Tam Bir Cesaretle Elçilerin İşleri Serisi

Üçüncü Seyahatname: Dünyanın Yaşamımızdaki Etkileri | Elçilerin İşleri 19:1-41

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Rev. Fikret Böcek tarafından | Tam Bir Cesaretle: Elçilerin İşleri Serisi

Üçüncü Seyahatname: Dünyanın Yaşamımızdaki Etkileri

Geçen hafta Pavlus’un Antakya’daki kilisesine dönüp bir süre orada kaldığını (18:23) okumuştuk. Fakat Antakya’ya varır varmaz Galatya bölgesini ve Frikya’yı dolaşarak bütün öğrencileri ruhça pekiştirdiğini görüyoruz. Şimdi Roma’nın Asya ilinin başkenti olan ve yarım milyon kişinin yaşadığı Efes’e (19:1) döndüğünü görüyoruz. O zamanlar Efes şehri hem ticaretin, hem de yedi harikadan birisi olan Artemis Tapınağı’nın ruhsal merkezi durumundaydı. Pavlus, 18:18-21’de de kısa süreliğine buraya uğramıştı. Hatta Efes’teki imanlılar Pavlus’un daha uzun bir süre orada kalmasını istemişlerdi, ama Pavlus bunu kabul etmemişti: Bunlar daha uzun bir süre kalmasını istedilerse de, Pavlus kabul etmedi. Ama onlara veda ederken, “Tanrı dilerse yanınıza yine döneceğim” dedi (18:20). Tanrı Pavlus’un orada müjdeyi orada yaymasını engellemişti, ama şimdi Efes’te müjdeyi yaymasını istiyordu!

Burada Elçilerin İşleri kitabı boyunca gördüğümüz bazı önemli noktalar var. Kutsal Ruh bizlere verdiği mesajı anlamamız için çeşitli şekillerde mesajını tekrar ediyor. Elçilerin İşleri 19:1-7’de ve Vaftizci Yahya’nın hazırlık vaftiziyle (a. 3-4) ve “Kutsal Ruh’un varlığından haberimiz yok” ifadesinin olduğu açıklamada on iki kişinin (a. 3) vaftiz edildiğini görüyoruz. Aynı durumu Yahudilerin, Samiriyelilerin (8:17) ve Tanrı’dan korkan diğer ulusların (10:45–46) Mesih’e iman etmelerinde ve Kutsal Ruh’la vaftiz edilmelerinde (2:4) görüyoruz. Kutsal Ruh gerçek İncil müjdesinin Pavlus aracılığıyla tüm dünyaya yayıldığını teyit ediyor. Elçilerin İşleri 19:8-10’da Pavlus’un ilk olarak üç ay boyunca Yahudi havrasında Mesih’in müjdesini açıkladığını (a. 8), ve daha sonra da Yahudi olmayan uluslara Tiranus’un dershanesinde (a. 9) iki yıl boyunca ders vermiş olduğunu okuyoruz. 19:11-16 ayetlerinde Pavlus 2 Korintliler 3’te ‘bir elçinin işaretleri’ olarak adlandırdığı birçok mucize gerçekleştiriyor. Pavlus’un yaptıkları sözlerini, sözleri de yaptıklarını kanıtlıyor. İşte bugün bu konuya odaklanmak istiyorum: Tanrı’nın kelamı bizim dünyamıza girdiğinde ne olur?

Kelam Bizi Fetheder (a. 20)

Burada Kelam’la ilgili gördüğümüz ilk gerçek Kelamın bizleri fethettiği gerçeğidir. Tanrı’nın Kelamının aramızda çalışıyor olduğu gerçeği hakkında nasıl düşünmemiz gerekiyor? Kiliseye geldiğimizde anlamlı ve dokunaklı konuşmalar duymak istiyoruz. Teolojik olarak doğru ve uygulamada gerçekten şaşmayan bir vaaz istiyoruz. Ama ruhta ve gerçekte fethedilmek istiyor muyuz?

19:20 ayetinde Kelamla ilgili Rab’bin sözü güçlü biçimde yayılıp etkinlik kazanıyordu diyor. Tanrı’nın kelamı böyle bir şey yapabilir çünkü Tanrı’nın kendi ağzından çıkan sözdür. Bizler de dua ederken Tanrı’nın kelamının bizleri fethetmesini dilemeliyiz. Tanrı’nın kelamının yüreklerimizi ve bencil tutkularımızı fethetmesini dilememiz gerekiyor.

Kelam Bizi Değiştirir (a. 17-19, 26)

Kelam bizi değiştiriyor, çünkü Tanrı’nın kelamı bizi fethedebilecek güçtedir. Buradaki hikayemizde Kelam’ın gücünün bizi değiştirebilecek güce sahip olduğunu gösteren etkili bir örnek görüyoruz.

