Daniel Serisi

Son İçin Hazırlık

Daniel’in sonuna doğru yaklaşıyoruz. Daniel 10-12 bölümleri tek bir nihai görümden oluşuyor. Daniel 10:1-11 sadece girişten ibaret! 10:1’e göre bu son görüm, Fars kralı Koreş’in üçüncü yılında gerçekleşiyor. Bu da büyük ihtimalle Babil’in ele geçirilişinin üçüncü yılı olan İ.Ö. 536’da gerçekleşiyor. Yetmiş yıllık sürgün hayatının bir yerde sona ermesi gerekiyordu. Daniel kendisini bu sona doğru hazırlıyor, ama daha da farklı bir sona da hazırlanıyor… her şeyin nihai sonu için hazırlık yapıyor. Bizler de sona yaklaşıyoruz. Yeni Antlaşma son günlerin başlamış olduğunu söylüyor. Hatta, 1 Yuhanna son saatte olduğumuzu söylüyor! Romalılar’da da Pavlus şöyle diyor: Artık sizin için uykudan uyanma saati gelmiştir. Çünkü şu anda kurtuluşumuz ilk iman ettiğimiz zamankinden daha yakındır. (Rom. 13:11). Şimdi Yakup 5:7-8’e bakalım: Öyleyse kardeşler, Rab’bin gelişine dek sabredin. Bakın, çiftçi ilk ve son yağmurları alıncaya dek toprağın değerli ürününü nasıl sabırla bekliyor! Siz de sabredin. Yüreklerinizi güçlendirin. Çünkü Rab’bin gelişi yakındır.’  Rabbimiz İsa Mesih’in her şeyi yenilemek için tekrar geleceği zamanı bilmiyoruz, ama Daniel’in buradaki son görümünden İsa’nın ikinci gelişine kendimizi nasıl hazırlamamız gerektiğini biliyoruz.

Daniel’in Son Duası Sırasında Çevre Şartları

Daniel’in Duası sırasındaki çevre şartlarına dikkat edin. Tanrı, İsrail’i esir alan Babillileri yıkıma uğratma sözünü tutarken (Dan. 2, 7) ve sürgündekiler “güzel diyara” (8:9; 11:16, 41) dönerlerken, 10:2-3’te şunu okuyoruz: O günlerde, ben, Daniel, üç hafta yas tutuyordum. Tam üç hafta doluncaya kadar, iyi yemek yemedim, ve ağzıma et ve şarap girmedi, ve hiç yağ sürünmedim. Peki, Daniel neden böyle yaptı? Önceden okuduğumuz bölümleri bir hatırlayalım. İki yıl öncesinde Daniel diyara kavuşmaktan yetmiş tane yediye, zulme, Mesih’in çarmıhına kadar 9. bölümdeki görümü almıştı. Ondan önce de Daniel 8’de Pers İmparatorluğu’nun sonuna işaret eden koç ve teke görümünü ve Greklerin yükselişini görmüştü. Ondan önce Daniel 7’de dünya tarihine işaret eden dört canavar görümünü görmüştü. Ondan önce de her şeyin başladığı Daniel 2’de Nebukadnessar’ın imparatorlukların yükselip düşüşüyle ilgili görmüş olduğu ve aynı tarihi yansıtan görümü yorumlamıştı. İmparatorluklar yükselip düşerler ama Tanrı’nın krallığı ebediyen kalıcıdır. Daniel bütün bu görümleri görmüştü ve Yeremya’nın peygamberliğinin ne dediğinin de farkındaydı: Sürgündeki yetmiş yılın sona ereceğini söylüyordu ve sürgün yıllarının sonu da gelmişti. Fakat burada yas tutuyor. Neden? Ezra 2’ye bakalım. Dönenlerin sayısına dikkat edin. Sayı yüzlerden, belki de binlerden ibaret! O kadarcık… Geri dönenlerin sayısının bu kadar az olduğunu Daniel mutlaka duymuştur. Ayrıca, Ezra 4’e bakalım. Daniel, yöre halklarının ve bazı Perslerin, sürgünden dönen İsrail halkına diyarda çektirdikleri zorlukları hiç şüphesiz duymuş olmalıydı. Tanrı onları diyara kavuşturacağına söz vermişti, fakat halk uyuşuk durumdaydı. Biz de bazen öyle hissetmiyor muyuz?

