Müjde Nedir?

Kardeşler, Müjde nedir?

Bu soru bize basit gibi gelen ama cevaplamakta zorlandığımız sorulardan birisi. Şimdi size bir kağıt ve kalem versem ve ‘Müjde’yi, İyi Haberi, bir sayfada basit bir şekilde açıklayın’ diye bir sayfalık bir yazı yazmanızı istesem ne yazardınız? Hatta bir şey daha eklemenizi isteyeyim… Bu kağıda yazacağınız ilk şey ne olurdu?

Bugün Romalılar 3’ten okuduğumuz ayetlerle Pavlus’un Romalılar’daki ilk büyük argümanının sonuna geliyoruz. Pavlus’un Müjde’yle ilgili ilk paragrafı, ilk cümlesi böyle başlıyor.

Hatırlarsanız, Pavlus mektubunun ana kısmına 1:16’da Müjde mesajının oldukça iyi bir özetiyle başlamıştı: “Çünkü Müjde’den utanmıyorum. Müjde iman eden herkesin -önce Yahudiler’in, sonra Yahudi olmayanların- kurtuluşu için Tanrı gücüdür.” Müjde mesajı, inananların kurtuluşu için Tanrı’nın gücüdür ya da Tanrı’nın tüm milletlerden inananları kurtarma yoludur. Bu oldukça iyi bir özet. Müjde imanla ilgilidir ve Tanrı’nın sadık olanları kurtarmak için yaptıklarıyla ilgilidir. Ancak Pavlus’un özeti devam ediyor: Tanrı’nın insanı akladığı, Müjde’de açıklanır. Aklanma yalnız imanla olur. Yazılmış olduğu gibi, “İmanla aklanan yaşayacaktır.” (“Çünkü onda Tanrı’nın doğruluğu imandan imana açıklanır; yazılmış olduğu gibi, “Ama akladığı kişi imanla yaşayacaktır.” Rom. 1:17 -Candemir çevirisi). Pavlus, argümanının en başında Müjde’nin ne olduğunu açıklarken Müjde’nin nasıl kurtardığını da açıklıyor: doğruluğunu imandan imana açıklayarak. Müjde, Tanrı’nın imanla ve kendi doğruluğuyla kurtarmasıyla ilgilidir.

Müjde Ne Değildir

Pavlus’un manşeti şöyle: “Tanrı iman aracılığıyla doğruluğunu açıklayarak inanlıları kurtarıyor.” Müjdenin ne olduğunu ve nasıl işlediğini kısaca özetleyecek olsaydık, Pavlus’un bu sözleri çok iyi bir özet olabilirdi. Ancak Romalılar’ın açılış ayetlerinde aklımızda kalan şey Pavlus’un bundan sonra yazdıklarıdır. Böyle bir manşetten sonra Pavlus, Tanrı’nın gazabından ve yargısından bahsetmeye başlıyor ve Müjde’den, İyi Haber’den ve kurtuluştan bahsetmeyerek konuyu değiştiriyor gibi görünüyor. Kardeşler, bu kötü bir haber! Yargı ve gazabın Müjde’yle nasıl bir ilişkisi olduğu hiç de açık görünmüyor.

Ancak buradaki anahtar, Tanrı’nın doğruluğudur. Pavlus, Müjde’nin gücünün imanın doğruluğunda olduğunu söyleyerek başlıyor. Pavlus’un imanla gelen bu doğruluk hakkında bize söylediği ilk şey, bunun ne olmadığıdır ve Tanrı’nın adaletinin gazapta veya yargıda veya yasada açıklanışı değildir. Ve bu bağlantı, bu ilişki ancak bugünkü okumamızın sonunda ve gelecek haftaki okumamızın başında kesin olarak açıklığa kavuşturulmuştur: Yasa’nın işleriyle, hiçbir beden aklanmaz (doğru kılınmaz), ama şimdi Tanrı’nın doğruluğu Yasadan ayrı olarak gösterilmiştir.

