Tanrı Dualarımızı Cevaplar ama Kendi İstediği Şekilde | Daniel 9:1–27

Fikret Böcek tarafından

10 Mart 2019 (10. hafta) | Daniel Vaaz Serisi, Vaazlar

Daniel Serisi

Tanrı Dualarımızı Cevaplar, ama Kendi İstediği Şekilde

İ.S. 400’lerin başlarında Kutsal Kitap çevirmeni olarak tanıdığımız Jerome Daniel kitabıyla ilgili bir yorum kitabı yazmış. Daniel 9’un sonralarına geldiğinde dokuz yorum sıralıyor ve hangi yorumu takip edeceklerine okuyucuların karar vermesini istiyor. O zamanlarda dokuz yorum var idiyse, bugün dokuz yüz yorum vardır! Daniel kitabındaki “yetmiş hafta” dönemci ilahiyatçılarla, kitaplarla ve filmlerle popüler olmuş durumda, ama en başından şunu söylemek isterim, yetmiş hafta kehanet (önbildiri) uzmanlarının hiçbir planına uymuyor. Bu durum Daniel’in duasına cevaptır.

Tanrı’nın Harabe Vaadi (9:1-2)

9:1 bizi Med-Pers İmparatorluğu’nun Babillileri fethettiği ve gücün Belşassar’dan Darius’a geçtiği Daniel 5:30-31’e geri götürüyor. Daniel bu hatırasını Darius’un birinci yılında (9:1) sözleriyle tarihlendiriyor. Daniel, Yeremya peygamberin tomarını okurken kendisine Tanrı’nın Yeruşalim harabelerinin müddetinin dolmasıyla ilgili kısım hatırlatılıyor: onun krallığının birinci yılında, ben, Daniel, Yeruşalim’in harabiyetleri müddetinin dolması için, RAB tarafından Yeremya peygambere sözü gelmiş olan yılların sayısını kitaplardan anladım, yetmiş yıl (9:2). Yeremya 25’i açalım. Orduların YAHVESİ şöyle diyor: “Mademki sözlerimi dinlemediniz… Babil kralı Nebukadnessar kuluma gönderip onları getireceğim” (25:8-9). Bunu Daniel 1’de görmüştük. Yeremya 25:11-12’de “bütün bu diyar bir virane, ve şaşılacak bir şey olacak ve bu milletler Babil kralına yetmiş yıl kulluk edecekler… yetmiş yıl dolunca, RAB diyor, fesatlarından ötürü Babil kralını ve o milleti, ve Kildanîler diyarını yoklayacağım; ve onu ebedî viranelere uğratacağım.”

Ayrıca Yeremya 29’a bakalım. Sürgündekilere uzun süreliğine orada kalacakları için ev yapmalarını söyledikten sonra 29:10’da şunu diyor: Çünkü RAB şöyle diyor: Babil için tam yetmiş yıl dolunca, sizi arayacağım, ve sizi bu yere geri getirmekle iyi sözümü size yapacağım. Sonra da hepimizin bildiği ve anlamı dışında kullandığı şu sözleri söylüyor: Çünkü sizin için düşünmekte olduğum düşünceleri ben bilirim, RAB diyor, kötülük düşünceleri değil, ancak sonunuzda size ümit vermek için selâmet-esenlik düşünceleridir. (29:11). Bunun bizler için genel bir vaat olmadığını, sürgündeki İsrailliler için özel bir vaat olduğunu anlayalım. Sürgünler dua ettiklerinde Yahve cevap verip şöyle diyor: Beni çağıracaksınız ve gidip bana dua edeceksiniz ve sizi işiteceğim. Beni arayacaksınız ve bütün yüreğinizle beni arayınca bulacaksınız. Kendimi size buldurtacağım, YAHVE diyor, ve sizi sürgünlükten geri getireceğim ve sizi sürmüş olduğum yerlerin hepsinden, ve bütün milletlerden toplayacağım, YAHVE diyor ve sizi oradan sürgün ettirdiğim yere geri getireceğim. (29:12-14). Daniel Kutsal Kitap çalışmasının yaşamlarımıza uyarlanması “Kutsal Kitabınızı okuyun” değil, ama Tanrı’nın halkı olarak sıkıntılardan geçerken teselli ve destek için Tanrı’nın Sözü’ndeki vaatlere bakmamız gerekiyor. İsa Mesih’in de bizlere söylediği gibi, bu dünyada birçok sıkıntı çekeceğiz ve savaşlar ve savaş söylentileri olacak, ama bizim sakin kalıp vaatlere bakmamız gerekiyor.