Ayrıca bunu da düşünün. Daniel yaklaşık 80 yaşlarında ve oruç tutuyor. Bu bile bizi düşündürmeli! Ve bu meleksel varlığı gördüğünde bende kuvvet kalmadı ve yüzümün rengi bozuldu, ve kuvvetimi tutamadım (10:8) diyor. Ve Daniel bu melekle konuşmaya başladığında şöyle diyor: Efendim, bu görümle sıkıntılarım üzerime döndü, ve kuvvetimi tutamıyorum. Bu efendimin kulu nasıl bu efendimle söyleşebilir? çünkü şimdiden bende kuvvet tükendi, ve içimde soluk kalmadı.(10:16-17). Neredeyse hayatının büyük bir kısmını sürgünde geçiren Daniel ülkesine kavuşmak üzereyken tüm gücünün-kuvvetinin tükendiğini söylüyor. Bize şu gerçeği hatırlatıyor: Rab’bin bize verdiği sevinç gücümüz-kuvvetimiz olsa da, bu hayat gücümüzü-kuvvetimizi bizden alabilir. Mesih’te herşeye sahip olsak da, hayatlarımızı mükemmel bir sağlıkla, zenginlikle ya da hikmetlice yaşayamayabiliriz.  

Oruç tutup yas tutarken Daniel’in içinde bulunduğu şartlara dikkat ettiniz mi? Daniel 10:4, duasına cevabın birinci ayın yirmi dördüncü gününde geldiğini söylüyor. Bu durum Daniel’in bütün ay boyunca oruç tutmuş olduğu anlamına geliyor. ‘Bu da ne ki? Hepimiz tutarız!’ diyebilirsiniz. Birinci ayın Yahudiler için ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Fısıh ve Mayasız Ekmek Bayramı kutlanıyordu. Bu kutlama eski atalarının kurtuluşunun kutlanmasıydı ve şimdi de İsrail çölden Vaat Edilen Diyara geri dönüyordu, ama Daniel burada yas tutup dua ediyor.

Daniel’in Duasına Cevap

Bu üzücü şartlar altında dua ediyor. Sonra da Daniel’in duasına cevap geliyor. Daha önce de olduğu gibi şimdi de bir meleğin ziyaretiyle duasına cevap alıyor. Gözlerini kaldırıp baktığında, ketenler giyinmiş, ve beline saf Ufaz altını kuşanmış bir adam görüyor (10:5). Fakat bu adam bir adamdan da öte, öyle değil mi? Onun bedeni gök zümrüt gibi, ve yüzü şimşek görünüşü gibi, ve gözleri alevli meşaleler gibi, ve kolları ve ayakları cilâlı tunç gibi, ve sözlerinin gürlemesi kalabalıkların gürlemesi gibi idi. (10:6). Bazıları Vahiy 1’deki gözleri alev alev parlayan Rable bir paralellik görüyor ve bu kişinin Tanrı’nın Oğlu’nun beden almadan önceki hali olduğunu söylüyorlar. Fakat daha sonra Daniel baş melek olan Mikail’in kendisini güçlendirdiğini söylüyor. Yani, bu kişi Tanrı’nın taht odasından çıkıp gelmiş melekleden birisidir.

Siz hiç meleklerin kendisini ziyaret ettiğini söyleyen ya da melek gördüğünü iddia eden birisini tanıyor musunuz? Peki, İsa’nın kendisini ziyaret ettiğini ya da İsa’yı görüdüğünü söyleyen birlilerini tanıyor musunuz? Belki böyle iddialarda bulunanları tanıyorsunuzdur. Kutsal Yazılar’da bu tecrübeyi yaşayanların anlattıklarıyla, bugün bu tecrübeyi yaşadıklarını iddia edenlerin anlattıkları birbiriyle hiç uyuşmuyor. Meleklerle konuştuğunu, ya da melek gördüğünü ya da İsa’yı gördüğünü iddia eden gerçekten de çok kişi var. Kutsal Kitap’ta meleklerle karşılaşma hiç de öyle olmuyordu. Bir korku vardı: ancak onların üzerine büyük bir titreme düştü, ve gizlenmek için kaçtılar (10:7). Ve Daniel kendisi için şöyle diyor: Fakat sözlerinin gürlemesini işittim; ve sözlerinin gürlemesini işitince yüz üstü derin uykuya daldım, ve yüzüm yerde idi (10:9). Daniel bayıldığını söylüyor! Fakat meleğin kendisine yaklaşmasını da şöyle anlatıyor: bir el bana dokundu, ve beni dizlerimle el ayalarımın üzerine koydu (10:10). Sonra melek tekrar konuşup Daniel’i çok sevilmiş olan adam olarak tanımlıyor ama bu teselli edici sözlere rağmen Daniel, bana bu sözü söylerken titreyerek ayakta durdum (10:11) diyor.

