Şeytan’ın Çukurunda Tanrı’nın Lütfu | Daniel 1:1–21

Fikret Böcek tarafından

13 Ocak 2019 (02. hafta) | Daniel Vaaz Serisi, Vaazlar

Daniel Serisi

Şeytan’ın Çukurunda Tanrı’nın Lütfu

Size, ‘yirminci yüzyılın en büyük trajedilerini sıralayın’ desem aklınıza hangi trajediler gelirdi? I. Dünya Savaşı: 50 milyon ölü. II. Dünya Savaşı: 70 milyon ölü. Komünizm: 100 milyon ölü. Trajik! Şimdi size, “Tarih boyunca Yahudilerin yaşadığı en büyük trajedi neydi?” diye sorsam ne düşünürdünüz? İ.Ö. 600’lerde Orta Doğu’nun en büyük yeni krallığı Babil idi. Daniel 1:1-3 ayetlerinin açıklamış olduğu gibi, Rab halkını Nebukadnessar’ın önderliğini yaptığı Babillilere vermişti. Rabbin Vaat Edilen Diyarı’nı işgal etmişlerdi; Rabbin şehri Yeruşalim’i ve evi olarak adlandırdığı tapınağı yıkarak harabeye çevirmişlerdi. Rabbin çocuklarını tutsak alıp Babil’e sürgüne göndermişlerdi. Eğer o zamalarda yaşamış bir Yahudi olsaydınız, bu durumun dünyanın sonu olduğunu düşünürdünüz herhalde. Daniel orada, kardeşlerini cesaretlendirmek ve güçlendirmek için herşeye hakim olan Tanrı’nın onları Babil’e getirdiğini yazıyor. İsrail halkını yetmiş yıl boyunca Rabbe sadık yaşamlar sürmeye çağırıp onları yüreklendiriyor. Daniel 1, Tanrı’nın Şeytan’ın çukurundaki lütfunun hikayesidir.

Şeytan’ın İşgal Taktiği (1:1-7)


Tanrı Yehoyakim’i, tapınak malzemelerini, ve tutsakları Nebukadnessar’ın ellerine vermişti (1:1-3). Şeytan, bütün bunların Tanrı’nın onları terk ettiği anlamına geldiğini düşünerek işe koyuldu! Burada şeytanın işgal taktiklerine dikkat edin.

İlk taktik tecrit (izolasyon) idi: Kral İsrailliler arasından kral soyundan (krallığın tohumundan) gelme ya da soylu bazı gençlerin seçilip saraya getirilmesi için saray görevlilerinin yöneticisi Aşpenaz’a buyruk verdi (1:3). Toplumun üst seviyelerinden bir kaç seçkin kişiyi almasının bir sebebi vardı. Seçilen gençler arasında Yahudalılar’dan Daniel, Hananya, Mişael ve Azarya da vardı (1:6). Kralın seçmiş oldukları çocuk değillerdi, ama yetişkin de değillerdi. Tahminen 14-15 yaşlarındaki gençleri seçmişti. Eski zamanlarda, antik dünyada bedensel ve fiziksel bir özür akıl sağlığıyla bağdaştırılıyordu. Bu nedenle seçilen gençlerin mutlaka kusursuz olmaları gerekiyordu. Bu gençler kusursuz, yakışıklı, her konuda bilge, bilgili, öğrenmeye yetenekli, sarayda görev almaya uygun nitelikte kişiler olmalıydı. Yani çekici, akıllı, iyi görünümlü olmalıydılar (1:4). Nebukadnessar sarayını genç, yakışıklı ve akıllı gençlerle süslemek istiyordu.

Ve bu küçük seçilmişler grubuna ikinci bir taktik uygulanıyor: beyin yıkama (yeni alışkanlıklar, doktrinler edindirme): Aşpenaz onlara Kildaniler’in dilini ve yazısını öğretecekti (1:4). Genç kuşağı kim kontrol ederse geleceği kontrol eder. Nebukadnessar’ın İsrail’i işgal etmekle yetinmeyip bütün Yahudiler’in kalplerini ve sadakatlerini de kazanması gerekiyordu. Bunu yapmanın yolu da siyasi elitler aracılığıylaydı. Binlerce yıldır toplumlar bu şekilde işlemiştir ve bugün de böyle işliyorlar.