 Daniel’in Kavuşturma Duası  (9:3-19)

Tanrı’nın Sözü’ndeki o vaatler Daniel’in duasındaki kavuşturma cümlelerini kurmasına neden oluyor. Daniel 3’te Daniel’in günde üç kere dua ettiğini biliyoruz. Burada da yüzünü Rab Tanrı’ya çevirdi, yüzünü Yeruşalim’e çevirerek, Ve çulda, ve külde, dua ile, ve yalvarışlarla, oruçla Rab Tanrı’yı aramak için ona yöneldim diyor (9:3). Bu biraz ilginç değil mi? Evet, Daniel Tanrı’nın halkını ziyaret edeceğini ve onları ülkelerine kavuşturacağını biliyor. Neden bavulunu toplayıp hazırlığını tamamlayıp ilk karavana atlamıyor? Bunun yerine dua ediyor! Burada bir yerlerde bizim için bir ders var!

Duasında ne söylüyor? Duasının özünde günahlarının itirafı var: Ve Tanrım YAHVE’ye dua ettim ve itiraf edip dedim (9:4). Günahlarını itiraf ederken bile ibadetle başlıyor! Ah, ya Rab, kendini sevenlerle ve emirlerini tutanlarla antlaşmayı ve sadık sevgiyi koruyan, büyük ve korkunç Tanrı’ya(9:4). Daniel sesli bir şekilde Mısırdan Çıkış 20:6’yı ve Yasanın Tekrarı 7:9, 21’i dua olarak ediyor. Daniel Tanrı’nın Sözü’nü sadece okuyup incelemekle kalmıyor ama aynı zamanda Sözü birebir duasında söylüyor! Size de bir ipucu olsun bu! Ruhsal yaşamımız için çok önemli bir konu. Vaatlere dayanarak dua ettiğimizde bu vaatlerin Tanrı’nın isteği olduğunu bilerek dua ederiz ve Tanrı’nın bizi duyduğunu biliriz, bize cevap vereceğini kesinlikle biliriz. Eski Püritan ibadetlerinde, ‘dualarımızda Tanrı’nın el yazısını göstermemiz gerekiyor’ derlerdi.

Birlikte şu duaya bir bakalım: Daniel günah suçunu itiraf ediyor: biz suç ettik, ve sapıklık ettik, ve kötülük işledik, ve senin emirlerinden ve hükümlerinden saparak âsi olduk; ve krallarımıza, reislerimize, ve atalarımıza, ve bütün memleket kavmına, senin isminle konuşmuş olan peygamber kullarını dinlemedik(9:5, 6). Bu dua A’dan Z’ye duanın nasıl olması gerektiğini tanımlıyor. Günahın ayrıntısını tanımlıyor: düşünceler, sözler, yapılanlar, ihmaller, fesatlar ve diğer her şey. Daniel günahın sonuçlarını itiraf ediyor. Özellikle utanç. Daniel’in şu karşılaştırmasına bir bakın: Ya Rab, adalet sanayani, yasasındaki standartlara göre doğruluk; yüzler utancı bizlere(9:7). Ve bu utanç kendilerini sürmüş olduğun bütün memleketlerde, yakında ve uzakta olan İsrail’in hepsinedir(9:7). Daniel günahkarlar için tek ümidin Tanrı’nın bol merhameti olduğunu itiraf ediyor: Rahmetler ve bağışlama Tanrımız Rabbindir. Yani “merhametler” ve “bağışlamalar” Tanrı’nın geçmiş ve sürekli yapmakta olduğu işlerini hatırlatıyor (9:9).

