Koloseliler Serisi

Pavlus’un Hizmeti ve Kaygıları | Koloseliler 1:24-2:5

Rev. Çağdaş Coşkun tarafından | Koloseliler 2022

Pavlus’un Koloseliler için Duyduğu Kaygı ve Hizmeti

Tanrımızın sevgili antlaşma halkı, bu hafta Koloseliler vaaz serimizin üçüncü haftasındayız ve bir anlamda, bu haftadan itibaren Pavlus’un Kolose kilisesindeki sorunlara ve kilise içinde ve dışındaki sapkın öğretişlere değindiğine tanıklık etmeye başlayacağız. Bu vaazımızdan önceki iki vaazımızda, Pavlus’un Kolose kilisesindeki sapkın öğretişlere ve yaşanan sorunlara değinmeden önce, Koloselilere neyin önemli olduğunu ve her şeyden önce hayatlarının merkezlerinde kim olması gerektiğini hatırlatan pasajlara bakmıştık. Çünkü her ne kadar hayatlarımızdaki sorunlarla mücadele etmemiz gerekse de ve her ne kadar sapkın öğretilere karşı yüreğimizi, ailelerimizi ve kiliselerimizi korumamız gerekse de bizler. her şeyden önce Tanrı’nın yüceliği için yaşamaya çağrıldık ve Tanrı’nın yüceliği için yaşanan hayatın ancak Mesih İsa merkezli bir yaşam ile mümkün olduğunu okuduk birinci bölümde. Bunda dolayı, Pavlus, Koloselilere müjdeden ve Rabbin lütfuyla sağladığı kurtuluş umudundan dolayı her durumda şükretmeleri gerektiğini hatırlatmasından sonra, Hristolojik açıdan Kutsal Kitap’taki en zengin pasajlardan birine bakıp, Tanrı’nın kurtuluş planın ne derece harika, kusursuz ve mükemmel olduğunu görmüştük. Şimdi ise Pavlus’un Kolose kilisesi için hizmetine ve yüreğinde ne tarz kaygılar taşıdığına bakacağız. Bugün vaazımıza şu iki nokta ile bakacağız:

  • Pavlus’un Mesih’teki Hizmeti 1:24-29
  • Pavlus’un Koloselilere Hizmeti 2:1-5

Sevgili kardeşler, vaazımızın ilk noktası, Pavlus’un Mesih’teki Hizmeti, bir önceki ayetin devamı olarak karşımıza çıkar. Pavlus 1:23’te: “Yeter ki, duyduğunuz Müjde’nin verdiği umuttan kopmadan, imanda temellenip yerleşmiş olarak kalın. Ben Pavlus, göğün altındaki bütün yaratılışa duyurulan bu Müjde’nin hizmetkârı oldum.” Şimdi ise Pavlus, bunun tam olarak ne anlama geldiğini ve neden Kolose’deki imanlıların bunu anlamasının önemli olduğunu açıklamaya başlar.

