Yaşamamızla ve Dualarımızla Şükretmek | Koloseliler 1:1-12

Çağdaş Coşkun tarafından

13 Kasım 2022 (45. hafta) | Koloseliler 2022 Vaaz Serisi, Vaazlar

Koloseliler Serisi

Yaşamamızla ve Dualarımızla Şükretmek | Koloseliler 1:1-12

Rev. Çağdaş Coşkun tarafından | Koloseliler 2022 Serisi

Yaşamımızla ve Dualarımızla Şükretmek

Rab İsa Mesih’in sevgili ev halkı, bugün ve gelecek beş hafta boyunca Koloseliler vaaz serisine başlıyoruz. Bu altı hafta boyunca Koloseliler kitabına hızlı bir şekilde bakacağız, Rab dilerse ilerde daha uzun ve detaylara daha çok inebileceğimiz bir vaaz serisi tekrar yapabiliriz. Ama bu seferlik Koloseliler mektubunu altı haftada gözden geçireceğiz. Önümüzdeki altı haftaya temel olması açısından bugünkü vaazımıza Kolose şehri ve topluluğu hakkında kısaca bahsederek başlayacağım.

Kolose şehri ağırlıklı olarak Frigyalılardan oluşmaktaydı, bu halk MÖ 1300’lerde Balkanlardan Anadolu’ya göçmüş bir halktı, ancak Kolose şehrini ne zaman kurduklarını bilmiyoruz. Kolose ismi MÖ 480 yılında Yunan tarihçi Herodotus’un kayıtlarında ilk kez karşımıza çıkmaktadır, Herodotus Kolose’den “büyük, görkemli bir Frigya şehri” olarak bahseder. Pavlus, bu mektubu yazdığı sıralarda Kolose şehri artık önemi yitirmiş ve küçük bir şehre dönmüştü. Bunun en büyük sebebi yalnızca 18 km batısında Laodikya şehrinin kuruluşuydu ve ayrıca yalnızca 24km kuzeyinde diğer bir büyük şehrin Hierapolis’in olmasıydı. Batı Anadolu’nun Roma tarafından fethinden sonra Laodikya bölgenin başkenti olarak seçilmiş, ve gittikçe zenginleşip büyürken bölgenin eskinden en önemli şehri olan Kolose de zamanla küçülmüştür. Aynı zamanda MÖ 300 yıllarında Babil şehrinden birçok Yahudi’nin Kolose’ye taşındığını okuyoruz. Bu Yahudiler muhtemelen Yeruşalim’in MÖ 586’daki düşüşünden sonra Babil’e sürgüne gönderilen Yahudiler olabilir, ancak bu şehre yerleşip azımsanamayacak bir nüfusa ulaştıklarını görüyoruz.

Pavlus, Koloseliler mektubunu 60-61 yıllarında Roma’da tutuklu bulunduğu sırada kaleme almıştır. Kolose şehri, Pavlus’un bu mektubu yazmasından çok kısa bir süre sonra çok güçlü bir depremden dolayı yıkılmış, ve nüfusunun büyük bir kısmı yakınlardaki Laodikya ve Hierapolis şehirlerine göç etmiştir. Pavlus’un böyle büyük bir yıkımdan bahsetmemiş olması, mektubunu bu yıkımdan önce yazmasından kaynaklanmaktadır. Pavlus’un bu bölgeden yolculukları sırasında geçmiş olma ihtimali yüksek olsa da bu bölgede müjdeleme yapmadığını biliyoruz. Kolose şehrinde Rabbimiz İsa’nın iyi haberini Epafras ve Filimon paylaşmışlardır, ve bazı teologlara göre de Kolose kilisesi Filimon’un evinde toplanmaktaydı. Pavlus 1:7’de de yazdığı üzere, Kolose’deki kilisenin durumunu Epafras’tan öğrenmiştir.

Peki Pavlus bu mektubu niye yazmıştır? Pavlus bu mektubu Mesih İsa’nın her durumda daha üstün, daha yetkin ve çok daha iyi olduğunu imanlılara hatırlamak için yazmıştır. Mesih İsa her şeydir ve her şeydedir. Mesih’in karakterini ön plana çıkarmasının nedeni ise Kolose kilisesini tehdit eden sapkın öğretişlerin olmasıydı. İkinci bölüme geldiğimizde Pavlus’un Kolose kilisesi içerisindeki yanlış öğretişlere karşı neden Mesih’in üstünlüğünü en plana çıkardığına daha yakında bakacağız.  