Daniel cezalandırmasında Tanrı’nın sadık gazabını itiraf ediyor: Ve senin sözünü dinlemesinler diye, bütün İsrail saparak, senin şeriatinden öte geçtiler; ve Tanrı kulu Musa’nın şeriatinde yazılmış olan and ve lânet üzerimize döküldü; çünkü ona karşı suç ettik(9:11). Levililer 26 ve Yasanın Tekrarı 28’de lütuf vaatlerinin yanı sıra, eğer İsrail günah işlerse yargı vaatlerinin de olduğunu görüyoruz. İsrail günah işledi, Tanrı da Sözünü tuttu: sözlerini pekiştirdi(9:12). Tabii ki İsrail Tanrı’nın sözünü bu şekilde tutmasını istememişti, ama bu bile Tanrı’nın sadakatini gösteriyor.

Daniel İsrail’in çifte günahını itiraf ediyor: Bütün bunları bilmelerine rağmen harekete geçmediler! “…Musa’nın şeriatinde yazılmış olduğu gibi, bütün bu kötülük başımıza geldi; fakat fesatlarımızdan dönelim, ve senin hakikatinde anlayışlı olalım diye Tanrımız YAHVE’nin yüzünü dilemedik.(9:13). Daniel İsrail’in ülkesine geri dönmesiyle değil, halkın Rabbe dönmesiyle ilgileniyor! Çok ters anlamışız, değil mi? Biz kendimize ait olan şeyleri almaya çok fazla odaklanıyoruz, ama Tanrı Daniel’in duası aracılığıyla bize ait olan şeylerimizi (günahlarımızı) ona vermemizi istiyor! Kurtuluşumuza katkımız nedir? Günahlarımız! Arkadaşlar günahlarınızı Rabbe verin! Bugün günahlarınızı itiraf edin! Beklemeyin! Gerçek Hristiyanlığın temellerinden birisi de günahların itiraf edilmesidir. Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz.

Daniel İsrail halkının ülkeye yeniden kavuşması için yalvarıyor: Ülkeye kavuşturulmanın esası aslında Tanrı’nın kendi itibarıyla ilgilidir. Kavmını Mısır diyarından kuvvetli el ile çıkardın, ve bugün olduğu gibi kendine nam kazandın. (9:15). İşte şimdi bu nam, bu şan, bu isim söz konusu: Çünkü bizim günahlarımız ve atalarımızın kötülüğü yüzünden Yeruşalim ve kendi halkın, çevremizdekilerin hepsine alaylık oldu” (9:16). Bu nedenle şöyle dua ediyor: kendi Kutsal Yerin üzerine Rab uğrunda yüzünü parlat… çünkü doğruluğumuzdan ötürü değil, çünkü senin büyük merhametlerinden ötürü yalvarış- larımızı senin önüne sunuyoruz” (9:17, 18). Daniel duasını şu sözlerle bitiriyor: Ya Rab, işit! Ya Rab, bağışla! Ya Rab, dinle ve davran!” (9:19).

Tanrı’nın Yerine Getirme Cevabı (9:20-27)

Daniel’in okuması, Daniel’in duası; Tanrı ne yapıyor? Tanrı yerine getireceğine dair bir cevap gönderiyor. Bir atasözü var: “Cevabı istemiyorsan sorma.” Tanrı’nın işitmesini, bağışlamasını, dinlemesini ve harekete geçmesini istiyor ve Rab kendi zamanında, kendi istediği gibi bir cevap veriyor. Eğer birisi size ‘Daniel 9 çok basit’ derse inanmayın. Burada metindeki zorluk o kadar fazla ki saymakla bitmez. Buradaki benzetmeleri, tasvirleri, alegorileri yorumlamamız gerekiyor. Herkes yetmiş hafta konusunun mecazi anlamını bir şekilde anlamaya çalışıyor. Nasıl? Buradaki metin yetmiş yediler (9:24) diyor. Yetmiş tane yediyi de hafta olarak anlıyoruz.