24.ayet karşımıza anlaşılması zor bir ayet olarak çıkıyor. Bu ayette iki şeye daha yakından bakmalıyız. Öncelikle, niçin bir Hristiyan acı çektiğine sevinmelidir? İnsanlığın en büyük mücadelelerinden biri daha az açık çekmek ve acının kötü bir şey olduğunu öğretmek iken, Tanrı’nın elçisi olan Pavlus acı çektiğine neden seviniyor? Pavlus her ne kadar müjdeyi Kolose’ye götüren kişi değilse de, Rabbin lütfu sayesinde Koloselilere müjdeyi paylaşan Epafras ve Filimon’u müjdeyi ulaştıran kişiydi. Müjde Efes’e ve Ege bölgesine ulaşana dek Pavlus birçok sıkıntıdan geçmişti, bu sıkıntıların çoğunun ne olduğuna 2. Korintliler 11.bölümü okuyarak bugün hatırladık. Ayrıca Pavlus için Mesih’in kilisesi uğruna acı çekiyor olmak çok büyük bir ayrıcalıktı, çünkü böyle yaparak yalnızca Mesih’e hizmet etmiş olmuyordu ama Mesih gibi hizmet etmiş oluyordu. Filipililer 1:29-30 Pavlus şöyle diyor: “ Çünkü Mesih uğruna size yalnız Mesih’e iman etmek değil, daha önce bende gördüğünüz ve hâlâ sürdürdüğümü duyduğunuz zorlu çabanın aynısını göstererek Mesih uğruna acı çekmek ayrıcalığı da verildi.” İmanı uğruna acı çekmek Pavlus’un için kurtarıcısının yürüdüğü yolda yürümek anlamına geliyordu. Petrus da bunu çok iyi bir şekilde anlamış ve şu şekilde yazmıştı: 1. Petrus 4:12-14: “Sevgili kardeşlerim, sınanmanız için size giydirilen ateşten gömleği, size garip bir şey oluyormuş gibi yadırgamayın. Tersine, Mesih’in acılarına ortak olduğunuz oranda sevinin ki, Mesih’in görkemi göründüğünde de sevinçle coşasınız. Mesih’in adından ötürü hakarete uğrarsanız, ne mutlu size! Çünkü Tanrı’nın yüce Ruhu üzerinizde bulunuyor.” Yani Pavlus’un çektiği acı, imanı ve Rabbin kilisesi için olduğu sürece bundan sevinç duyuyordu çünkü Kurtarıcısı olan Rab İsa Mesih de benzer sıkıntılardan geçmişti.

Nasıl kurtarıcımız ve Rabbimiz İsa Mesih bizleri kurtarmak için acılara katlandıysa, Pavlus da birçokları iman etsin diye birçok sıkıntıya katlanmıştır, ve bunu sadece ve yalnızca müjdenin daha çok kişi tarafından duyulması için yapmıştır. Pavlus kendi kendine acı çektirmemiştir. Koloseliler 2:18’de Kolose kilisesi içinde Çilecilerin, yani kendi kendine acı çektirenlerin sahtekârlar olduklarını açıkça belirtir. Çünkü acının kendisi değil ama iman ve kilise uğruna çekilen acıdan bahsetmektedir Pavlus. Pavlus hiçbir şekilde başka tarz bir acı çekmekten bahsetmemektedir. Çektiğine sevindiği acılar yalnızca müjdenin yayılması için çektiği acılardır. Ve Rabbin kendi kanıyla kurtardığı kilisesi için acı çekmek, Pavlus’un övünebileceği tek şeydi.

25.ayetin devamında Pavlus, “Mesih’in, kendi bedeni, yani kilise uğruna çektiği sıkıntılardan eksik kalanlarını kendi bedenimde tamamlıyorum” der. Tanrı’nın yüceliğinden ve harika kurtuluşundan yalnızca birkaç kelime önce bahsetmişken şimdi nasıl olur da Pavlus Tanrı’nın sağlamış olduğu bu kurtuluşun eksik, ya da tamamlanması gereken bir kurtuluş olduğunu ima edebilir? Kutsal Kitap okumalarımızda aklımızın bir köşesinde olması gereken prensiplerden biri, Kutsal Kitap ayetlerinin hiçbir zaman birbiriyle çelişmediği olmalıdır. Aynı durum burada da söz konusudur. Pavlus elbette ki Tanrı’nın kurtuluşunun eksik ya da insan eliyle tamamlanması gereken bir şey olmadığı onlarca hatta yüzlerce kez yazmıştır. Pavlus’un burada bağlam içinde bizlere söylemek istediği şey, Tanrı’nın kilisesiyle nasıl bir olduğudur. Pavlus, aynı kurtarıcısında gördüğü şeyleri kendisine uygulamakta ve Koloselilere o şekilde yazmaktadır. Pavlus’un dileği o anda Koloselilerin geçmekte olduğu sıkıntılarda onlara yardımcı olabilmek ve ruhsal olarak, nasıl Tanrıları onlarla birse, kendisinin de bir olduğunu onlara gösterebilmekti. Çünkü Korintlilere yazdığı gibi: “Bir üye acı çekerse, bütün üyeler birlikte acı çeker; bir üye yüceltilirse, bütün üyeler birlikte sevinir.” Ne yazık ki bugün başta Katolik ve Ortodokslar olmak üzere başta olmak üzere, Hristiyanlar arasındaki bazı kişilerin bu ayet üzerinden kurtuluşlarına katkıda bulanabileceklerini iddia ettiklerini görüyoruz. Sevgili kardeşler, Rabbimizin sağladığı kurtuluşa katabileceğimiz hiçbir şey yoktur, eğer kurtuluşumuz kendi eylemlerimize bağlı olsaydı vay halimize! Pavlus bu yüzden 26.ayette diyor ki: “Görevim, Tanrı’nın sözünü, yani geçmiş çağlardan ve kuşaklardan gizlenmiş, ama şimdi O’nun kutsallarına açıklanmış olan sırrı eksiksiz duyurmaktır.” Bu sırrı bulan bizler değil, bu sırrı Tanrı’nın kendisi açığa çıkarmıştır.