Kardeşler, çocuklarınız hangi okula gidiyor olurlarsa olsunlar, onlara bu dünyanın Tanrı’ya ait olduğunu mutlaka öğretin! Bu dünya Tanrı’ya aittir. Birçok Hristiyan aile çocuklarının Rabbe imanla yaşamaya devam edip etmeyeceklerinden emin değiller. Çocuklarının Mesih’e olan imanlarıyla yaşayıp yaşamayacakları konusunda endişe duyuyorlar. Bazıları sürekli söylenip şikayet ediyor: “Keşke kocaman bir kilise binamız olsaydı, bize ait özel bir Hristiyan okul olsaydı, keşke çocuklarımı evde eğitmiş olsaydım, sağlam bir gençlik grubumuz olsaydı, Pazar okulumuz olsaydı, daha çok ders yapsaydık, hep birlikte yürüyüşlere, gezilere çıksaydık, … vs…” Sevgili kardeşler, çocuklarınıza Rabbin Sözünü, Kelamını evinizde öğretin. Çocuklarınıza Rabbin Günü olan Pazar ibadetinin ne kadar önemli olduğunu katılımınızla, sadakatinizle, toplu ibadete olan ilginizle gösterin ve Kutsal Ruh’un çocuklarınıza yeni bir yürek vermesi için her gün dua edin!Peki putperest bir işgalci, Yahudilerin antlaşma Tanrısının tomarlarını bırakıp kendi ilahlarının tomarlarını benimsemelerini nasıl sağlayabilir?

Yatıştırma-sakinleştirme taktiğine bakalım: Kral bu gençler için kendi sofrasından gündelik yiyecek ve şarap ayırdı (1:5). Şeytan’ın bizleri Tanrı’nın Kelamından uzaklaştırmak için kullandığı taktiklerden birisi de zenginlik, lüks ve bolluktur. Diğer Yahudiler sürgündeyken, bu gençler kralın davetlileriydiler. Bu dünyanın çocuklarımızı şekillendirmesine izin verirken, hatta bunun için çabalarken çocuklarımızın verdiği tepkilere şaşırmamamız gerekir!

Son strateji kimlik idi: Saray görevlilerinin yöneticisi onlara yeni adlar koydu. Daniel’e Belteşassar, Hananya’ya Şadrak, Mişael’e Meşak, Azarya’ya Abed-Nego adını verdi (1:7). Yeni isimlerinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyoruz, ama Hananya ve Azarya adlarında geçen YAHVE adının çıkarılıp yerine Babil tanrılarının adları olan Şadrak ve Avednego gibi isimler verildiğini görüyoruz.

Şadrak Marduk’la ilgili bir tanrıydı. Avednego Nebo’nun hizmetkarıydı. Nebukadnessar’ın buradaki genel taktiği nedir?  Nebukadnessar’ın bu gençlere aşırı bir kimlik makyajı yaptığını görüyoruz: edebiyatlarında yeni bir kültür, diğer tutsakların hiç göremeyeceği bir lüks ve zenginlik, ve  kendi Tanrılarını unutmalarını sağlayacak yeni isimlerle yeni kimlikler! Sevgili kardeşler, bizler de aynı taktiklerle yüzyüze kalıyoruz. Ne zaman internete girsek, ne zaman televizyon izlesek, ya da radyo dinlesek, ya da bir kitap açsak veya bir komşumuzla sohbet etsek bu taktikle karşılaşıyoruz. Ne yazık ki,  kiliseler de dünyanın bu metodlarına ve stratejilerine göre hareket ediyor. Bu nedenle, birçok kiliseyi dünyadan ayırt edemez olduk.

Daniel’in Sadakat-Bağlılık Taktiği (1:8-20)

Birisinin dimdik, taviz vermeden durması gerekiyordu! Evet, birisi dimdik durdu! Daniel’in amacını hatırlayın… Daniel Tanrı’nın herşeye hakim olduğunu ve herşeyin YAHVE’nin elinde olduğunu anlatarak onları yüreklendirmek istiyordu. Daniel’in sadakat taktiğine dikkat edin.

Birincisi, Daniel’in kararı. Saray görevlilerinin yöneticisi onlara yeni adlar koydu (שׂוּם_שִׂים). Daniel’e Belteşassar, Hananya’ya Şadrak, Mişael’e Meşak, Azarya’ya Abed-Nego adını verdi (שׂוּם_שִׂים)Ve sekizinci ayetten hemen sonra şu sözleri okuyoruz: dinsel açıdan kendini kirletmemek için kralın onlara ayırdığı yemeklerden yemeyi de şaraptan içmeyi de istemedi (שׂוּם_שִׂים). (1:8).

