Tam Bir Cesaretle Elçilerin İşleri Serisi

“Onlar” Kiliseye Geldikleri Zaman | Elçilerin İşleri 11:1-18

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

“Onlar” Kiliseye Geldikleri Zaman

Elçilerin İşleri 10’da Kornelyus’un nasıl iman ettiğini görmüştük. Kornelyus’un iman edişinin ne kadar büyük bir mucize olduğunu anlıyor musunuz? Kornelyus’un iman etmesi ateistliğiyle övünen Richard Dawkins’in bugün aramıza katılıp Hristiyan olduğunu söylemesi gibi bir şey. Bugün Çin’de zulüm altında yaşayan kardeşlerimizin hükümetin Komünist Parti üyelerinden birisinin iman ettiğini görmesi gibi bir şey. Tabii ki şüphe, korku ve şaşkınlık olacaktır (10:45; 11:3, 18).

Ancak İsa Mesih’in çarmıhında, farklı kültürlerden farklı insanlar ve farklı etnik kökenler arasındaki sınır duvarı yıkıldı. Bazılarınız 1989’da televizyonda Berlin Duvarı’nın devrilmesine şahitlik etmişsinizdir. Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesiyle büyük bir coşku yaşandığına şahit olmuştuk. Burada da Yahudilerin ve Yahudi olmayan halkların İsa Mesih’in kilisesinde tek halk olduklarını görüyoruz!

Tek Taraflı Önyargı

Petrus’un Sezariye’ye yaptığı seyahatin hemen sonrasında ve Kornelyus’un evinde ilk gördüğümüz şey tek taraflı önyargı oluyor.

Birinci ayette şöyle okuyoruz: Elçilerle bütün Yahudiye’deki kardeşler, öteki ulusların da Tanrı’nın sözünü kabul ettiklerini duydular (a. 1). Bu iyi haber hızlı ve çok uzaklara yayılmıştı. “Ama o kadar da çabuk değil!” Ne zaman bir kıvılcım ateşlense, birisinin bu kıvılcımı suyla söndürme tehlikesi de var. 11:2-3’te şöyle devam ediyor: Ama Petrus Yeruşalim’e gittiği zaman sünnet yanlıları onu eleştirdiler. “Sünnetsiz kişilerin evine gidip yemek yemişsin!” dediler (a. 2-3). Burada Petrus’u eleştirenlerin kim olduklarıyla ilgili tartışma bugün de sürüyor. Bazıları Hristiyan olmayan Yahudiler’in Petrus’u Hristiyanlığından ötürü eleştirdiğini söylerken bazılarının da Hristiyanlaşmış Yahudilerin Petrus’u eleştirdiğini söylüyor. Farklı bir ulustan olan sünnetsiz Kornelyus’un ve ailesinin daha yeni Hristiyan olduklarını dikkate alırsak, ikincisi bana daha doğru gibi görünüyor. Artık kilisede lütufla kurtulmuş olan iki günahkarlar grubu vardı. Ama bu Yahudi imanlıların Petrus’un önüne attıkları ilk şey Petrus’un Yahudi olmayan farklı bir ulusla birlikte yemek yemiş olduğu suçlamasıydı. Aslında burada ilginç olan şey şu: Yahudi olmayan başka bir ulusa mensup olanlarla yemek yememek eski bir Yahudi geleneğiydi. Tanrı’nın Yasası değildi!

Burada Yahudi Hristiyanların farklı uluslardan gelen Hristiyanlara karşı önyargılı oldukları gerçeğini öğreniyoruz. “Demek istediğim, toplumumuzda Grekçe konuşan dulların olması konusunu anlıyoruz, ama şimdi aramızda gerçek Greklerimiz var!”