Sevgili kardeşler, “sır” kelimesi bugün bakmaya başladığımız pasajımızın anahtar kelimesidir. Bu kelimeye detaylı bir şekilde bakmadan önce, kısaca sormak istiyorum size sevgili çocuklar, sır ya da gizem deyince aklınıza ne geliyor? Belki okuduğunuz bir kitap ve izlediğiniz bir film aklınıza geliyor olabilir, öyle değil mi? Kutsal Kitap’ın Eski Antlaşma bölümünde de çok büyük bir sır vardı ve bugün Tanrı’nın bu sırrı Yeni Antlaşma’da nasıl açığa çıkardığına bakacağız.

Pavlus 1:24-2:5’e kadar olan pasajı bu kelime etrafında kurar. Türkçe çevirisinde, çeviri tercihinden dolayı “sır” kelimesi dört kez kullanılmış olsa da, Grekçe metinde üç kez kullanılmaktadır. Sır, yalnızca vahiy aracılığıyla bilinebilen anlamındadır, Grekçe kelime kökü ise, kapalı olmaktan geliyor. Bir kapının kapalı olması ya da gözlerimizin kapalı olması gibi. Yani Pavlus’un bahsettiği anlamda bir sırrı bilebilmemiz için bu sırrın bize açıklanması lazımdır. Bu sırrın tam olarak ne olduğuna geçen hafta baktık; birçoklarının kurtuluşu için Tanrı biricik Oğlu’nu belirlenen zamanda dünyaya gönderdi ve müjdeyi tüm halkalara duyurdu. Pavlus’un kendisi de bu sırrı kendi kendisine keşfetmedi, hatta bu sırra karşı kanının son damlasına kadar savaşmaya hazırdı. Ama Galatyalılar mektubunda şöyle yazıyor: “beni daha annemin rahmindeyken seçip lütfuyla çağıran Tanrı, uluslara müjdelemem için Oğlu’nu bana göstermeye razı olunca hemen insanlara danışmadım.” İşte Pavlus, Kolose’deki imanlılara ve imanlıların aklını çelmeye çalışan kuzu postuna bürünmüş kurtlara Tanrı’nın sırrının artık Yahudi olmayanlar yararına da açıklandığını ilan ediyor. 27.ayetin devamın da Pavlus şöyle diyor: “Bu sırrın özü şudur: Mesih içinizdedir. Bu da size yüceliğe kavuşma umudunu veriyor.”

