Musa’nın Zamanındaki Antlaşma | Mezmur 136

Fikret Böcek tarafından

2 Aralık 2018 (48. hafta) | Antlaşma Teolojisine Bakış Vaaz Serisi, Vaazlar

Antlaşma teolojisine bakış

Musa’nın  Zamanındaki Anlaşma

Antlaşma Teolojisine Bakış #7

Bugünlerde “antlaşma teolojisi” adı verilen teolojinin Kutsal Yazılar’daki açıklanışına odaklanarak Tanrı’yla ilişkimizi anlamaya çalışıyoruz. İşte, Kutsal Yazılar, hiçbir şeye gereksinimi olmayan ebedi Tanrı’nın bizleri yaratma ve bizlerle ilişki içerisinde olma gerçeğini böyle tanımlıyor. Ve bunu yapmak için kullandığı araç da bir antlaşmadır. Kutsal Yazılardaki büyük resim budur. Büyük resmi görmek istiyorsanız antlaşmaları inceleyin ve işte o zaman bu hikayeyi daha iyi göreceksiniz.

Öncelikle Adem’in orijinal işler antlaşmasını ihlal ederek Yaratıcısıyla olan ilişkisini reddettiğini gördük. Rab Tanrı’nın günahkâr insanlarla ilişki içerisine girmesine lütuf antlaşması diyoruz. Bu lütuf antlaşmasının tarihini Westminster İnanç Açıklaması’nın 7.5 kısmında okuyoruz: Bu antlaşma (lütuf antlaşması), yasanın (Eski Antlaşma) ve müjdenin (Yeni Antlaşma) altında farklı biçimlerde yürürlüğe konmuştu. Yasanın altındayken vaatler, peygamberlikler, kurbanlar, sünnet, fısıh kuzusu ve diğer kurallarla Yahudilere ulaşmıştır. Bunların hepsi Mesih’e işaret etmektedir…

Mezmur 136, Mesih’in gelişini vaaz eden Musa zamanındaki antlaşmanın tarihinin bir kısmını hatırlatıyor. Tam yirmi altı kez YAHVE’ye şükretmeye çağrılıyoruz. Neden? Çünkü yirmi altı kez YAHVE’nin antlaşma vaatlerini yerine getirdiği bize hatırlatılıyor: Çünkü inayeti ebedîdir (Çünkü antlaşma sevgisi ebedidir)!… Şükredin tanrılar Tanrısı’na, Sevgisi sonsuzdur… Büyük harikalar yapan tek varlığa, Gökleri bilgece yaratana, Yeri sular üzerine yayana, Büyük ışıklar yaratana, Gündüze egemen olsun diye güneşi, Geceye egemen olsun diye ayı ve yıldızları yaratana (136:2, 4–9)… Şükredin rabler Rabbi’ne… Mısır’da ilk doğanları öldürene, Güçlü eli, kudretli koluyla; İsrail’i Mısır’dan çıkarana, Kızıldeniz’i ikiye bölene, İsrail’i ortasından geçirene, Firavunla ordusunu Kızıldeniz’e dökene, Kendi halkını çölde yürütene, Büyük kralları vurana, Güçlü kralları öldürene, Amorlu kral Sihon’u, Başan Kralı Og’u öldürene… (136: 3, 10–25). Yani kurtuluşu getiren YAHVE’ye şükredin!

Musa’nın zamanındaki antlaşma daha önceki lütuf antlaşmasının özüyle aynı öze sahipti: İnanç açıklamamızın da dediği gibi Bunların hepsi Mesih’e işaret etmektedir… Bunun farklı biçimlerde yürürlüğe konmuş olduğunu Adem’in zamanında Yaratılış 3:15’teki vaatlerin anasında, Nuh’un zamanında ve Avraham’ın zamanında görmüştük. Bunu zor kılan şey, bize yeni bir şekilde ve bize yasa gibi gelmiş olmasıdır. Bu nedenle Musa’nın antlaşması aklımızda bazı karışıklıklara neden olabiliyor. Teolojide Musa’nın yasası (şeriat) kadar bizi şaşırtan ya da soru işaretlerine iten başka bir konu bulmak zor. Ben bunu biraz kolay anlaşılır hale getirmek istiyorum.

