdeki gücün Tanrı’dan geldiğini anlamamız için burada da pasif bir fiil kullanıyor. Pavlus küçük bir kudret ya da yeterli bir güç için dua etmiyor. Pavlus cesaretle, Tanrı’nın yüce gücüne dayanarak Koloselileri bütün kudretiyle güçlendirmesini diliyor. Koloselilerin bundan başka bir şeye ihtiyaçları yoktu. Tanrı Pavlus’un duasına olumlu cevap verirse Koloseliler her durumda verimli ve gelişiyor olacaklardı. Pavlus’un bu mektubu yazmasından birkaç sene sonra Kolose’de büyük bir deprem olmuştu. Koloseli Hristiyanların bu depreme nasıl karşılık verdiğini merak ediyorum. Yakınlarını yıkıntıların altından çıkarırlarken neler hissediyorlardı? Evlerini, tüm mal varlıklarını kaybettikleri zaman tutumları, tavırları nasıldı? İmanlarında ve tüm kutsallar için olan sevgilerinde dayandılar mı? Yoksa deprem imanı ve sevgiyi de mi yıktı? Pavlus Koloseliler için cesaretle dua ediyor. Pavlus Koloselilerin her şeye sevinçle katlanıp sabredebilmeleri için dua ediyor. Özellikle Koloselilere verilen bu iki armağan için şükrediyor. Pavlus cesaretle dua edebiliyor çünkü Tanrı zaten Koloselilere iki temel armağan vermiş durumda. Bu iki armağanın sonucu olarak Koloselilerin yaşamında sevinçle dayanma gücünü ve sabrı görüyoruz.
Göksel Baba’nın verdiği birinci armağan, Koloselileri kendi mirasına dahil etmesiydi. Tanrı bizleri mirasçıları yaptı. Bu Tanrı’nın tamamlanmış işidir. John Chrysostom da bu ayetlerle ilgili yorumunda ‘bu tamamlanmış işin sonuçları hem şimdi hem de gelecekte görülecektir’ diyor. Tanrı’nın mirasçıları olarak O’nun zenginliklerini daha şimdiden tecrübe etmeye başlıyoruz, ama gelecekte daha açık ve daha bereketli bir şekilde göreceğiz. Bizler ‘kutsalların ışıktaki mirası’ olarak açıklanan bu görkemli mirası “ışıklar krallığında” paylaşıyoruz. Işıklar krallığı Tanrı’nın krallığıdır. Göklerin krallığının yeryüzüne gelmesidir. Bu krallıkta Tanrı’nın isteğine göre Tanrı’nın tüm bilgisi tam bir şekilde uygulanmaktadır. Tanrı Koloselilere böyle büyük bir armağan ve konum verdiğine göre, onlara sevinçle dayanma gücü ve sabır da vermez mi?
Göksel Baba’nın verdiği ikinci armağan ise karanlığın krallığından özgür kılınma ve Oğul’un krallığına giriş armağanıdır. Karanlığın krallığının baskıcı otoritesinden özgür kılınmayı arzuluyor musunuz? Bu dünyada yanlış olan herşey kaynağını insanlığın kötülüğünde ve cinlerin güçlerinde bulabilir. Bizler bu baskıcı otoritelerin mağdurları olmaya devam etmek zorunda değiliz. Bizler başkalarına baskı uygulayanlarla birlikte olmak zorunda değiliz. Tanrı bizi bu karanlık krallıktan kurtardı ve bizleri çok daha farklı bir krallığa çevirdi – Bizleri baskıdan, isyandan ve kötülükten özgür kıldı. John Chrysostom ‘farklı bir krallığa çevirdi’ derken ‘çevirdi’ kelimesinin üzerinde duruyor. Tanrı’nın bizi ‘krallığa getirmesi ya da krallığa çevirmesi’ ne anlama geliyor? ‘Çevirme’ kelimesi Tanrı’nın işinin tamamlandığı anlamına geliyor. Tanrı bizleri sadece karanlığın krallığından kurtarmakla kalmıyor, bizi kendi başımıza tarafsız bir bölgeye götürmüyor. Bize ‘karanlığın krallığından kurtuldun, artık seçim senin, artık özgürsün’ demiyor. Bu durum birçok mahkumun başına geliyor. Belli bir süre sonra hapisten çıktıktan sonra toplum içerisinde kendi başına bırakılıyor… kurtuldun, artık seçim senin, artık özgürsün deniliyor. Toplum hapse girenlere güvenmiyor, toplumun içine kabul etmiyor, onurlandırmıyor, iyi iş bulmalarına yardımcı olmuyor. Fakat Tanrı bizi sadece özgür kılmakla kalmıyor, aynı zamanda bize güvenli ve üretken bir ortam sağlıyor. O’nu tam anlamıyla hoşnut edebileceğimiz bir ortam sağlıyor.
Chrysostom, Pavlus’un μεθιστάνω (çevirme) kelimesini “Tanrı’nın gücünün nasıl çalıştığını göstermek için” kullandığını söylüyor. Bizim tarafımızdan hiç bir çaba olmadan Tanrı’nın krallığına getirildik ya da çevirildik. Sanki kralın korumasındaki sarayın kapısının önündeki sokakta doğmuş gibiyiz. Kim bu kral? Hangi krallığa girdik? Pavlus burada ‘Tanrı’nın krallığı’, ‘Göklerin krallığı’ ve ‘Işığın krallığı’ demek yerine ‘Sevgili Oğlu’nun krallığı’ diyor. Göksel Baba’nın bu kadar çok sevdiği Oğul kimdir? O Kurtarıcımızdır. O Rabbimiz İsa Mesih’in ta kendisidir. O’nun aracılığıyla günahlarımızın bağışlandığını biliyoruz. Karanlığın krallığından özgür kılınmamız ve Oğul’un krallığına geçişimiz neden bizi rahatlatıyor? Çünkü Baba’nın çok sevdiği Oğul kurtarma işini tamamladı. Tüm cezaların acısını çekti. Tüm yükü üzerine aldı, cezamız için gereken fidyeyi ödedi. Utancı göze aldı, çarmıha katlandı ve mezarı yendi.
Evet, Pavlus bütün bunları çok kısa bir kelimeyle özetliyor: μεθιστάνω (çevirme). Pavlus Tanrı’nın krallığına girişimizi böyle tanımlıyor.