İkincisi, yetmiş haftayı literal bir şekilde olduğu gibi yorumlayacak olursak 490 gün olur, ya da bir yıl ve 125 gün eder. Levililer 26’daki Tanrı’nın lanetlerinden bahsetmiştim. Bu lanetlerde Tanrı günahlarından dolayı İsrail’i yedi kat cezalandıracağını söylüyor (9:18, 21, 24, 28). Başka bir deyişle, yetmiş yıl sürgün cezası yedi kat çekilecekti! Evet, yetmiş hafta bir şekildir, betimlemedir, tasvirdir, figürdür.  

Şimdi, bazıları 490 seneyi belli bir zaman sınırına sığdırmaya çalışıyor. Çocuklar, evinizde ayakkabı çekeceği kullanan var mı acaba? Size dar ya da küçük gelen ayakkabılar olduğunda topuğunuzu çekeceğe koyup ayağınızı biraz ileri doğru ittiriyorsunuz, ayakkabıyı zorla ayağınıza oldurtuyorsunuz. Bazıları da 490 seneyi çekecek kullanırcasına kendi belirledikleri zaman dilimine sığdırmak için ellerinden geleni yapıyor. Buradaki problem şu: ‘Yeruşalimi onarmak ve yeniden bina etmek için sözün çıkışından…’ derken Daniel’in tam olarak kimin sözünden bahsettiğini bilmiyoruz. İ.Ö. 538’deki Koreş’in kararından mı bahsediliyor (2 Tar. 36:22-23, Ezra 1:1-4)? I. Arthahşasta’nın İ.Ö. 458’deki kararından mı bahsediliyor (Ezra 7)? Artahşasta’nın sonraki İ.Ö. 445’teki kararından mı bahsediliyor (Neh. 2:1–8)? Eğer gerçek 490 yıl olması gerekiyorsa, o zaman Tanrı neden önce yedi, sonra altmış iki, sonra da bir yedi ya da hafta olarak açıklıyor? Yetmişi bu şekilde açıklamak çok ilginç bir durum. Tekrar edelim, bu bir betimlemedir, tasvirdir, figürdür. Yedi kısa ve sınırlı bir zaman süresidir.  Altmış iki rakamı uzun fakat sınırlı zaman anlamına geliyor ve bir rakamı ise kısa ve nihai bir doruk noktasıdır. Neden bütün bunları söylüyorum? Gerçekten de açık ve belirgin olana odaklanmak için ve diğer belirsizlikleri de İsa’nın ikinci gelişine bırakmak için. Burada açık olan şudur: Tanrı Daniel’in duasını cevaplıyor, Tanrı’nın krallığının geleceğini fakat bunun hemen olmayacağını söyleyerek Daniel’in duasını cevaplamış oluyor. Bu nedenle, nihai sona kadar sabırla dayanmaları gerekiyor.

9:24’te yetmiş hafta özetleniyor. Bu zamanda Tanrı altı şey gerçekleştirecek: “Yasa çiğnemeyi bitirmek ve günahlara son vermek ve kötülük için kefaret etmek; ve sonsuza dek doğruluğu içeri getirmek ve görümü ve peygamberliği mühürlemek ve En Kutsal Olan’ı meshetmek için; senin halkına gelince ve senin kutsal şehrine gelince, yetmiş hafta belirlenip karar verildi.” Günahla ilgili üç terim kullanarak Tanrı’nın sonunda her çeşit günahla ilgileneceğini söylüyor: Yasa çiğnemeyi bitirmek ve günahlara son vermek ve kötülük için kefaret etmek. Sonra da sonsuza dek doğruluğu içeri getirmek ifadesiyle ebediyette doğruluğun sürekliliği vurgulanmış oluyor (2 Petrus 3). Görümü ve peygamberliği mühürlemek ifadesi Tanrı’nın bu sözleri gerçekleştirmesiyle görümü ve peygamberliği teyit etmiş olacağı anlamına geliyor. En Kutsal Olan’ı meshetmek için ifadesinin bir kişiye mi yoksa bir yere mi işaret ettiğini anlamak zor. Büyük olasılıkla bir yer olduğunu düşünüyorum. Sonra da “haftalar” parçalara ayrılıyor.

