İmanımızın Temelleri Serisi

Tanrı’nın Armağanı | Efesliler 2:1-10

Rev. Toğrul Salamzade tarafından | İmanımızın Temelleri Serisi

Rev. Toğrul Salamzade tarafından | İmanımızın Temelleri Serisi

Tanrı’nın Armağanı

Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız. Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi biz de gazap çocuklarıydık. Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lütfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa’da, Mesih’le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. Bunu, Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilikle, lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için yaptı. İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. Çünkü biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık.

Giriş

Sevgili kardeşler, okuduğumuz bu metin, bildiğiniz üzere kurtuluşumuzla ilgilidir. Bizler, yaşamlarımızın belirli bir evresinde kurtulduk ve dolayısıyla Mesih’in izleyicisi, yani Hristiyan olduk. Hristiyan olmak, Tanrı’nın hayatlarımızın her alanında etkin olması ve bizim de yaşamlarımızı bir bütün olarak O’na teslim etmemiz anlamına gelmektedir. Fakat hayatlarımızdaki sıkıntılar, kimi zaman gözlerimizi O’ndan ayırıyor, O’ndan uzaklaştırıyor. Maddi ve manevi sorunlar, gözlerimizi körleştiriyor ve bizler kimi zaman büyük resmi, yani Tanrı’nın planındaki konumumuzu göremez duruma geliyoruz. İşte bu nedenle, Mesih’in de buyurduğu gibi bazı temellere inmemiz gerekmektedir. Kastettiğim temeller, kurtuluş temelidir. Kurtuluşumuzu daha iyi anlamak için de az evvel okuduğumuz metni üç başlık altında inceleyeceğiz: (1) Bizler Tanrı’ya düşmandık, (2) Tanrı merhametlidir ve (3) O, bizleri kutsallaştırmaktadır. Bu temeller, aslında Protestan Reformunu oluşturan temellerdir. Martin Luther, Roma Katolik Kilisesine baş kaldırdığı zaman bu gerçekler tarafından harekete geçirilmiş ve Reformasyonu başlatan adımı atmıştır. O halde gelin, ilk başlıkta bu gerçekleri incelemeye başlayalım.

Bizler Tanrı’ya Düşmandık (1-3)

Efesliler 2.bölüm şu sözlerle başlıyor: “Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız. Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi biz de gazap çocuklarıydık.

Elçi Pavlus, Efesliler 1.bölümdeki kurtuluş ve teşvik sözlerini bitirdikten sonra mektubu okuyacak olan kişilerin ruhsal durumlarını ve bir zamanlar nasıl insanlar olduklarını anımsatmaya başlıyor. Pavlus, onların bir zamanlar günahta ölü olduklarını, Şeytan’a uyduklarını ve dolayısıyla gazap çocukları olduklarını söylüyor. Demek ki, Hristiyan olan Efes halkı bir zamanlar gazap çocuklarıydı, yani Tanrı’nın gazabının hedefiydi.

Pavlus’un burada vurguladığı husus çok önemlidir. Birincisi, insanlar içinde yaşadıkları suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydüler ve doğal olarak benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğin tutkularına uyuyorlardı. Başka bir deyişle, dünyeviydiler ve Pavlus da öyleydi. Pavlus burada Hristiyanlara bir hatırlatma yaparak diyor ki, “Sizler de bir zamanlar dünyeviydiniz. Sizler de bir zamanlar ölüydünüz. Sizler de bir zamanlar benliğinize göre yaşıyordunuz. Böbürlenmeyin.” Pavlus’un aslında bu konuda böbürlenmeme uyarısı, birinci bölümde yazdıklarıyla ilgilidir. Birinci bölümde Pavlus Hristiyanların zamanın başlangıcından önce seçildiklerini, kurtarıldıklarını ve Ruh ile mühürlendiklerini yazmıştı. Bunlar çok büyük gerçekler ve dolayısıyla insanı kibre ve gurura itebilirler.

Fakat Pavlus kibrin sahne almasına engel oluyor ve onların Mesih’i kabul etmeden önceki durumlarını kendilerine anımsatıyor. Sevgili kardeşler, insanoğlunun durumu tam olarak böyledir. Her bir insan, Mesih’e gelmeden önce tam olarak ölü, Şeytan’ın sözüne uyan ve dolayısıyla Tanrı’nın gazabını hak etmektedir. Sizler de bir zamanlar böyleydiniz. İnsan, kendi başına dini bir varlıktır. Kendi ilkeleri vardır, kendi ölçütü vardır, kendi doğruları vardır ve en önemlisi de kendi kendisini tanrı ilan etmiştir. Farkında olarak veya olmayarak insan bir şeylere tapmaktadır. Bu kimi zaman kendisi, kimi zaman çeşitli putlar, kimi zaman da bizzat Şeytan’ın kendisidir. İnsan, neye veya kime taparsa tapsın, bir tek Tanrı’ya tapmaz.