Belki yukarıda bahsettiğim tarihler ve sayılar aklımızdan bir süre sonra uçup gidecekler ama bugün burada asıl aklımızda kalması gerek şey Üçlü Birlik Tanrısının Koloseliler’e yazılan bu mektup aracılığıyla bizlere ne söylediğidir. Bunun içinde ilk olarak Rabbin bizlere 1:1-12’de ne söylediğini anlamaya çalışacağız ve hem dualarımızla ve hem de yaşamımızla Rabbe şükretmenin ne demek olduğuna ve neden her Hristiyan’ın yaşamında ve dualarında her zaman şükretmesi gerektiğine bakacağız. Bugünkü pasajımıza şu üç nokta ile bakacağız:

  • Selamlama
  • Şükretme
  • Yakarma

Koloseliler mektubunun, Pavlus’un yazdığı diğer beş mektup gibi, Pavlus ve Timoteos tarafından yazıldığını okuyoruz ilk ayette. Mektuba Tanrı’nın isteğiyle Mesih’in elçisi olduğunu vurgulayarak başlayan Pavlus aslında Koloselilere, her ne kadar müjdeyi kendilerine Epafras duyurmuş olsa da elçilik ofisinin tamamen farklı olduğunu açıkça belirtir. Müjdeyi yaymak ya da kilise için her hangi bir kapasitede hizmet etmek kimseyi elçi yapmaz, elçi olmak yalnızca Rabbin isteğiyle ve onayıyla olurdu. Ne Timoteos ne de mektubun sonunda Pavlus’un selamını ilettiği kişiler elçiydi, bu mektupta isimleri geçen herkesten yalnız biri elçidir, o da Pavlus’un kendisidir.

Pavlus birçok mektubunda olduğu gibi, Tanrı çocuklarına, Kutsal Kitap’larımızda kutsal diye çevrilen, azizler diye hitap eder, yani Tanrı’nın kendisine ayırdığı kişiler olarak seslenir Kolose kilisesine. Peki nasıl aziz ya da azize olunur? Kimin aziz ya da azize olduğuna kendisinin bir kilise olduğunu iddia eden Vatikan mı yoksa Kutsal Ruh’un kendisi mi karar verir? Aziz ya da azize olmak kendi eylemlerimize mi yoksa Tanrı’nın eylemine mi dayanmaktadır? Bugün aramızda olup İsa Mesih Rabbi ve kurtarıcısı olarak kabul eden kişiler de bir aziz ya da azizedir. Tanrı’nın kanı tarafından ölümden satın alınmış ve yaşama geçirilmişlerdir. Artık Kuzu’ya aittirler. Kendi eylemleriyle değil, ama Tanrı’nın lütfuyla kurtulmuş, ve Mesih’in doğruluğunu giyinmişlerdir. Pavlus aynı zamanda Koloselilere sadık ya da güvenilir diye seslenir. Pavlus’un belki de Filipililer mektubundan sonra yazdığı en olumlu mektuplardan biridir Koloselilere mektubu.