Avraham’ı Hatırlamak (Mısırdan Çıkış 1–3)
Musa’nın antlaşması Rabbin Avraham’ı hatırlamasıyla başlıyor. İsrail Mısır’a açlık zamanında girmişti ve Rab tarafından “verimli” ve “aşırı çoğalmaları” için bereketlenmişlerdi (1:7). Bunun üzerine Firavun İsraillilerden nefret etmiş ve onları köle olarak zorla çalıştırmaya başlamıştı (1:8–14). Fakat şöyle okuyoruz: “Fakat onları ne kadar çok aşağıladıysa o kadar çok çoğalıp o kadar çok yayıldılar…” (1:12). Sonra Firavun başka bir plan tasarlayıp İsrail halkını yok etmek için bebekleri öldürme kararı aldı (1:15–22). Buna rağmen “halk çoğalıp fazlasıyla güçlendi” diyor (1:20). Biraz ileri gidip 2:23–25’teki şu duruma bakalım: Epey bir zaman sonra Mısır kralı öldü ve İsrail’in oğulları kölelikten dolayı yakardılar ve kölelikten haykırışları Tanrı’ya çıktı. Ve Tanrı onların iniltisini duydu ve Tanrı Avraham’la, İshak’la ve Yakup’la Antlaşmasını hatırladı.  Tanrı İsrail’in oğullarını gördü ve Tanrı biliyordu.

YAHVE’nin dört yönlü cevabına dikkat edin: “Tanrı işitti…Tanrı hatırladı…Tanrı gördü…ve Tanrı biliyordu.” Tanrı’nın onların yakarışlarını işittiğini okuduğumuz zaman Tanrı’nın İsrail’in atalarıyla yapmış olduğu antlaşmayı hatırlıyoruz. Kardeşler, Tanrı’nın antlaşmayı hatırlaması Tanrı’nın antlaşmasını unutmuş olduğu anlamına gelmiyor. İsrail’in atalarına vermiş olduğu sözlere dayanarak hareket ediyor. Yaratılış 15’e baktığımızda antlaşmayı yerine getirmeyen tarafın kurban edilen hayvanlar gibi parçalanacağını söylemiştim. Antlaşmanın tarafları Tanrı ve Tanrıdır. Yani antlaşmanın tek bir tarafı var: YAHVE! Tanrı’nın Musa zamanındaki antlaşmasının tüm tarihi Avraham’ın zamanındaki antlaşmaya dayanmaktadır. Peki bu antlaşma ne atlaşmasıydı? Lütuf antlaşması.

Günaha Düşmüş Sefilleri Kurtarmak (Mısırdan Çıkış 12–15:21)
Peki Musa’nın antlaşması neyle ilgiliydi? Her antlaşmanın konusuyla aynıydı: Günahkâr sefilleri  kurtarmak. Musa’ya yapılan çağrıdan sonraki zamana ve Mısır’ın ilahlarının başına getirilen belalara (12:12) bir bakalım. Son bela ilk doğanların öldürülmeleriydi. Onlar gibi günahkâr sefilleri nasıl kurtaracağını göstermek için her ev halkının kendi adına bir hayvan kurban etmesi ve kanı kapı sövelerine sürmesi gerekiyordu. Rab bu kan işaretini görüp üzerinden geçecekti (12:13). Sonra da 12’nin sonunda Mısır’dan çıkışları başlıyor ve 12:40’ın da dediği gibi bütün bunlar Rabbin Avraham’a 430 sene önce vermiş olduğu söz yerine gelsin diye gerçekleşiyordu. Sonra Yam Suf (Sazlık Denizi) Denizini geçtiler ve arkalarından gelen Firavun’un ordusu denizde boğuldu. Neden? Çünkü Tanrı Mısır’ı değil, İsrail’i seçmişti. Bunu asla unutmayın! Tanrı’nın başkasını değil de sizi seçmiş olmasının tek nedeni lütuf,  lütuf ve daha çok lütufur! Musa’nın bu lütfu 15:13’te nasıl ifade ettiğine dikkat edin: Kurtardığın kavma lütfunla (antlaşma sevginle) rehber oldun; Mukaddes meskenine kudretinle onlara yol gösterdin. Mezmurlarda da ‘antlaşma sevgisi’ ‘inayet’ ‘lütuf’ kelimesini sık sık görüyoruz. Tanrı’nın antlaşma yapan ve antlaşmalarını yerine getiren bir Tanrı olduğu gerçeğinden bahsediyor!

Çölde Ziyafet (Mısırdan Çıkış 15:22–17:7)

‘Ama Abi bir sorun var! Tanrı’nın tüm iyiliklerine rağmen, bu günahkâr halk hikayenin ilerleyen kısımlarında halâ çok imansız, itaatsiz, sadakatsizler’ diyebilirsiniz. Evet, lütuf antlaşması böyle uygulanıyor. Rab İsrail’i anında haritadan silmiyor, ya da onları hemen Mısır’daki köleliğe geri göndermiyor. Ey, İsrail, Ey Kilise Rab cezanı kaldırdı! Rab size lütfuyla karşılık verdi. YAHVE antlaşma Tanrısıdır ve tüm sözlerini yerine getirecektir. Evet, İsrail günah işledi! Ama yine de çölde ziyafet vardı!