Orijinal dilde 24 ve 29.ayetler tek bir cümledir, bu yüzden bu tarz pasajları çevirmek oldukça zordur, ancak 26 ve 27.ayetin ikinci kısmını şu şekilde çevirmeliyiz: “Çağlardan ve kuşaklardan gizlenmiş olan, ancak şimdi Tanrı’nın azizlerine ifşa edilmiş olan gizem, bu gizemin görkemli zenginliğinin ne olduğunu Tanrı’nın Yahudi olmayanlara bildirmek istediği sır şudur; yücelik umudu olan Mesih içinizdedir.” Artık yücelik umuduna yalnızca Yahudiler değil, ama tüm dünya halkları da davet edilmiştir. Yücelik umudumuz demek Rabbin yargı gününde Mesih İsa sayesinde Tanrı ile barıştırılmış olanların artık günahlarından ve isyanlarından kurtulup Mesih benzerliğine dönüştürülecek olması anlamına gelmektedir. Yani, Mesih’e iman edenler bir gün O’nun gibi kutsal ve lekesiz bir beden giyinecektir. İşte bu umut artık herkes içindir, Tanrı bu sırrı Mesih İsa’da açığa çıkarmıştır. Mesih, artık Ruh’uyla O’na iman edenlerin içinde yaşamaktadır. Kolosedeki Yahudiler Pavlus’un zaten ne demek istediğini çok iyi anlamış olmalılar çünkü Eski Antlaşma’da Tanrı birçok kez bu tarz bir dille halkına aralarında yaşadığını söylemişti. Ama artık bu vaade tüm dünya dâhil olmuştur, Kolosedeki Grekler de dahil.

Sevgili kardeşler, bugün aynı sır İzmir Protestan Kilisesi’ne de açıklanmıştır. Rab, lütfu sayesinde hepimizi buraya toplamış ve bizlere bu sırrı açıklamıştır. Bu sırrı Kutsal Kitap’ı çok çalışarak ya da araştırarak keşfetmedik, ya da duygularımız ve hislerimiz sayesinde kilisenin yolunu bulmadık, elbette ki Tanrı hayatımızdaki her şeyi kendi yüceliği ve halkının iyiliği için kullanmaktadır, buna aklımız ve duygularımız da dahildir, ama kurtarış yalnızca Tanrımıza özgüdür, ve bu sırrı bize açan Tanrı’dır. Eğer kurtuluşunuzda %0.0001 bile katkınız olduğunu düşünüyorsanız, Kutsal Kitap’ın açıkladığı kurtuluştan başka bir şeye inanıyorsunuz demektir. Biz daha günahkarken, Tanrı’nın düşmanlarıyken, mezarda ölü bir şekilde beklerken Mesih bize kurtuluş sırrını açmış, bizleri Baba ile barıştırıp Lazar gibi diriltmiştir.

28 ve 29.ayetleri hatırlayalım: “Her insanı Mesih’te yetkinleşmiş olarak Tanrı’ya sunmak için herkesi uyararak ve herkesi tam bir bilgelikle eğiterek Mesih’i tanıtıyoruz. O’nun kudretle bende etkin olan gücüne dayanarak uğraşıp emek vermemin amacı da budur.” Bilgelik, Grekçe sofia; insan bilgeliği mi yoksa Tanrı bilgeliği midir? 1. Korintliler’de Pavlus şöyle diyor: “Çarmıhla ilgili bildiri mahva gidenler için saçmalık, biz kurtulmakta olanlar içinse Tanrı gücüdür… Siz Tanrı sayesinde Mesih İsa’dasınız. O bizim için tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu. Bunun için yazılmış olduğu gibi, Övünen, Rab’le övünsün.” Bizim bilgeliğimiz Mesih’tir, bizim bilgelimiz Mesih’i bize tanıtan Tanrının yaşayan Sözleridir, bu sözler dışında başka bir bilgelik kaynağı yoktur. Elbette ki bilgi edinebileceğimiz çok fazla kaynak vardır ve bunların bir çoğu faydalıdır, ama kurtaran yalnızca tek bir bilgelik vardır. Ve Tanrı’nın bilgeliğinin ve sırrının somut şekli, elimizde tuttuğumuz kutsal sözleridir. Uyarmak ve bilgelikle eğitmek için uygundur. 2. Timoteos’da şunu okuyoruz: “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için donatılmış olarak yetkin olur.”