Vaazımızın ikinci noktası, üçüncü ayetle başlar. Pavlus üçüncü ve sekizinci ayetler arasında her şeyden önce Tanrı’ya Koloseliler için şükrederek başlıyor. Mektubuna şükürle ve övgülerle başlayan Pavlus’un bu mektubu yazarken hapishanede olduğunu lütfen unutmayın. Peki Pavlus, Koloseliler harika insanlar olduğu için mi şükrediyor? Hiçbir sorunları olmadığı için mi şükrediyor yoksa? 4.ayete bakalım: “Çünkü Mesih İsa’ya iman ettiğinizi ve bütün kutsalları sevdiğinizi duyduk.” Yani Pavlus, hem Koloselilerin imanlarını eylemleriyle gösterdiği için hem de kendisi gibi günahkârların Mesih’in kanıyla kurtulduğuna tanıklık ettiği şükrediyor. Çünkü her şey geçicidir, asıl olan ise Mesih’tir. Ne prangaya vurulmuş vücudu, ne de sapkın öğretişlerle çevrilmiş olan kilisenin durumu Pavlus’un şükretmesine engel değildir, çünkü Tanrı’nın Mesih İsa’da kendisine inanlara verdiği hediye öyle büyüktür ki, Pavlus müjde uğruna her şeyi değersiz sayar. 12.ayete bakarsak eğer Pavlus’un Koloselilerden kendisi için şükretmesini istediğini okuruz, Pavlus, hapishanede zincire vurulmuş bu kişi kendi durumu için kardeşlerinden şükretmelerini istiyor! Sevgili kardeşler, sizler kurtuluşunuz için ne kadar şükrediyorsunuz? Kurtuluşunuz ne kadar büyük bir hediye olduğunu gerçekten anlıyor musunuz? Zincire vurulmuş, kendi halkı tarafından reddedilmiş, defalarca öldürülmeye çalışılmış ve sonunda da idam edilmiş bu adam, Pavlus, Koloseliler 3:17’de: “Söylediğiniz, yaptığınız her şeyi Rab İsa’nın adıyla, O’nun aracılığıyla Baba Tanrı’ya şükrederek yapın” diye diğer Hristiyanlara öğüt veriyor. Şükretmek Pavlus’un hayatının en önemli eylemlerinden biridir ve Koloselilere bu mektupta öğretmek istediği en önemli prensiplerden de biridir. Kardeşler, kurtuluşunuz için her gün şükredin, zaman ya da koşullar uygun olsun ya da olmasın, kurtuluşunuz için her zaman şükredin, minnettar olun. Rab İsa sizleri karanlıktan ve ölümden kurtarmak için kendi canını feda etti, kendisini günah sunusu olarak sundu. O’nun sayesinde ölümden yaşama geçtiniz, artık bu düşmüş dünyada umutsuz ve terkedilmiş değilsiniz. Her durumda kurtuluşunuz için sürekli şükretmiyorsanız, şükretmeniz için Tanrı’nın daha ne yapması gerekiyor?

Beşinci ve altıncı ayetlerde Pavlus, 1. Korintliler 13.bölümden oldukça aşina olduğumuz bir iman hayatı gerçeğinden bahseder. 1.Korintliler 13:13’te şunu okuyoruz: “İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir.” Pavlus, iman hayatında kalıcı olan bu üç şeyi Kolose kilisesine de hatırlatır. Şimdi bu bakış açısıyla bir kez daha okuyalım beşince ve altıncı ayetleri: “İmanınız ve sevginiz göklerde sizin için saklı bulunan umuttan kaynaklanıyor. Bu umudun haberini gerçeğin bildirisinden, size daha önce ulaşan Müjde’den aldınız. Müjde, onu işittiğiniz ve Tanrı’nın lütfunu gerçekten anladığınız günden beri aranızda olduğu gibi, bütün dünyada da meyve vermekte, yayılmaktadır.” Eğer bu ayetleri sondan başa doğru anlamaya gayret edersek aslında Pavlus’un burada Kolosedeki imanlılara anlatmak istediği harika bir gerçeği daha kolay bir şekilde keşfetmiş oluruz. Bizim umudumuzun kaynağı olarak Pavlus yalnızca tek bir şeyden bahsediyor; müjde. İman ve sevgimiz ise müjdeden doğan bu umuttan kaynaklanıyor. Yani imanımızın, sevgimizin ve umudumuzun altında yatan yalnızca ve sadece tek bir neden vardır, o da müjdedir. Rabbin kurtuluş müjdesine iman ettiğimiz anda artık, bir imanlı Romalılar 8’teki gibi cesaretle şöyle diyebiliyor: “Mesih’in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? …Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa’da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.” İşte böyle bir umuda sahip olduğumuz anda, Tanrı tarafından ne kadar sevildiğimizi ve müjdenin ne kadar büyük bir hediye olduğunu anladığımız anda, Kutsal Ruh’un yardımıyla, tüm hayatımızı üzerine inşa etmeye layık bir temelimiz olur. Artık bu temel asla sarsılmaz, hiçbir güç bizi yıkamaz. Çünkü canlarımızın kurtuluşuna sahibiz, ölsek de yaşayacağız.

