RC Sproul Romalılar yorum kitabına yazdığı önsöze şöyle başlıyor: “Grekçe Yeni Antlaşma kitabımın Romalılar kısmının ilk sayfasının üst kısmına birkaç önemli tarih karaladım. Birincisi İS 386. Dördüncü yüzyılın ikinci yarısında babası putperest, annesi dindar bir Hristiyan olan genç bir adam yaşamıştı. Bu genç adam kendini her tür ahlaksızlığa adamış olduğu için, bir de gayri meşru bir oğlu olmuştu. Ancak annesi oğlunun kurtuluşu için dua etmeye devam etti ve katıldığı kilisenin rahibi Milano Piskoposu Ambrose’dan ne yapması gerektiği konusunda tavsiye istedi.
Bu genç adam bir gün, Yeni Antlaşma’nın bir nüshasının bir kürsüye zincirlenmiş olduğu bir bahçede volta atıp dolaşırken çimenlerde oynayan çocukların ‘Tolle Lege, Tolle Lege’ yani “Al ve Oku… Al ve Oku” anlamına gelen bir şarkı söylediklerini duydu. Bu genç adamın adı Aurelius Augustin idi… Bu şarkıyı duyan Augustin kürsüdeki Kutsal Yazılara gitti. Tanrı’nın ilahi takdiriyle Kutsal Kitap’ı açan Augustin’in ilk gördüğü bölüm Romalılar 13’tü! Augustin’in gözleri şu ayetlere takıldı: Bunu, yaşadığınız zamanın bilincinde olarak yapın. Artık sizin için uykudan uyanma saati gelmiştir. Çünkü şu anda kurtuluşumuz ilk iman ettiğimiz zamankinden daha yakındır. Gece ilerledi, gündüz yaklaştı. Bunun için karanlığın işlerini üzerimizden atıp ışığın silahlarını kuşanalım. Çılgınca eğlenceye ve sarhoşluğa, fuhşa ve sefahate, çekişmeye ve kıskançlığa kapılmayalım. Gün ışığında olduğu gibi, saygın bir yaşam sürelim. Rab İsa Mesih’i kuşanın. Benliğinizin tutkularına uymayı düşünmeyin.
Augustin bu sözleri okurken, Tanrı’nın Ruhu bu sözleri alıp Augustin’in eklemine, sinirine, kemiğine ve iliğine kadar delip, bu genç adamın ruhunun derinliklerine kadar işlemişti. Tanrı Kelamı’nın ve Kutsal Ruh’un yardımıyla, Augustin Rabbimiz İsa Mesih’e iman etti ve bugün onu Hippo’lu Aziz Augustin olarak tanıyoruz.
Kilise tarihinde daha sonra, 1515’te, Augustin’in eserleri üzerine doktora çalışmalarını özenle sürdüren bir Augustinus keşişi, bir üniversiteye teoloji profesörü olarak atandı. Mezmurlar kitabı üzerine ilk ders serisini çoktan tamamlamıştı ve şimdi görevi öğrencilerine Romalılar kitabını öğretmekti. Romalılar üzerine derslerini hazırlarken ve bu mektubun ilk bölümünü incelerken, Augustin’in eski bir el yazmasından Mesih’in doğruluğunu tanımlayan bir not buldu. Augustin, Pavlus’un Romalılar 1’de Tanrı’nın doğruluğundan bahsederken, Tanrı’nın Kendisine ait olan doğruluktan değil, Tanrı’nın Mesih’e imanla güvenenlere karşılıksız verdiği doğruluktan bahsettiğini yazmıştı. Günahlarından ve suçlarından dolayı kendisini hergün amansızca cezalandıran Martin Luther, hayatında ilk kez, İsa Mesih’in sevindirici haberini Augustin’in bu notlarında anlamıştı. Cennetin kapıları ardına kadar açılmıştı ve Luther içeri girmişti ve Luther’in on altıncı yüzyıl Reformasyonunda tüm dünyaya karşı durması, Pavlus’un ‘sadece ve yalnızca imanla aklanma doktrini’ hakkındaki öğretisinden kaynaklanıyordu.
Grekçe Yeni Antlaşma kitabıma karaladığım bir başka tarih de 1738 yılıdır… İngiltere’deki Anglikan kilisesinde hizmete atanmış bir adam, Londra’nın dışında, Aldersgate’de Romalılar kitabından bir vaazı dinlerken yüreğinin tuhaf bir şekilde ısındığını hissettiğinden bahsetmişti. Bunun gerçek iman etme anı olduğunu ve John Wesley’nin yaşamını ve hizmetini hayatının geri kalanında tanımladığını yazmıştı.