Sevgili kardeşler, kilisedeki pastörlerinizin görevi işte budur, Kutsal Yazılarla sizleri uyarmak ve bilgelik kazanmanızı sağlamak. Eğer sizleri azarlıyorsak sizlerin Rabbimiz Mesih ile daha iyi bir ilişkiniz olmasını istediğimizdendir. Eğer sizleri disiplin altına alıp Rabbin sofrasından mahrum bırakıyorsak, günahınızdan dönüp tövbe etmenizi ve Rabbin gözünden doğru olanı yapmanızı istememizdendir. Eğer sizleri uyarıyorsak, Kutsal olun çünkü ben Kutsalım, diyen Tanrı’dan korktuğumuz içindir. Elbette ki ister kilise görevlisi ister kilise üyesi olalım, hepimiz aynı günahkâr doğaya sahibiz ve bu yüzden her ne kadar Rabbin Yasası ve buyrukları mükemmel olsa da günahkâr insanlar olarak bu buyrukları mükemmel şekilde uygulamıyor olabiliriz. Bu yüzden sizin de kilise görevlileri işlerini yaparken onları teşvik etmeli, onlar için dua etmelisiniz ve onlardan beklediğiniz sevgi ve ilgiyi siz de göstermelisiniz. Örneğin, en son ne zaman pastörleriniz için dua ettiniz? En son ne zaman kilisenizi, kardeşlerinizi dualarınızda hatırladınız? Ya da en son ne zaman bir kardeşinizi arayıp ya da buluşup teşvik ettiniz? Unutmayın ki gerçek mutluluk almak değil vermektir, bu yüzden siz de en azından zamanınızın bir kısmını kardeşleriniz için harcayınız. Ayrıca, İbraniler 13:17’de Kutsal Ruh’un dediği üzere: “ Önderlerinizin sözünü dinleyin, onlara bağlı kalın. Çünkü onlar canlarınız için hesap verecek kişiler olarak sizi kollarlar. Onların sözünü dinleyin ki, görevlerini inleyerek değil –bunun size yararı olmaz– sevinçle yapsınlar.” Kısacası, sevgili kardeşler, uyarıldığınız ya da azarlandığınız zaman bunun sizin kendi iyiliğiniz için olduğunu bilerek yüreklerinizi alçaltın, ve Tanrı’da yetkinleşmeye gayret edin. Çünkü hepimiz tek bir bedenin üyeleriyiz.

29.ayette Pavlus uğraşıp emek verdiğini yazmakta. Uğraşmak kelimesi Grekçe yarışı kazanmak için mücadele etmek anlamında da kullanılmaktaydı. Bu ayet Pavlus’un tüm bunları neden yaptığını açıkladığı ayettir. Pavlus, 1.ayette İsa Mesih’in elçisi olduğunu hatırlatıp müjdeleme görevinin 23.ayette Tanrı tarafından kendisine verildiğini belirttikten sonra, şimdi de neye dayanarak müjdeyi duyurduğunu Koloselilere samimi ve içten bir şekilde itiraf ediyor. Pavlus’un yetkisi de, gücü de ve isteği de kendisinin, kuluyum, dediği Tanrı’dan gelmektedir. Pavlus ne yapıyorsa, yaptığı her şeyi kendi ünü ve çıkarı için değil, ama Tanrı korkusuyla yapıyordu. Bunu Korintlilere şu şekilde anlatır: “Müjde’yi yayıyorum diye övünmeye hakkım yok. Çünkü bunu yapmakla yükümlüyüm. Müjde’yi yaymazsam vay halime!”