Daniel bunu neden yapıyor? Bir görüşe göre Babillilerin yediği yemekler yasaya göre yasaklanmış murdar yiyecekler olduklarından böyle davranıyordu. Böyle bir olasılık mümkün olabilir, ama bu yoruma göre gençlerin şarap içmemesini nasıl açıklarsınız? Yasada şarap yasak değil! Başka bir yoruma göre ise Daniel kitabı, kralın yediği yemekler tanrılara adanmış, kurban edilmiş yemekler olduğu için Daniel’in bu kadar kararlı olduğunu söylüyor. Büyük olasılıkla bu yiyecekler gerçekten de tanrılara adanmıştı, ama Daniel bu yemeği yemeyip başka bir yemek istediği zaman getirilecek yemeğin de tanrılara adanıp adanmamış olduğunu nereden bilecekti?

Başka bir görüşe göre ise, Daniel kralın yemeğini yemiyordu çünkü kralın yemeğini yemek krala bağlılığı göstermekteydi. Fakat daha sonra Daniel’in Babil’de yiyeceği her yemek krala bağlılık anlamına gelebilirdi. Yukarıda bahsettiğim olasılıkların hepsinden bir parça mümkün olabilir, ama bence Daniel’in kararının en olası yorumu şu: Nubukadnessar Daniel’i ve arkadaşlarını yeniden yaratmaya çalışmıştı. Daniel tamamen asimile olmadığını ve Tanrı’nın halkına ait olduğunu göstemek için Yahudi kimliğini ön plana çıkarıp kendi çizgisini göstermeye karar veriyor.

Daniel’in kahramanlığına bir örnek verin’ diye sorsam neyi örnek verirdiniz? Çukurda aslanların ağzını kapatması örneği olabilir (İbr. 11). Ama Daniel’in yemek sofrasındaki hareketleri aslanların ağzını kapatması kadar kahramancaydı. Bu durum şunu gösteriyor: Şeytan Tanrı’nın çocuklarına bekledikleri şekillerde ve yöntemlerde, açıkça ve yüzyüze değil, fakat gizlice saldırır. Bu şekilde bizim çevreyi ve olayları kabullenip özümsememizi, asimile olmamızı sağlamayı amaçlar. Sizin çizginiz nedir?

Daniel’in ikinci taktiği nezaket idi. Bu yoldan kendini kirletmemek için saray görevlilerinin yöneticisine ricada bulundu. Daniel saray görevlisine cana yakın ve nazik bir şekilde sormuştu. İnatçı dindar bir adanmışlıkla değil, ya da dini uğruna şehit olmaya hazır bir genç gibi de değil, cana yakın bir şekilde nazikçe rica etmişti! Daniel’in ricasından sonra yönetici şöyle diyor: “Yiyecek içecek payınızı ayıran efendimiz kraldan korkarım. Eğer yüzünüzü yaşıtınız olan öbür gençlerin yüzünden daha solgun görürse, başımı tehlikeye sokmuş olursunuz.” (1:10). Daniel’in sevecen bir şekilde nezaketle yaklaşması saray görevlisinin düşmanca tavır almasını engelleyip, sadece bu ricayı reddetmesine neden oldu, ama açık bir kapı bıraktı.

Daniel, saray görevlileri yöneticisinin Hananya, Mişael, Azarya ve kendisinin başına koyduğu gözeticiye gidip… (1:11) diye devam eden ayette Daniel’in yöneticinin atadığı gözeticiye farklı bir teklifle gittiğini görüyoruz. Daniel’in teklifi şuydu: “Lütfen kullarınıza on gün olanak tanıyın, Bu on gün içinde bize yemek için sebze, içmek için de su verilsin. Sonra yüzlerimizi kralın yemeklerini yiyen öbür gençlerin yüzleriyle kıyaslayın ve kullarınıza gördüğünüze göre davranın.” (1:11-13). Hiç beklemediğimiz bir şekilde şu tepkiyle karşılaşıyoruz: Gözetici bu isteği kabul etti ve onlara on gün deneme fırsatı verdi (1:14). Daniel’in deneme zamanı da işe yarıyor! On gün sonra dört genç kralın yemeklerini yiyen öbür gençlerin hepsinden daha sağlıklı, daha iyi beslenmiş görünüyordu. Böylece gözetici o günden sonra kralın gençler için ayırdığı yemekle şarabı kaldırdı ve onlara sebze vermeyi sürdürdü (1:15-16). Daniel’in kararlılığı ve nezaketiyle üç yıllık eğitimlerinin (1:5) sonunda şu sözleri okuyoruz: Kralın belirlediği süre tamamlanınca, saray görevlileri yöneticisi gençleri Nebukadnessar’a götürdü. Kral onlarla görüştü; içlerinde Daniel, Hananya, Mişael, Azarya gibisi yoktu. Bu yüzden kralın hizmetine onlar atandı. Kral bilgelik ve anlayışla ilgili konularda onları sınadı ve dört genci ülkesindeki bütün sihirbazlardan, falcılardan on kat üstün buldu (1:18-20). Daniel Rabbi tüm yüreğiyle, tüm ruhuyla, tüm canıyla, tüm aklıyla ve tüm gücüyle seviyordu ve Tanrı onun sadakatini bereketliyor.