Kilise tarihi boyunca John Calvin, Jonathan Edwards ve diğer pek çok kişi üzerinde Romalılar kitabının etkisinden bahsedebilirim, ama şimdi bizler bu kitabı açtığımızda, size sadece Tanrı’nın kendilerini bu kitabı araştırmaya adayanları bol bir şekilde bir şekilde bereketlediğini hatırlatmak isterim.”
Bugün Romalılar kitabı serisine başlıyoruz. Romalılar kitabı Pavlus’un mektuplarının en uzunudur. Hatta en tanınmışı ve en ünlü mektubu da diyebiliriz. Pavlus bu mektubu yazmadan önce Roma’ya hiç gitmemişti ve Roma’daki kiliseyle pek bir yakın samimiyeti de yoktu. Sonuç olarak, bu mektubun ana konusu Pavlus’un diğer mektuplarına göre belki de en genel olanıdır. Pavlus, mektubunu Roma’daki kilisenin belli bir problemi üzerine yazmıyor. İspanya’ya doğru giderken Roma kilisesine uğrayıp misyonu için onlardan destek almayı umduğu için kendisini tanıtan bir mektup yazıyor. Ve Pavlus’un hizmetinin ve elçiliğinin en önemli kısmı taşıdığı mesajdı. Yani İncil’in kurtuluş müjdesi Pavlus için çok önemliydi.
Bunun sonucunda Pavlus, İncil’in mesajını son derece ayrıntılı ve sistematik bir şekilde kapsamlı olarak anlatıyor. İşte, tam bu nedenden dolayı Romalılar kitabının kilise tarihinde önemli bir etkisi olmuştur. Kilisenin tekrar tekrar Reforma başlamasına ön ayak olmuş ve İncil’in müjdesinin yeniden önem kazanmasını sağlamıştır.
Sevgili Kardeşler, Tanrı’nın Kelam’nın vaaz edilmesi yaşamımızda Tanrı’nın lütfunun bir aracıdır. Kutsal Yazılar’daki Kelam, mütevazi bir insan habercinin çabalarıyla bile ortaya konduğunda ve ayetlerle vaaz edildiğinde insanları tamamen değiştirme gücüne sahiptir. Ve şimdi, Romalılar’da, bu Kelam’ın taşıdığı mesajın belki de en açık ve en kapsamlı elçisel tanıklığına, yani İncil’in ana mesajına dönüyoruz.
Tanrı’nın Müjdesi için Seçilmek
Mektubun açılış ayetlerinde Pavlus’un selamını ve giriş sözlerini görüyoruz. Ve Pavlus’un argümanı genellikle bir şekilde keyfi görünebilse de, ortaya çıkan çeşitli saptırmaların peşinde şu ya da bu şekilde dallara ayrılsa da, ana konu olarak İncil’in Müjdesi’ni güçlü bir şekilde ortaya koyan bu açılış ayetlerinde tutarlı bir odaklanma görüyoruz. Bu giriş ayetlerinin başında, sonunda ve tam ortasında İncil’in Müde mesajı veriliyor. Ve Pavlus tüm Romalılar kitabında açıklayacağı İncil’in Müjde mesajını açılış ayetlerinde İncil mesajının ana içeriği olarak önce nesnel olarak Mesih’i öne çıkarıyor, ve sonra da öznel olarak müjdenin iman aracılığıyla yaşamlarımızda meyve vermesinden bahsediyor.
Pavlus, diğer pek çok mektubunda olduğu gibi, burada da önce Müjde mesajının gerçeklerine odaklanıyor ve ardından da bu gerçeklerin hayatımızda meydana getirdiği zorunlu değişime işaret ediyor. İşte Romalılar kitabı bu şekilde ilerliyor.
Pavlus kendisini üç etiketle tanımlıyor: İsa Mesih’in bir hizmetkârı olan Pavlus, bir elçi olarak çağrılan Pavlus, ve Tanrı’nın müjdesi için seçilen (ayrılan) Pavlus. Ve bu üç etiket gerçekten de birbirinin üzerine inşa ediliyor. Pavlus’un İncil müjdesinin mesajını yaymak üzere çağrılan elçisel bir hizmetkâr olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bir elçi bir habercidir ve Yeni Antlaşma’daki elçilik görevi Eski Antlaşma’daki fikrin üzerine inşa edildiği için Eski Antlaşma’daki vurgu çok daha güçlüdür. Elçi, başka birisi adına konuşma ve hareket etme konusunda yasal yetkiye veya vekalete sahip birisi anlamına geliyor. Bu anlamda bir elçi hizmetkârdır, hizmeti avukatlık hizmeti gibidir, ve elçinin yaptığı iş bir habercinin hizmetiyle aynıdır.