Mısırdan Çıkış 15’in sonunda üç günlük yolculuğun sonunda içecek su bulamadıklarını okuyoruz. Rab Yam Suf Denizi’ni (Sazlık Denizi) ikiye yardıktan kısa bir süre sonra burada ne yaptılar? Homurdanıp söylendiler (15:24). Ama Tanrı Elim’de onlara on iki su pınarı ve yetmiş palmiye ağacı sağladı (15:27). Rab’be şükrettiler mi? Hayır, Mısır’daki gibi ekmekleri ve etleri olmadığı için tekrar homurdanıp söylendiler (16:2–3). Peki Rab nasıl karşılık verdi? Kulaklarından, burunlarından gelinceye kadar Rab göklerden ekmek ve et yağdırdı! Ve Refidim bölgesinde su bulamadıklarında Musa’ya karşı ‘çıkıştılar’ (17:2) ve “homurdandılar” (17:3). Bunun üzerine Rab Musa’ya elindeki asayla kayaya vurmasını söyledi ve kayadan su fışkırdı. Çölde Sayım 20:10-13’ün belirttiği gibi Musa kayaya öfkeyle iki kez vurdu ve su aktı, ama en önemlisi Rab’bin emrine baş kaldırırcasına hareket etmişti. Burada İsrail’in ve önderleri olan Musa’nın baş kaldırıp günah işlediklerini fakat Rabbin herşeye rağmen onlara ziyafet çektirdiğini görüyoruz! Tanrı’nın lütfunun derinliğini görüyor musunuz?

Yasanın Verilişi (Mısırdan Çıkış 19–23)
Sonunda Mısırdan Çıkış 19’da duman ve ateşin, şimşek ve yıldırımın  hakim olduğu Sina Dağı’na geliyorlar.  Orada Rab’bin yasayı verdiğini görüyoruz. Bundan önceki lütuf antlaşmasına göre bazı şeylerin daha farklı olduğunu görüyoruz. Hatta neredeyse bunun belki de lütuf antlaşması olmadığını düşünmeye başlıyoruz.

Bu durumu lütuf antlaşmasının içsel anlamı ve dışsal anlamı olarak görmekte fayda var. Bu Rabbin lütuf antlaşmasının ‘içsel anlamda’ günahkarlara uygulanmasıdır, ama dışsal anlamda “katı bir yasal ekonomi” (Şeriat yasaları) olarak gelmektedir. Neden böyle söylüyorum? Mısırdan Çıkış 20:2’deki yasanın önsözüne bir bakın: “Seni Mısır’dan, kölelik evinden çıkaran senin Tanrın YAHVE Ben’im.” İşte burada lütuf var. Musa’nın da Yasa’nın Tekrarı 7:8’de dediği gibi: fakat RAB sizi sevdiği, ve atalarınıza ettiği andı tutmak istediği için RAB sizi kudretli elle çıkardı, ve kölelik evinden, Mısır kıralı Firavunun elinden sizi kurtardı.” Bu önsözden sonra emirler gelmeye başlıyor. Önce kurtuluş müjdesi, sonra yasa, önce lütuf, sonra minnettarlık ve şükran. Peki yasa neden verildi? Günahkarları Mesih’in lütfuna itmek ve kurtulmuş olan günahkarları minnettarlığa ve şükretmeye itmek için verildi. Galatyalılar 3:24’ü yeniden yazmak gerekirse, yasanın birinci faydası günahkarları çaresizliğe iterek Mesih’e gelmelerini sağlamak ve Tanrı’nın sevgisini tatmalarını sağlamaktır. Musa’nın yasası lütfa karşı değil, lütfa destektir. Lütuf antlaşması yasayı (şeriatı) kendi hizmetine alarak günah bilincini arttırmış ve kurtuluşa olan ihtiyacı göstermiştir ve Tanrı’nın lütfuna ne kadar çok gereksinimimiz olduğunu göstermiştir.

Tanrı’yla Paydaşlık (Mısırdan Çıkış 25–40)
Son olarak, lütuf antlaşmasının bir uygulaması olan Musa’nın antlaşması çadır tapınak, rahiplik ve kurbanlar aracılığıyla Tanrı’yla bir iletişim yolu, yani bir ilişki yolu sağlamıştır.

Ben antlaşma teolojisinin çok sade ve basit olduğunu düşünüyorum. Eski Antlaşma’nın anlaşılması en zor kısımlarında bile, bize ihtiyacı olmayan ebedi bir Tanrı bizi yaratarak bizimle bir antlaşma ilişkisine girmiştir. Hatta bizler Adem’le antlaşmayı ihlâl ettiğimiz ve onunla ilişkiyi reddettiğimiz halde Rab Tanrı lütuf antlaşmasıyla günahkarlarla ilişkisini yenilemeye devam etmektedi.

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

12 + 2 =