Sevgili kardeşler, Tanrı Pavlus’u yalnızca birinci yüzyılda yaşayan imanlıların yararına elçi atamamıştır. Kutsal Ruh aracılığıyla gerek Pavlus’un yazdıkları gerekse bu dünyadaki ömrünü nasıl geçirmiş olduğu, bizlerin yararına olmaya devam ediyor. Eğer bugün kilise görevlilerin kendilerine örnek alması gereken birisi varsa o kişi Pavlus’tur. Pavlus, insanları hoşnut etmek ve kendi konumu aracılığıyla bir şeyler elde etmek için değil, ama müjdenin tek kurtuluş olduğunu bildiğinden ve Tanrı korkusuna sahip olmasından dolayı ne yaptıysa yapmıştır. Pavlus Galatyalılara şunu söyler: “Ben insanların onayını mı, Tanrı’nın onayını mı arıyorum? Yoksa insanları mı hoşnut etmeye çalışıyorum? Eğer hâlâ insanları hoşnut etmek isteseydim, Mesih’in kulu olmazdım.” Yalnızca ve sadece Tanrı’yı hoşnut etmek isteyen Pavlus, bu yüzden insandan korkmadan onu azarlar ve uyarır. Pavlus burada aslında gerçek ve doğru bir kilisenin bizlere nasıl olması gerektiğini yazar sevgili kardeşler. Belçika İman Açıklaması’nın 29.Maddesi’nde şunu okuyoruz: “Gerçek kilise, aşağıdaki işaretlere sahip olmasıyla tanınabilir: Kilise Müjde’nin pak vaazı ile meşguldür; Mesih’in teşkil ettiği şekilde pak sakramentlerin uygulanmasını sağlar; hataları düzeltmek için kilise disiplinini uygular. Kısacası, Tanrı’nın pak Söz’üne uygun olarak buna zıt olan her şeyi reddeder ve tek Baş olarak İsa Mesih’i tutarak kendi kendini yönetir. Bu özellikler sayesinde bir kişi gerçek kiliseyi tanıma konusunda emin olabilir– ve hiç kimse bu kiliseden ayrılmamalıdır.” Gerçek kilisede müjde vaaz edilir, sakramentler Kutsal Kitap’a göre verilir ve kilise disiplini uygulanır. Gerçek kilisede imanda büyümeniz için kilise görevlileri tarafından uyarılırsınız, kilise görevlileri tarafından eğitilirsiniz ve kilise görevlileri tarafından Mesih’e yaklaştırılırsınız. Çünkü, kilise görevlilerinin uyması gereken çağrı budur.

Böylece, vaazımızın ikinci noktasına, yani Pavlus’un Koloselilere hizmetine bakmaya başlayabiliriz. Pavlus, birinci maddede bahsettiğimiz genel prensipleri ve müjdenin artık açığa çıkmış olmasının gerçekliğini, bu pasajda Kolose kilisesine uygular. Yani genel gerçeklerden özele doğru inmeye başlarız 2:1-5 arasında.  Artık bu gerçekler sadece genel geçer gerçekler değil ama aynı zamanda bizlerin hayatlarında yaşaması gereken ve meyvelerini göstermemiz gereken gerçeklerdir. Yani iman sadece entelektüel anlamda bir değişim değil, ama gündelik hayatlarımız da bile kendini gösteren gerçeklikler olmalıdır. Koloseliler serisinin ilk vaazında da değindiğimiz gibi, eylemsiz ve meyvesiz iman ölüdür.

2:1’de Pavlus’un bir önceki ayetinde bahsettiği aynı betimlemeyi devam ettirdiğini görüyoruz. Uğraş verdiğini anlatırken kullandığı kelime (1:29’daki uğraş kelimesinden farklı bir Grekçe kelime kullanmakta) aynı zamanda Grekçe savaşmak, çatışmak ya da yarışmak anlamına da gelmekte. Antik Yunanda, atletlerin yarışmaları oldukça zorluydu, ve yalnızca en güçlüler bu tarz yarışmalarda yer alabilirdi. İşte Pavlus, böyle zorlu bir yarışı Koloselilerin çıkarı için koştuğunu anlatmaktadır. Unutmayın ki Pavlus bu mektubu yazdığı sırada Roma’da tutuklu bulunmaktaydı ama rağmen birçoklarının iyiliği uğruna uğraş vermekten vazgeçmedi.