Pavlus Mesih’in bir hizmetkârı olarak elçi olmaya çağrıldığını ve müjde için seçildiğini söylerken, aslında kendisi hakkında bilmeniz gereken en önemli şeyin taşıdığı bu mesaj olduğunu söylüyor. Pavlus karizmasını, kökenlerini, eğitimini, karakterini, iyi işlerini ya da insan ilişkilerini değil, taşıdığı mesajısı öne çıkarıyor. Pavlus Galatya’daki kilisenin bu mesajdan saptığı için ne kadar üzüntülü olduğunu yazmıştı. “İster biz, ister gökten bir melek size bildirdiğimize ters düşen bir müjde bildirirse, lanet olsun ona! Daha önce söylediğimizi şimdi yine söylüyorum: Bir kimse size kabul ettiğinize ters düşen bir müjde bildirirse, ona lanet olsun!” (Galatyalılar 1:8-9). Ve bu lanet, tam olarak Pavlus’un burada bize söylediklerinin simgesidir. Pavlus, yasal olarak bu mesajı her yerde ilan etmek, bu mesajı savunmak zorundadır. İşte bu nedenle, mesajı çarpıtanları veya bu mesaja ihanet edenleri lanetliyor.
Tanrı’nın Müjdesi
Ama Pavlus’un Roma kilisesiyle böyle bir ilişkisi yok. Aslında bu mektup Pavlus’un kendisini tanıttığı olumlu bir yazı… bu mektup bütün vaazların kendilerini tartmaları gereken bir ölçek gibi bir şey, yani İncil’in müjdesinin net bir açıklamasıdır. Pavlus burada bir lanet getirmiyor, onlara bereket getiriyor. Ve selamlarının tam ortasında Pavlus hemen İncil mesajının özüne dönüyor.
Öncelikle, “İncil Müjdesinin” ne olduğunu iyi anlamalıyız. Müjde bir anonstur, duyurudur, haberdir. Müjde bir dünya görüşü ya da bir felsefe değildir. Kurgusal bir hikâye değildir. Pavlus’un mesajı öğrendiği kişisel bir ders, bir yaşam koçluğu, yaşamla ilgili hikmetli öneriler de değildir. İncil müjdesi bir anonstur, duyurudur. Sevgili Kardeşler, Romalılar kitabını okurken bu gerçeği unutmayın. Siz bir duyuru okuyorsunuz! Tekrar ve tekrar, Pavlus’un sözleri bizleri Tanrı’nın bizim dışımızda, tarih içerisinde yapmış olduğu, yapmakta olduğu veya yapacağı bir şeye işaret ediyor.
Ve bu şey “Tanrı’nın Müjdesidir.” Bu, Pavlus’un kendisini bir elçi, yani başka birisi için bir mesaj taşıyan bir kişi olarak tanımlamasıyla zaten ima ediliyor. Ama bu gerçeği, taşıdığı mesajın kendisine ait olmadığını söyleyerek vurguluyor ve aslında bu mesajın yeni bir mesaj da olmadığını vurguluyor. Pavlus’un taşıdığı iyi haber -Mesih’te olup bitenlerin duyurusu olmasına rağmen- aslında Kutsal Yazılarda uzun zaman önce vaat edilmişti. Bugün gerçek hakkında kişisel, öznel bir şey olarak konuşmaya o kadar alıştık ki, bunun önemini hemen göremeyebiliriz. Kuşaklar boyunca o kadar çok pastör, Pavlus’un İncil mesajının İsa’nın mesajına karşı, ya da Pavlus’un İncil mesajının Yahudi Hristiyanların İncil mesajına karşı, ya da Yuhanna’nın, Markos’un ya da ayetlerde belirtilmeyen bir “topluluğun” İncil mesajına karşı yazıldığını düşünmek üzere eğitilmişler ki Romalılara mektubun ana mesajını çarptırıyorlar. Ama Pavlus’un bu düşüncelerle hiçbir ilgisi yok. Bu mesaj Pavlus’tan daha büyük. Bu mesaj Tanrı’nın mesajıdır, bu mesaj eski çağlardan gelen kadim bir mesajdır ve Tanrı’nın sadakatinin bir sonucu olarak Pavlus’un yaşamında meyve vermiştir. Şöyle açıklayayım: Romalılar kitabının “sizin için” özel olarak ne anlama geldiğinin hiçbir önemi yok… önemli olan Romalıların ne anlama geldiğidir. Bu kitapta yazılanları kendiniz için kişiselleştirmeden önce mutlaka Pavlus’un sözlerini dinleyin.