Başka bir deyişle, Pavlus’un Müjde hakkında bilmemizi istediği ilk şey Müjdenin ne olmadığıdır. Müjde ve Tanrı’nın doğruluğunun iman yoluyla açıklanması, doğal olarak yeryüzündeki tüm insanlar tarafından bilinmez. Müjde tüm insanların içindeki iyiliğin bir tanımı değildir, çünkü insanlar gerçekten de kötüdürler. Müjde, Tanrı’nın her insana yaptıklarına göre karşılık vermesiyle ilgili değildir… Müjde taraf tutmakla ilgili değildir, özel olarak ayrıcalıklı bir grubun parçası olmakla ilgili değildir. Son olarak, Müjde Yasa’yı tutmakla ilgili de değildir. Çünkü Yasa günahkârları aklamaz, onları suçlar ve mahkûm eder. Yasa günah bilincini, yani hepimizin günahlı olduğu bilgisini verir.

Kısacası, Müjde hakkında bilmeniz gereken ilk şey, Müjde’nin Yasa olmadığıdır. Hem Yasa hem de Müjde, Tanrı’nın doğruluğunu ortaya koyar, ancak her ikisi de bunu kökten farklı şekillerde yaparlar. Gerçekten de Müjde, Tanrı’nın adaletini sadece Yasa’dan farklı olarak değil, Yasa’dan ayrı olarak ortaya koymaktadır.

Neden Yasa’yla Başlamalısınız?

Sevgili Kardeşler, bu, Pavlus’un Müjde hakkında bilmemizi istediği ilk ve en önemli şeydir. Ve bu, Martin Luther’in öğrendiği en büyük derslerden biriydi ve Reform’un en büyük armağanlarından biriydi, yani Yasa ile Müjde arasında uygun, Pavlus’a özgü ve Kelama dayalı bir ayrım. Pavlus’un yazılarında Yasa ve Müjde ayrımını çok net görüyoruz. Gerçekten de Pavlus, Yasa ve Müjde ayrımını Eski Antlaşma’nın sayfalarından açıkça çıkarıyordu… çünkü artık Eski Antlaşma’yı İsa Mesih’in vahyinin ışığında okuyordu.

Dikkat çekici bir şekilde, Yasa ve Müjde arasındaki bu ayrım birçok kilise ya da Hristiyan bireyler tarafından bilinmiyor. Birçoğu bu ayrımın farkında bile değil ve hatta daha fazlası Yasa ve Müjde arasındaki ayrımı ilk kez duyduklarında ilk tepkileri karşı çıkmak oluyor. Bazıları da Yasa-Müjde ayrımını hiç anlamadan, bilmeden eleştiriyorlar.

Yasa ve Müjde ayrımı derken Yasa’nın Müjde’ye Müjde’nin Yasa’ya zıt olduğunu söylemiyoruz. Müjde, Tanrı’nın doğruluğunun Yasa’dan ayrı olarak açıklanmasıdır, ancak Yasa’ya aykırı değildir. Aksine, Müjde tamamen Yasa’nın üzerine inşa edilmiştir.

Ve bu nedenle Pavlus, Yasa’yı, Tanrı’nın haksızlığa karşı ve adaletsizliğe karşı açıkladığı adaletini, yargı ve cezayı üç bölümde anlatıyor. Çünkü Yasa, Müjde’de açıklanan doğruluğun aynısını anlatmaktadır. Tanrı’nın kutsallığı hem Yasa’nın hem de Müjde’nin temelidir, ancak Tanrı’nın kutsallığı bizi Yasa’da yakıp yok eden bir ateş olarak tehdit ederken, aynı kutsallık Müjde’de bu alevi söndürüp bizi temizleyerek teselli ediyor. Tanrı’nın doğruluğu, kendi işlerine güvenenlerin asla hayal bile edemeyecekleri şekillerde inananlara sağlanmıştır.

Pavlus’un Yasa’yla başlamasının bir başka nedeni de Yasa’nın evrenselliğidir. Müjde iyi haberdir. Müjde haberdir. Bu haberi duymasak bilemeyiz. Yasa kötü haberdir, ama aslında haber değildir. Yasa herkes tarafından bilinmektedir. Bugün okuduğumuz ayetlerin tam ortasında bulunan evrensel hüküm, Yasa’yı Müjde’den ayıran önemli bir özelliktir. Yasa herkese uygulanır, herkesi suçlar ve herkes tarafından bilinir. Yasa, her ağız kapansın diye konuşur. Yasa yapmış olduğu işte etkilidir; amacını yerine getirir. Yasa, tüm dünyayı Tanrı’ya karşı sorumlu kılar.