Peki, buradaki dramatik, etkileyici nokta nedir? Daniel’in duasına cevap olarak, sürgündekiler Tanrı’nın değerli vaatlerine göre geri dönerlerken Tanrı, İsrail halkını ileride zor günlerin beklediğini söylüyor. Birinci ayete geri dönelim:  Daniel’e bir söz açıldı; ve bu söz gerçekti, ve büyük bir çarpışmaydı; ve bu sözü anladı, ve onun görümde anlayışı vardı  (10:1). Şimdi, burada iki yorum seçeneğimiz var: ya büyük çatışma Daniel’in cevabı anlamaya çalışırken içinde yaşadığı yaşadığı çatışmaydı, ya da büyük çatışma gelecekte İsrail’i bekleyen çatışmaydı. Ayet daha sonra Daniel bu sözü anladı, ve onun görümde anlayışı vardı diyerek devam ettiği için ve Tanrı gelecekte gerçekleşecek bir savaşı-çatışmayı (11:21-28) ve zulmü (11:29–35; 12:1) anlatmaya başladığı için, bence ikinci seçenek en iyi seçenek gibi görünüyor.

Evet, bazıları İsa’yı gördüklerini, ya da bir meleği gördüklerini iddia ediyorlar. Hatta bir melekten özel bir görüm aldığını iddia edenler bile var. Bu insanlar ne duyduklarını, nasıl bir şey gördüklerini iddia ediyorlar? Genelde bereketlendiklerini, bereket aldıklarını söylüyorlar: “Şifa alacaksın, migrenin geçecek, Tanrı sana bir eş verecek, Problemlerinden yara almadan kurtulacaksın, Borçların ödenecek,… vb” gibi şeyler duyduklarını iddia ediyorlar. Peki Daniel ne alıyor? En başından itibaren gelecekte berbat şeyler olacağı haberini alıyor. Geleceğin ne kadar zor geçeceğini duyuyor. Pek öyle modern ruhçu, şifacı takımının anlattığı hikayelere benzemiyor, değil mi? Daniel Tanrı’nın halkı için yaklaşmakta olan acılar, sıkıntılar ve zulüm hakkında gerçekleri öğreniyor. Fakat ona bütün bunları Tanrı’nın söylüyor olması, Tanrı’nın bütün bunları kendi kontrolünde tuttuğunu bizlere hatırlatıyor. Bu durum bize Pavlus’un Filipililere mektubundaki şu sözleri hatırlatıyor: “Çünkü Mesih uğruna, yalnız O’na iman etmek değil, ama O’nun uğruna elem çekmek de size bağışlanmıştır” (Fil. 1:29). Biz sadece ona iman etme ayrıcalığının bizlere verilmiş olduğunun üzerinde durup Rab’be vermiş olduğu iman armağanı için şükrediyoruz. Fakat kardeşler, bu ayette başka bir armağan daha var. Elem, Zulüm armağanı! Öylesine bir elem değil, ama O’nun uğruna elem çekmek sizlere bağışlanmıştır!

Daniel’in Duasının Önemi

Evet, Daniel’in uzun bir süredir dua ettiğini biliyoruz ve Tanrı da Daniel’e bir cevap gönderiyor. Her iki noktayı birleştiren üçüncü noktayı da görmeniz gerekiyor: Daniel’in duasının önemi. Buradaki ayetlerin gücünü anlamanız için size kişisel bir soru sorayım: Sizin dualarınız Tanrı’nın bir cevap göndermesinde ne kadar etkili oluyor? Belki de, “Benim dualarım çok zayıf olduğu için çok anlamsızlar” diye düşünüyorsunuzdur. Ya da, belki de “Tanrı herşeye o kadar çok hakim ki, benim dualarıma hiç ihtiyacı yok” diye düşünüyorsunuzdur. Peki Daniel ne diyor?