2:2’ye baktığımızda, 1:18de de değindiğimiz gibi, imanlılar olarak tek bir beden ve evrensel kilisenin bir parçası olduğumuzu hatırlatıyor bize Pavlus. Bizler Mesih’te yeni bir yaşama çağrıldık kardeşler. Hepimiz farklı etnik kökenlerden, farklı politik görüşlerden, farklı sosyoekonomik seviyelerden ve farklı kültürlerden Rabbin bedeninin bir parçası olmaya çağrılmış olabiliriz. Ve bizi bir arada tutacak olan da bizi bir beden yapacak tek şey de Rab’den öğrendimiz sevgidir. 1.Yuhanna’da okuduğumuz üzere: “Başlangıçtan beri işittiğiniz buyruk şudur: Birbirimizi sevelim… Tanrı bizi bu kadar çok sevdiğine göre biz de birbirimizi sevmeye borçluyuz.” Bizler bir etnik grup, bir politik görüşü olan bir yapı ya da sosyoekonomik gücü olan bir grup olmaya çağrılmadık. Elbette ki bizler birbirimizden farklıyız, ancak bizlerin, hepimizin tüm farklılıklarımıza rağmen tek bir çağrısı vardır, Tanrımız Rab’bi bütün yüreğimizle, bütün canımızla ve bütün aklımızla sevmek ve Rabbin bizi sevdiği gibi birbirimizi sevmek. Çünkü birbirimizi seviyorsak Mesih’in yüreklerimizde hâkim olduğunu ilan ve ikrar etmiş oluruz. Bizler her şeyden önce artık Hristiyanlarız. Bizler Mesih’te yeni bir yaşama çağrıldık ve köşe taşımız Mesih İsa’nın kendisidir, ne bir etnisitedir, ne bir politik görüştür ne de herhangi bir çeşit kazançtır. Eğer bu kaya üzerine imanımızı Rabbin gücüyle inşa etmeye devam edip, birbirimize borcumuz olan sevgimizi gösterirsek Rabbin isteğini yerine getirmiş oluruz.

Üçüncü ayette anahtar kelimemiz bir kez daha karşımıza çıkıyor, Pavlus’un bilgelik dediği bu anahtar kelime neydi? Tanrının sırrı. Bakın Süleyman bu sır hakkında yüzyıllarca yıl önce ne söylüyor: Süleyman’ın Öz 3:13-15: “Bilgeliğe erişene,  Aklı bulana ne mutlu! Gümüş kazanmaktansa onu kazanmak daha iyidir. Onun yararı altından daha çoktur.  Daha değerlidir mücevherden, Dileyeceğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.” İşte gerçek ve değerli hazinemiz budur, yani müjdedir. Çünkü eğer kendinize bu dünyada hazineler biriktirirseniz “güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.” Sevgili kardeşler, Mesih’i tanımayı bu dünyadaki en büyük değeriniz sayın, çünkü bu bedende yaşamınız sona erdiğinde sizleri Tanrı’nın yargı kürsüsü önünde yeterli kılabilecek tek şey İsa Mesih’e olan imanınızdır. Kurtuluşumuz yalnızca müjdededir, çünkü ölüm ve günah bedenlerimizde bu dünyada yaşadığımız sürece hüküm sürecek. Ama hazinemiz Mesih’se yaşamınızda ve ölümünüzde hiç olmadığınız kadar zengin olacaksınız çünkü hem kurtuluş sevincine sahip olarak yaşayacağız hem de sonsuz yaşamı giyineceğiz.