Çünkü dünyevi insanın yüreği kendisine dönüktür. Dünyevi insanın yüreği Tanrı’yı kabul etmez ve edemez. Kardeşler, dünyevi insan günahta ölüdür. Unutmayın, dünyada yalnızca iki türlü insan vardır. Bunlar beyaz siyah, zengin fakir, akıllı aptal değil; bunlar, günahta ölü olanlar ve günaha ölü olanlardır. Tanrı insanları bu şekilde, bu kategoride görür. Dünyevi insan, yani Mesih’e iman etmemiş insan, günahta ölüdür.

İlahiyatta bu gerçeğe tamamen bozulmuşluk adını veririz. İnsanın doğası tamamen bozulmuştur. Âdem ve Havva o meyveyi yedikleri anda doğaları değişti. Ölümsüz insan ölümlü oldu. Ölümlü olmasıyla, insanın zihni, ruhu, bedeni, kısacası her şeyi bozuldu; olması gerektiği gibi olmamaya başladı. İnsanın doğası değişirken, aynı zamanda Tanrı’ya da yabancılaşmaya başladı. Tanrı’dan uzaklaşan insan her türlü taşa, toprağa veya gök cismine tapmaya başladı. Tanrı dışındaki her şeye ibadet etmek, insanın doğasına adeta kazınmış oldu. Böylelikle, dünyevi insan, yani Mesih’in Ruhunu almamış olan bir insan, Tanrı’ya tapmaz, O’nu kabul etmez ve O’nu hayatında istemez. Tamamen bozulmuşluk budur.

Pavlus’un da Efes kilisesi cemaatine söylediği şey budur. Bir zamanlar sizler de öylesiniz diyerek, bir zamanlar hepsinin tamamen bozulmuş olduklarını ve Tanrı’nın yerine, benliklerine ve iblise ibadet ettiklerini ifade ediyor. Başka bir deyişle, insanoğlu çaresizdi. Ölüydü! Ceset gibiydi! Ruhsal bir cesetti aslında! Tüm çareler tükenmişti. İstediği kadar dini ritüel düzenlesin, istediği kadar farklı “enerjileri” almaya çalışsın, yani ne yaparsa yapsın, insan kurtuluşa erişemiyordu. Böyle büyük bir çaresizlik anında Tanrı insanı kurtarmaya geldi.

Tanrı Merhametlidir (4-9)         

Bu da bizleri ikinci noktaya, yani Tanrı’nın merhametli olduğu gerçeğine yönlendiriyor. Pavlus, Kutsal Ruh vasıtasıyla sözlerine şöyle devam ediyor: “Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lütfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa’da, Mesih’le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. Bunu, Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilikle, lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için yaptı. İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.

Pavlus burada çok önemli bir gerçeğin altını çiziyor ve özet olarak diyor ki, “Siz günahta ölü ve Şeytan’ın kölesiydiniz, ama Tanrı size merhamet etti ve yine kendisi sizi kurtardı.” Sevgili kardeşler, bizler düşmüş, bozulmuş ve mahvolmuş durumdayken, yüceler yücesi Tanrı bizleri kendisine çekmiştir. Ne olursak olalım, nasıl büyük günahlar işlemiş olursak olalım, O bizi kurtarmayı tercih etmiştir. Bu tamamen O’nun tercihidir.

Kutsal Kitap’ta özellikle Pavlus’un sıkça kullandığı “Ama…” ifadesi var ve büyük bir anlam içermektedir. Pavlus kötü haberi verirken, aniden “Ama Tanrı…” diye cümlesine başlıyor ve umut mesajını bizlere veriyor. Bizler kötüydük ve benliğin tutkularına göre hareket ediyorduk. Bizler kendimizi kurtaramıyorduk, kurtarmak da istemiyorduk. Tanrı’dan nefret eder durumdaydık. Ama Tanrı bize merhamet etti! Biz O’nun iyiliğini hak etmezken, O bizlere merhamet etti. Neden? Çünkü bizleri sevdi. Tanrı’nın bizi kurtarmasının tek nedeni bu; başka hiçbir neden yok! Hiçbir dahili veya harici özelliğimizin, kurtuluşumuzda etkisi yoktur. Aklımız, irademiz, zekâmız, güzelliğimiz, yakışıklılığımız, eğitim düzeyimiz; bunların hiçbirinin katkısı yok. Bizim kurtulmamızın tek sebebi, Tanrı’nın kendisidir. Bizler Tanrı’nın yüceliği için kurtulduk. Bizler, Tanrı’nın lütfunun sonsuz zenginliği gelecek çağlarda sergilensin diye kurtarıldık.