Tanrı’nın Antlaşmasına Tanıklığı (1: 2, 9, 17, 21)

Size şu soruyu sormak istiyorum: Şeytan’ın Nebukadnessar’ın taktiklerinde göstermiş olduğu tüm stratejiler neden Daniel’in ve arkadaşlarının hayatlarında etkisiz oldular? Ve hasta görünmeleri gerekirken görünümlerinde ve bilgeliklerinde özellikle kutsanarak Nebekadnessar’ın istediği gibi bir görüntüye ulaşmayı başardılar? Bu gençler Nebukadnessar’ın İsrail’i fethinin ödülü olarak Babil’e getirilmişlerdi ve Rab neden onları bu kadar çok bereketlemişti? Tanrı’nın antlaşmasına nasıl tanıklık ettiğine dikkat edin.

Bu bölümde üç kez kullanılan ve bazı anahtar noktalarda karşımıza çıkan verdi (natan) kelimesine dikkat edin. Daniel 1:2’de Rab Yahudileri Nebukadnessar’ın eline verdi. Bu ayet Rabbin herşeye hakimiyetini vurguluyor, ama aynı zamanda İsrail itaatsizlik etse de yerine getireceğini vaat ettiği antlaşma sadakatini vurguluyor.

Fakat 1:9 ve 1:17 ayetlerinde kullanılan ‘verme’ kelimesi Rabbin lütufkar antlaşma sadakatine odaklanıyor:  Tanrı saray görevlileri yöneticisinin Daniel’e sevgiyle, sevecenlikle davranmasını sağladı (1:9).  Burada sağladı olarak çevrilen kelime İbranice verdi olarak geçiyor (Şöyle çevirebiliriz: Tanrı hadımların şefinin gözünde Daniel’e lütuf ve şefkat verdi). Yönetici neden bu kadar rahat davransın? Gözetmen neden dinlesin? Putperestler tutsaklarıyla neden bu kadar yakından ilgilensinler? Daniel ve arkadaşları nasıl oldu da bu kadar sağlıklı görünüyorlardı? Bütün bunları Tanrı verdi! Daniel ve arkadaşları diğerlerine göre nasıl daha iyi öğrenip yetiştiler? Tanrı bu dört gence her konuda bilgi, beceri, bilgelik verdi. Daniel her çeşit görümü ve düşü yorumlayabiliyordu (1:17).

Bu bölüm İsrail’in 70 yıllık tutsaklığının başlarında geçiyor, ama aynı zamanda bize sonun nasıl olacağını da özetliyor: ve Kral Koreş’in krallığının birinci yılına dek Daniel sarayda kaldı (1:21). Tanrı’nın antlaşma vaatlerine sadık kaldığını gösteren çok güzel bir tanıklık! Bu hikaye Yahudileri Babil krallığına asimile etmekle ilgili; ama bize sonuç hakkında bir fikir veriyor: Babil’in yükselişi ve düşüşü boyunca Belteşassar değil, Daniel devam ediyor. Daniel, Nebukadnessar’a ait olmadan çok daha önce YAHVE’ye aitti! Daniel Mezmur 137’yi yaşamıştı: “Babil ırmakları kenarında, orada oturduk, ve Siyonu andıkça ağladık. İçindeki söğütlerin üzerine çenklerimizi astık. Çünkü orada bizi sürgün edenler bizden ezgiler, ve bize azap edenler bizden şenlik istediler: ‘Siyon ezgilerinden birini bize okuyun’ dediler. Yabancının toprağında RABBİN ezgisini nasıl okuyalım?” (137:1-4). Fakat aynı zamanda Mezmur 126’yı da yaşamıştı: RAB Siyon’a dönenleri geri getirince, Rüya görenler gibiydik. O zaman ağzımız gülüşle, ve dilimiz terennümle dolmuştu; O zaman milletler arasında dediler: RAB onlar için büyük işler etti. (126:1-2).

Bunun nihai örneğini şöyle açıklayabiliriz: Nebukadnessar Daniel’i Babillileştirmek için, Daniel’e Babil kitaplarını okuttu, Babil adı verdi, ve Babil’in lüks yemeklerinden vermesine rağmen Daniel Rabbe sadık kaldı.Daniel sadık kaldığı için Doğudan bazı bilge adamlar kralların Kralının ve rablerin Rabbinin önünde secde etmeye gelebildiler! Tarih Rabbindir!  Rab her şeye hakimdir.Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

5 + 7 =