Oğluyla İlgili
Müjde, Tanrı’nın Kendi Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’le ilgili mesajıdır, Tanrı’nın duyurusudur. Romalılar İncil’in müjdesiyle ilgilidir. İncil’in müjdesi de Rabbimiz İsa Mesih’le ilgilidir. Romalılar İsa’yla ilgilidir.
Ve Tanrı’nın Oğlu bize iki şekilde açıklanıyor. Birincisi, bedensel olarak Davut’un zürriyetinden (tohumundan) doğmuştur. Kutsal Yazılar’daki peygamberle de tam olarak bunu vaat etmişlerdi. Davut’un kraliyet soyundan gelen bir çocuk tahta oturacaktı. Ve işte, İsa Mesih bedensel olarak o çocuğun ta kendisidir. “Davut’un soyu” “Davut’un tohumu” ifadesi İsa’yı sadece İsrail’in tarihine bağlamakla kalmıyor, fakat aynı zamanda İsrail’in ataları olan İbrahim, İshak, Yakup ve Yusuf gibi atalara da bağlıyor. Yaratılış kitabıyla ilgili verdiğimiz vaazlarda ‘Tohum’ (Soy) konusunun ne kadar önemli olduğunu hatırlatmıştık. Pavlus’un İncil müjdesi bu vaadin sonunda tamamen yerine gelmiş ve gerçekleşmiş olduğu duyurusudur. Tanrı’nın Oğlu İnsan Oğludur, Davut’un tahtının varisidir.
Fakat İsa Mesih bunun da ötesindedir. Beden almışlığının ötesindedir: Romalılar 1:4, “kutsallık ruhu açısından ise ölümden dirilmekle Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilan edildi” der. İlk bakışta, Tanrı’nın Oğlu’nun Oğul Tanrı olarak duyurulması size biraz ilginç gelebilir. Bazıları, Pavlus’un İsa’yı sadece sıradan bir insan olarak gördüğünü ve İsa’nın ölümü ve dirilişiyle özel bir statüyle onurlandırıldığı sonucuna vardığına inandığını düşünüyorlar. Ama Pavlus böyle bir şey söylemiyor. İsa Mesih’in ‘Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilan edildi’ ifadesinin aslında unvan gibi bir kullanım olduğunu görüyoruz. Mesih’in yüceliğini, yükseltilişini, Tanrı’nın sağında oturarak kiliseyi yönetmesini tasvir ediyor. İşte bu sevindirici haberdir, iyi haberdir, müjdedir. Pavlus’un duyurusu budur. İsa Mesih dirildi, ‘kudretle’ göklerde oturtuldu. Diriliş yoluyla tanrısallaşmadı, ama dirilişiyle bizim Kurtarıcımız oldu. Rabbimiz oldu. Bu şekilde, ‘Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilan edildi’ demek ‘İsa Mesih Rabdir’ anlamına gelmektedir. Bu, ilk kilisenin en ayırt edici özelliklerinden birisi olan Hristiyan inancının temel inanç açıklamasıdır.
İncil Müjdesi budur ve bu müjde inanan herkes için Tanrı’nın kurtarma gücüdür. Bu çok güçlü bir mesaj, güçlü bir haberdir. Bu insanları değiştiren bir gerçektir. Pavlus, selamlaşmadan hemen sonra İsa Mesih’in Rabliğiyle ilgili sorulardan Rab İsa Mesih’in yaşamlarımızdaki etkisine geçiyor: “Her ulustan insanın iman edip söz dinlemesini sağlamak için Mesih aracılığıyla ve O’nun adı uğruna Tanrı lütfuna ve elçilik görevine sahip olduk”… aynı zamanda İzmir’de yaşayanların da iman edip söz dinlemelerini sağlamak için elçi olmuştur. İsa Mesih’in Rabliği aldığımız lütfun kaynağıdır ve bu lütuf O’nun adı uğruna hayatımıza iman ve itaat getirmektedir. Ve, Yahudilere ve Davut’un halkına uzun zaman önce vaat edilmiş olmasına rağmen, bu mesaj bütün milletlere gelmiştir.