Rabbimiz İsa’nın bizlere “Düşmanlarınızı sevin” demesinin sebebi budur çünkü Rab Tanrı, kendi düşmanlarını, yani O’ndan nefret eden bizleri sevdi. Düşmanlarını sevmek, Tanrı’nın karakter yapısıdır. Bu sevgi O’ndan kaynaklanmaktadır. Biz O’nu sevmezken, O bizi sevmeyi tercih etti. Romalılar mektubunda şöyle yazıyor: “Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü” (Romalılar 5:8). O bizim için öldü! Biz O’nu tanımazken, sevmezken, kendi canını bizim için verdi çünkü O merhametlidir.

Böylelikle O’nun bu mükemmel sevgisi bizleri değiştirmiştir. Tanrı hiç kimseyi zorla kurtarmamıştır. Bizler, Tanrı’nın lütfunun dönüştürücü ve yenileyici gücüne inanıyoruz. Tanrı’nın lütfu ve sevgisi, insanın düşüncelerini ve iradesini değiştirir. O’nun lütfu bir günahkara ulaştığı ve onu etkin bir şekilde çağırdığı zaman, insanın gelmeme gibi bir seçeneği kalmaz. Tanrı, yüce ve muhteşem lütfuyla günahkarı çağırır ve onu seçeneksiz bırakır. O öyle muhteşemdir ki, O’nun lütfunu tadan hiç kimse “Hayır” diyemez. Bu nedenle, O’nun ikna edici ve yenileyici lütfuna iman eden bizler kurtuluşun yalnızca O’ndan kaynaklandığına inanıyoruz. Bakın ne diyor ayette: “İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır.” (8-9). Bu bizim başarımız değildir; ancak yalnızca O’nun armağanıdır.

Şimdi bazı kardeşlerimiz, “Tamam. O bizi kurtardı ama biz de O’na gelmeyi tercih ettik. Bu bizim özgür irademizin tercihidir” diyorlar. Bu kardeşler, bizden farklı düşünerek, kendi iradeleri vasıtasıyla kurtulduklarına inanıyorlar. Onlara göre Tanrı elini uzatmıştır ve insanın yapması gereken tek şey Tanrı’nın elini tutmaktır. Böylelikle kişi kurtuluş ve Kutsal Ruh’u alır. Hatta bazı fikirler ortaya atarak, bizim vaaz ettiğimiz Tanrı’nın adaletsiz bir Tanrı olduğunu da iddia etmektedirler. Şöyle ki “Tanrı’nın lütfu insanları yenilemeye yeterliyse, neden herkesi kurtarmıyor?” diye soruyorlar.

Sevgili kardeşler, şunu unutmamalıyız ki Tanrı’nın kurtarışı bir adalet göstergesi değil, lütuf göstergesidir. Adalet, hepimizin ölmesi anlamına gelirdi çünkü hepimiz günah işledik. Lütuf ise Tanrı’ya ait olduğundan, dilediğine lütfetme hakkı yalnızca O’na aittir. İman etmemiş kimseler, ellerini açıp onları kurtaracak birini aramıyorlar. Öyle olsaydı, Kutsal Kitap insanların Tanrı’yı aramadıklarını söylemezdi. İnsanları betimlemek amacıyla işgalci asker benzetmesini vermek doğru olur.

Benzetme

Askerler Krala karşı bir isyan başlatır ve ülkedeki en önemli yer olan kaleyi işgal ederler. Kralın gönderdiği herkes o askerler tarafından katledilir. Ancak Kralın kendisi de o kaleye girmeye çalıştığı zaman askerler onu da yok etmeye çalışırlar. Her türlü küfür, kurşun ve karşı koymayla ona karşı savaşırlar. Bu kralın iki seçeneği vardır: birincisi, askerleri kaleyle birlikte ateşe verip yok edecek, ikincisi de bazı askerleri kendisine çekerek onları yanmakta olan kaleden kurtaracaktır.

Tanrımızın yaptığı tam olarak ikinci seçenektir. O, sizi kurtarmayı seçmiştir. Bu sevinmeniz gereken bir şeydir. Dolayısıyla sevinin, çünkü O sizi kurtarmıştır. Siz kendi gücünüz veya iradenizle değil, ancak O’nun lütfuyla kurtuldunuz. Protestanlığın temel taşlarından birisi de budur. Bizler yalnızca lütufla ve yalnızca iman yoluyla kurtulduk çünkü kendi kendimizi kurtaramayacak kadar aciz ve kirliyiz.