İlk olarak, Yeruşalimi onarmak ve yeniden bina etmek için sözün çıkışından prens olan meshedilmiş olana kadar (9:25) olan zamanın ortasında, yani sözün çıkışıyla prens olan Mesih’in arasında yedi hafta geliyor. Peki burada meshedilmiş olan olarak tanımlanan kişi kimdir? Bazıları bu kişinin Yeşaya 45’te kendi Mesih’i olarak adlandırdığı Kral Koreş olduğunu, bazıları da günahları itiraf eden ve antlaşmayı yenileyen Ezra olduğunu söylüyor. Eski Antlaşma’da ‘mesholunan’ ifadesi İsrail halkı için, bir rahip, bir kral ya da bir peygamber için de kullanılabiliyordu. Burada bu ifadelerin yer almasının nedeni, İsrail halkının ülkelerine kavuşacakları zamanın yaklaşmış olduğunu söylemek içindi. Sonra Yeruşalim’in yeniden onarılacağı altmış iki hafta geliyor: altmış iki hafta olacak; o yine meydanla ve hendekle bina edilecek, hatta sıkıntı zamanlarında bu olacak (9:25). Ülkede hayatın normale döneceğiyle ilgili Tanrı’nın güvencesidir, fakat yine de sıkıntılı eziyetlerin olacağını da görüyoruz. İsrail ülkeye döndüğü zaman sıkıntılı bir zamandan geçecekti, fakat Tanrı bütün bunlara rağmen hepsini koruyacak kadar onlara sadıktır!

Sonunda da yetmişinci hafta geliyor. 9:26 şöyle açıklıyor: sonra mesholunan kesilip atılacak, ve bir şeyi olmayacak. Neredeyse bütün eskatolojik görüşler bu ifadenin İsrail’in Mesih’i İsa’nın ölümü olarak yorumlamaktadırlar. Sonra şunu okuyoruz: Ve gelecek hükümdarın kavmı, şehri ve kutsal yeri harap edecek; ve onun sonu tufanla olacak, ve ta sona kadar savaş olacak; harabiyetler takdir olunmuştur. En basit okumada bile, bu ayetler Roma İmparatorluğu’nun generali Titus’un İ.S. 70 yılında Tapınağı yıkması olarak yorumlanabilir.  Bu, Daniel 2 ve 7’deki dördüncü canavardır. Daniel 9:27 ise 26’yı tekrarlıyor: Ve çoğu ile bir haftalık kuvvetli ahit kesecek; ve haftanın ortasında kurbanla takdimeyi durduracak. Kurbanı ve sunuyu durduracak adam kim? Bundan önce geleceği söylenen adam Romalı general Titus idi. Fakat burada antlaşma için kullanılan berit kelimesi, var olan antlaşmayı teyit etmek, onaylamak için kullanılıyor. Bu nedenle, buradaki kişinin son akşam yemeğinde “Bu benim kanımla yeni antlaşmadır” diyen İsa Mesih olduğunu söyleyebiliriz. Ve iğrenç şeylerin kanadı üzerinde harap eden biri gelecek; ve tam sona kadar, bu da hükmolunmuştur, viranenin üzerine öfke dökülecektir.

Bu da bizi General Titus’a ve İ.S. 70’te Roma’nın lejyonlarına götürüyor. Daniel 9 Tanrı’nın Daniel’in duasına verdiği cevaba odaklanıyor. Tanrı bu yaşamda onların yoluna ne çıkarırsa çıkarsın Rab halkına sadık kalacaktı ve halkın da imanla dayanmaya devam etmesi gerekiyordu. Geçen hafta litürjimizde okuduğumuz Heidelberg Kateşizmi’nin 26. Sorusunun cevabının bir kısmı şöyle: ve bu gözyaşı vadisinde üzerime her ne sıkıntı gönderirse göndersin her sıkıntıyı benim iyiliğime çevireceğine hiç şüphem yok. Rab halkına sadık kalacaktı, İsrail halkının da kendi gözyaşı vadilerinde Rabbe sadık bir şekilde yaşamaları gerekiyordu. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

 

 

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

3 + 2 =