Kardeşler, bu ayetlerde okuduğumuz iman, sevgi ve umudun ne olduğunu da anlamamız çok önemlidir. İman, gerçekler üzerine inşa edilir, bu gerçekler kişiden kişiye göre ya da tarih boyunca değişen gerçekler değildir. Müjde gerçekleri ne kişiden kişiye, ne yüzyıldan yüzyıla, ne de ülkeden ülkeye değişir. Müjde gerçekleri hiçbir zaman değişmez, değişmesi gereken tek şey günahkar insanların tövbe edip değişmesi ve bu gerçekleri kabul etmesidir. Pavlus’un Galatyalılara yazdığı gibi: “Gerçekte başka bir müjde yoktur. Ancak aklınızı karıştırıp Mesih’in Müjdesi’ni çarpıtmak isteyenler vardır.” Sevgi ise belki de bizim için artık anlaması en zor kavramlardan biridir çünkü günümüzde içi neredeyse tamamen boşaltılmış ve anlamsızlaştırılmış kavrama dönüşmüştür. Sevgi sadece bir duygu değildir kardeşler, sevgi bir his değildir. Sevgi eylemdir, sevgi bir davranıştır. Sevgi içinizde ne hissettiğiniz değildir, sevgi eylemlerinizle gösterdiğiniz davranışlarınızdır. Tanrı bile sevgisini bizlere ifade ederken nasıl ifade ettiğini hatırlıyor musunuz? Romalılar 5:8’de: “Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü.” Tanrı’nın sevgisinin kanıtı dahi eylemdir, sadece sözlerden ibaret değildir. Ve Üçlü Birlik Tanrısı kendisini sevdiğini söyleyenlere ne diyor? Yuhanna 14:15’te: “Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz.” Beni seviyorsanız beni düşünürsünüz, kalbinizde beni hissedersiniz ya da bana sürekli beni sevdiğimi söylersiniz demiyor, beni seviyorsan bunu eylemlerinle göster diyor. Çünkü eylemsiz sevgi ölüdür.

Ve umut, Pavlus müjdeden doğan umut derken, sadece tek bir şeyden bahsediyor kardeşler. Bu anlamak için sadece birkaç ayet ileri gitmemiz yeterli olacak. 21 ve 23.ayetlere bakalım: “Yaptığınız kötülükler yüzünden bir zamanlar düşüncelerinizde Tanrı’ya yabancı ve düşmandınız. Şimdiyse Mesih sizi Tanrı’nın önüne kutsal, lekesiz ve kusursuz olarak çıkarmak için öz bedeninin ölümü sayesinde sizi Tanrı’yla barıştırdı. Yeter ki, duyduğunuz Müjde’nin verdiği umuttan kopmadan, imanda temellenip yerleşmiş olarak kalın.” Kötü ve Tanrı’nın düşmanı olan bizler, Mesih aracılığıyla Tanrı ile barıştırıldık, günahın ve ölümün gücü kırıldı, bizler yaşayan diri Rabbi gözlerimizle göreceğiz. İster Pavlus gibi zincire vurulmuş, ister diğer elçiler gibi zulme uğramış, ister Rabbin lütfu ve merhameti sayesinde bunların hiçbirini yaşamadan hayatınızı devam ettirmekte olun, Vahiy’de dediği gibi: “Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.”Tahtta oturan, “İşte her şeyi yeniliyorum” dedi. Sonra, “Yaz!” diye ekledi, “Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir.” İşte umudumuz müjdedeki bu gerçekten kaynaklanır.

Mesih’in antlaşma halkı, bizler de bugün Rab’de sahip olduğumuz iman, sevgi ve umudumuz için şükredelim. Ve kendi yüreğimiz yoklayalım. İmanınız Kutsal Kitap’ın gerçeklerine mi dayanıyor? Eğer öyleyse bu gerçeklere ne kadar itaat ediyorsunuz? Rabbi sevdiğinizi söyleyip onun buyruklarını yerine getiriyor musunuz yoksa Rabbin sizden nasıl bir yaşam yaşamanızı istediği hayatınızdaki en önemsiz kaygılarınızdan biri mi? Umudunuz nerede? Hayatınızı müjdenin sarsılmaz temelleri üzerine mi inşa ediyorsunuz yoksa bu dünyanın geçici vaatleri üzerine mi?