 Bizleri O Kutsallaştırmaktadır (10)

O halde sevgili kardeşler, evet madem kurtulduk, madem artık Tanrı tarafından kurtarıldık; artık nasıl yaşamamız lazım? Pavlus bu soruya şöyle cevap veriyor: “Çünkü biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık.” (10). Daha doğrusu, Pavlus burada “Çünkü…” kelimesini kullanmasının sebebi, bir kez daha her şeyin Tanrı’nın kontrolü altında olduğunu göstermektir. Bizler kirliydik, bizler kötüydük, bizler günahta ölüydük ama Tanrı merhametli olduğu için bizi kurtardı ve bunu yapmasının sebebi neydi? “Çünkü biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık.

Sevgili kardeşler, bugün Mesih’teyseniz, bugün Hristiyan iseniz, Tanrı bunu önceden planladığı ve istediği için öylesiniz. Tanrı sizin Hristiyan olmanızı istediği için bugün Hristiyan’sınız. Tanrı sizi kurtarmak istediği için bugün kurtulmuş durumdasınız. Sizin kurtulmanızın, aklanmanızın sebebi de O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmanızdır. Şunu asla unutmayın: Hristiyanlar kurtulmak için iyi işler yapmazlar, ancak kurtuldukları için iyi işler yaparlar. İyi işler yapmak, Tanrı’nın isteği doğrultusunda, yine O’nun yüreğinize koyduğu ve sizi harekete geçiren işlerdir.

Protestan Reformunun 505.yıldönümünde tekrar tarihe bakmamızda fayda var. O zamanlar Roma kilisesi çeşitli bağışlar ve iyiliklerle insanların cennete gidebileceklerini öğretiyordu. Kuşkusuz, bunların sebebi yalnızca teolojik değil, ancak siyasiydi. Fakat insanlar ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, bir türlü göklerde onlardan nefret eden somurtkan Tanrı’yı hoşnut edemiyorlardı. Fakat gerçekte Tanrı böyle değildir. Tanrımız lütufkar Tanrı’dır. O, gönlü kırıklara yakındır. O, çaresiz, kirli ve günahlı insanı değiştiren Tanrı’dır.

Bizim iman ettiğimiz Tanrı, her türlü yükten bizleri arındıran Tanrı’dır. Bizler bir kere aklandık ve başka bir aklanmaya ihtiyacımız yoktur: “Tanrı insanları İsa Mesih’e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur” (Rom. 3:22). Tanrı, iman bahşettiği herkesi akladı.

Sevgili kardeşler, bu gerçeklerle teselli bulun! Bizler suçlarımızın içinde ölüyken, Şeytan’ın kölesiyken, Rab Tanrı bizi kendi lütfuyla kurtardı ve göksel yerlere oturttu. Bunu yapmasının sebebi bizi sevmesi ve önceden hazırlamış olduğu iyi işleri yapmamızı istemesidir. Artık pagan inançların getirmiş olduğu bir yüke sahip değiliz. Kurtulmak için herhangi bir çaba sarf etmek zorunda değiliz çünkü kurtulduk. Artık O’na aitiz. Artık O’nunuz. O bizleri elinde tutuyor ve hiç kimse bizi O’nun elinden çekip alamaz: “Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz” (Yu. 10:28). Güvenli yerdesiniz; taş zemindesiniz. Bunların hepsi Rab sayesinde oldu. Bu gerçekle teselli bulun!

Sonuç

Sonuç olarak sevgili kardeşler, kurtuluşunuzu her daim düşünün. Tanrı’nın, siz hak etmediğiniz halde size bahşetmiş olduğu tövbeyi ve imanı düşünün. O, sizlere lütfetti. O, sizi kurtardı. Bu durumda, şu an O gelene kadar dayanmanız lazım. İşin güzel tarafı, dayanma sürecini de O yönetmektedir. Sizler O’nun elindesiniz. Sizler, sizi seven ve sizin uğrunuza canını veren Mesih’in elindesiniz. Artık hiç kimse sizleri tutsak edemez; hiç kimse sizi eski yollarınıza döndüremez çünkü O sizi koruyup kollamaktadır. Tanrı’ya her daim şükredin çünkü hak etmediğiniz halde sizi kurtaran ve kendisinde tutan O’dur. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adında. Âmin.

 

Başka Sormak İstediğim Bir Şey Var...

Bize Bir Mesaj Yollayın

MESAJIN KONUSU

12 + 9 =