Skeva adında yedi oğlu olan bir başkahin vardı. Skeva’nın oğulları İsa’nın adını istedikleri gibi kullanıp elçilerin yaptıklarını yapabileceklerini sanıyorlardı. Hatta İsa’nın adını boş yere kullanıp cinleri bile çıkarabileceklerini düşünüyorlardı. Bu nedenle bir cinin bozgununa uğradıklarını görüyoruz. Daha sonra şöyle devam ediyor: Bu haber, Efes’te yaşayan bütün Yahudiler’le Grekler’e ulaştı. Hepsini bir korku aldı ve Rab İsa’nın adı büyük bir saygınlık kazandı (a. 17). Hemen sonra gerçekten de iman etmenin sonuçlarının nasıl olduğunu görüyoruz: İman edenlerin birçoğu geliyor, yaptıkları kötülükleri itiraf edip anlatıyordu. Büyücülükle uğraşmış bir sürü kişi de kitaplarını toplayıp herkesin önünde yaktılar. Kitapların değerini hesapladıklarında toplam elli bin gümüş tuttuğunu gördüler (a. 18-19). Daha sonra Efesliler Pavlus hakkında şikayet ettiklerinde de aynı konuda şikayetçi oluyorlar: Ama Pavlus denen bu adamın, elle yapılan tanrıların gerçek tanrılar olmadığını söyleyerek yalnız Efes’te değil, neredeyse bütün Asya İli’nde çok sayıda kişiyi kandırıp saptırdığını görüyor ve duyuyorsunuz (a. 26).

İsa Mesih’in gerçek bir takipçisi olmanın gerçek bir bedelinin olduğunu görmenizi istiyorum: Kitapların değerini hesapladıklarında toplam elli bin gümüş tuttuğunu gördüler (a. 19). Bir drahmi bir işçinin bir günlük emeğine denk gelen bir gümüş para ediyordu. Elli bin gümüş ise bir işçinin ellibin günlük çalışması anlamına geliyordu! Rabbimiz İsa Mesih’e iman etmenin bir maliyetinin olduğunu anlamalıyız ve Mesih’in bizleri değiştireceği gerçeğine açık olmalıyız.

İlk iman ettiğimizde bir bedel ödüyoruz, ama İsa Mesih’i izlediğimiz her an Mesih’in bizleri değiştireceğini bilerek hareket etmemiz gerekiyor. Rab bizleri kendi isteğine ve amacına göre değitirecek! Bu değişime hazır mısınız? Rabbin sizi tamamen fethetmesine hazır mısınız? İşte burada bizleri rahatsız edebilecek durumlar başlıyor. Kelamın ardınca gitmek istiyoruz, ama hemen ardından bu dünyanın sorunları ve baskıları bizi sarmaya başlıyor. Bu durumda ne yapıyoruz? Bizler çocuklarımızı sağlam Hristiyanlar olarak yetiştirmeye çağrılıyoruz. ‘Geleceğin yıldızlarını yetiştirme’ çağrımız da yok. Bu tür çağrılar gelip geçicidir. Eğer dünya kendi aktivitelerini yapmamız için Pazar günleri bir araya gelmemizi yasaklarsa, dünyanın aktivitelerine sırtımızı dönüp yüzümüzü Rabbe dönmemiz gerekir.

Kelam Bizleri Değiştirir (a. 23-34)

Dünya bizleri ele geçirmeye çalışırken, Tanrı’nın Kelamı da bizleri fethedip değiştiriyor. Efesliler 19:23’te şöyle diyor: O sırada İsa’nın yoluna ilişkin büyük bir kargaşalık çıktı. Başka bir deyişle, Hristiyanlık insanların dini duygularından kazanç sağlayanlara engel oluyordu. Hristiyanlıkla ilgili ve Hristiyanlığın izleyicileri üzerindeki sosyal etkisi üzerine büyük bir tartışma çıkmıştı. Artemis Tapınağı’nın gümüşten maketlerini yapan Dimitrios adlı bir kuyumcu, el sanatçılarına bir hayli iş sağlıyordu. Sanatçıları ve benzer işlerle uğraşanları bir araya toplayarak onlara şöyle dedi: “Efendiler, bu işten büyük kazanç sağladığımızı biliyorsunuz (a. 24, 25). Ve bütün bunlar şehirde büyük bir kargaşanın ve isyanın başlamasına neden oluyor (a. 28-41).

Hristiyan olmak arkadaşlarınızın ya da yakın çevrenizin değer verdiği şeylere değer vermeniz anlamına gelmiyor. Çevrenizdeki herkes kiliseye gitmemenizi, Hristiyan olmamanızı isterken, kiliseye katılmaya çalışmanız ya da Hristiyanlığı tam anlamıyla yaşamaya çalışmanız kolay olmayacak. Kilise ibadeti konusunda tavizlerde bulunmanız istenecek. Siz Hristiyan olup olmadığınızı anlamak ve buna kesin karar vermek zorundasınız. Bazı Pazar günlerinde uyumak, bazen oyun oynamak, bazen başka işler yapmak isteyebilirsiniz. Anne babalar, Pazar günleri çocuklarınızı kiliseye götürmeyi önceliğiniz yapmayarak aslında onlara nasıl bir şey demek istediğinizin farkında mısınız? Kendinize şu soruyu sorun: Biz Mesih’i mi, yoksa rahatlığı mı izliyoruz?

Tanrı’nın Kelamı yaşamlarımıza girdi. Bırakın Tanrı işini yapsın!

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

10 + 13 =