Melekle Daniel arasındaki konuşmanın ortasındaki 10:12 ayetine bir bakalım: Ve bana dedi: Ey Daniel, korkma; çünkü sözlerin, anlamaya ve senin Tanrı’nın önünde kendini alçaltmağa yürek koyduğun ilk günden işitildi ve senin sözlerinden ötürü ben geldim. Bunu anladınız mı? Daniel üç hafta boyunca aç bir şekilde dua ediyor. Şimdi de cevap geliyor. Ama Tanrı onu ne zaman duydu? Dua etmeye başladığı ilk günden! Ve şimdi bu melek Tanrı’nın kendisinden bir cevapla Daniel’in tam önünde duruyor. Bu melek neden orada? senin sözlerinden ötürü! Müthiş değil mi? Sevgili kardeşler, Daniel’in duası olmadan melek gelmezdi. Daniel dua etmeseydi melek gönderilmezdi. Siz hiç “Ağlamayan bebeğe mama vermezler” tabirini, ya da “Elinizde yok çünkü istemiyorsunuz” sözünü siz hiç duydunuz mu? Bu sözün nereden geldiğini merak ettiniz mi? Elde edemiyorsunuz, çünkü Tanrı’dan dilemiyorsunuz. (Yakup 4:2). Rabbin tekrar gelip bu eğri dünyadaki herşeyi düzleştirmesini istiyor musunuz? Dua edin! İnsanların, dostlarınızın, yakınlarınızın, annenizin, babanızın, iş arkadaşlarınızın Rab’de kurtuluşa erişmesini istiyor musunuz? Dua edin! Bu kilisenin Rabbi tanımakta büyümesini ve gerçek ibadet edenlerin sayısının artmasını istiyor musunuz? Dua edin! Dua edin! Dua edin!

Meleğin oraya ulaşması neden bu kadar uzun sürdü? Tanrı’nın bizim dualarımıza cevap vermesi neden bu kadar uzun sürüyor? Daniel 10:13’e bakın: Hayatta etki ve tepkinin ötesinde, neden ve sonucun ötesinde ya da gözle gördüğünüzün ötesinde olan şeyler de var: Fakat Fars ülkesinin reisi, yirmi bir gün bana karşı durdu. Tam Daniel’in dua ettiği süre boyunca olduğuna dikkat edin! Kim bu reis? Bu ayetler bu kişinin günaha düşmüş bir melek, bir cin, cehennemin ordularından Şeytan’a yakın birisi olduğuna işaret ediyor. Neden? Çünkü melek Daniel’e şöyle diyor: ve işte, birinci reislerden biri olan Mikael bana yardım etmeye geldi; ve ben orada, Fars krallarının yanında alıkonuldum.

Sevgili kardeşler, buradaki durumu sansasyonel bir durummuş gibi görmemiz gerekmiyor. Yani, her ağacın arkasında üstünüze atlamak için hazır bekleyen bir cin varmış gibi düşünmeyin, fakat buradaki ruhsal dünyayı karartıp sessizleştirerek sanki dünya sadece materyalist bir olguymuş gibi gerçeğin üzerini örtmemiz de gerekmiyor. Bizler dua ederken göksel, ruhsal bir savaş gerçekleşiyor. Oğlu’nun dönüşü, vaatlerini gerçekleştirmesi ve kötülerin yargılanması için sürekli dua eden çocuklarının dualarını neden halâ cevaplamıyor? Halâ kurtulması gereken günahkarlar var. Öyle görülüyor ki, onların canları için sahne arkasında açıkça büyük bir savaş veriliyor! Siz dua ediyor musunuz? Peki Tanrı her şeye egemen gücünü kullanıp, neden müdahale etmiyor? Belli ki, Tanrı bizim hissettiğimizden çok daha fazla kendi yardımına ihtiyaç duymamızı istiyor. Siz dua ediyor musunuz? Daniel gizemli görüm bulutları boyunca gördüklerinin sonunu beklerken, bizler de Kutsal Yazılar’da dönüşü açıkça vaat edilen Rabbimizin gelişini bekliyoruz. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla, Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

11 + 15 =