Burada okuduğumuz hikayenin anlatılışı ve bitişi, bize çok açık bir şekilde etnik kökenleri ya da ten renkleri nedeniyle başkalarına karşı önyargılı yaklaşmanın günah olduğunu öğretiyor. Tanrı dünyayı yarattı. Hepimiz tek bir adamdan ve bir kadından geliyoruz. Ve herbirimizin şahsi şekli, rengi ve etnik kökeni Tanrı benzeyişindeki yaratılışımızın bir parçasıdır ve insan olmaya devam etmektedir. Tanrı’nın ‘komşunu kendin gibi sev’ emrini, bir kişinin rengi, ya da göz şekli farklı diye, ya da aksanı sizden farklı diye, ya da ‘dışarıdan geldi’ diye ihlal etmek, onların tam olarak insan olmadıklarını söylemek anlamına gelir. Bir insandan insanlığı esirgemek Tanrı’yı inkâr etmektir! Tanrı’nın Israrı Fakat, daha sonra Petrus neler olduğunu anlatıyor (a. 4), ve Petrus’un anlattıklarında Tanrı’nın diğer ulusların insanlığı konusunda hiçbir sorunu olmadığını ve hatta Tanrı’nın ısrarla diğer ulusları kurtarma planı konusunda bahsettiğini görüyoruz. Petrus neler olduğunu anlatırken çarşaf ve hayvanlarla ilgili gördüğü görümden bahsediyor (a. 5-6). Petrus kendisine, “Kalk, Petrus, kes ve ye!” (a. 7) diyen sesten bahsediyor. Hatta şaşırtıcı bir şekilde Tanrı’ya karşı nasıl inatçı bir şekilde hareket ettiğinden de bahsediyor: “Asla olmaz, ya Rab! Ağzıma hiçbir zaman bayağı ya da murdar bir şey girmedi” (a. 8). Sonra ikinci kez Tanrı’nın sesini gökten işittiğini söylüyor: “Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen bayağı deme” (a. 9). Petrus ‘Bu, üç kez tekrarlandı’ (a. 10) diyor. Yani, başka bir deyişle, Elçi Petrus’a bu gerçeğin söylenmesi gerekiyordu ve tekrar söylenmesi gerekiyordu ve tekrar diğer ulusların murdar olmadığının kendisine söylenerek hatırlatılması gerekiyordu! Bazen Tanrı sabırla günahı içimizden çıkarırken bu ısrarını yaşamımızda çeşitli şekillerde gösteriyor! Irkçılık günahı binlerce yıldır insan ırkına bela olmaya devam ediyor. Kendimizi kurtarmakta çok zorlandığımız yürek günahlarının en zorlarından birisi de ırkçılıktır. Bir ‘biz’ varız, bir de ‘onlar’ var.

Petrus diğer uluslardan olan milletlerin temiz olduklarını ve aynı günahkarların kurtuluşa ihtiyaçları olduklarını nasıl biliyordu? Birincisi, Elçilerin İşleri 10’da da okuduğumuz gibi, çarşaf ve hayvanlarla ilgili olan görüm koşer yemek yasalarıyla ilgili değil, diğer uluslarla ilgili bir görümdü.

Burada Petrus şöyle devam ediyor: “Ruh bana, ayrım gözetmeden onlarla birlikte gitmemi söyledi.” (a. 12). Üçüncüsü, Pentekost gününde gelen aynı Kutsal Ruh’la ilgili şöyle diyor: “Ben konuşmaya başlayınca Kutsal Ruh, başlangıçta bizim üzerimize indiği gibi, onların da üzerine indi.” (a. 15). Elçilerin İşleri 2’deki Pentekost’u, Elçilerin İşleri 10’daki diğer ulusların Pentekostuyla karşılaştırırsanız her ikisinin de insanların üzerine indiğini açıkladığını görürsünüz (2:17, 33; 10:44-45). Her ikisinde de insanların Tanrı’yı yücelttiğini (2:11; 10:46), her ikisinde de insanların şaşkınlık içerisinde olduğunu (2:7, 12; 10:45), ve her ikisinde de vaftizlerin yaşandığını görürsünüz (2:38; 10:48). Dördüncüsü, bu durum Petrus’a İsa Mesih’in şimdi gerçekleşmekte olan sözlerini hatırlatmıştı: “O zaman Rab’bin söylediği şu sözü anımsadım: ‘Yahya suyla vaftiz etti, sizler ise Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz.’” (a. 16). Petrus’un düşüncesi şöyleydi, “Eğer Tanrı Yahudi olmayan diğer ulusları Ruhla vaftiz ediyorsa, bizler de onları suyla vaftiz edebiliriz.” Bizim için bunun uygulaması da şöyle: Eğer Tanrı ırkçılık, milliyetçilik, ulusçuluk, kabilecilik, duvarlarını yıktıysa, biz kimiz ki bu duvarları yeniden canlandıralım?

Kilisenin Övgüsü

Peki tamam, Petrus ikna oldu ama Petrus’la tartışan Yeruşalimli Yahudi Hristiyanlar ikna oldular mı? Petrus’un konuşmasını nasıl tamamladığına dikkat edin: “Böylelikle Tanrı, Rab İsa Mesih’e inanmış olan bizlere verdiği armağanın aynısını onlara verdiyse, ben kimim ki Tanrı’ya karşı koyayım?” (a. 17). Sonuç neydi? Yeruşalim’deki Yahudi Hristiyanlar şöyle dediler: Bunları dinledikten sonra yatıştılar. Tanrı’yı yücelterek şöyle dediler: “Demek ki Tanrı, tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını öteki uluslara da vermiştir.” (a. 18). Bunun sonucu kilisenin Rabbe övgüsüydü! Eleştiriler bitmişti ve artık övgüler başlamıştı. Yüreklerimizde kabul etmemiz ve uygulamamız gereken prensip şudur: Tanrı’nın İsa Mesih’te günahkarları kabul etme şartı birbirleriyle olan kardeşlik ilişkisini şekillendirir ve belirler.

Bunu uyguladığımızda kendi yaşamlarımızda ve kiliselerimizin yaşamlarında hem Kutsal Ruh’un etkisini daha açık bir şekilde göreceğiz, ve hem de kiliselerimize katılanların Tanrı’yı yücelttiğini göreceğiz.

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

9 + 7 =