İşte bu yüzden, Pavlus’un Müjde’yi Yasa’dan ayırarak başlaması daha da önemlidir. Tanrı’nın doğruluğu hakkında konuşmaya başladığınızda, neden bahsettiğinizi herkes biliyor. Sorun şu ki, çoğu kişi sizin bahsettiğiniz doğruluğun, Tanrı’nın günahkârlara karşı gazabıyla açığa çıkan doğruluğu, yani Yasa’nın doğruluğu olduğunu varsayıyor. Kurtulmamış, iman etmemiş günahkarlara Yasa’yı paylaşmalıyız, vaaz etmeliyiz. Kurtulan, iman etmiş günahkarlara da Müjde’yi vaaz etmeye devam etmeliyiz. Doğal olarak insanlar Yasa’yı tanıyorlar. Onlara yabancı gelen Müjdedir!

Pavlus işe Yasa’yla başlıyor. Pavlus, Tanrı’nın adaletini anlatmaya başladığında insanların içten içe bunu onaylayıp Yasa’ya yöneleceğini ve Yasa’yla Müjde’yi karıştıracaklarını çok iyi biliyor. Yasa’yla başlıyor ve Yasadan 180 derece dönüyor. Yasa ile başlıyor, bir sonuca varıyor ve sonra Yasa’yı bir kenara bırakıyor. Çünkü Yasa görevini yerine getirmiştir. Amacına ulaşmıştır.

 Tanrı’nın Yasası’nın Açıklanması İyi Haber Değildir

Pavlus’un argümanından öğrenilmesi gereken önemli bir ders Tanrı’nın doğruluğunun açıklanmasının yeterli olmadığı dersidir. Açıklanması ve bilinmesi iki şekilde olur ve birincisi umutsuzluğa götürür. Müjde’yi kavramak için önce Tanrı’nın kutsallığını bilmelisiniz ve Tanrı’nın kutsallığını yaşamalısınız. Çünkü, siz de genç Martin Luther gibi ve birçok Ferisi gibi Tanrı’nın kutsallığını yaşayabilir ve yine de Tanrı’yı Yasa aracılığıyla kendi hayatınızda arayabilirsiniz.

Kardeşler, Romalılar kitabı anlaşılması çok kolay bir kitap değil! Bu nedenle, dünyada birçok pastör Pavlus’un burada yapmakta olduğu Yasa-Müjde ayrımının farkında bile değiller. Buna birçok reform kiliselerinin pastörleri de dahil. İnanmakla, kendi iyi işlerine göre ödüllendirilmeyi karıştırıyorlar. Böyle düşünenler, birkaç hafta önce işlerle kurtuluş ve inançla ilgili konuyu bulandırıyorlar. Kurtuluş ve inanç konusunu bulandırıyorlar, çünkü Pavlus’un neden Yasa’yla başladığını anlayamıyorlar! Arkadaşlar, bu, kilisenin hikayesidir, Yasa’nın gücüyle kendilerini aklamak için sürekli çalışan Hristiyanın hikayesidir. Kardeşler, Yasa, kurtuluş için Tanrı’nın gücü değildir.

İşte bu nedenle Pavlus’un açılış argümanı zorunlu olarak Yahudileri içeriyor. Yasa evrensel olarak insan tarafından bilinmesine rağmen, Yahudiler sünnet edilenlerdi ve Tanrı onları sadık bir şekilde seviyordu. Yahudiler, Tanrı’nın örnek halkı olarak tepede parlayan bir kent gibi olacaklardı. Yasa’yı tutan, Tanrı’ya itaat ve paydaşlık içerisinde olan örnek bir halk olacaklardı.

Ancak Yahudilerin tarihi ve yaşadıkları deneyimler Pavlus’un söylediklerini doğruluyor. Yasa sizi sadece Tanrı’ya karşı sorumlu kılar… sizi kutsal yapmaz. Pavlus, Yahudilerin ne gibi bir avantajı olduğunu sorarken Mezmur 51’den alıntı yapıyor. Yahudilerin en büyük Kralı olan, Tanrı’nın yüreği ardınca giden Kral Davut günahını şöyle itiraf ediyor: Sana, ancak sana karşı ben suç ettim, ve senin gözlerinde kötü olanı işledim; Şöyle ki, sözlerinde âdil, Hükmünde suçsuz olasın.”