Sizlere Pavlus’un buradaki selamını anlatmak kitabın tamamını anlatmaktır; bu kelimelerde öyle bir zenginlik ve derinlik var ki hepsini anlatmak için ayrı bir vaaz serisi gerekir. Bunun yerine, bu kelimeleri okurken ve işitirken, bırakın Pavlus’un sözleri bu kitabı incelerken size rehber olsun. Romalılar İsa’nın mesajıdır. Bu mesaj işittiğimizde bizi tamamen değiştiren, Tanrı’nın çağlar boyu süren lütfunun mesajıdır. Çünkü iman işitmekle gelir.
Gerçekten de, “İman” ve “imanla aklanma” ifadeleri Pavlus’un Romalılar mektubunda tekrar tekrar kullandığı İncil’in müjde mesajının temel ifadeleridir. Pavlus ‘iman’ kelimesini ne zaman kullansa ardından mutlaka ‘imanla aklanma’ ifadesini de kullanıyor. İncil’in müjdesinin lütfu iman getirir; Müjde, inananların kurtuluşu için Tanrı’nın gücüdür. Pavlus için biri olmadan diğeri hakkında konuşamazsınız. “İman” olamadan “imanla aklanma” konuşulamaz. Ve görevinden ve bunun Roma’daki kiliseyi nasıl kapsadığından bahsetmeye devam ederken, onları bir araya getiren şey İncil müjdesi ve müjdenin mesajının getirdiği inançtır.
Ve Pavlus, İncil müjdesinin mesajını vaaz ederek Roma’ya getirmek istiyor, çünkü Müjde aynı zamanda inananlar içindir. Evet, İncil’in mesajı bir haber duyurusudur, ama yine de cesaretlendirmeye, teselli etmeye ve güçlendirmeye devam eden güzel bir haberdir. Pavlus, Müjde’yi Roma’da vaaz ederek, yaşamlarında müjdenin meyvesine, yani iman ve itaate tanıklık ederek Romalılar gibi kendisinin de teşvik edileceğini biliyor.
Doğru Kişi İmanla Yaşayacak
Romalılar kitabına giriş ayetlerinin kapanış ayetleri değişken görünüyor. Pavlus, mektubun giriş bölümünü İncil müjdesi ve İman arasındaki ilişkiyi daha fazla göstererek tamamlıyor. Ayrıca, sonraki bölümlerin konusu ve aslında tüm kitabın çok önemli bir teması olan “Tanrı’nın doğruluğu” konusunu ortaya koyuyor.
Bu ayetlerin geçiş niteliği, “Çünkü müjdeden utanmıyorum” şeklindeki giriş formülüyle belirtiliyor. Bu, Pavlus’un selamından, Romalılar için şükran konuşmasından ve gelip onlara vaaz etme hevesinden sonra biraz ani gibi görünüyor. Şimdiye kadar mektupta yer alan hiçbir şey, Müjde’nin utanılacak bir şey olabileceğini bizlere düşündürmüyor. O halde Pavlus müjdeden “utanmadığı” konusunda neden ısrar ediyor?
Cevap kısmen bugünkü Eski Antlaşma okumamızda, Pavlus’un burada alıntıladığı Habakkuk’un peygamberliğinde yatıyor: “Doğru kişi imanla yaşayacak.” Bu ayetteki ifadeye tek başına baktığımızda, bu olumlu bir ifadedir ve Pavlus için muhtemelen “İmanla aklanan yaşayacaktır” gibi bir anlama geliyor. Ancak Habakkuk’un peygamberlik önbildirisinde, doğru kişi, ruhu kibirli olan kişi ile karşılaştırılmıyor. Başka bir deyişle, Habakkuk’un sadık, doğru adamı alçakgönüllüdür. O, dünyevi şeylere göre övünen büyük, güçlü bir adam değildir. Umutsuz bir adamdır, kendi gücüne güvenmeyip tamamen bir başkasına yaslanan bir adamdır. Sevgili Kardeşler, bu bağlamda, Habakkuk’un sözü, imanın harika bir açıklamasıdır; Zorunlu olarak bir başkasına bakan iman, yardım için, kurtuluş için dış bir nesneye uzanır. Bu anlamda, inanç alçakgönüllü olmalıdır, çünkü kişinin kendine olan mutlak güven eksikliğini, hatta kendisini küçümsemesini ifade eder.