Altıncı ayette Pavlus, Tanrı’nın İbrahim’e verdiği vaadin nasıl da yerine geldiğini açıklıyor Koloselilere. Vaazımızın başında da değindiğimiz gibi Kolose’de hem Yahudiler hem de Grekler birlikte yaşamaktaydı. Pavlus, Yahudilere Eski Antlaşma vaatlerinin yerine geldiğini söylerken, Greklere de artık antlaşmaya dâhil olduklarını söyler. Bugün iman eden bizler de İbrahim’in çocuklarıyız, Galatyalılar 3:7’de okuduğumuz üzere: “İbrahim’in gerçek oğulları iman edenlerdir.” İşte Pavlus Yahudilere Rabbin Eski antlaşmadaki vaadini yerine getirdiğini görmelerini isterken, Greklere de Rabbin kurtuluş planının bir parçası olduklarını müjdeler.

Dokuz ve on ikinci ayetler arasında ise Pavlus’un Kolose kilisesi için ettiği duayı okumaktayız, bu da bizi vaazımızın üçüncü ve son noktasına getirmektedir, Pavlus ve Timoteos ve yanlarındaki diğer kardeşler Kolose için nasıl dua ettiklerini paylaşırlar. Sevgili kardeşler, Pavlus önce Tanrı’ya şükreder ve ardından Rabden istekte bulunur. Bu sıralama çok önemlidir, çünkü bu sıralamanın aynısını Rabbin duasında da görmekteyiz. Dualarımız bir istek listesi olmamalıdır, ancak her durumda Rabbe şükreden yüreklere sahip olmalıyız ve dualarımızda her şeyden önce şükretmeyi öğrenmeliyiz.

Pavlus, Kolose kilisesinin yüzleştiği sorunları bildiği için, ki bunlara detaylı bir şekilde ilerleyen haftalarda bakacağız, dua isteklerini oldukça belli konularda seçer. Pavlus’un Tanrı’dan Koloseliler için isteği ilk ve en önemli istek Koloselilerin Tanrı’nın isteğini anlamalarıdır. Peki, Tanrı’nın isteğini bilebilmek için ney yapmalıyız? Süleyman’ın Özdeyişleri 1:7’de okuduğumuz üzere: “RAB korkusu bilginin başlangıcıdır.” Rab korkusuna sahip olmak demek, Tanrı’nın isteğine göre yaşamanız, O’na saygı göstermeniz ve Tanrı’nın tüm yaratılış üzerinde hakim olduğuna iman etmenizdir. Rab korkusu O’nun yasasına göre yaşamanızdır ve bu doğru ve gerçek bilgi doğru davranışı üretir. Bu yüzden Pavlus, Koloselilere, kendileri için Tanrı’dan böyle bir istekte bulunduğunu söyledikten hemen sonra bakın 10.ayette ne söylüyor: “Rab’be yaraşır biçimde yaşamanız, O’nu her yönden hoşnut etmeniz, her iyi işte meyve vererek Tanrı’yı tanımakta ilerlemeniz için dua ediyoruz.” Çünkü Tanrı isteğini bildiğinizi iddia edip Mesih’e yaraşır yaşamlar sürmüyorsanız bunun sizin için hiçbir faydası yoktur. İsterseniz İster Kutsal Kitap üzerine sayısız kitap yazın, ister Kutsal Kitap uzmanı olun, ister her tartışmada üstün gelebilecek bilgiye sahip olun; eğer hayatlarınızda Ruh’un meyveleri yoksa, Rab korkusuyla yaşamıyorsanız ve Tanrı’yı hoşnut etmeye gayret etmiyorsanız, çınlayan bir zilden farkınız olmaz. Böyle bir imanın sizlere nasıl bir faydası olabilir? Sevgili kardeşler, Rab her birimizin yüreğinin en derinlerini bilir, Tanrı’dan hiçbir şey saklayamayız. O yüzden, gayretle Rabden sizlere bu konuda yardım etmesini isteyin, Rab korkusunun bilginin başlangıcı olduğunu bilerek günahtan sakının. Çünkü Tanrımız yalnızca canlarımızı ölümden kurtarmış bir Tanrı değildir, her an halkıyla birlikte olan ve tüm övgü ve yüceliğe layık yaşayan diri Tanrıdır.