Evet, Yahudiler Tanrı’nın peygamberliklerine, yasasına ve Mesih’in gelişiyle ilgili vaatlerine sahiplerdi. Ancak sahip oldukları Yasa kendilerini asla kutsallaştırmadı. Yasa, Yahudileri dünyadan kutsal ve eşsiz bir halk olarak ayırmadı. Aksine, Yasa onlara kutsallığın işaretini (sünnet) ve yazılı Yasa’nın sorumluluğunu yükleyerek, sünnetlerine ve yasaya göre yaşamadıklarında başlarına gelecekleri gösteriyordu. Yahudilerin tüm tarihi boyunca Yasa’nın gazabının en küçüğünden en büyüğüne kadar herkese uygulandığını görüyoruz. Davut’un kendisi bile ölümcül ve ağır bir günahla işaretlenmişti; İsrail krallığının en zengini olan Davut, krallığın en fakirlerinden olan Uriya’nın en sevdiği kişi olan karısı Batşeva’yı çalması ve Uriya’nın öldürülmesini sağlamasıyla büyük bir günah işlemişti. Rab’bin gözbebeği olarak tanıdığımız Davut zina eden, katil ve yalancı bir günahkar olarak karşımıza çıkıyor. Ve yalnızca Tanrı’ya karşı günah işlediğini biliyor.

Hayır, Yasa, Tanrı’nın İsrail’deki adaletinin bir resmini çizmeye yaramadı. Aksine, Tanrı’nın halkının adaletsizliğini gösterdi. Onları dünyadan ayırmadı, onları dünyanın bir ilk örneği olarak, suçlanan ve Tanrı’nın Yasasına karşı sorumlu tutulan bir örnek halk haline getirdi. Yahudi adaletsizliği gerçekten de Tanrı’nın doğruluğunu, kutsallığını gösteriyordu. Yahudiler Yasa’ya sahip olmalarına rağmen Tanrı’nın doğruluğuna sahip değillerdi. Eski Antlaşma’daki Tanrı’nın halkının tüm tarihinin ana noktasının bu olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak, Tanrı’nın amacı hiçbir zaman Yahudileri diğer uluslardan “daha iyi” yapmak değildi. Evet, Yahudiler diğer uluslardan daha iyi olduklarını düşünüyorlardı, ama Tanrı’nın böyle bir amacı yoktu. Bunun yerine amaç, Yasa’nın gücünü kabul etmek ve bağışlanmak için Rabbe ve Mesih’e gelmeleriydi, tıpkı Davut’un Mezmur 51’de yaptığı gibi.

Yahudiler daha mı iyi? Yahudilerin bir avantajı mı var? Pavlus bu soruları retorik bir şekilde yanıtlıyor, çünkü asıl noktayı kaçırıyorlar. Yasa’nın yeterli olması gerektiği varsayımıyla devam ediyorlar. Bilakis, Yahudilerin daha kötü ve dezavantajlı durumda olduklarını anlamaları gerekirdi. Onlar sadece bir fahişe değil, üzerlerindeki gelinlikleriyle Rabbi beklemek yerine fahişelik yapmaya giden gelinler gibiydiler. Onlar sadece cehalet içinde yaşayan putperestler değildiler, çünkü onlar tek gerçek Tanrı’nın eliyle çölde yönlendirilmişlerdi ve buna rağmen yüksek tepelerde putlara tapınmak için Yahve’ye tapınmayı bırakmışlardı.

Hayır, Yasa Yahudileri diğer halklardan ayırmadı, aksine onları tüm insanlığın örnekleri olarak gösterdi. Bununla birlikte Müjde vaadi, sahip oldukları ve değer vermeleri gereken bir şeydi. Farklı bir doğruluk yolu beklentisi, Yasa’dan farklı, Yasa’dan ayrı, ancak aynı zamanda Yasa ve Peygamberler tarafından tanıklık edilen bir şeyden bahsediyoruz.

Onların umutları buydu ve bizim umudumuz da budur. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un Adıyla. Amin.