Bu yüzden, Pavlus Kolose kilisesini ve her çağda yaşamış ve yaşayacak olan imanlıları aldatmaya çalışan kişiler olduğunu bildiği için Rabbin kilisesini uyarır. Türkçeye kulağı okşayan sözler olarak çevrilen Grekçe kelime aynı zamanda “konuşma sanatı” anlamına da gelir. Antik Yunan’da bu kişilerin ikna etmede öyle etkiliydi ki, teolojileri ne kadar sapkın olursa olsun konuşma becerileri ve kurdukları sağlam mantık çerçevesi sayesinde birçoklarını ikna edebiliyorlardı. Koloselilerin bu kişiler tarafından ayartılıp ayartılmadıklarını bilmiyoruz ama bilebildiğimiz tek şey o sıralarda Kolose kilisesindeki imanlıların akıllarını çelmeye çalışıyorlardı. Bu kişileri doktrinlerine, yani öğretişlerine ilerleyen vaazlarda daha derinlemesine bakacağız. Şuan için söyleyebileceğimiz şey, bu kişilerin insanlara duymak istedikleri şeyleri söyleyerek yoldan çıkarmaya çalıştıklarıdır. Bu tarz sapkın öğretmenler hakkında daha fazla bilgiye ulaşabildiğimiz mektuplardan biri olan 2. Timoteos’da Pavlus şöyle diyor: “Çünkü öyle bir zaman gelecek ki, sağlam öğretiye katlanamayacaklar. Kulaklarını okşayan sözler duymak için çevrelerine kendi arzularına uygun öğretmenler toplayacaklar. Kulaklarını gerçeğe tıkayıp masallara sapacaklar.” Ayrıca, Pavlus’un Korintlilere yazdığı mektuplardan anladığımız kadarıyla da bu kişiler yalnızca finansal çıkar için Rabbin topluluğuna girdiklerini ve önemsedikleri tek şeyin kendi cepleri olduğunu okuyoruz.

Sevgili kardeşler, bugün bu sapkın öğretmenler belki de tarihte hiç olmadıkları kadar çoğalmış durumdalar. Yurt dışında bu kişiler televizyon ekranlarında, radyo kanallarında sürekli karşımıza çıkmaktadır. Ne yazık ki bizim gibi, Hristiyan nüfusun oldukça küçük olduğu ülkelerde dahi Rabbin topluluğunu kendi çıkarları için yönlendirmeye çalışan bazı sahte öğretmenler vardır. Bu kişileri meyvelerinden tanıyacaksınız kardeşler. Eğer sizlere müjdeyi değil de sadece duymak istediklerinizi söylüyor ve tek istekleri sizleri hoşnut ederek bir şekilde kilisede tutmaksa, kurtuluşun yalnızca lütuf ile değil ama kurtuluşunuza ufacık da olsa katkı sağladığınızı söylüyorlarsa, ve Belçika İman Açıklaması’nda okuduğumuz gibi kiliseleri, gerçek kilisenin özelliklerini (yani müjdenin vaaz edilmesi, sakramentler Kutsal Kitap’a göre verilmesi ve kilise disiplinin uygulanması işaretlerini) taşımıyorsa, bu kişilerden ve kiliselerden uzak durun. Uzak durun yoksa kendinizi çok büyük bir yıkımla karşı karşıya bulursunuz. Sizin ve ailenizin ihtiyacı olan şey Pazar günleri bir sunum ya da tanıklık duymak değil Rabbin Sözünü duymaktır, sakramentlerle Rabbin sevgisini ve vaatlerini hatırlamanızdır ve günaha düştüğünüzde sevgilerinden dolayı sizleri azarlayan pastörleriniz olmasıdır. Ayık ve uyanık olun kardeşler, Rabbin isteğinin ne olduğunu ayırt edin.

Bizim umudumuz Mesih’tir, biliyoruz ki Koloseliler 1:12de de okuduğumuz gibi, bizi yeterli kılan O’dur, bizleri kurtarmış ve kurtuluşunu Ruhu ile mühürlemiştir. Ve dahası kilisesi için görevliler atamakta ve hala kilisesiyle ilk gün olduğu gibi ilgilenmektedir. Bugün bu pasajda gördüğümüz üzere, Kutsal Ruh bizi hala uyarmakta ve kendi isteğinin ne olduğunu bizlere göstermektedir. Kulağı olan Ruh’un kilisesine ne dediğini işitsin. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla.

 

 

 

 

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

13 + 3 =