Sevgili kardeşler, on birinci ayet iki sebepten dolayı belki de iman hayatlarımız en iyi özetleyen ya da özetlemesi gereken ayetlerden biridir. Birincisi, bizim gücümüzün kaynağı Tanrı’nın gücüdür. Pavlus Türkçe’ye “güç” olarak çevrilen kelime için iki farklı Grekçe kelime kullanır. O’nun yüce gücü derken, burada Tanrı’nın kontrol etme ve yönetme gücünden bahseder. İmanlıların güçlenmesini dilerken kullandığı güç kelimesi ise bir şeyi yapabilme gücü, bedensel güç anlamına gelir. Yani Tanrı’nın gücü ile insanın gücü arasında derin bir fark olduğunu iki farklı kelime seçimiyle bizlere anlatmaya çalışmaktadır. Bizim de işte iman hayatımız boyunca dayandığımız güç Tanrı’nın bu otoriter ve hakim gücüdür. Tanrı’nın gücü sayesinde bizler de iyi ve doğru olanı yapmak için güç buluruz. Ve Tanrı’nın sözü ve Kutsal Ruh’un tanıklığı sayesinde biliyoruz ki “Tanrı güvenilirdir, gücünüzü aşan biçimde denenmenize izin vermez. Dayanabilmeniz için denemeyle birlikte çıkış yolunu da sağlayacaktır.” I. Korintliler 10:13. İkinci sebep ise, imanlıların sabır etme şekilleridir. Bu dünyada herkes sizlere sabırlı olmanızı tavsiye edebilir ancak kimse sizlere sevinçle sabretmeniz gerektiğini söylemez. Yalnızca Kutsal Kitap her durumda sevinçle sabredin der, çünkü Mesih’te sahip olduğunuz kurtuluş Kutsal Ruh ile mühürlenmiştir. Yaşadığınız hiçbir zorluk, sıkıntı, zulüm bu gerçeği değiştiremez. Pavlus, hapishaneden yazdığı diğer bir mektubundan şöyle diyor: “Rab’de her zaman sevinin; yine söylüyorum, sevinin!” Kardeşler, sevinin sevinçle coşun çünkü umudumuz düşmüş olan bu dünyada değildir! Sevincimiz nedeni on ikinci ayette okuduğumuz müjde gerçeğidir: “Bizi kutsalların ışıktaki mirasına ortak olmaya yeterli kılan Baba’ya şükretmeniz için dua ediyoruz.” Mesih İsa sayesinde yeterli kılındık, kendi dindarlığımızla değil, kendi eylemlerimizle değil ama sadece ve yalnızca imanla, Rabbin lütfuyla ve Mesih İsa aracılığıyla kurtulduk. Bizlerin yapamadığını, yapmak istemediğini, “Tanrı yaptı. Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.” İşte Pavlus, bu yüzden şükrederek başladığı duasını yine şükrederek bitiriyor.

Sevgili kardeşler, Kolose kilisesinde ne olursa, Pavlus’un kendisi ne durumda olursa olsun, Koloseliler 1:1-12’den çıkarmamız gereken en önemli ders, nasıl dua etmemiz gerektiği ve iman hayatlarımızın nasıl olması gerektiğidir. Pavlus, mektubuna, “sevgili Koloseliler içinde bulunduğunuz durumda şunları yapmalısınız” diye bir listeyle başlayabilirdi. Ama önce Rabbe Kolose kilisesindeki imanlılar için şükrederek başlar ve Koloselilere Tanrı’yı hoşnut eden bir yaşam yaşamaları gerektiğini hatırlatır. Çünkü aslolan imanınız sonucu hayatlarınızda Ruh’un meyvelerini göstermenizdir ve şükretmek bir Hristiyan’ın yaşamında mutlaka olması gerek bir meyvedir. Çünkü şükretmek Rabbin sizler için Golgota’daki o çarmıhta ne yaptığını anlamanızdır. İşte Pavlus, Koloselilerin iman hayatlarının temelinde olmasını gerektiğini hatırlatır, çünkü aslolan Mesih’tir.

Kardeşler, her gün saatlerce oturup kurtuluşumuz için Rabbe şükretsek bile bu Tanrı’nın bizler için yaptığı karşısında az kalır. Bu yüzden dualarınız, ama yalnızca dualarınız değil yaşamlarınız da Tanrı’ya şükranla dolu olsun, çünkü müjde gerçektir, çünkü Tanrımız yaşan diri Tanrıdır, çünkü Tanrı’ya şükretmek iyi ve doğrudur.

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla.

 

 

 

 

 

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

10 + 4 =