Bu nedenle Pavlus, müjdeden utanmadığını söylemelidir, çünkü bu utanç verici, aptalca bir şeydir. İşte bu şekilde, kelamı vaaz etme arzusunu da desteklemiş oluyor, çünkü İncil’in müjdesi bir gurur mesajı değil. Pavlus burada kendi alçakgönüllülüğünün altını çizmek istiyor ve bu alçakgönüllülük, Tanrı’nın doğruluğu tartışmasında kullandığı argümanda kendisini daha net gösterecek.
Luther ve Tanrı’nın Doğruluğu
Pavlus’un giriş açıklamaları, Romalılar kitabının ana teması olarak Müjde’ye odaklanıyor, ve Müjde’nin kurtuluş getirmedeki meyvesi ve aracı olarak da İmana odaklanıyor. Ancak bu son geçiş ayetleri, Pavlus’un bugün burada bizim için verdiği mesaj için çok önemli olan bir bileşen daha ekliyor: Tanrı’nın Doğruluğu. “Tanrı’nın insanı akladığı, Müjde’de açıklanır. Aklanma yalnız imanla olur. Yazılmış olduğu gibi, “İmanla aklanan yaşayacaktır” (Rom. 1:17).
Pavlus bize iyi haberin Tanrı’nın Oğlu, Rabbimiz İsa Mesih hakkında olduğunu zaten söylemişti, ama şimdi bir adım daha ileri giderek İsa hakkındaki mesajı “Tanrı’nın doğruluğunun vahyi” olarak tanımlıyor. Bu ifade – Tanrı’nın doğruluğu – onu Tanrı’nın kutsallığının, adaletinin ve mükemmelliğinin bir ifadesi olarak gören Martin Luther’i dehşete düşürmüştü. “Kutsal olun, çünkü ben kutsalım” ifadesi Luther için teşvik edici bir söz değil, korkunç bir lanetti. Çünkü Luther, yüreğinde olanı biliyordu. Luther, kendi çabalarıyla kutsal olmaya çalışmıştı ve bunun ne kadar imkansız olduğunu da deneyerek anlamıştı.
Ve böylece Luther çok korkmuştu. Kardeşler, siz hiç Tanrı’nın kutsallığından korktunuz mu? Kendi suçluluğunuzu hiç hisstetiniz mi? Günahlarınızdan kaynaklanan suçlarınız tüm çevreniz ve aileniz tarafından bilinseydi kendinizi nasıl hissederdiniz? Kendi kendinize günahlarınızın cezasını ödemeye çalıştınız mı? Günahlarımızın cezasını bizim ödeyemeyeceğimizi fark ettiğiniz oldu mu?
Luther, bu ifadenin ne anlama geldiğini anlayana kadar dehşete kapılmıştı: “Çünkü onda Tanrı’nın doğruluğu imandan imana açıklanır; yazılmış olduğu gibi, “Ama akladığı kişi imanla yaşayacaktır.” (Rom. 1:17 -Candemir çevirisi). Bu, kendimizi ölçmemiz gereken Tanrı’nın doğruluğu değil, ama bu Tanrı’dan gelen doğruluk, Tanrı’nın bize sağladığı doğruluktur. Ve bu doğruluk, ancak kendi işlerinden, kendi kutsallığından, kendi yüreklerini aldatanlardan utananlara, kendi günahlarından utananlara mahsus bir doğruluktur. Pavlus kendinden utanmaktan utanmıyor, çünkü İncil’in müjdesiyle övünüyor, baştan sona sadece ve yalnızca iman sayesinde kendisine ait olan doğrulukla övünüyor.
Sevgili Hristiyan, iyi haberi işit! İsa Mesih dirildi, ve O Rabdir. İsa Mesih’in ölümü ve dirilişi Tanrı’nın adil olduğunu ve inanan günahkarları akladığını gösteriyor. Doğruluğunuzla övünemiyorsunuz, çünkü bu bereket sözüne kavuşmak için günahlarınızı itiraf etmeniz gerekiyor. Ama gerçekten de günahlarınızı itiraf edip geliyorsanız… o zaman Kuzu’nun düğün yemeğine davetlisiniz… Gelin, bu sofradan yiyin ve için… ebedi yaşam ziyafetine katılın.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.